Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Coğrafya

Filipinler,Tarihi,Coğrafi Özellikleri | Coğrafya Bilgileri |

Filipinler Hakkında Ansiklopedik Bilgi,Nüfus:105 milyon Yüzölçümü :296 209 km2 296 .209 km2’lik, bir | alana; dağılmış 7,100 kadar irili ufaklı adadan oluşan Filipinler’in başlıca adaları Luzon (Luçon), Mindanao, Şamar, Neşros, Palawan (Palauan), Panay, Mindoro, Leyte, Cebu, Bohol ve Masbate’dir.

Bu büyük adaların yanı sıra birçok küçük takımada kapsar: Babuyan; Batan; Visayas; Cagayan; Calamian; Sulu. Ülke, kuzeyde ve batıda Çin deniziyle, doğuda Büyük Okyanus’la, güneyde Celebes (Sulawesi) denizi ve Kalimantan tabanıyla sınırlıdır.

Filipinler Coğrafi Özellikleri

Büyük bölümü dağlık olan Filipinler, derinliği 10 000 m’yi bulan Filipinler çukurluğunun yambaşında yükselir.

Dağlar yanardağ kökenli, sürekli hareket halinde olan yüzey şekillerinin yapısı da son derece karmaşıktır.

Bununla birlikte, yanardağların, görünümün değişmez öğeleri olmalarına karşın, büyük bölümü etkin değildir.

Kıyıya dimdik indiklerinden ötürü, ancak çok dar kıyı ovalarına raslanır.

Son derece girintili çıkıntılı olan kıyıların uzunlukları 22 000 km’yi aşar.

Sıradağlar kuzey-güney doğrultusunda uzanırlar.

Luzon’un (Luçon) ortasındaki dağlar, yükseltileri 2 000 m’ye yaklaşan, birbirine koşut üç sıradağdan oluşmuştur; aralarında, Filipinler’in en uzun akarsuyu olan Cagayan ırmağının geçtiği verimli bir vadi yer alır.

Kuzeyinde geniş bir ova uzanan Luzon’da başlıca doruğu, 2 400 m dolaylarında bir yanardağ olan Mayon dağı oluşturur.

Mindanao’da, Diuata sıradağları, doğu kıyısı boyunca uzanırlar; batısında Grande ırmağının verimli bir ovayı suladığı adanın güneyinde, yükseltisi 3100 m’yi bulan Apo dağı yükselir.

Filipin adalarındaki dağların yamaçları, çeşitli ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplıdır.

Bitki örtüsünün bu zenginliğinde başkca etmen, asekvator iklimidir. Rüzgârlar ekimden ocağa kadar kuzeyden doğuya doğru, şubatta da doğudan güneye doğru eserler.

Nisan ayından başlayarak, güneydoğu rüzgârları kuzeye doğru tırmanmaya başlar. Hava kütleleri öylesine şiddetle yer değiştirir ki, yer yer tayfunlara (yağışla birlikte geldiklerinde büyük yıkımlara yol açarlar) dönüştükleri görülür.

Batı bölgelerine yağış, yazın ve sonbaharda düşer. Kış ve bahar ayları nispeten kurak geçer.

Doğudaysa, tersine, kışlar aşırı yağışlı,yaz ve sonbahar yağışlarıysa değişkendir

Sıcaklık farkları alçak yerlerde azdır; ama yükseldikçe büyük ölçüde artar. Bitki örtüsü hindistancevizi ve kauçuk ağaçları, bambu, baharat ağaçları, sert ve yarıdeğerli ağaçlar, abaka ya da Manila keneviri gibi lifli bitkiler, çiçekler, özellikle de 900 türü saptanmış olan orkidelerden oluşur.

Adaları çevreleyen denizlerde dünyanın en zengin bitki ve hayvan topluluğu yaşar.

Filipinler Tarihi

Filipinler’e Cilalıtaş devrinde Büyük Okyanus halkalarının yerleştiği, taştan yapılmış bazı araç gereçlerin bulunmasıyla kanıtlanmıştır.

Son buzul çağının bitiminde, takımadalara Negrito topluluklarının geldiği sanılmaktadır.

Onları, Güney Çin’den gelen göçmenler, daha sonra da güneyden gelen Malezyalılar izlemişlerdir (MalezyalIların takımadalara dokumacılığı, çömlekçiliği, pirinç tarımını getirdikleri sanılmaktadır). İ.S. I. yy’da Filipinler, Malezya ve Cava yoluyla Hindu etkisine girmiş (lehçelerde raslanan sanskritçe sözcükler ve İspanyolların adalara ulaştıklarında buldukları Sanskrit tipi bir alfabe de bunu kanıtlamaktadır).

İ.S. V. yy’da takımadaların sularına Araplar ve Hintliler ulaşmışlardır; yazılı metinlere göre X. yy’dan çok önce Çinliler Filipinler’e yerleşmişler, XV. yy’da da, Arap tüccarlar ve Endonezyalı mülteciler İslâm dinini yaymışlardır.

1521’de Femao de Macellan’ın Filipinler’i bulmasından sonra, İspanyollar adalara üç sefer düzenlediler.

1565’te Miguel Lopez de Legazpi Yeni İspanya’dan, sefer heyeti bile almadan, İspanyolların gelmesinden hoşlanmayan Portekizlilerle başetmek için yeterli kaynaklardan yoksun olduğu halde yola çıkarak adalara ulaştı.

İspanyolların 1569’da Panay adasına yerleşmelerini, 1571’de Manila’nın yeni sömürgenin yönetim merkezi olması izledi. Sonra Juan de Salcedo, Luzon’u fethe girişti.

1600 yılma ulaşılmadan İspanyollar Moro, Sulu, Palavvan dışında adaların aşağı yukarı tümünü ele geçirdiler.

Misyonerlerin de yardımıyla yerli halkın hiçbir direnişiyle karşılaşmadıkları halde, Manila’da yerleşmiş müslümanları düşman sayarak Morolar diye adlandırdılar ve tümünü Moro adasında topladılar.

İspanyollar ile Moro adası müslümanları arasındaki çekişme, üç yüzyıl boyunca sürdü.

Bu arada sürüp gitmekte olan Portekiz tehdidi 1580’de, İspanya üe Portekiz’in Felipe II’nin yönetiminde birleşmeleriyle sona erdi.

XVII. yy’da İspanyollar, sömürgeyi HollandalIlara karşı savunmak zorunda kaldılar ve HollandalIları Manila yakınlarında yendiler.

XVI. yy. sonlarında takımadaların karasularına ulaşan İngilizler, 1762’de İspanyolları bozguna uğratarak Manila’yı ele geçirdüer.

Ama İspanyollar Paris anlaşmasıyla (1763) Manila’yı geri almayı başardılar.

İlk sömürgecilerle birlikte adalara gelmiş olan misyonerler çok geçmeden bir üniversite kurup (1619), toprak edinerek, yerli halkı hıristiyanlaştırdılar; önemli bir güç haline geldiler ve sivil yöneticilere ancak XIX. yy. sonlarında boyun eğdiler.

Ticaret etkinlikleri, 1811’e kadar İspanya tahtının tekelinde kaldı. O tarihte limanlar yabancılara açıldı ve özel şirketler kuruldu (ama gene de İspanyol yetkilileri zaman zaman onların kararlarına karışıyorlardı).

İspanyol sömürgeciler (birkaç bin kişi), yerli halkı eğitmek için hiçbir şey yapmamışlardı. Manila’nın Filipinli halkı İspanyolca konuşuyordu; bu yüzden de, takımadaların her yanına İspanyol hükümetinin temsilcileri olarak gönderildiklerinde, yerel dillerini bümedikleri halklarla ilişki kurmakta büyük güçlük çektiler. Süveyş kanalı açılınca ulaşım ve alışveriş kolaylaştığından, bazı Filipinliler Avrupa’da öğrenim görmeye başladılar ve çok geçmeden ülkede ulusçu bir grup oluştu.

1872’de Filipinli askerlerin başlattıkları bir ayaklanma kanlı biçimde bastırıldı.

Rizal, Marcelo del Pilar, Lopez Jaena, Apolinario Mabini adlı önderler, bir Filipin partisi kurarak, din adamlarının egemenliğine, iktisat yaşamındaki ve yönetimdeki zorbalara karşı çıktılar.

Çok geçmeden sömürgecilerle ilişkiler iyice kötüleşti.

Rizal, 1888’de Filipin Birliği’ni (Liga filippina) kurduysa da, 1896’da İspanya’da tutuklanıp ölüm cezasına çarptırıldı ve ceza yerine getirildi. “Katipunan” diye adlandırılan ve birkaç bin üyesi bulunan Tagal örgütünün (Tagallar, Luzon nüfusunun çoğunluğunu oluşturuyorlardı) 1896 Ağustosumda başlattığı ayaklanma, iki ay soma gene kanlı biçimde bastırıldı.

Rizal’ın öldürüldüğü, ülkede öğrenilince, ayaklanma yeniden alevlendi ve birçok adaya yayıldı.

Filipinli Aguinaldo, İspanyolları, bazı özgürlükleri kabul etmeye zorladı; bir yıl sonra da İspanya A.B.D. savaşı patlak verdi.

Bu arada 1898 Mayısında Aguinaldo, İspanyollara karşı savaşımı yeniden başlattı; haziranda bağımsızlık ilan edilerek, Aguinaldo geçici cumhurbaşkanlığına seçildi.

23 Ocak 1899’da Mados’ta anayasanın üanından sonra, takımadaları İspanyollardan satın almış olan A.B.D., Filipin halkıyla çatışmaya girdi ve cumhuriyetçiler iki gün içinde ezildi.

6 Şubatta, A.B.D. Senatosu, İspanya’yla yapılmış olan anlaşmayı onayladı. Bunun üstüne Filipinliler direnişe geçerek takımadaların kuzeyine çekildilerse de, Aguinaldo 1901’de yakalandı ve ulusal direniş hareketi son bulmuş oldu.

Ama bu arada A.B.D. de bazı reformlar yapmak zorunda kalmıştı: Dinsel kuruluşların mallarının devlet tarafından satın alınması; okullar açılmasının hızlandırılması.

İspanyolcanın yerini İngilizcenin almasından sonra (tagal ya da tagalog, ancak 1940’ta resmî dil oldu) A.B.D., takımadalara kendi açısından ne zaman bağımsızlık verilebileceğini incelemek için birçok görevli gönderdi.

Zaten, Filipinli iş çevreleri de bağımsızlığa kavuşmakta pek acele etmiyorlardı; A.B.D’yle yaptıkları iktisadi anlaşmalardan hoşnuttular.

Anayasa çalışmalarını yürüten Manuel Quezon 1935’te Filipin commonwealthü’nün başkanı seçildi ve 1941’deki seçimlerde yeniden başkanlığa getirildi.

Japonların Filipinler’i istila etmeleri (Aralık 1941} üstüne, Quezon, Washington’da bir sürgün hükümeti kurdu (1944’te yerine Osmena geçti). Filipinler 1945’te işgalden kurtuldular ve 1946 seçimlerinde başkanlığa seçilen Roxas y Acuna, özellikle A.B.D’nden alınan önemli yardımlarla, savaşta yerle bir olan ülkeyi yeniden kurmaya girişti.

Görev dönemi bitmeden ölen Roxas’ın yerine geçen başkan Quirino, toprak reformu isteyen Hukbalamap gerillalarıyla savaşıma girdi: Dört yıl süren çarpışmalar sonunda gerillacılar ezildi.

1953’te başkan seçilen Magsaysay, Hukbalamap önderi Luis Taruc’un teslim olmasından sonra reform yapacağına söz verdi; ama A.B.D’nin de yardımıyla, ülkede komünist avını sürdürdü.

Manila konferansından (Eylül 1954) sonra, Filizinler Güneydoğu Asya Anlaşması Örgütü’ne katıldı.

1965’te başkan seçilen Ferdinand Marcos, 1972’de terörizmle başedebilmek gerekçesiyle sıkıyönetim ilan etti.

1973’te yeni bir anayasa çıkararak cumhurbaşkanı ve başbakan görevlerini süresiz olarak kendinde topladı.

Ama sıkıyönetim ilanının,siyasal durumunun düzelmesine pek etkisi olmadı; dört yıl içinde siyasal rejime karşı olanların 50 OOO’i tutuklandı (bunların başında komünist parti yöneticileri ve partinin ordu kanadının sorumluları geliyordu).

1973-1976 yılları arasında başkan Marcos’un hükümeti, güneydeki 1 600 000  kişilik güçlü müslüman azınlığın ayrılıkçılık isteklerine karşı savaşıma girişti.

Hükümet yetkilileri ile Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi arasında Libya’da ateşkes anlaşması için görüşmeler yapıldıysa da, ateşkes uzun sürmedi.

1977’de hıristiyan çoğunluğun, müslümanlara yerel bağımsızlık verilmesi amacıyla bir halkoylaması hazırlamak için düzenlenen konferansta bölgesel bağımsızlık planını reddetmesi üstüne, görüşmeler kesildi ve çarpışmalar yeniden başladı.

Görüşmelerin başarısızlıkla sona ermesi üstüne hükümet, sorunu askerî yoldan çözümlemeye karar verdi: Ordunun, Kurtuluş Hareketi’nin kamplarına girmesiyle, ölü sayısı 50 OOO’i bulmuş olan çatışma yeniden alevlenmiş oldu.

İktisadi istikrarsızlık ile iç savaş arasında sıkışıp kalmış olan ülkede, modernleşme ve kalkınma için çeşitli tasarılar geliştirildi.

Bu arada Filipinler hükümetinin, modernleşme çabasını, sosyalist ülkelere açılmayla destekleme kararında olduğu gözlendi.

A.B.D’yle ilişkiler sürdürülmekte birlikte, 1975’te Çin’in resmen tanınmasını, S.S.C.B. ve Vietnam’la ilişki kurulması izledi.

Bütün bu girişimlere karşın, iktisadi durumun bir türlü düzeltilemediği ülkede, siyasal-toplumsal huzursuzluk, sürgünde bulunan muhalefet önderi Benigno Aquino’nun ülkeye döndüğü gün havaalamnda sivil güvenlik örgütü üyeleri tarafından öldürülmesiyle (1983 Ağustosu) doruk noktasına ulaştı.

1986’da yapılan başkanlık seçimlerinde adaylığını koyan Benigno Aquino’nun eşi Corazon Aquino’nun, Marcos’un seçimleri büyük çoğunlukla kazanmasına, oy sayımında hile yapıldığı ve zor kullanıldığı gerekçesiyle karşı çıkması, ordunun da onu desteklemesi, Marcos’un eşi İmelda’yla birlikte A.B.D’ne kaçmasına yolaçtı.

Başkanlık görevine başlayan Corazon Aquino, hazırlattığı yeni anayasanın halk oylamasıyla kabul edilmesinden (2 Şubat 1987) soma, Marcos’un 1973’te kaldırmış olduğu iki meclisli kongre sistemini yeniden yürürlüğe koydu (Kongre, 1987 Temmuzunda göreve başladı).

Tarım alanında bir reform denemesine girişen Corazon Aquino, bir yandan büyük toprak sahiplerinin muhalefetiyle karşılaşırken bir yandan da komünistlere karşı yeterince sert ve kararlı davranmamasını eleştiren ordunun, üç askerî darbe girişimini atlatmayı başardı.

1989 Eylülünde Honolulu’da ölen Marcos un cenazesinin ülkeye getirilmesine izin vermemesi üstüne, bu kez Marcos yandaşlarının düzenledikleri büyük sokak gösterileriyle (gösterilere katılanların sayısı 50 OOO’i buluyordu) ve yeni bir darbe girişimiyle (1 Aralık 1989; çarpışmalarda 119 kişi öldü) karşılaşınca, bütün darbe girişimlerinden sorumlu tuttuğu senatör Juan Ponce Enrile’yi tutuldattıysa da, iki hafta sonra kefaletle serbest bırakılmasına (6 Mart 1990) gözyummak zorunda kaldı.

1991 Eylülünde senatonun ülkedeki A.B.D. üsleriyle ilgili anlaşmayı yenilemeyi reddetmesinin ardından (A.B.D bu karar üstüne, Clark Field üssünü 1991 sonunda, Subic Bay üssünü de 1992 sonundan önce boşaltmayı kabul etti).

1992 Mayısında yapılan başkanlık seçimlerini, 1991 Kasımında ülkeye dönerek başkanlığa adaylığım koyan Marcos’un eşi İmelda Marcos’a karşı, adaylığını koymayan Corazon Aquino’nun desteklediği General Fidel Ramos (Marcos’un eski emniyet müdürü ve C.Aquino’nun savunma bakanı) kazandı.

Nüfus

Filipinler’in yüzölçümünün % 42’sinin hâlâ ormanlarla kaplı bulunmasına karşın, ormanların yakılmasıyla elde edilen topraklardaki nüfus son derece yoğundur. 2/3’si Luzon ve Mindanao adalarında toplanmış olan halkın artış hızı, yılda % 2,2’yi aşar (1992) ve yaklaşık % 15’i kentlerde yaşar.

Aşağı yukarı 150 000 kişilik Çinli azınlık topluluğu bir yana bıra-lalırsa, halk Malezyalı-Polinezyalı öbekten gelen çok çeşitli topluluklardan oluşur: Ülkede konuşulan lehçe sayısı 75’i bulur.

Filipinlilerin % 89’u dokuz etnik dilsel öbekten (tagal ya da tagalog; iloko; bikol; pampanga: pangasinan; cebu; sugbuhanon; hiligaynon; varayvaray) birine bağlıdır.

Dinin son derece önemli rol oynadığı ülkede, halkın % 91’i hıristiyan (çoğu katolik), geri kalanıysa müslüman. buddhacı ya da cancıdır (animist).

Filipinler’de halkın % 43’ü on beş yaşının altındadır (böyle bir yaş piramidi, yoksul bir ülke için önemli bir engeldir).

On yaşından büyük nüfusun % 12’si okuma yazma bilmez (bu da Filipinler’in kalkınma yolunda aşması gereken ikinci büyük engeldir).

Yoksulluk ve işsizliğin kol gezdiği ülkede, hükümetin elinde Uluslararası Para Fonu’nun yardımlarından başka kaynak olmadığı söylenebilir.

Ekonomi

Filipin köylüsü pirinç, mısır, meyve, sebze, kahve, kakao, yerfıstığı, şekerkamışı, tütün, abaka, ananas vetiştirir; hindistancevizi ağacıdikili büyük tanm işletmelerinde çalışır; manda, domuz, at, kümes hayvanları, vb. yetiştiriciliğiyle uğraşır; balık, istiridye, mercan, sünger, inci avlar; ormanları işletir (orman ürünleri ülkenin başlıca dışsatım ürünlerini oluşturur).

1946’dan önce başlıca sanayi tesislerini oluşturan şeker fabrikaları, halat fabrikaları, dokuma fabrikaları, sigara fabrikaları, damıtma tesisleri, kereste işleme tesislerine, sonraki yıllarda petrol rafinerileri, kimya, elektronik ve ilaç sanayileri, metalürji, plastik ve sentetik lif sanayileri eklenmiştir.

Ülkede Ulusal Kalkınma Şirketi, kuruluşların yönetimine katılmakta, barajlar, tersaneler yapmaktadır. Ulaşımsa, demiryolu, denizyolu ve havayoluyla sağlanmaktadır.

Ülkenin başlıca yeraltı gelir kaynakları arasında altın, gümüş, demir, bakır, krom, manganez, kurşun, alçıtaşı, kum, kömür, mermer, amyant, çinko, nikel, vb. sayılabilir.

Siyasal sorumluların modernleşme çabası, altyapılara ağırlık vermeye dayanmaktadır.

1972-1974 yılları arasında su baskınlarını dizginlemek ve tarıma elverişli toprakların daha iyi sulanmasını sağlamak amacıyla bir dizi baraj yapılmış, 1965’ten bu yana, Dünya Bankası’nın kredileriyle karayolları ağı (159 000 km; (1991) önemli ölçüde geliştirilmiştir.

Ayrıca 1977-1986 dönemi için hazırlanan enerji programında öngörülmüş olan enerji tüketiminde petrolün azaltılıp, yerine kömür ve nükleer enerjiden yararlanılması, belirli bir ölçüde gerçekleştirilmiştir.

Hükümetin uygulamaya koymuş olduğu yabancı sermayeye açılma siyaseti sonunda ülkedeki yabancı yatırımlarının (özellikle Japon sermayesi) 1989’da iki kat artmış olmasına karşın, 30 milyon doları aşkın (1991) dış borcuyla Filipinler iktisadı, neredeyse süreğenleşmiş olan, içinde bulunduğu bunalımı atlatmaktan henüz çok uzaktır.

Bir yanıt yazın