Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Osmanlıda Kapıcılar,Görevleri | Osmanlı Tarihi |

Osmanlıda Kapıcılar İslâm devletlerinde sahip sitara, hacib perdadar adlarını alan kapıcılara Osmanlılara ait kanunname ve belgelerde bevvabini dergâhı âli ve bunların yöneticilerine de kethüdayı bevvabini şehriyari adı verilirdi.

Osmanlı sarayının, Ayasofya camiine karşı olan dış kapıdan başlayarak üç kapısı vardı.

Bu üç kapıdan ilkine Babı Hümayun, İkincisine Orta kapı, üçüncü kapıya da Babüssaade (veya Akağalar kapısı) denirdi.

Osmanlı sarayının koruyucusu olan kapıcılar, Babı Hümayun ile Orta kapıyı bekleyen bir sınıf idi.

Kapıcılar, sarayın birinci ve ikinci kapılarını bekleyenler olmak üzere iki sınıfa ayrılırdı.

Bunlardan orta kapı kapıcıları daha itibarlı idi.

Bunlara dergâhı âli kapıcıları adı da verilirdi.

İlk kapıyı bekleyenler terfi ederse burada görevlendirilirdi.

XV. yy .da 50 kişi oldukları tahmin edilmektedir.

XVI. yy.ın ikinci yarısından sonra bunların mevcudu 1925 kişiyi buluyordu.

Koçi Bey, teşkilât mecmuasında orta kapı kapıcılarını 2 000’e yakın ve ük kapı kapıcılarının mevcudunu 400 olarak göstermektedir.

Bu sayı XVII. yy da 1315’e düşmüş, XVIII yy. da daha da azalmıştır.

Kapıcıların tayin, emeklilik ve terfi işlerine kapıcılar kethüdası bakardı.

Başkapıcıdan sonra kapıcıbaşı geliyordu, her bölüğün de odabaşısı, kethüda ve hatipleri vardı.

Kapıcıların nöbet ile saray kapılarını korumaktan başka görevleri de vardı.

Bunlar divan günlerinde iş takip edecek olanların Divanı Hümayuna gelmelerine kılavuzluk eder ve hiç kimseyi silâhlı olarak orta kapıdan içeri sokmazlardı.

Padişahlar sefere gittikleri zaman kapıcılardan bir kısmı otağı hümayunun girişinde bulunarak kapıcılık yapardı.

Divanı Hümayunda birisine falaka vurulacağı zaman, sadrazamın emri ile, kapıcılar bu cezayı uygulardı.

Kapıcı bölüklerine, yetiştirilmiş devşirmelerden ve daha sonra da saraydaki aşçı, helvacı, ekmekçi cemaatleri ile bostancı ocağından buraya terfi eden kişiler alınırdı.

Kapıcılar, başlarına «zerrin külâh» denilen sırmalı üsküf giyerlerdi.

Fakat bu üsküfü yukarısı, yeniçeri bölükbaşısı ve çorbacılarda olduğu gibi arkaya yatırmalı değil sivriydi.

Kapıcı maaşları diğer askerî sınıflarda olduğu gibi üç ayda bir verilirdi.

Bunların maaşlarından başka, her yıl elbise ve belirli zamanlarda aldıkları bahşişleri de vardı.

İstanbul dışındaki ihtisap hizmetleri ve eyalet kadılarının muhzi başılıkları da bunlara verilirdi.

XVI. yy. ortalarında kapıcılardan tımara çıkanlara İS 000 akçelik tımar verilmesi kanun ile tespit edilmişti.

Bir yanıt yazın