Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Genel

40 Sayısının Sırrı Nedir | Ansiklopedik Bilgi |

40 Sayısının Sırrı Nedir,Dinde, astronomide, matematikte, astrolojide, edebiyatta, tasavvufta ayrı ayrı anlamları olan kırk sayısı, yüzyıllar boyu belli bir inancı dile getirdi.

Eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üzerindeki dönüm sürelerini gösterir.

Tevrat ve Talmutta, insanın yaş dönemlerini, mevsimler arasında ortaya çıkan farklılıkları,yılın bölümlerini bildirir. Aramiler, Mısırlılar, Babilliler, Sümerler ve onlara komşu olan öteki ilkçağ milletlerinde kırk sayısı daha çok kutsal bir nitelik taşır.

Eski Anadolu inançlarında, özellikle pythagoras’çı felsefede sayılar, varlığın ana ilkesi olarak yorumlanır ve kırkın ayrı bir değeri vardır.

Yunan, roma, fenike inançlarında da kırkın, ayrı bir değeri, mistik bir niteliği olduğu bilinir.

Astronomik değişimler yüzünden birtakım bölgelerde sıcakların kırk gün sürmesi, yağmurların kırk gün yağması veya yemişlerin kırk günde olması yüzünden (veya öyle sanıldığından) kırk sayısı zamanla kutsallık kazandı.

Eski doğu ülkelerinde, Hintlilerde, Türklerde büyük önem taşıyan kırk sayısı, sonradan İslam inançları içine girdi.

Değişik görüş ye yorumların karışımı ile yeni bir niteliğe büründü.

Kur’an’da üç dört defa geçen kırk sözünün, üçü peygamber Musa ile, biri de insanın kırk yaşında olgunlaştığını bildirmesi bakımından, insanla ilgilidir.

Gene Kur’an hükümlerine dayanan hadislerde değişik meseleler yüzünden kırk sayısı geçer.

Hz. Muhammed’e Tanrı tarafından kırk yaşındaygen peygamberlik verilmesi, kırk sayısına yeni bir anlam ve yorum kazandırdı, îslam edebiyatında Kur’an’ın kırk ayetini ve Hz. Muhammed’in kırk hadisini biraraya getiren ve yorumlayan, anlam olarak şiirleştiren eserler yazıldı.

Birçok şairler, bilginler, yazarlar, kırk hadisle ilgili eserler verdiler.

Bazı islam yazarları kırk sayısını Tanrı’nın kırk yüce adını kapsayan bir kavram olarak yorumladılar.

İslam dininin doğuşu sırasında Hz. Muhammed’e ilk defa bağlananların kırk kişi olması, bu sayının gizli bir güç taşıdığı inancını geliştirdi.

Kırk sayısının fıkıhta da yeri vardır. Malın kırkta birinin zekat olarak verilmesi bunu gösterir.

Şeriatta olduğu gibi tasavvufta da kırk sayısının yaygın bir önem taşıdığı görülür.

Kırklar, kırk eserler, bazı tarikatlarda kırk günlük çile, kırk kapı deyimleri bunun en açık belirtileridir.

Bir inanca göre Mehdi’nin kıyametten önce kırk yaşında ortaya çıkacağı, kırk yıl yeryüzünde kalacağı söylenir.

Bu söylenti de kırk sayısının taşıdığı kutsallıktan dolayıdır.

İslam inançları arasında, insanı yapan özün kırk gün Tanrı’nın «rahmet» yağmuru ile yuğrulduğu da vardır.

Dini ve din dışı belgelerde kırk sayısı ile ilgili bütün kavramların kaynağı, inançların doğuşunu sağlayan doğa olaylarının, ilkel insanlar üstünde bıraktığı izlerdir.

Bu değişik kaynaklı halk toplulukları arasında süregelen inançlardan anlaşılmaktadır.

Bugün her milletin dilinde kırk sayısı ile ilgili pek çok atasözü, deyim ve kavram vardır.

Türkçe’de kırk yıllık dost, kırk dereden su getirmek, kırkını görmek, lohusaları kırklamak, kırklara karışmak, bir iplik çeksen kırk yama düşer gibi değişik anlamlar dile getiren deyimler bu türdendir, ölünün ardından kırkıncı günü şerbet veya lokma dağıtmak aynı inançların biçim değiştirmesi sonucu ortaya çıkmıştır.

Kırk hamamı’na. akraba ile yakın tanıdıklar çağırılırdı. Hamam kiralanır, çalgıcılar tutulur, akşama kadar eğlenilirdi.

Lohusa anne ilk suyu dökünmeden önce bir yumurtayı kabuğu ile birlikte tuzla karıştırarak iyice mıncıklar, vücuduna sürer, peştemalın bir yerine de sürerek üzerine oturur; terledikten sonra su dökünürdü.

Çık ma sırasında kırk arpaya «kulhuvallahu» okunur, su dolu tasa konur, anne son olarak bu suyu dökerdi.

Çocuk hamama götürülmez, evde kırklanırdı.

Bu törene bugün de bazı yerlerde rastlanır.

Türk destan ve masallarında yaygın olarak geçen kırk kız ve kırk yiğit motifinin kullanılışı çok eskiye inmektedir.

Büyük göçebe boyların başındaki «alp»lar çağını yansıtan destan ve masallarda, alpların yanında kırk yiğit, karısı ve kızlarının yanında da kırk kız vardı; savaşlarda, eğlencelerde kırk yiğit alpın yanında daima bulunurdu.

Kırgızların Manas destanında anlatılan alpların hemen hepsinin yanında «kırk çora» (kırk yiğit) veya «kırk ayaş» (kırk dost) vardı. Dede Korkut kitabındaki sözü geçen alplar «kırk yiğidi», hatunları da «kırk kızı» ile beraberdiler.

Alpların yanında bulunan bu kırk yiğidin hepsi bey soyundan olduğu gibi, hatunlarının yanındaki kırk kız da bey kızlarıdır.

Bu gelenek uzun süre kıpçak ve oğuz beylerinde devam etti.

Destanlarda geçen bu kırk kız motifi türkçe yazılan bazı peygamber kıssalarına da girdi (Ankaralı Mustafa, Tebareke Tefsiri risalesi v.b.).

Bir yanıt yazın