Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Coğrafya

Ağrı Dağı | Ansiklopedik Bilgi |

Ağrı dağı coğrafi özellikleri, Ağrı dağı hakkında ansiklopedik bilgi, Ağrı dağı hakkında coğrafi bilgi, Ağrı dağı jeomorfolojisi,Ağrı dağı Türkiye’nin en yüksek dağı.

Ağrı Dağı Coğrafi Özellikleri

Ağrı Dağı
Ağrı dağı Türkiye’nin en yüksek dağı

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Türkiye, Ermenistan, İran devlet sınırlarının birbirleriyle birleştiği noktanın yakınında yer alan Ağrı dağı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Erzurum-Kars yaylası kesimini Murat havzasından ayıran, “Karasu-Aras dağları” adı verilen batı-doğu doğrultulu dağların güneydoğuya doğru yön değiştirdiği bir kesimde bulunmakla birlikte, yapısı bakımından, Karasu-Aras dağlarını oluşturan dağlardan farklıdır.

Ağrı dağı, çevresi 128 km, yüzölçümü 1 188 km2 kadar olan geniş bir taban üstüne oturmuş, yanardağ kökenli bir kütledir.

Ağrı Dağı Jeomorfolojisi

Aslında, tek bir kütle değil, Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı adı verilen iki koni biçimindedir.

Yakın dönemlere kadar Büyük Ağrı’nın yüksekliği 5 165 m, Küçük Ağrı’nınki 3 925 m olarak bilinirken, günümüzde en yeni ve büyük ölçekli topografya haritalarında Büyük Ağrı’nın yüksekliği 5 137 m, Küçük Ağrı’nınki 3 896 m olarak gösterilmektedir.

(Eski ile yeni rakamlar arasındaki fark, ölçme yöntemlerinin zamanla gelişmesiyle daha sağlıklı ölçümler yapılabilmiş olmasının sonucudur.) .

Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı kütleleri birbirlerinden, yükseltisi 2 700 m’yi bulan “Serdarbulak geçidi” adlı boyun noktasıyla ayrılır.

Ağrı’nın yüksekliği Avrupa dağlarının en yükseğininkinden bile fazladır.

Ağrı dağının kuzeyinde, ortasından Aras ırmağının geçtiği Iğdır-Revan ovası uzanır.

Dağın güneyindeyse Doğubeyazıt ovası yer alır.

Bunlardan kuzeydeki ova, deniz düzeyine daha yakın olduğundan (800 m dolaylarında), Ağrı’nın özellikle kuzeyden görünüşü daha görkemlidir.

Çünkü, Iğdır ovası üstünde apansızın 4 300 m’yi bulan bir yüksekliğe erişir.

Ağrı’da 4 000 m dolaylarında sürekli karlar, yani yaz kış erimeden kalan karlar başlar.

Bir başka deyişle, tepeden aşağı doğru 1 000 m’lik bir bölümü, sürekli olarak karlarla kaplıdır.

Dağın doruk kesimini de bir “buzul takkesi” kaplar.

Buzul takkesinden çıkan bir buzul dili, yanardağ konisinin kuzeydoğusunda, aşağı-yukarı 3 500 m yüksekliğe kadar sarkar.

Ağrı dağının yamaçlarında ağaçsı bitki örtüsü çok seyrektir.

Bazı kesimlerde bodur huş ağaçları ve ardıç ağaççıkları dışında tekdüze bozkır görünümüyle karşılaşılır.

Bu durum, çevredeki yağış azlığıyla ilgili olduğu kadar, dağın zeminini oluşturan yanardağ kökenli kayaçların geçirimli olmasının yolaçtığı su azlığıyla da ilgilidir.

Ayrıca bir yandan insanların, bir yandan da hayvanların (özellikle keçiler) ormanı acımasız biçimde yo-ketmiş olmasının da, bu görünümde büyük rolü vardır:

İstahri, Mukaddesi, vb. Arap yazarlarının verdikleri bilgilerden, Ağrı’nın çıplak olan yamaçlarının, Ortaçağ’da ormanlarla kaplı olduğu anlaşılmaktadır.

Ağrı dağında yanardağ etkinliğinin, tarih devirlerinden önce sona erdiği anlaşılmaktadır.

Yani Ağrı dağı, tarih boyunca, sönmüş bir volkan yanardağ olma özelliğini korumuştur.

Bazı kaynaklarda Eğri dağı da denilmiş olan Ağrı dağını Batılılar Ararat, İranlılar Kuh-i Nuh, eski Arap coğrafyacıları Cebel el-Haris diye adlandırmışlardır.

İranlıların bu dağa verdikleri Kuh-i Nuh adı, Nuh peygamberin gemisinin Tufan’dan sonra bu dağa inmiş olması söylentisinden kaynaklanmaktadır.

Zaten Ağrı dağının çeşitli kimseler tarafından görülmek ve araştırılmak istenmesi de, dinsel kitaplara da geçmiş olan “Nuh Tufanı ve Nuh’un gemisi” öyküsünden ileri gelmektedir.

Nuh’un gemisini bulmak için çıkmak isteyenlerin dışında, bazı bilim adamları da dağa tırmanmayı denemişler ve Ağrı dağının tepesine bilimsel anlamda ilk çıkış Frederic Parot tarafından 9 Ekim 1829’da gerçekleştirilmiş onu, başka Batılı araştırmacılar izlemişlerdir.

Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı birlikler de, ilk olarak 1966’da doruğa kadar çıkmışlar ve orada eğitim yapmışlardır.

Günümüzde Ağrı dağına daha çeşitli amaçlarla (coğrafi ve yerbilimsel geziler, dağcılık çalışmaları, kış sporları) sık sık çıkılmaktadır.

Dağa çıkış için en uygun zaman ¡ağustos vejeylül aylarıdır.

Çıkış ve iniş en az dört gün sürer.

5 000 metreye yaklaşınca çıkış daha da güçleşir ve tehlikeli olur.

Çünkü bu kesimden sonra yamaçların sarplığı daha da artar; ısı da -8 °C ve daha aşağı derecelere düşer.

Yüksek yamaçlarda toktağan (yazın erimeyen karlar) 4 000 m. lerde başlar ve takke biçimli bir buzul, doruğu hemen tamamıyla örter.

Bu takkeden ayrılan bir buzul dili, 3 500 m. yükseltilere kadar iner.

Dağın yamaçlarındaf bitki örtüsünün çok seyrek (bodur huş ağaçları, ardıç çalıları..) olmasının nedeni, çevrede yağış yetersizliğine ve özellikle zemini meydana getiren volkanik maddelerin geçirimliliğine bağlanır.

Bununla beraber, îstahri ve Mukaddesi gibi arap yazarlarının verdikleri bilgi (yamaçlarda orman bulunması), bu fakirlikten insanların da bir dereceye kadar sorumlu olduğunu ortaya koyar.

Bu heybetli dağ kütlesinin tarih devirleri boyunca indifa faaliyeti gösterdiği bilinmemektedir.

Bir zamanlar gerçek bir yanardağ faaliyeti sanılmış olan 20 haziran 1840 olayı, bir deprem sonucunda dağın kuzeydoğu yamacından kopan ufalanmış kaya kütlelerinin yuvarlanması (kuru heyelân) sonucunda meydana gelmiş, bu olay Arguri (Ahuri) köyü ile Yakup manastırı’nı tamamıyla ortadan kaldırmıştır.

Ağrı veya Eğri dağına daha önceleri Aravat adı verilirdi.

Bu ad, bu bölgede yaşamış olan Urartu’ların asur çivi yazılı kitabelerinde Uru-af-ru şeklinde geçen adlarından alınmıştır.

İran kaynaklarında Ağrı’ya Kûh-i Nûh (Nuh’un gemisinin Tufan’dan sonra buraya inmiş olması rivayetinden); eski arap coğrafyacıları tarafından Cebel-el-Haris (Küçük Ağrı’ya: Cebel-el-Hureyris), Ermenilerce de Masis denilirdi.

Dağın tepesine bilimsel anlamda ilk olarak 9 ekim 1829’da F. Parot çıkmış, daha sonra Antomonof, Wagner, Abich, Monteith, Radde de doruğa çıkarak araştırmalar yapmışlardır.

Berlin antlaşmasından (1878) sonra Ağrı dağı kütlesi üç devlet (güneyde Osmanlı devleti, kuzeyde Rusya, doğuda İran) hududu üzerinde yer almaktaydı.

1921 de S.S.C.B. dağın kuzey yamaçlarından çekildi.

1932 Türkiye-lran hudut düzeltilmesiyle de, Küçük Ağrı kütlesi tamamıyle Türkiye sınırları içine alındı.

Şimdi idare bakımından Ağrı kütlesi kuzeyde Kars, güneyde Ağrı illeri arasında sınır dır.

Ağrı Dağı

Ağrı Dağı

Ağrı Dağı

Bir yanıt yazın