Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Genel

Altay Dilleri,Özellikleri | Ansiklopedik Bilgi |

Altay dillerinin özellikleri,Altay dilleri hangileridir,Altay dilleri nelerdir,Altay dilleri ailesi,Altay dilleri benzer özellikleri,Altay Dilleri,Altay dilleri (Türkçe, moğolca ve mançutunguzca) kuramı bugün de bilim çevrelerinde bir tartışma konusu olarak devam etmektedir.

Altay Dilleri Özellikleri

Dilin dış yapısı bakımından birçok benzerlikler göstermesine karşın, dilin iç yapısı bakımından ele alındığında ural dilleri (finugor ve samoyed dilleri) ile altay dilleri arasında aynı kökten çıktıklarını gösteren veriler ortaya konamamıştır.

Altay dilleri konusundaysa G. J. Ramsted ve onun öğrencisi N. Poppe’nin çalışmaları sonunda epeyce yol alınmıştır.

Bu bilginler, altay dilleri arasında ses ve biçim özellikleri açısından ortak öğeler saptadıkları gibi, ortak sözcükler ve ses denklikleri (birbirlerinin yerine geçen sesler) bulmaya çalışmışlardır.

Başlangıçta altay kuramına karşı çıkan Rus Vladimirtsov, bu konudaki araştırmalarını derinleştirdikçe altay kuramının ateşli bir savunucusu olmuştur.

Ramsted’e göre altay dillerinin merkezi, Mançurya’daki Kingan (Altay) dağlarının çevrelediği alandır.

Altay (Altan, Altun) dağlarının adıysa türkçe “altun” sözcüğünden gelmektedir.

Ramsted, türk ve mongol dilleriyle tunguzcaya yer verdiği şemaya daha sonra koreceyi de eklemiştir.

Ona göre ana altay dili dört lehçeye ayrılmıştır: mançu -tunguzca,mongolca, korece ve türkçe.

Altay dillerinin karşılaştırmalı gramerini yazan (1960) N. Poppe ise, bu şemayı daha da geliştirerek birtakım ara dönemler eklemiş, türkçe ile çuvaşça arasında r/z, ı/ş seslerinin birbirini karşıladığını görerek bir ortak çuvaş-Türk dil birliği dönemi eklemiştir.

pe’nin şemasına kuşkulu bir biçimde de olsa japonca ve aynu dilini de eklemiştir.

Altay dilleri kuramına pek çok dilci karşı çıkmıştır.

Danimarkalı K. Grjfnbech, J.R. Krueger, Macar L. Ligeti, D. Sinor, terim olarak kullanmakla birlikte altay dilleri kuramının ispat edilemediğini öne sürerler, ingiliz dilcisi G. Clauson’a göre altay dillerinin ortak bir sözcük hazinesi yoktur.

Türkçe ile moğolca arasındaki ortak sözcükler, yüzyıllarca süren birlikte yaşamanın sonunda bu dillerden birbirlerine geçmiş ödünçleme sözcükledir.

Alman G. Doerfer ise türkçe ile moğolcada ortak görülen sözcüklerin bir dil akrabalığını

ispat etmeye yetmeyeceğini belirtir.

Bir dilde kolay kolay değişmeyen zamirler, sayılar, çok kullanılan fiil kökleri, vücut organlarının adları gibi temel sözcüklerin bu dillerde ortak olmaması yüzünden, zaman içersinde bir etkileşimin sözkonusu olabileceğini, ama bir ortak kökenden geldiklerinin öne sürülemeyeceğini söyler.

Kültür sözcüklerini, ödünçleme sözcükleri, kuşkulu görülenleri çıkardıktan sonra türkçe İle moğolcada yalnızca 12 ortak sözcük bulunduğunu, türkçe ile mançu-tunguzca arasındaysa ortak sözcük bulunmadığını öne sürer.

Rus türkoloğu B. V. Sevortyan ise mançu-tunguzcanın söz varlığının % 10’unun türkçe ile aynı olduğunu, bunla

Kuşkusuz, altay dilleri kuramının kesin bir sonuca varamamasında türkçe İle bir ölçüde moğolca dışında kalan dillerin eski metinlerinin bulunmaması,hele i.O. 1000-2000 yıllarına ve daha öncelere giden bir akrabalık için elde hiçbir verinin bulunmaması büyük rol oynamaktadır.

Şimdiki durumda, kurama karşı olan dilciler bile, birbirleriyle dil, tarih, kültür, etnoloji açılarından yüzyıllar boyunca yakın ilişkide bulunmuş olan bu ulusların dillerini bir arada değerlendirme gereksinmesini duymakta, pratik amaçlarla “altay dilleri” terimini kullanmaktadırlar.

Öte yandan birçok yeni dilci, değişik verilerle kuramı güçlendirici çalışmalar yapmaktadır.

Bir yanıt yazın