Arkitekt Dergisi | Ansiklopedik Bilgi |
Arkitekt Dergisi Türkiye’de yayın hayatını en fazla sürdüren Mimarlık, Şehircilik, Turizm, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Dergisi.

1934 yılında yayınlanmaya başlanmış, 1980 yılında 380. sayısı ile maddi imkansızlıklar yüzünden yayın hayatına son vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu izleyen yıllarda başta Ankara olmak üzere memleketin çeşitli yerlerinde yoğun bir mimari çalışma vardı.
O yıllarda mimarların haklarını koruyacak, onları tanıtacak mesleki bir kuruluş, seslerini duyuracak bir yayın organı yoktu.
Arkitekt böyle bir ortamda, D.G. S.A.’nin 1928 yılı mezunlarından Abdullah Ziye Koşanoğlu, Semih Akkaynak, S. Hakkı Eldem, Faruk Çeçen, Şevki Balmumcu ve Zeki Sayar’dan meydana gelen idealist bir mimar grubunca Abidin Mortaş’ın mimarhk bürosunda kuruldu.
Başlangıçta Mimar ismi ile yayınlanması kararlaştırılan derginin tertip ve baskı işlerini Abidin Mortaş ile Abdullah Ziya Koşanoğlu mali yönünü Zeki Sayar üstlendi, diğerleri de yazı işleriyle uğraştılar.
Mimar’ın ilk sayısı Ocak 1931’de çıktı ve beş yıl süreyle her ay muntazaman yayınlandı.
Dil inkılabında derginin ismi Arkitekt olarak değiştirildi.
Arkitekt yayına başlamasından kapanışına kadar tümüyle başlangıçtaki prensiplerine sadık kaldı.
Memleketin mimarlık olaylarını objektif olarak akseddirdi ve mimarlık arasında herhangi bir zümrenin politik inançlarını destekleyen bir dergi olmadı.
Halka ve otoritelere mimarlık mesleğini tanıtmak, Türk mimarlarını kabul ettirmek,eser sahibi yapmak ve bunları yaymak düşüncesinden hareket eden dergide modern mimarlık, şehircilik tarihi araştırmalar, inşa edilmiş yapılar.
Serbest projeler, yarışma projeleri, dünyanın ve memleketin yapı ve imar çalışmalarına ait bilgiler, eleştiriler ve makaleler yayınlanmıştır.
Böylece tarihi ve dökümanter bir sicil ve kaynak kitabı olan Arkitekt’in kuruluş ve amacını Zeki Sayar şöyle açıklamıştır:
-“Amacımız her şeyden önce, Türk mimarlığını tanıtmak, ona eski saygınlığını kazandırarak, ülkenin mimarlık mukadderatına sahip çıkmasını sağlamaktı, Bu sebeple ilk yıllarda (Mimar-Arkitekt) münhasıran mimarlarımızın eserleri ve yazılarını yayınlamakla yetindi ve zamanla da bunda tesirli olmaya başladı Ancak, bu mimarlık yayınının belli bir amaca yönelik bir propaganda aracı olarak kalmasını da uygun bulmakta idik.
İlk yıllarda bu şekilde devam eden Arkitekt’e bir yön vererek, genç kuşakları çağdaş dünya mimarlığından haberdar etmeyi de görev saymakta idik.
Belli bir yazar kadrosu olmamakla beraber, mesleki sahada yazan ve düşünen meslektaşlar Türk mimarlığı temasını Arkitekt’e işliyorlar, içten ve gönülden kampanyamızı sürdürmemize yardımcı oluyorlardı.
Bu meslektaşların değerli eserleri, araştırmaları, makaleleri, bugün elli yıllık mimarlık tarihimize mal olmuştur.
Kendilerine burada şükranlanmızı sunarken, aralarından kaybettiklerimizin hatıralarını saygı ile anıyoruz.
1940 larda olaylar bize daha da yardımcı oldu.
ikinci Dünya Savaşı’na rastlayan o yıllarda, Almanya’dan Nazi rejiminden kaçan tanınmış profesörler ülkemizde görev almışlardı.
Arkitekt’in sayfalarını bu değerli meslektaşlara açtık.
Bu suretle kendi yazarlarımız arasında, Bruno Taut, Martin Wagner, G. Öelsner, Ernest Reuter gibi dünyaca tanınmış otoritelerin mimarlık hakkındaki görüş ve fikirlerini genç mimar kuşaklarına duyurmak fırsatını elde ettik.
İkinci Dünya Harbi’ne rastlayan o yıllarda, tarafsız olan ülkemizde British Council ve Amerikan haberleri ajansı yayın sahasında bir sempati propagandası sürmekte, Arkitekt’e ülkelerine ait kültür ve sanat yazılarını cömertçe göndermekte idiler.
Bu suretle, tarihi ve çağdaş anglosakson mimarlığına ait literatürü okuyucularımıza duyurmak fırsatını buluyorduk.”