Atlar,Atların Özellikleri

Atlar,yüzyıllar boyunca en yaygın taşıma ve ulaşım aracı olan at, traktörün bulunmasına kadar bütün tarım araç ve makinelerinin çekilmesinde de insana yardımcı oldu.
Bugün atlar tarımda ve yük taşımacılığında hâlâ kullanılmakla birlikte daha çok spor ve eğlence amacıyla yetiştirilir.
Bazı atlar binicilik, avcılık, polo, cirit ya da at yarışı gibi sporlar için, bazıları da özel gösteriler için eğitilir.
Atların Özellikleri
Atın çok eski atalarının milyonlarca yıl önce Kuzey Amerika’da yaşadığı sanılıyor.
Bulunan fosiller bu hayvanın bugün bildiğimiz attan çok farklı olduğunu gösterir.
Fosillerden anlaşıldığına göre âtın ilk atası hemen hemen küçük bir köpek büyüklüğündeydi; ön ayaklarında dört, arka ayaklarında üçer parmak vardı.
Zamanla evrimleşerek gövdesi irileşen, hafifçe kambur olan sırtı düzelen ve bacakları uzayan bu hayvanın dört ayağında da yalnızca birer parmak yere basıyordu.
Ama yere basan bu orta parmağın yanlarında iki kısa parmak daha vardı.
Atın evrimi sürdükçe yan parmaklar yavaş yavaş körelerek kayboldu.
Kuzey Amerika’dan Avustralya dışında bütün dünyaya yayılan bu hayvan, atın örnek tür olduğu Equus cinsinin, yani bugün yaşayan at, eşek ve zebranın doğrudan atasıdır.
Bugünkü atların ayaklan aslında yalnızca bu orta parmaktan oluşur; bu parmağın çok büyümüş olan tırnağına da toynak denir.
Atın tek parmak üzerinde yürümesi çok iyi bir koşucu olmasını sağlamıştır.
Eskiçağlarda at, insanların eti için avladık-ları herhangi bir av hayvanıydı.
Sonradan bu akıllı, güçlü, hızlı ve dayanıklı hayvandan yararlanmayı düşünerek atı evcilleştirdiler.
Atın ilk kez İÖ 3000 yıllarında Asya’da evcilleştirildiği sanılır.
Ayrıca İÖ 1900 yıllarında Mısırlılar’ın atı hem binek hayvanı olarak kullandıklarını, hem de arabaya koştuklarını gösteren kayıtlar bulunmuştur.
Bir zamanlar Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki dağ sıralarının kuzeyinde çok sayıda yaban atı yaşıyordu.
Bu atların yalnızca iki alttürü geçen yüzyıla kadar varlığını koruyabildi.
Bunlardan biri olan tarpanın (Equus caballus caballus) soyu 19. yüzyıl sonlarına doğru tükendi.
Öbür alttürün örneklerini ise 19.yüzyılın sonlarında Prjevalski adında bir Rus kâşifi buldu.
Prjevalski atı ya da Asya yaban atı denen bu atlara (Equus caballus przewalskii) doğal yaşam ortamında en son 1968’de rastlandı.
Bir daha görülemedikleri için, sonradan evcilleşmiş yarı yabani atlarla çiftleşerek ırk özelliklerini kaybettikleri sanılıyor.
Bugün bu atların birkaç safkan örneği Çin ve Moğolistan’da koruma altındadır.
Doğada yabanıl yaşayan atlar, yaz boyunca bir erkek atın (aygır) önderliğindeki 10-15 dişiden (kısrak) ve altı aylıktan daha genç yavrulardan (kulun) oluşan küçük sürüler halinde dolaşırlar.
Kış geldiğinde birleşerek daha büyük sürüler oluştururlar.
Dişi at, 11 ay kadar süren bir gebelikten sonra genellikle tek bir yavru doğurur.
Vücutları ince tüylerle kaplı olan bu yavrular daha doğdukları anda, birçok hayvan yavrusunun tersine, işitme ve görme duyularını kullanabilecek durumdadır.
Yavruya altı aylık olana kadar kulun, altı aylıktan üç yaşına kadar da tay denir.
Yeni doğduğunda kulunun bacakları gövdesine oranla çok uzun ve inceciktir.
Bu yüzden titrek bacakları üzerinde gövdesini güçlükle taşır.
Ama ayakta durmayı başardıktan birkaç saat sonra rahatça gezip oynayabilecek duruma gelir.
Atların yaşı dişlerine bakarak kolayca anlaşılabilir.
Kulunun ilk dişleri doğumundan iki-üç gün sonra çıkmaya başlayan ön (ya da orta) dişleridir.
Altı aylık olduğunda 16 sütdi-şi tamamlanmıştır.
İki buçuk yaşma geldiğinde sütdişleri dökülmeye başlar.
Önce ikisi alt, ikisi üstçenede olan ön dişler düşer ve yerlerine kalıcı olan kesici ön dişler çıkar.
Üç yaşına geldiğinde, ön dişlerin iki yanındaki dört kesicidişin yerini kalıcı dişler alır.
Dört yaşındayken dört yeni diş daha çıkarır.
Beş yaşına gelince geri kalan sekiz sütdişi de düşer ve çenenin arka bölümündeki azıdişlerinin de çıkmasıyla bütün kalıcı dişler tamamlanır.
Dört-beş yaşlarındaki bir aygırın, ön dişlerinin arkasındaki dört köpekdişi ile birlikte 40 dişi vardır.
Kısraklarda genellikle bu dört diş bulunmaz.
At 10 yaşına geldiği zaman, ön dişlerinin birbirine değen yüzeylerinde aşınma nedeniyle bir çukur oluşur.
“Arpacık çukuru” denen ve köşeden köşeye kahverengimsi bir yarık biçiminde uzanan bu işaret yardımıyla atın yaşı kolayca anlaşılabilir.
At 20 yaşına geldiğinde arpacık çukuru kaybolur ve dişler gittikçe uzayıp kıvrılır.
Bu dönemde atın yaşı ancak tahmin yoluyla bulunabilir.
Atlar ortalama 20-25, en çok 30-35 yıl yaşarlar.
Atların rengine “don” denir ve her donun özel bir adı vardır.
Doru: Gövde kızılımsı kahverengi, yele, kuyruk ve alt bacaklar karadır.
Yağız: Gövde, bacaklar, kuyruk ve yele bütünüyle karadır.
Yalnız hayvanın yüzünde ve alt bacaklarında beyaz işaretler bulunabilir.
Al: Gövde bütünüyle kızılımsı renktedir.
Bu rengin değişik tonlarını belirtmek için açık al, koyu al, yanık al denir,
Kula: Gövde koyu sarı, yele, kuyruk ve alt bacaklar karadır.
İzabel: Gövde, yele, kuyruk ve bacaklar tümüyle san ya da tahin rengidir.
Kır: Egemen renk olan beyaza yer yer koyu renk ya da kara kıllar karışır.
Koyu renkteki kıllar daha çok yele, kuyruk ve alt bacaklarda toplanmıştır.
Kır donun kızıllar, baklakın ve demirkırı gibi değişik tonları vardır.
Boz: Gövde tümüyle açık kül rengidir.
Atların baş ve gövdelerindeki lekeler de özel adlarla anılır.
Alından burnun üstüne doğru uzanan ak çizgiye “akıtma”, bileklerdeki ak lekelere “seki”, alındaki ak lekeye de “sakar” ya da “kartopu” denir.
Atların insan eliyle üretilmiş pek çok soyu ya da ırkı vardır.
Birbirinden oldukça farklı olan bu soylar iki ana grupta toplanabilir: Özellikle binek atı olarak kullanılan ya da hafif gezi arabalarına koşulan hafif atlar ve ağır yükleri taşımakta ya da çiftlik işlerinde kullanılan ağır atlar.
Hafif binek atlarının en ünlüsü safkan Arap atı ve aynı soydan gelen safkan İngiliz atıdır.
Doğu kökenli olan bütün hafif binek atlarına sıcakkanlı, batı kökenli olan ağır yük atlarına ise soğukkanlı atlar denir.
Atın boynu ile sırtının birleştiği noktanın (cidago ya da cidağı) yerden yüksekliği, hayvanın boyutlarını belirten önemli bir ölçüdür.
Midilli adı altında toplanan at soylarının en belirgin özelliği de bunların öbür soylardan çok daha küçük yapılı olmasıdır.
Birçok kişi dünyadaki en güzel at soyunun Arap atı olduğu konusunda birleşir.
Gerçekten de evcilleştirilmiş atların en eskisi ve e’ safkanı olan Arap atı son derece alımlı zarif bir hayvandır.
Öbür soylara oranla biraz daha küçük yapılı olan Arap atının sırtı kısa, kafası küçüktür.
Gözleri iri ve fırlak, çok duyarlı olan burun delikleri geniştir.
Bu yüzden yandan bakıldığında burun kemeri hafifçe içeri çökük gibi görünür.
Ortalama cidago yüksekliği 150 santimetredir.
Hareketleri çok yumuşak, soylu ve zarif olan bu at yürür ya da koşarken kuyruğunu bayrak gibi havada tutar.
Kendi soyundan gelen safkan İngiliz atı kadar hızlı değilse de, dayanıklılığı ve zekâsı bütün öbür soylardan daha yüksektir.
İÖ 5000 yıllarından beri var olduğu sanılan ve bütün hafif atların atası kabul edilen Arap atının kökeni konusunda gerçekler ile efsaneler birbirine karışmıştır.
Gene de, bu atın İS 7. yüzyılda Arabistan’da yetiştirildiği kesindir.
İÖ 1000 yıllarında yetiştirilen ve büyük olasılıkla Libya atının soyundan gelen Asur, Yunan ve Mısır atlan Arap atına çok benzediği için bu atın da aynı soydan geldiği düşünülmektedir.
İngiliz Atlarının Özellikleri
İngiltere’de hafif ve ağır birçok at soyu üretilmiştir, ama İngiliz atı dendiğinde ilk akla gelen safkan İngiliz atı olur. İnce ve zarif yapılı olan bu atın cidago yüksekliği yaklaşık 160 santimetredir.
Bütün safkan İngiliz atlan 1689-1730 yılları arasında İngiltere’ye getirilen üç Arap aygırının soyundan gelir.
İngiliz-Arap atı, safkan İngiliz atı ile Arap atının melezidir.
Arap atımn güzelliğini, dayanıklılığını ve zekâsını, safkan İngiliz atının da hızını ve iriliğini alan bu at çok gösterişli ve soylu bir hayvandır.
Safkan olmayan İngiliz atlan da, hangi amaçla kullanılacaksa o amaca uygun özellikteki atlar arasında çaprazlamayla üretilmiştir.
Örneğin avda, özellikle tilki avında kullanılacak atların engelleri aşabilmesi için iyi sıçraması ve av köpekleriyle birlikte koşabilecek kadar hızlı olması istenir.
Bazı atlar günlük gezintilerde binek atı olarak kullanılır.
Binicinin rahatsız olmaması için bu atların iyi huylu ve düzgün yürüyüşlü olması gerekir.
Bacaklarını çok yukarıya kaldırarak kendine özgü bir biçimde tırıs yürüyen Hackney atları hemen hemen yalnızca gösteri atı olarak yetiştirilir.
Çok hafif arabalara koşulan bu atlar, kendilerine öğretildiği gibi bacaklarını yukarı kaldırarak arabayı ve sürücüyü çekerler.
Polo oyununda genellikle yarımkan İngiliz atları kullanılır.
Ama hızlı, güçlü ve manevra yeteneği yüksek olan herhangi bir at da bu oyun için uygundur.
Polo atının görüşünün keskin olması, toptan ve oyun sopalarından korkmaması da aranan özelliklerdendir.
Hafif Amerikan Atlarının Özellikleri
Kuzey Amerika’da fosilleri bulunan ilk atların soyu çoktan tükenmiştir ve bugün bu kıtada yaşayan bütün atlar, Amerika’nın keşfinden sonra oraya götürülen atların soyundan gelir.
Kanadalılar, Fransız kısraklarını New England ve New York’tan getirilen aygırlarla çiftleştirerek iyi binek atları üretmişlerdi.
19. yüzyıl sonlarından beri değerli bir soy olarak kabul edilen Amerikan binek atı, bu Kanada atları ile safkan İngiliz atlarının yerli soyla melezlenmesinden doğdu.
Amerika Yerlileri’nin yetiştirdiği Appaloosa atının derisi pembe renktedir.
Hayvanın sağrısını ve butlarını bir manto gibi örten beyaz ipeksi tüylerin üstü siyah ya da çikolata rengi beneklerle süslüdür.
Bazen sirklerde de görülen bu at soyu 3.000 yıl önce Çin’de biliniyordu.
Bir midillinin soyundan gelen Morgan atı, hem binek hem yük atı olarak kullanılan güçlü ve yumuşak huylu bir hayvandır.
Gene hafif Amerikan atlarından biri olan çeyrek mil yarış atı, 1700’lerde Kuzey Amerika’daki İspanyol sömürgelerinden getirilen atların safkan İngiliz atlarıyla melezlenmesinden elde edildi.
Adını çeyrek mil yarışlarından alan bu at soyu, iyi manevra yapabildiği ve çok dayanıklı olduğu için bugün sığır güden kovboylarca kullanılır.
Standart Amerikan soyu ise özellikle ABD’de çok yaygın olan toprak zeminde tırıs ve düz yarışlar için geliştirilmiştir.
Bu soydan gelen atların arka bacak kemikleri öbür atla-rınkinden daha uzun olduğu için hayvan tırıs koşarken daha uzun adım atabilir.
Ağır Atlarnın Özellikleri
İngiliz ağır atlarının en irisi Shire atıdır.
Bu atın, tepeden tırnağa zırhlı ve silahlı bir adamı taşıyabilecek kadar güçlü ve ağır olan ortaçağ savaş atlarının soyundan geldiği söylenir.
Oysa ağır atların ilk soyları zırhlı şövalyelerin çağından ancak iki yüzyıl sonra geliştirilmiştir.
En iyi Shire atlarının cidago yüksekliği 170 santimetreden fazladır.
Ağırlığı 1 ton dolayında olan bu at 5 tonluk bir yükü çekebilir.
Bu dev yapısına ve kuvvetine karşılık Shire atı çok yumuşak huylu bir hayvandır.
Belçika atı Shire atından da iri, ama genellikle onun kadar yüksek değildir.
Clydesdale, İskoçya’da 18. yüzyıldan beri soyu sürdürülen bir yerli attır.
Shire atı kadar iri olmadığı için ondan daha hareketlidir.
Bacaklarında ve bazen gövdesinin alt bölümünde beyaz tüyler bulunur.
Shire atı gibi Clydesdale atının da dizlerinden bileğine kadar ipek gibi uzun beyaz tüylerden oluşan püsküller uzanır.
Suffolk atının donu mutlaka kızılımsı kahverengidir; başka renkte olanlarına rastlanmaz.
Bu özelliğiyle kolayca tanınan bu atın bacakları tüysüz ve çok kısa, boynu da kısa ve güçlüdür.
İngiltere ve Kuzey Amerika’da çok yetiştirilen Percheron atının anayurdu Fransa’daki Perche bölgesidir.
Birçok yönden Suffolk atına benzeyen bu atın da rengi hiç değişmez, her zaman boz ya da yağızdır.
Türk Atı Türkiye’deki atlar değişik soyların karışmasıyla ortaya çıktığı için, birkaç özellik dışında at tiplerini birbirinden ayıracak belirgin farklılıklar bulmak güçtür.
Bunların çoğu Arap atının kanını taşıyan sıcakkanlı, hafif atlardır.
Anadolu yerli atı, ortalama cidago yüksekliği 134 cm olan küçük ve tıknaz yapılı, vücut oranları oldukça uyumlu bir hayvandır.
Adana yöresinde bulunan Çukurova atı yerli attan biraz daha uzun ve daha yüksektir.
Bu atın binek ve koşum atı olarak kullanılan iki tipi vardır.
Türkiye’deki bir başka at tipi de Arap atları ile yeri atın karışmasından ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden hem yerli atın, hem Arap atının özelliklerini taşır.
Uzunyayla tipi atlar 19. yüzyıl sonunda getirilen güçlü Çerkes atları ile yerli atların çiftleştirilmesiyle üretilmiştir.
Sonradan Macar Nonius atlarıyla melezlenen Uzunyayla atları orduda ve tarımda kullanılır.
Ukrayna’dan getirilen atlarla yerli atların çiftleştirilmesinden elde edilen Malakan atları, Anadolu atlarından oldukça değişik yapıda, güçlü, dayanıklı ve yumuşak huylu hayvanlardır.
Bu tipler dışında Türkiye’de sayılan çok az olan Hınıs ve Canik atları da bulunur.
Ayrıca devletin kurduğu haralarda midilli, safkan ve yarımkan Arap ve İngiliz atları yetiştirilir; kısrak döllemek için kullanılan damızlık aygırlar çeşitli yörelerdeki aygır depolarında bakıma alınır.
At, gücü, hızı, dayanıklılığı, alımlı ve soylu görünümüyle çok eskiden beri Türkler’in gözünde neredeyse kutsallaşmıştır.
Göktürkler, bir savaşçı öldüğünde atını da öldürür ve küllerini ölenin mezarına koyarlardı.
Oğuz boy-larında, yas belirtisi olarak ölenin atının kuyruğunu kesme geleneği vardı.
Orta Asya’daki Türkler’in şamanları, dinsel törenlerde at kafasını büyü aracı olarak kullanırlardı.
Günümüzde hala yaşayan, kapılara at nah asmanın uğur getirdiği yolundaki boş inanç da atı kutsallaştıran eski inanışların bir kalıntısıdır.
Atına rütbe veren, ölünce de mezara gömdüren Roma İmparatoru Neron gibi, Osmanlı Padişahı II. Osman da “Sisli Kırat” adındaki çok sevdiği atı için özel bir mezar yaptırmıştı.
At mezarı denen bu mezar eskiden yatır gibi ziyaret edilir, hasta atlan iyileştireceğine inanılırdı.
