Ayas Mehmet Paşa Kimdir,Hayatı | Biyografi |
Ayas Mehmet Paşa Kimdir (1482-1539)- 32. Osmanlı Sadrazamı.
Ayas Mehmet Paşa Hayatı
Arnavut olduğu, Avlonya çevresinde doğduğu sanılmaktadır.
Celâlzâde Nişancı Mustafa Çelebi “Vezir-i Âzam Âyas Paşa ol tâifeden olup, ash da Avlonya hâkinden imiş” dediği gibi, o devirde İstanbul’da Venedik Balyosu bulunan Piero Bragadin’de Ayaş Paşa’nın Arnavut olduğunu ve Cimera (Himera) civarında doğduğunu yazar.
Daha sonra gelen yazarlar da Ayas Mehmed Paşa’nın Arnavut olduğunu kaydediyorlar.
Kaynaklar doğum tarihi göstermemektedir.
Ancak, Bragadin, 1526 tarihli muhtırasında, Ayas Mehmed Paşa’yı 44 yaşında göstermektedir.
İ. Hakkı Uzunçarşılı Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyuruldulara Dair” adlı eserinde Ayas Pasa’nın mezar taşı kitabesiyle pençesindeki Ayaş b. Muhammed yazısından baba adının Muhammed olduğunu ileri sürmektedir.
Yine Bragadin’in muhtırasında, Ayas Paşa’nın annesinin o sırada Avlonya’da bulunduğunu ve kendisine oğlu tarafından yılda 100 Duka altının gönderildiğini bildirir.
II. Bayezid zamanında, genç yaşında, devşirme olarak saraya alınıp, Enderun’da eğitim gördükten sonra ağalıkla çırağ edildi.
Yavuz Sultan Selimin Saf evi hükümdarı Şah İsmail’e karşı yaptığı Çaldıran Savaşı’nda (1514) Yeniçeri Ağası olarak katıldığı, Şükrî’nin manzum, ‘‘Selimnamesinde geçmektedir.
Bundan başka Şükrî, savaşın çetin bir döneminde, padişah tarafından Yeniçeri Ağası’na hücüm emri gönderildiğini, ağanın maiyetiyle birlikte düşmanın üzerine atıldığım, “padişah emriyle yürüdü Ayas” mısraiyle anlatılır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, bu savaşta Osmanlı ordusundaki topları ateşleyenin Yeniçeri Ağası Ayaş olduğunu söyler.
Yine Evliya Çelebi, Sadrazam Sinan Paşa’nın Dulkadiroğlu Alâüddevle’yi yendiği Göksu savaşında (1515) Yeniçeri Ağası Ayaş Ağa’nın da bulunduğunu yazar.
Ayas Ağa’nın yine aynı görevle Mısır seferine (1516) de katıldığı çeşitli kaynaklarda geçmektedir.
Evliya Çelebi’ye göre Lazkiye (Laktakiye)’nin anahtarları Ayas Ağa aracılığıyla Yavuz Sultan Selim’e teslim edildi.
Mısır’da Reydâniye’de meydana gelen ünlü savaştan sonra, Osmanlıların eline geçen, fakat sonra Mısır Sultam Tumanbay tarafından baskına uğratılan Kahire’nin kurtarılmasına memur edilen komutanlar arasında Ayas Ağa ile Osmanlı hizmetine girmiş olan Canım Seyfi de bulunuyordu.
Savaş sırasında Kölemenler, Nil’deki Türk gemilerinin büyük bir kısmım ele geçirdikleri gibi, karada bulunan askerin de çevresini kuşatmışlardı.
Başlarında Ayas Ağa bulunan bu asker, şiddetle dövüşerek sahile inmeyi başardı. Düşman eline, henüz düşmeyen gemileri geri aldığı gibi Tumanbay’ı da esir etti ve idamına kadar onu, çadırında misafir bulundurdu.
Kanunî Sultan Süleyman’ın tahta çıktığı sırada, Ayas Paşa’nın Anadolu Beylerbeyliğinde bulunduğu, kesinlikle bilinmektedir.
Sultan Kanunî tarafından Canberdi Gazâlî’nin isyanında Anadolu Beylerbeyliği’ne getirildi.
Daha sonra Şam eyaletine gönderildi.
Rodos seferinde (1522) Rumeli Beylerbeyi olarak, Kütahya’da padişaha katılarak Rodos kuşatmasında bulundu.
Kuşatmada gösterdiği yararlık padişahın çok hoşuna gitti, bir kaftanla ve bir kılıçla ödüllendirildi.
Ancak, 24 Eylül 1522 sabahı başlayan genel saldırının başarısızlığa uğraması, Kanunî Sultan Süleyman’ı çok üzdü.
Bundan yararlanan Ahmed Paşa (Sonradan Hain Ahmed Paşa) bu başarısızlığa Ayas Paşa’nın ihmalini sebep göstererek onu padişahın gözünden düşürdü.
Kanunî Sultan Süleyman, yürüyüşe geç kaldığı için AyasPaşa’yı görevinden alarak hapsettirdi ise de ertesi gün affederek yine görevi başına getirdi.
Bu olaydan biraz sonra, Sadrazam Piri Paşa’nın yönettiği hücum kolunun başına getirildi.
Bir hafta kadar bu kolun komutanlığını yaptı.
Sonra yeniden eski görevine döndü.
Rodos’un almışından sonra İstanbul’a dönen padişah, Piri Paşa’nın yerine sadârete Hasodabaşı Parga’lı İbrahim Ağa’yı getirdi. Vezir Hain Ahmed Paşa, Mısır’a gider gitmez isyan etti.
O sırada ikinci vezir olan Ayas Paşa bir miktar yeniçeriyle Ahmed Paşa isyanını bastırmak için yola çıktı.
Kütahya’ya vardığında Hain Ahmed Paşa’nın idamı haberini aldı ve İstanbul’a döndü.
İbrahim Paşa’nın mülkî ıslahat yapmak için Mısır’a hareketinde Sadrâzam vekilliğine atandı.
Ayas Paşa ölümüne kadar Kanunî Sultan Süleyman tarafından yapılan tüm seferlerde bulundu.
Macaristan seferi (1526) sırasında üçüncü vezir idi. Sonradan ikinci vezir oldu.
Viyana seferi sırasında Mohaç ovasında, (19 Ağ. 1529) Ağustosun 19 ’ncu günü Macaristan Kralı Zapolyai Janos’un padişah tarafından kabulü töreninde Ayas Paşa’nın Kasım Paşa’nın daha üstünde bir mevkiide olduğu görülür.
1532 yılında Alman seferine ikinci vezir rütbesiyle katıldı.
Kanunî ile birlikte Irakeyn seferine de katıldı.
Sadrazam İbrahim Paşa 15 Mart 1536 gecesi sarayda boğdurulduktan sonra, Sadârete getirildi.
Ayas Paşa ölünceye kadar bu mevkiini korudu.
Üç yıl ve bir ay süren Sadâreti sırasında Arnavutluk, Korfu (Osmanlı tarihçilerine göre Körföz ve Körfes) ve Boğdan seferlerine katıldı.
Osmanlı Devleti ile Venedik Cumhuriyeti arasında uzun zamandan beri barış hâlinin hüküm sürmesine rağmen, hudut boylarında mevzii çarpışmalar eksik olmuyordu.
Ayaş Paşa Venedik elçisine İstanbul’da iken, bu çok müşkül işin çâresini bulacağım söyledi.
Padişahla çıktığı Avlonya seferi sırasında, Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Türk Donanmasını İtalya kıyılarını vurmakla görevlendirildi.
Bu sırada Osmanlı elçisi Yunus Bey’in içinde bulunduğu geminin Venedikliler tarafından ele geçirilmesi üzerine, Venediklilerin elinde bulunan Korfu Adası üzerine sefer tertip edildi.
Fiilen katıldığı bu seferde, ada zaptedilemedi.
Yapılan bu sefer sırasında Kanunî Süleymanla birlikte Arnavutluk’ta Delvina sancağının fethini gerçekleştirdi.
Kaleye kadı, muhâfız tâyin edildikten sonra İstanbul’a dönüldü.
Avusturya İmparatoru Ferdinand ile mektuplaşarak iki devlet arasındaki barışın devam etmesi dileğini belirtiyordu.
Ancak bu iki devlet arasındaki hudut boylarında da mevzii çatışmalar olmaktaydı.
Ayas Paşa’nın sadâretinde bu gibi çatışmalar aralıksız sürdü.
Hattâ, Avusturya kuvvetleri Essek şehrini kuşatmışlar, buna mukabil Türk serhad beyleri de çeşitli alanlarda bulunarak, AvusturyalIları zor duruma sokmuşlardı.
Ayaş Paşa’nın bu hudut olaylarında Osmanlı kuvvetlerini büyük bir ustalıkla sevkettiği anlaşılmaktadır.
Yine Ayas Paşa’nın sadâreti zamanında Hadım Süleyman Paşa Umman Denizine meşhur seferim tertipledi.
1538 yılında padişahla birlikte Boğdan seferine de çıktı.
Yaş ve Suçeva şehirlerinin zaptında bulundu.
Boğdan’ın Osmanlı Devletine bağlanmasında etkili rol oynadı.
Ayas Paşa’nın sadaretinin son zamanlarında (Temmuz 1539) İstanbul’da çıkan bir yangın şehirde büyük hasara yol açtı ve İstanbul’un üçte ikisi kül oldu.
Yine bu sıralarda baş gösteren vebâ salgını da şiddetle sürmekte idi.
Bu salgında vebâya tutularak 13 Temmuz 1539 günü vefat etti.
Mezârı Eyüp sultan’da Beybaba Sokağı başında Eyüp sultan Camii önündeki etrafı açık bir sandukalı türbesindedir.
Türbe Mimar Sinan yapısıdır.
Osmanlı Devletinin en parlak bir döneminde yaşamış olan Ayas Paşa, ölünceye kadar yüksek mevkililerde bulunmuş bir insan olmakla beraber, kendinden önce gelen sadrâzamlar kadar kudretli bir idareci değildi.
Bazı çağdaşları onu daha ziyade bir savaş adamı olarak tanıtırlar.
Kişiliği hakkındaki görüşler çeşitlidir.
Bazıları, okuyup, yazmayı, söz söylemeyi, bilmediğini ve çok zeki olmadığım ileri sürerler.
Celâlzâde Mustafa, “Tabakâtü’l memâlik”te Ayas Paşa hakkındaki manzumesinde onun niteliklerini sayarken, “erliğiyle, asr içinde nâmdâr” olduğunu söyler.
Ayas Paşa’nın büyük bir servete sahib olduğunu gösteren kayıtlar vardır.
Üçüncü Vezirliği sırasında 50.000 Duka altını geliri olduğunu ve 600 kölesi bulunduğunu Bragadin kaydeder.
Bundan başka, Taksim’le Kabataş arasında, bugün Ayas paşa adıyla bilinen semtte bir sürü binaları içine alan büyük havuzlu bir bahçeye sahip olduğu, evlatlarına bıraktığı vakfiyeden anlaşılmaktadır.
Yine, Rumeli’nin Vize yöresinde geniş arazi ve emlâke sahip olduğu ve bunları da vakıf haline koyduğu bilinmektedir.
Kadınlara aşırı düşkün olduğundan bahsedilerek konağında bir defada kırk beşik sallandığından, ölümünde yirmiden çok evladı kaldığından söz edilmektedir.
Kızı Budin Beylerbeyliğinde bulunmuş olan Güzelce Rüstem Paşa’nın eşiydi.
Ayas Paşa en Önemli hayratım Vize yöresinde Saray ilçesinde yaptırdı ve orada cami, medrese, okul ve imâret gibi tesisler meydana getirdi.
Evliya Çelebi, Ayas Paşa’nın bu ilçede bir de sarayı bulunduğunu yazar.
Bundan başka Şam Valiliği sırasında Şam’da Bâbü’s-sagir yakınında cami ve medrese yaptırdı.
İstanbul’da göçler sebebiyle nüfusunun artması üzerine Kanunî Sultan Süleyman’ın emriyle bazı vezirlerle birlikte Ayas Paşa’nın da Kasımpaşa semtinin imârıyla görevlendirildiğini yine Evliya Çelebi kaydeder.
Kaynak
Hâfız Hüseyin Ayvansarayî, Vefeyât-ı Selâtin ve Meşâhir-i Rical, (Yay. Fahri Çetin Derin), (İstanbul 1978); M. Cavid Baysun, Ayas Paşa Maddesi, İslâm Ansiklopedisi, C.II, (İstanbul 1944); Celâlzâde Nişana Mustafa Çelebi, Tabakatil’l-Memâlik ve Derecâtü’l-Mesâlik, (Yazma) Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Tarih nu. 4423; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C.I-X (İstanbul 1314-1938); Feridun Bey, Münşeâtü’s-Selâtin, C.I, (İstanbul 1264); Gelibolulu Ali, Künhü’l-Ahbar (Yazma), İ.Ü. Kütüphanesi, TY. N. 23/2290; Osmanzâde Tâib Ahmed, Hadikâtü’l-Vüzera, (İstanbul 1271); Sâ’i,TezkiretülBunyan, (İstanbul 1315); İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi, C.II. 3.bs. (Ankara 1975).