Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Aydınlanma Çağı Felsefesi Nedir

Aydınlanma Çağı Felsefesi Nedir,Aydınlanma felsefesi insan düşüncesinin, insan yaşamının anlamının ve biçiminin aydınlanmasını amaçlıyordu. İnsan düşünürken ve değerlendirme yaparken, dinin buyruklarına ve geleneklere bağlı kalmamalı, kendi aklı ve deneyimleriyle yaşamı aydınlatmaya çalışmalıydı.

Bütün dinlerin ortak özelliği buyurucu ve değişmez kurallar koymaktır. Gerçekten de ortaçağ Avrupa’sında Hıristiyanlık, yaşamın her alanını belirliyor, insanın neyi nasıl yapması gerektiği konusunda en ince ayrıntılara kadar buyurucu kurallar koyuyordu.

Kilise din konusunda yetkili bir kurum olarak insanların özel yaşamlarına bile karışıyor, insanın bir gerçeği aklın süzgecinden geçirerek anlaması yerine, din ne buyuruyorsa inanmasını öngörüyordu. Dinin buyruklarına karşı çıkanlar en ağır cezalara çarptırılıyor, hatta ateşe atılarak yakılıyordu.

Rönesans çağında Avrupa insanı geleneklerden ve kalıplaşmış yargılardan kendini kurtarmaya başladı. Bilim alanındaki yeni buluşlar ve araştırmalar, o döneme kadar dinin evren konusunda söylediklerinin doğru olmadığını ortaya koymuştu.

Dünyanın yuvarlak olduğunu söylemek ve bunu kanıtlamak bile dinsel inançların temellerini sarsmaya yetmişti. 16. yüzyılda PolonyalI bilgin Mikolaj Kopernik (1473-1543) yeni bir evren kuramı ortaya atarak astronomide çığır açtı.

Kopernik’in kuramına göre Dünya hem kendi ekseni çevresinde, hem de bir gezegen olarak Güneş’in çevresinde dönüyordu. Ardından İtalyan bilgini Galileo Galilei (1564-1642) gözlemleriyle bu kuramı doğruladı.

Ama bu arada dinsel çevrelerden tepki gördü ve Engi-zisyon’da yargılandı. İngiliz filozofu Francis Bacon (1561-1626) savunduğu düşüncelerle bilimsel yöntemin temellerini atmış ve dinin safsatalarına karşı açıkça savaş açmıştı.

Daha sonra Rene Descartes (1596-1650) “Düşünüyorum öyleyse vanm” önermesiyle, bilgiye ulaşmak için izlenecek yöntemleri ortaya koydu. Descartes, o zamana kadar bilinen her şeyden kuşku duyulmasını ve her şeye yeniden başlanmasını öneriyordu.

Daha sonra İngiliz filozofu John Locke (1632-1704), Gottfried Leibniz (1646-1716) ve İskoçyalı David Hume (1711-76), gerçeğin ne olduğu ve nasıl öğrenilebileceği konusunda yeni düşünceler ortaya attılar.

Bu filozoflar arasında da düşünce ve yöntem farklılıkları vardı; ama onlar genelde aklın, gözlem ve deneyin önemine inanıyor, din buyruklarını tanımıyorlardı.

Filozoflar doğanın incelenmesinde Descartes’ın kuşkuculuğunu paylaşıyor, insan aklının en çetin sorunlan çözebileceğine inanıyorlardı. İmmanuel Kant (1724-1804) bu felsefe akımının adını koydu ve şöyle tanımladı: “Aydınlanma, insanın kendi aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır”.

Bilimi ve aklı yücelten Kant, François Voltaire (1694-1778), Deniş Diderot (1713-84), Jean le Rond d’Alembert (1717-83) ve Jean-Jacques Rousseau (1712-78) gibi filozoflarca en olgun biçimine ulaştırılan bu felsefe akımına “Aydınlanma felsefesi”, 18. yüzyıla da “Aydınlanma Çağı” dendi.

Fransa’da 18. yüzyılda hazırlanan Encyclopedie (“Ansiklopedi”) Aydınlanma Çağı’nın bir ürünü olarak ortaya çıkmış, hepsinden önemlisi Aydınlanma felsefesi Fransız Devrimi’nin düşünsel temellerini atan filozofların yetişmesini sağlamıştır.

Aydınlanma Çağı, laik dünya görüşünün büyük mücadelelerden sonra batı toplumuna yerleştiği çağdır. Bu çağda önyargılar ve boş inançlar yıkılmış, en azından bunların toplum üstündeki etkisi sarsılmıştır. Akla ve deneye önem veren bir düşünce geleneği kurulmuştur.

İnsana değer verilmiş, insanın özgürlüğü ve toplumun ilerlemesi önemle üzerinde durulan ve tartışılan konular olmuştur. (Aydınlanma Çağı’nın önemli düşünürlerinden çoğunu ansiklopedide kendi maddelerinde bulabilirsiniz.)

Türkiye’de 19. yüzyıl ortalarında başlayan yenilik hareketlerinde büyük ölçüde Aydınlanma Çağı’nın ürünlerinin etkisi olmuştur. Bu çağın dilimize çevrilen bazı yapıtları, düşünce ve siyaset alanındaki yenileşmeye öncülük etmiştir.

Bir yanıt yazın