Aydınoğulları Beyliği,Tarihi,Eserleri | Anadolu Beylikleri |
Aydınoğulları beyliği hakkında kısa bilgi,Aydınoğulları beyliği özellikleri,Aydınoğulları beyliği kuruluş ve yıkılış tarihi,Aydınoğulları beyliği nerede kurulmuştur,Aydınoğulları beyliğine kim son verdi,Aydınoğulları beyliği özet,Aydınoğulları Beyliği Hakkında Bilgi,Aydınoğulları Beyliği Batı Anadolu’da, Anadolu Selçuklu imparatorluğu yıkıldıktan sonra ortaya çıkan küçük beyliklerden biri (XIV. yy.). Aydın Beyin oğlu Mehmed Bey tarafından kuruldu.
Aydınoğlu Mehmet Bey Germiyanoğullarının kumandanlarındandı.
Germiyanoğlu Yakub Bey I kendisini Büyük Menderes taraflarını fethe gönderdi.
Mehmed Bey bu fethi başardı ve kendi beyliğini kurdu (1300).
Aydınoğulları Beyliği Başkenti
Birliğin başkenti Birgi oldu.
Mehmed Bey İzmir’i de alınca ülkesinin idaresini beş oğlu arasında paylaştırdı.
Bir av sırasında suya düşerek hastalandı ve sonra öldü (1334).
Yerine oğlu Umur Bey geçti (1334-1348).
Bu devir Aydınoğulları beyliğinin en parlak devri oldu.
Makamında henüz üç gün oturmuştu ki İzmir’e çıkarma yapıldığını öğrendi.
Derhal harekete geçerek istilâcıları defetti.
Sonra Saruhanoğlu Süleyman Bey ile birlikte Yunanistan ve Mora deniz seferlerine çıkarak sayısız esir ve ganimetle yurduna döndü.
Daha sonra imparatorluğunu ilân eden Kantakuzinus’la anlaştı, ona yardımda bulundu.
Kantakuzinus, Umur Beyin vergiye bağladığı Alaşehir’i dostluğuna dayanarak vergiden affettirdi, buna karşılık olarak Sakızadası’nı Umur Beye verdi.
Ege adalarında yaşayan Latinler Umur Beyin amansız akınlarına dayanamayarak Papa’ya baş vurdular.
Papa’nın kurduğu haçlı donanması İzmir’i ele geçirdi (1344).
Umur Bey şehri kurtarmak için giriştiği savaşta şehit oldu (1348).
Yerine Ayasuluk emîri Hızır Bey geçti (1348).
Hızır Bey ağabeyi gibi güçlü bir bey değildi.
Haçlı kuvvetleriyle yirmi maddelik ağır bir antlaşma yapmağa razı oldu.
Bu antlaşma, Aydınoğulları beyliğinin zayıflama sebeplerinin başında gelir.
Hızır Bey devletin merkezini Birgi’den Ayasuluk’a nakletti.
Hızır Beyden sonra tahta çıkan İsa Bey (1360-1390) Latinlerin Doğu Akdeniz’deki hâkimiyetine son vermek için Mısır ile Anadolu beylikleri arasında bir anlaşma ve birleşme kurma yolunda çalıştı.
Murad I ile dostluk kurdu.
Rumeli’deki osmanlı fetihlerine yardımda bulundu.
Aydın’ın Bayezid I tarafından alınmasını kabul etti, karşı koymadı.
Bayezid I de buna karşılık İsa Beyin Tire’de oturmasına, tımarlarını ve vakıflarını yönetmesine izin verdi. Aydınogullarına ait diğer şehirleri osmanlı sınırları içine aldı.
Böylece Aydınoğlulları beyliği fiilen son bulmuş oluyordu (1390).
Bu sırada Yıldırım Bayezid, İsa Beyin kızıyla evlenerek akrabalık kurdu.
Ankara Meydan savaşından sonra Timur, beyliklerin yeniden kurulmasına izin verince, İsa Beyin oğulları Musa Bey ve Umur Bey II, beyliği tekrar canlandırdılar (1402).
Fakat İbrahim Beyin oğlu Cüneyd Bey onlara karşı çıktı, beylik üzerinde hak iddia etti ve bu hakkı elde etti (1403).
Fakat beyliğin başında kalabilmesi için Emir Süleyman ve Düzmece Mustafa ile anlaşması gerekti. Murad II Anadolu’ya yürüyerek Cüneyd Bey ile savaştı ve onu memleketinden kovdu (1442).
Sancak beyi Yahşi Bey ile Anadolu beylerbeyi Oruç Beyi, Cüneyd Bey üzerine gönderdi, ama netice alamadı.
Anadolu beylerbeyi Hamza Bey Cüneyd’in oğlu Kurt Hasan’ı esir aldı.
Cüneyd ise İpsili kalesine sığındı, ama Venedikliler yakalanması hususunda OsmanlIlara yardım edince, o da teslim oldu ve öldürüldü (1425).
Aydınoğulları Beyliği Sanatı
Aydın, Birgi, Tire ve Selçuk çevresinde karşılaştığımız XIV. yüzyıl devri eserlerinin büyük bir kısmı Aydınoğulları beyliği sanatının gösterdiği gelişme ve yenilenmenin seçkin örnekleridir.
Mahallî bazı örneklerin dışında bu devir yapılarında yeni denemelere imkân tanıyan bazı belirtiler vardır.
Osmanlı sanatının hazırlanmasında beylikler devri sanatının büyük payı göz önüne alınırsa bu yapıların önemi daha iyi anlaşılır.
Beyliklerin dar İktisadî imkânları içinde gelişen bu sanat, gücünü daha çok yaptığı yeniliklerden almış ve mekân mimarîsinde değişik anlayışların belirmesini sağlamıştır.
Aydınoğulları sanatının önemli merkezlerinden biri olan Birgiyde bu devirden kalma üç yapı vardır: Ulu cami Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından 1312 yılında yaptırılmıştır.
Anadolu’daki çok ayaklı cami örneklerinin önemlilerinden biridir.
Aydınoğulları Beyliği Eserleri
Yer yer devşirme malzeme kullanılan yapının içi üç sıra dört sütunla, bir sıra üç sütunlu olmak üzere dört bölümlüdür.
İçeride dikkati çeken ilk şey selçuklu geleneğini sürdüren büyük çinili mihraptır.
Bu bölümün önemini belirtmek için de mihrap önüne bir kubbe konmuştur.
Mozaik çinili mihraptan başka türk ahşap işçiliğinin sayılı örneklerinden olan minber başlıbaşına bir sanat eseridir.
Çivisiz, geçme tekniğinde yapılmış olan mimber yaldızlanmak ve cilâlanmak suretiyle bugün biraz bozulmuştur.
Mimber kadar güzel pencere kanatları ise ilk şekillerini korumakta, türk ahşap işçiliğinin XIV. yüzyılda ulaştığı yüksek seviyeyi bütün açıklığıyla yansıtmaktadır.
Mimberin üzerindeki kitabeden mimberi işleyen sanatçının Süleyman Mağribîoğlu Abdülvahitoğlu Muzaffereddin olduğunu ve 1320 yılında eserini tamamladığını öğreniyoruz.
Bu ahşap mimber camiye inşaattan ancak 8 yıl sonra yerleştirilmiştir.
Caminin güney duvarına bitişik minare de üzerindeki çinileriyle yine süsleme sanatının en güzel örneklerinden birini vermektedir.
Bazı kısımları bozulmuş olan minare çinileri selçuklu geleneklerine bağlı kalmış, mihrap, mimber ve pencere kanatlarında olduğu gibi aynı yönde gelişmiştir.
Buna rağmen motifler bütün ayrıntılarıyla incelenirse selçuklu örneklerinden bazı noktalarda uzaklaşıldığı, osmanlı süsleme sanatında devamlı şekilde görülecek yeni denemelerin belirdiği görülür.
Ulu cami, plan şemasıyla de selçuklu geleneğinin bir devamıdır, fakat diğer özellikleriyle yeni merhalelere ilk adımın atıldığı nokta olarak görülebilir.
Birgi’de ikinci yapı Ulu caminin yakınında, Aydınoğlu Mehmed Bey için yapılmış olan 1333 tarihli türbe’dir.
Kubbe, düzgün taşlardan kare bir kaide üzerine oturmakta, bazı izlerden kubbenin içinin çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır.
İçinde Mehmed Bey’den başka oğlu Umur Bey, Bahadır Bey, İsa Beyin mezar taşları vardır.
Aydınoğlu Mehmed Beyin özenle yapılmış türbesinden sonra üçüncü yapı da yine bir türbe’dir.
Ulu cami’nin güneyinde, yolun ortasında yer alan bu türbe 1310 tarihlidir ve Aydın Beyin kızı Sultan Şah’a aittir.
Altıgen ve üstü kubbeyle örtülü Sultansak türbesi diğer bazı Aydınoğulları devri türbeleri gibi giriş kısmında bir mekâna sahiptir.
Girişin böyle belirtilmesi XIV. yüzyılda yaygınlaşmış bir özellik olarak görülebilir.
Son yıllarda kötü bir onarım gördüğünden genel çizgileri değişen Sultanşah türbesi dışında bugün başka bir Aydınoğulları devri yapısına rastlanmamaktadır.
Birgi’ye yakın olan Tire, Birgi kadar önemli bir Aydınoğlu merkezidir.
Buradaki yapılar belirli bir geleneğin varlığına işaret eder, bir stil birliği içinde görünür.
Tuğla ve taşın işlenişi, minarelerin zengin bezemeleri Tire’nin genel görünümüne çok şey katar.
Yaklaşık olarak 1308-1334 yılları arasında yapılan Aydınoğlu Mehmedbey camii iki kubbeli son cemaat yeri ve tek kubbeli ana mekânıyla, tuğla-taş işçiliğinin dengeli bir şekilde kullanıldığı yapılardan biridir.
Son cemaat yerinin bir duvarı çeşme olarak düzenlenmiş ve bu şekilde bir birleştirmeye gidilmiştir.
Son cemaat yerinin alışılmış düzen içinde olmayışı dikkati çeker.
Bu yüzden giriş kapısı da yana kaydırılmıştır.
1384 Tarihli ve Cüneyt Beyin kardeşi tarafından yaptırılan Karahasan camii de tek kubbelidir, üç bölümlü son cemaat yeriyle yalın görünüşlü bir yapı elmasına rağmen minaresiyle bu görünümün dışına çıkar ve minarenin tuğladan yivli gövdesiyle hareketli bir şekil meydana getirir.
Tek kubbeli bir yapı 1384 tarihli Narin camii’dir.
Hacı Sinan tarafından yaptırılmış olan Narin camii çok meyilli bir saha üzerindedir.
Üç kubbeli bir örtü şekli gösteren son cemaat yeri bu yapıda daha iyi uygulanmıştır.
Tek kubbeli ana mekânının sırta dayanan kısmında kayalara oyulmuş ve zikir odası diye tanınan bir’hücre vardır.
Caminin minaresi de diğerleri gibi tuğladandır.
Tire’de Aydınoğulları devri camilerinin dışında Aydınoğullarından Süleyman Şahın türbesi vardır.
Aydınoğlu Mehmed Beyin oğlu Süleyman Şah’ın türbesi 1349 yılında yapılmıştır ve içinde aynı soydan gelen başka kişiler yatmaktadır.
Mermer ve değişik taşlardan kare bir kaide üzerine sekizgen ve yüksek bir tanbura oturtulmuş, onun üzerine de kubbe konulmuştur.
Yapının örtü şekli dışarıdan gizlenmiş, çatıyla yetinilmiştir.
Aydınoğulları Beyliği Mimari Eserleri
Eski bir türk şehrinin ve yerleşmesinin güzel bir örneği olan Tire’den sonra Selçuk’ta da çok önemli Aydınoğulları devri yapılan vardır.
Bunlar içinde hiç şüphe yok ki isabey camii başta gelir.
1375 Yılında Aydınoğlu İsa Bey’in yaptırdığı bu önemli yapı türk mimari tarihinde önemli bir basamaktır.
Şam’dan gelen Ali adlı bir mimarın yapısı olan İsabey camii bir taraftan çok eski bir geleneğe dayanır, diğer taraftan da sonraki gelişmeye ilk adımları atar.
Yamaçta yapıldığı için ana girişi batıya alınan iki katlı zengin bir şekilde düzenlenen cephesi ender rastlanır bir örnektir. Üzerinde durulması gereken önemli nokta avlunun şekillendirtlmesidir.
Bu revaklı avluyla ana mekânın birleştiği noktalarda minarelerin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Bu daha sonra osmanlı mimarîsinde avluların düzenlenişinde ön örnek olacak ve avluların caminin ana mekânıyle organik bir şekilde birleşmesi sonucunu doğuracaktır.
Yapının eski bir geleneğe bağlanan ana mekânı ise VIII. yüzyıl başında Şam Emeviye camiinde ortaya çıkan bir plan şemasının geliştirilerek 1375 yıllarına kadar ulaşan uzun bir gelişmenin sonucudur.
Burada, güney duvarına paralel iki bölümü, ortada, transept denen bir bölüm kesmekte ve bölümün üstü diğerlerinden biraz farklı olarak iki büyük kubbeyle örtülmektedir.
Avlunun biçimlendiği, belirli bir geleneğin geliştirildiği, çininin, çifte minarenin ve mermer bir çift kat cephenin yer aldığı bu yapı,1375 yıllarında Beylikler devrinde yapılan denemelerin ve alınan sonuçların topluca konması yönünden önemli bir nitelik taşır.
Böyle bir merhalenin sonucu AnadoluTürk mimarisi bu yüzyıldan sonra yeni yönler almış, İslâm mimarîsinde ulaşılması zor noktalara ulaşmıştır.
Bu gelişmenin ilk denemeleri küçük beyliklerin belirli imkânlarla yaptırdığı yapılarda ortaya çıkmış, siyasî düzen değişikliği bir bakıma sanata da yansımıştır.
Selçuk’ta tek kubbeli Aydınoğlu mescidinin de sözü edilebilir.
Fakat bundan daha önemli bir örnek Selçuk türbesi’dir.
Kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber yapı tuğla ve taştan sekizgen gövdesi ve ön giriş mekânıyla dikkati çeker.
Piramit çatısı çok eski örneklerle bağlantılıdır.