Babıali Nedir,Hocası,Katipleri,Kalemleri | Tarih |
Babıali dönemi, Babıâli Katipleri, Babıali Nedir?, Babıali Tarihi ,Babıali Hakkında Bilgi,Osmanlı devleti zamanında İstanbul’da Sadaret, Dahiliye ve Hariciye nezaretleriyle Şûrayı Devlet dairelerinin bulunduğu bina. (Mecazî olarak Osmanlı hükümeti deyimi yerine kullanılmıştır.)
Sadrazamlar eskiden özel ikametgâhlarını resmî daire olarak kullanırlardı.
Bu ikametgâhlara kapı denirdi.
Babıâli «yüksek kapı» anlamındadır.
Kapı kelimesi eskiden genellikle türk hükümdarlarının sarayı için de kullanılırdı.
Daha sonra devlet işlerinin görüldüğü yer olması bakımından sadrazam konaklarına da bu ad verildi.
Sonraları osmanlı devrinde sadrazam sarayına Paşakapısı dendi ve kapı kelimesi son zamanlara kadar bu anlamda kullanıldı.
Devlet işlerinin Saray’da ve Divan’da görüldüğü devirde Paşakapısı (sadrazam sarayı) o kadar önemli değildi; böyle olmakla birlikte sadrazam kendi sarayında haftanın belirli günlerinde bir «ikindi divanı» yapardı; fakat XVIII. yüzyıla kadar en büyük devlet dairesi, Babıâli yani Divan-ı Hümayun idi.
Bu tarihten itibaren Divan-ı Hümayun yavaş yavaş önemini kaybedince devletin önemli işleri Paşakapısında görüşülmeye başladı.
XVIII. yüzyıl sonlarına kadar devam eden Paşakapısı deyimi sonradan «Saray-ı sadr-ı âli», «Divanhane-i Bab-ı âli» ve kısaca «Bab-ı âli» deyimiyle karşılanmaya başladı.
Batıda XVIII. yüzyıldan itibaren hem Paşakapısını, hem de bütün Osmanlı hükümetini ifade etmek için Babıâli (Porte, Sublime Porte, Hohe Pforte) deyimi kullanıldı.
Paşakapısı, sadrazamın oturduğu semte göre değişik yerlerde bulunurdu.
XVII. yüzyıl başlarından itibaren BabIâli’nin, şimdiki yerinde, Alay köşkü karşısında olduğu, bazı istisnalar dışında sadrazamların devamlı olarak burada oturdukları görülür.
1740’ta başka bir yerde olduğu anlaşılan Paşakapısı yandığı zaman yeniden onarıldı ve sonra bütün Babıâli ricali buraya nakledildi.
Aynı zamanda Babıâli binasının Soğukçeşme tarafında hâlâ büyük bir kapısı vardır; buna da Babıâli denirdi.
Başlangıçta harem ve selâmlık dairelerini içine alan Babıâli binasının ek olarak mutfağı, koğuşu, ahırları ve sadrazama resmî işlerinde yardımcı olanların da odaları bulunurdu.
Babıâli binası 1755’teki yangında yanınca, Paşakapısı yeniden yapılıncaya kadar geçici olarak Kadırga’daki Esmasultan sarayına nakledildi.
Bundan sonra bina 1808 Alemdar Mustafa Paşa vakasında yandı ve eski Valde Sultan kethüdası Yusuf Ağanın Mürekkepçiler kapısı karşısındaki konağı Paşakapısı olarak kabul edildi, iki yıl sonra Babıâli arsasına yeni binanın temeli atıldı.
Babıâli üçüncü defa 1826’daki Hocapaşa yangınında yandı.
Vakayı Hayriye’yi takiben Ağakapısı (Süleymaniye) geçici olarak Babıâli binası olarak kullanıldı.
Mahmud II yeni bir binanın yapılmasını emretti; Alemdar vakasından ve yeniçerilerin kaldırılmasından sonra Babıâli yavaş yavaş sadrazamların oturdukları yer olmaktan çıkarak, yalnız devlet idaresinin başlıca yeri haline geldi.
Babıâli’nin harem dairesi ise Tanzimat’ı takiben kaldırıldı.
Babıâli teşkilâtı 1836’da Maliye, Dahiliye, Hariciye nezaretlerinin de kurulmasıyla başka bir şekil aldı; önce tamamen sadrazamın emrinde bulunan memuriyetler bu değişiklikle sorumlu birer devlet dairesi oldu.
1838’de Kurulan (Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye» ve «Dâr-ı Şûra-yt Bab-ı âli» dikkati çeker; 1854’te bir de «Meclis-i Âli-i Tanzimat» kuruldu.
1868’de «Meclis-i Valâ-yı Ahkâm-ı Adliye» ikiye ayrıldı: Meclis-i Vâlâ, Şûra-yı Devlet; Ahkâm-ı Adliye de sonradan Adliye nezareti olan bir meclis haline geldi.
Bu devirde Babıâli deyimi Sadaret, Dahiliye, Hariciye ve Şûra-yı Dev-let’i içine alır.
Abdülmecid devri ve kısmen Abdülaziz devri BabIâli’nin en çok nüfuz sahibi olduğu ve yürütme organı olarak yetkinin saraydan Babıâli’ye geçtiği devirdir.
Abdülhamid II devrinde ise yetkiler tekrar Babıâli’den Saray’a geçti ve Babıâli gölgede kaldı.