Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Balaban Ağa Mescidi,Özellikleri | Ansiklopedik Bilgi

Balaban Ağa Mescidi  Şehzâde başı’nda kendi adını taşıyan mahalledeydi.

Balaban Ağa Mescidi
Balaban Ağa Mescidi  Şehzâde başı’nda kendi adını taşıyan mahalledeydi.
Balaban Ağa Mescidi Özellikleri

Bugün Belediye rehberinde adı geçmeyen bu Fatih Devri Mahallesi’nin sınırları, Lâleli’y’e kadar uzanmaktaydı.

Cami de Şehzâdebaşı ile Lâleli arasında Çilingirler ve Zincirlikuyu sokaklarının köşesinde bulunuyordu.

1930 yılında Müzeler Genel Müdürlüğü adına Arkeolog Arif Müfit Bey tarafından yapılan kazıda mescidin bir Bizans kilisesi üzerine yaptırılmış olduğu iddia edilmiştir.

Mescidin banisi İstanbul’un fethine katılan Fatih’in sekbanbaşılarından Balaban Ağa’dır.

Mescidin mahallesi vardır.

Vakfiyelerde adı Bayezid Camii nahiyesinde (Mahalle-i Mescid-i Balaban Ağa)” diye geçmektedir.

Ayrıca başka kayıtlarda da: Mescidin vakfının hîn-i fetihte sekbanbaşı olduğu ve mahallesi bulunduğu belirtilmektedir.

1922 mahalle cedvelinde de mahallenin sınırları ve mescidin yeri belirtilmiştir.

Ayvansaraylı Hüseyin, “Hadıkatü’l-Cevâmi ” adlı eserinde mescidin bir Bizans kilisesi üzerine kurulduğunu yazmaktadır.

Oysa, bazı araştırmacıların görüşlerine göre, üstüne Balabanağa Mescidi’nin kurulduğu sanılan Bizans yapısı (Theotokos Kauratoros Manastırı) Şehzâdebaşı’nda değil, Bayezid Meydanı’nda idi ve daha IX. yüzyılda ortadan kalkmış bulunuyordu.

Gerçi A. Van Millingen, “Byzantine Curches” (Bizans Kiliseleri) adlı eserinde Balaban ağa Mescidi’nin yapıldığı yerde evvelce bir manastırın kütüphanesi bulunduğunu belirtirse de bu bir varsayımdan ibaret olup, kesin bir belge ortaya konulmamaktadır.

Yine Avrupalı arkeologlarca mescidin yapının, XIV. Yüzyılda esaslı bir değişikliğe uğradığını bir mahzenin mezar haline getirildiğini, kazı sırasında ortaya çıkarılan mezartaşlarının birinin Theodoros’a ait olduğunu iddia etmektedir.

Bu görüşe, A.M. Schneider de katılmaktadır.

“…Takriben 10 metre kutrunda bir daire imiş, yakın vakitlere kadar mevcûd kalan ehemmiyetsiz bir şeydi. 1918 yangınında harab olmuştur.

Comeilus Gurlitt (Die Daukunts Kontantinoples Berlin 1907) ve Paspati 1877 tarihli eserinde Millingen Byzantine Churches, 1912) kitabında, büyük gayretkeşlikle (binanın evvelce bulunan bir Bizans kilisesi üzerine kurulduğunu) doğrulamışlardır.

En son bizdeki Bizansciyân tarafından üstelik de bir hafriyat yapılmış, architecte (!) Sâcid tarafından rölüveleri tanzim olunmuştur… ”

Bir yanıt yazın