Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Bankacılığın Tarihçesi | Ansiklopedik Bilgi |

Bankacılığın tarihsel gelişimi,Bankacılığın tarihsel gelişimi özet,Bankacılık tarihi,Türkiye’de bankacılığın tarihi,
Bankacılık tarihi makale,Bankacılığın Tarihçesi
Bir malın emanet alınması ve ödünç verilmesinin, Babil’de, M.Ö. iki bin yıl kadar öncelerinde uygu­landığı sanılmaktadır.

Bankacılığın Tarihçesi
Bütün hıristiyan dünyasından para ve başka kıymetli şeyler toplamakla görevli tapınakçılar, bunların papalığa taşınmasını sağlıyor ve papanın emri ile ödemeler yapıyorlardı.

Banka işlemleri, önceleri, zengin ve çok iyi örgütlenmiş kuruluşlar olan tapınaklarda yapılıyordu.

Eskiçağda Banka

Babil’deki tapınaklar gibi, Mısır’dakiler de, hasattan sonra ödenmek üzere mahsul üzerine avans vermek için, dine bağlı kişilerden emanet alınmış tahılları kullanıyordu.

M.ö. VII. yy.da ortaya çıktığı kabul edilen madeni para, banka ticaretini geliştirdi.

Delphoi ve Ephesos’takilere benzeyen tapınaklar verimli bir faaliyet gösterdi.

Bununla beraber, daha M.ö. IV. yy.dan itibaren Yunanistan’da laik bankacıların (trapezites) ortaya çıktığı görülür.

Bunlar, para değiştirirler, ama Ödünç verme yeteneği ile para da toplarlardı, iktisadın uzun süre tarıma bağlı olduğu Roma’da, paranın kullanılışı ve banka işlemleri, ancak M.ö. II. yy.da ortaya çıkmışa benzemektedir.

Roma cumhuriyetinde bu İşlemler, belirli bir vatandaş sınıfının tekelindeydi.

Bunlar hem özel işyerlerinin hem de kamu işlerinin finansmanını sağlayan ve publicanus adı ile tanınan şövalyelerdi.

İmparatorluk devrinde ise, Yunan trapezites’lerine benzeyen şövalyelerden hayli farklı olan ve «argentarii» ismi ile tanınan özel bankerler türemiştir.

Bunların üstünlüğü, hem banka işlemleri tekniğini hem de banka muhasebesini geliştirmiş olmalarıdır, özellikle, yevmiye, kasa defteri gibi, bugünkü defterlere benzer defterler tutarlar ve müşterilerinin hesap özetlerini, belirli süreler sonunda çıkarırlardı.

Her şeyden önce, bankerler, müşterilerinin kasadarları niteliğini taşıyorlardı.

Deniz ticaretine verilen avans­lar hariç, temel bakımından zanaat üzerine kurulu olan ekonomi, krediye (borca) pek başvurmazdı.

Ortaçağda Banka

Banka için, Ortaçağın başları bir durgunluk devresidir.

Barbar istilâları Doğu ile Batı arası ticaretine ilk darbeyi vurmuştu.

VIII. yy. arap istilâları roma dünyasının iktisadî birliğini, kesin olarak parçalamış oldu.

Bundan sonra da Batı, kendi içine çekildi ve bu deği­şiklik, büyük ticaret devrini sona erdirdi.

Öte yandan kilise de faizle para vermeği yasakladı.

Bununla beraber, XI. yy.dan başlayarak, ticari faaliyetin tekrar gelişmesi ve ayrıca.

Haçlı seferleri nedeniyle uluslararası ilişkilerin kurulması, bankaya XX. yy.a kadar kesilmeden sürecek olan gelişmeyi yeniden kazandırdı.

Mali faaliyet, Kilise’nin yetkisini tanımayan museviler ve Özellikle tapınakçılar (templiers) ve daha sonraları bazı bağışıklıklardan faydalanan Lombardiya’lı bankerler tarafından gösterildi.

Bütün hıristiyan dünyasından para ve başka kıymetli şeyler toplamakla görevli tapınakçılar, bunların papalığa taşınmasını sağlıyor ve papanın emri ile ödemeler yapıyorlardı.

Ayrıca Haçlı seferlerini de ma­lî yönden destekliyorlardı.

Gösterdikleri bankacılık faaliyetleri, kısa bir süre sonra, dini alanın dışına taştı.

Bunlar, hükümdarların ve tüccarların bankerleri haline geldiler.

Mali güçlerinin artması, başlarına felâket getirdi: Philippe le Bel bu tapınakçılar tarikatını 1311’de ortadan kaldırdı.

Bunlar, bankacılık tekniğine, kayda değer gelişmeler getirmişlerdi.

Kambiyo değer farkları üze­rindeki işlemler ve çift usullü (muzaaf) muhasebe, bunların buluşudur.

Akdeniz’deki Arap gerilemesinden faydalanan İtalyanlar, Doğu ile ticari ilişkileri yeniden canlandırdılar.

Yarımadanın bankerleri ve özellikle Lombardiya’lılar, muamelelerin finansmanını usta bir şekilde üzerlerine aldılar.

Lombardiyalılar XII. yy.dan itibaren, Fransa, İngiltere ve Almanya’da yayılmışlardı.

Bu arada özellikle Fransa’nın Champagne bölgesinde ve daha sonraları Lyon’daki panayırların gerektirdiği para hareketleri, bankerleri, usullerini birleştirmeye ve modernleştirmeye yöneltti.

O devirde, bankerlerin başlıca faaliyeti Kambiyo (para değiştirme) ve nakit paranın bir yerden başka yere götürülmesi idi.

Para götürülmesi, yollarda güvenlik olmamasından ötürü zarara yol açabilen bir iş olduğundan, nakit paranın fiilen yer değiştirmeden «götürülmesi» için bir usul buldular.

Bu usul, tediye «ödeme mektubu» idi.

Bununla, bir meslektaşa, mektubu getirene belirli miktar parayı ödemesi bildiriliyordu.

XVIII. yy. Sonunda, Rönesans Devri Bankacılığı

Rönesans devrinde mübadelenin gelişmesi, bankaya önemli bir hız kazandırdı.

Medicis ve Fugger gibi bazı bankacılar, kısa zamanda siyasî özellik kazanan bir güç elde ettiler.

Ödeme mektubundan farklı olan ve ciro (arkasını imzalamak) suretiyle devredilebilen ve bir kredi aracı halini alan «kambiyo mektubu» ortaya çıktı, ödeme mektubu gibi, ya banka tarafından hazırlanır veya bankerin müşterisi tarafından hazırlanarak agio denen bir komisyon kesilerek banker tarafından (müşteriden) satın alınırdı.

İskonto tekniği bu suretle doğdu ve gelişti.

Kambiyo usulleri geliştirildi ve bir yerden Öteki yere, kambiyo değer farkları üzerinde işlemler uygulanması yaygınlaştı.

Çoğunlukla, zenginleşmiş büyük tüccarlar olan bankerler, başkalarının kendilerine emanet ettikleri paraları değil, kendi öz varlıklarının fazlasını ödünç vermeye başladılar.

Bu arada, Milano, Cenova, Venedik gibi kentlerde, esaslı bankacılık kurumları (en tanınmışı, Cenova’daki «Banco di San Giorgio» dur) ortaya çıktı.

Büyük kredi kurumlarının ağababaları bunlardır.

Faizle ödünç verme ve para kambiyosundan daha karışık işlemler yapan bu kuruluşların özelliğini meydana getiren faaliyetler, hesaptaki paranın işletilmesi veya hesaptan hesaba nakil işlemleriydi.

XVII. yy. içinde, büyük bir değişme oldu.

Amerika ile ticaretin gelişmesi ve Amerika’dan bol miktarda altın gelmesi ile, usullerin daha modern bir şekle sokulması için gerekli ortam yaratılmış oldu.

Toprak servetine bir de (menkul) taşınabilir kıymetlerin zenginliği eklendi.

Asiller ve büyük burjuvalar, varlıklarının bir kısmını, kâr sağlamak amacı ile, nakit olarak elde bu­lundurmağa başladılar.

Çünkü kilise, faizle ödünç verme yasağını yumuşatmıştı.

Evrim, esas olarak ingiltere’de başlamıştır.

Özel sermayeler, genellikle Londra şehrindeki kuyumculara ödünç veriliyordu.

Bunlar, toplanmış olan mevduatın kullanılmasında çok ustaydılar.

Mevduat olarak aldıkları paralar sayesinde hiçbir tehlikeye girmeden, ödünç para verebileceklerini kısa zamanda fark ettiler.

Bunun tek şartı, ödünç alınan paranın mevduat vadesinden önce kendilerine iade edilmesiydi.

Paralarını yatıranlara bir saklama ücreti ödetecekleri yerde, onlara faiz bile verebiliyorlardı.

Bundan başka, borçlularına, madeni, kâğıt para ve receklerine, belirli bir süre sonunda ödenme yükümlülüğü taşıyan kâğıtlar verdiler.

Bunlar da kısa süre sonra, halkın elinde (kâğıt para halinde) dolaşmağa başladı.

Kuyumcular bir şey daha farkettiler: para çekmelerin ve yeni mevduatın normal devri dolayısıyle, mevduatın bir kısmını, tehlikesizce ve mevduat vadelerini dikkate almadan, sürekli olarak ödünç verebileceklerdi.

Bunun sonucu olarak, görüldüğünde (ibrazında) ödenmek üzere, vadesiz mevduat kabul etmeye ve görüldüğünde ödenebilecek senetler düzenlemeğe başladılar.

O zaman, bu çeşit mevduatın tamamlayıcısı olarak, «çek» ortaya çıktı: mevduat sahibi, bankerdeki parasının bir kısmını veya tamamını çekebilecekti.

İlk çeklerin 1670’te düzenlendiği sanılmaktadır.

Elde bulunan en eskisinin tarihi, 11 temmuz 1676’dır.

XIX. yy.da Bankanın Geçirdiği Değişiklik

XIX. yy. içinde, usuller daha da gelişti.

Bu arada, bankaların geçirdiği değişiklik sonunda bugünün örgütleri ortaya çıktı.

Ticaret ve sanayi faaliyetlerindeki gelişme ve büyük şirketlerin doğuşu, güçlü bankaların varlığını zorunlu kıldı.

Mahallî bankalar, geniş şube şebekesi ile büyük kredi kurumları meydana getirmek üzere aralarında birleştiler.

Ulusal topraklarda olduğu kadar, dış ülkelerde de faaliyet gösteriyorlardı.

İngiltere’de «Big jive» adı ile anılan beş büyük banka; Fransa’da, XIX. yy. ikinci yarısında Comptoir d’escompte de Paris (1848), Credit Lyonnais (1863) ve Societe Generale (1864); Almanya’da 1851 ile 1872 arası, dört D’ler grubu (Deutsche Bank, Discontogesellschaft, Dresdner Bank, Darmstadter Bank) kurulmuş oldu.

Diğer yandan, banknot madeni paranın yerini aldı ve para çıkarma yetkisi özel bankacılardan yavaş yavaş alınarak, bu işte uzmanlaşmış kurumlara, özel bir rol oynayan emisyon bankalarına verildi.

Bu sonuncular, ticaret ban­kalarına banknot sağladılar ve onların muamelelerini denetim altında tutmaya başladılar.

Türkiyede Bankacılık

Türkiye’de XIX. yüzyılın ilk yarısının sonlarına kadar para işlemleri Galatalı bankerler tarafından ya­pılırdı.

Kurulan İlk banka istanbul bankasıdır (1847).

Daha sonra 1863 yılında Osmanlı bankası ve kapitülasyonların yardımıyla bazı yabancı bankalar açıldı.

1867 Yılından sonra tamamı yerli sermaye ile millî bankalar kurulmasına geçildi.

İlk mali kurum olan Emniyet sandığı da bu tarihte faaliyete geçti.

Cumhuriyet yönetiminin başlangıcında (1924) Osmanlı ve Selanik bankalarının dışında ülkedeki banka sayısı 20’ye ulaştı.

Bu bankaların saymaca (itibari) sermayeleri 38 475 milyon lira ve mevduat tutarı İse 13 157 milyon lira idi.

Bu tarihten sonra devlet, bankacılığa daha çok yöneldi ve T.C. Merkez bankası, SÜmerbank, Emlak Kredi bankası, Etibank, İller bankası ve Halk bankası kuruldu.

İş bankası da özel teşebbüs yardımı ile hizmete açıldı.

1945 Yılı sonlarında bankaların ödenmiş sermaye tutarı 246 580 000 liraya ve toplam mevduat tutarı ise 342 856 000 liraya ulaştı.

Türk bankacılığı genel olarak üç evreyi içine alan bir gelişme gösterdi.

1) Yabancı bankalar.

2) özel yasalarla ku­rulmuş bankalar.

3) Milli bankalar.

1) Yabancı bankalar.

halen faaliyetlerini sürdüren beş yabancı banka vardır.

Bunlar 1863 yılında kurulan ve saymaca sermayesi 8 000 000 olan Osmanlı bankası, 1888 yılında çalışmaya başlayan ve saymaca sermayesi 1 658 000 olan Selanik bankası, saymaca sermayesi 1 500 000 olan Banko di Roma (1911), yine saymaca sermaye miktarı 1 500 000 olan Banka Komerçiyale italyana (1919), 1921 yılında kurulan ve saymaca sermayesi 1 000 000 olan Hollantse Bank-Üni-N.V. dir.

Bunun dışında Doyce bank, S.S.C.İ. bankası ve Şarkı Karip bankaları da yurdumuzda bankacılık faaliyetinde bulunmuşlardır.

2) özel yasalarla kurulmuş bankalar

bu bankalar devlet desteği veya aracılığıyle kurulmuş olan bankalardır.

Yurdumuzda ilk kurulan banka saymaca sermayesi 750 000 000 (bugün 1 500 000 000) olan Ziraat bankasıdır.

Bu banka daha çok çiftçiye kredi sağlamak amacıyla kuruldu.

Cumhuriyet döneminde de fonksiyonunu sürdüren bu banka Tarım kooperatifleri aracılığıyla yaptığı bu hizmeti daha da arttırdı.

Cumhuriyetten sonra kurulan ilk bankalardan biri (saymaca sermayesi 1 000 000 000) T. Emlâk Kredi bankasıdır (1927).

Bundan başka saymaca sermayesi 500 000 000 olan Sümerbanktır (1933).

Bu arada belediyelerin para ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan, daha sonra İller bankası olarak faaliyetini sürdürecek Belediyeler bankası (1933), devlet maden yatırımlarını finanslayacak Etibank (1935), küçük esnafa kredi sağlamak üzere ise T. Halk bankası ve Halk sandıkları kuruldu.

Bunların dışında saymaca sermayesi 500 000 000 olan Denizcilik bankası (1952), 50 000 000 olan T. Vakıflar bankası (1954), 30 000 000 olan T. öğretmenler bankası (1959) ve 300 000 000 olan T.C. Turizm bankası kuruldu (1962).

3) Milli bankalar

bu bankalar ticaret, kalkınma ve yatırım bankaları ile mahalli bankalar biçimindedir.

Ticaret bankaları Akbank (1948), Anadolu bankası (1962), A-merikan Türk Dış Tic. bankası (1964), Çaybank (1958), Demirbank (1953), Efes bank (1932), Egebank (1928), Eskişehir bankası

(1927) , İstanbul bankası (1953), işçi Kredi bankası (1954), Kocaeli bankası (1927), Maden Kredi bankası (1958), Milli Aydın bankası (1914), Pamukbank (1955), Şekerbank (1954), Türk Ticaret bankası (1914), Türkiye Bağcılar bankası (1917), Türkiye Garanti bankası (1946), Türkiye İmar bankası

(1928) , Türkiye İş bankası (1924), Türkiye Tütüncüler bankası (1924), Yapı ve Kredi bankasıdır (1944).

Özel kalkınma ve yatırım bankaları 3 tanedir.

Bunlar saymaca sermayesi 50 000 000 olan Türkiye Sınai Kalkınma bankası (1950), saymaca sermayesi 40 000 000 olan Sınai Yatırım ve Kredi bankası (1963), saymaca sermayesi 12 000 000 olan Türkiye Maden bankası (1968).

Ayrıca 1964 yılında kurulan saymaca sermayesi 1 000 000 000 olan Devlet Yatırım bankası da vardır.

Mahalli bankalar: bölgelerin bankacılık faaliyeti bakımından ihtiyaçlarını karşılayan bu bankalar Adapazarı Emniyet bankası (1919), Afyon Terakki Servet bankası (1926), Denizli İktisat bankası (1927), Elazığ İktisat bankası (1929) ve Sağlık bankasıdır (1928).

Para çıkarma (emisyon) yetkisi ise yalnız T.C. Merkez bankasına (1930) bırakılmıştır.

Türk bankacılığı Cumhuriyet dönemiyle birlikte oldukça Önemli bir gelişme gösterdi.

1923 Yılından sonra yabancı bankalardaki işlemlerde yavaş yavaş bir azalma, milli bankalarda ise her bakımdan büyük bir ilerleme oldu.

1968 Yılında ülkede 48 banka içinde yalnız 5 yabancı banka kaldı.

Bu bankaların saymaca sermayeleri ülke banka sermayesinin yüzde Tinden azdı.

Yine 1968 de bankaların saymaca sermaye durumları şöyle idi: özel yasalarla kurulan bankalar (5 768 000 000), milli bankalar (433 550 000), mahalli bankalar (4 600 000), yabancı bankalar (13 658 000).

Millî bankacılığın gelişmesinde devletin çok büyük yardımı oldu.

Türkiye bankalarının bugünkü durumu güz önüne alınırsa ödenmiş sermayeler bakımından, özel yasa ile kurulu devlet bankaları başta gelmekte, bunları sırasıyla; ticaret, yatırım, yabancı ve mahalli bankalar izlemektedir.

Bunlardan mahalli ve yabancı bankalar devlet bankalarından sermaye yönünden çok aşağıdadır.

Ticaret bankaları özel kaynaklarının kıt ve mali olanaklarının azlığından ötürü sermaye tutarı bakımından pek parlak bir durumda değildir.

Ancak devlet banka sermaye tutarlarının, yüksek görünmesi daha çok bu kuruluşların, gerçek bankacılık işlemleri yanında, sanayi ve maden yatırımlarının Önemli bir kısmını ve deniz ulaştırmasını üzerlerine almış olmalarından ileri gelmektedir.

Ticaret bankaları İse esas faaliyetleri bankacılık olduğundan, sınaî iştiraklere ticari amaçla girişmektedir.

Kâr bakımından ise devlet bankaları önde gelmekte, bunları ticaret, yabancı ve mahalli bankalar izlemektedir.

Ancak net kârın saymaca sermayeye yüzde oranı göz önüne alındığı takdirde yabancı bankalar yüzde yüzün üzerinde bir oranı bulmakta, bunları ticaret, devlet ve bölge bankaları izlemektedir.

1968 Yılı sonunda bankaların mevduat tutarı 26 962 872 000 liraya yükseldi.

Bir yanıt yazın