Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Bayram Alayı Nedir | Osmanlı Tarihi |

Bayram alayı ne demek,Osmanlı’da bayram alayı,Bayram Alayı Nedir,Osmanlı Tarihi, Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günü padişahların bayram namazını kılmak için camie gidiş gelişlerinde yapılan törene verilen addır.

Bayram Alayı Nedir,Osmanlı Tarihi
Bayram Alayı,Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günü padişahların bayram namazını kılmak için camie gidiş gelişlerinde yapılan törene verilen addır.

Bu törene “muayede” de denirdi.

Tören, özellikle yeniçeriler döneminde çok görkemli olurdu.

Yolların iki yanında değişik üniformaları ile yeniçeri ve cebeci askerleri sıralanırdı.

Alayda sarayın her sınıfından kişiler bulunur, bunların gösterişli, zülüflü, sırmalı som işlemeli serpuşları, türlü türlü kaftanları ve özellikle bellerine sardıkları şal ve kemerlerine soktukları pırıl pırıl parlayan, değerli taşlarla süslenmiş hançerleri seyre değer bir görüntü oluştururdu.

Bu sebeble kalabalık bir halk topluluğu töreni baştan sona ilgi ile takip ederdi.

Yeniçeriler döneminden sonra görünüm başkalaştı.

Sırmalı elbiseler parlayan nişanlar, dört beygirin çektiği saltanat arabasının etrafında sırmalı üniformalarıyla yaverler, başta sadrâzam olmak üzere diğer yüksek görevliler ve rütbeliler bu münasebetle sokakta görünürlerdi.

Bayram günü hünkâr sabah namazını Hırka-i Saadet Dairesi’nde kılardı.

Namazdan sonra sırasıyla Kızlarağası, Silâhdar Ağa, Hasodalı ağalar ve Müsâhip Ağalar Hırka-i Saâdet Dairesi’nde huzura girerek padişahın bayramını tebrik ederlerdi.

Padişah, buradan Revan Odası’na (sonradan Sarık Odası denildi) geçerdi. Orada, bayramlık saltanat elbisesini giyerdi.

Daha sonra huzura Hünkâr İmamı efendiler ile Hekimbaşı Efendi girerek padişahın bayramım tebrik ederlerdi.

Son zamanlarda padişahlar Hırka-i Saâdet Odası’ndan sonra Revan Odası yerine Sünnet Odası’na gitmeye başlamışlardı.

Bayram sabahı Hazine Kethüdası ile Hazine ağaları, Hazine-i Hümâyûn’dan “Bayram Tahtı”nı çıkartırlar, Bâbü’s-saâde önüne, geniş saçacağın altına koyup üzerine şiltesini ve örtülerini sererlerdi.

Padişahın bayramını kutlayacak olan (protokola dahil) kişiler sabah namazını Ayasofya Camii’nde kılarlar, sonra saraya gelerek Kubbealtı’nda toplanırlardı.

Teşkilât! Efendi (şimdiki Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürüne benzer görevi yürüten kişi) içeriye girerek Silâhdar Ağa aracılığı ile törenin başlayacağını, Sünnet Odasındaki padişaha arz ederdi.

Padişah, bu odadan Arz Odası’na gelerek bir süre beklerdi.

Bu sırada Has Odaklar da Arz Odası ile Bâbüssaâde arasında dizilirlerdi.

Padişah Arz Odası’ndan çıkarak tahtın önüne gelirdi.

Karşısına önce Nakibü’l-eşrâf Efendi çıkar, yüzü padişaha karşı ayakta durup ellerini kaldırır, bir duâ okur, padişahın bayramını tebrikle temennâ ederek giderdi.

Efendi, huzurdan ayrılırken Enderun Çavuşları bir ağızdan ve yükses sesle “Aleyke Avnullah”! diye bağırır alkış tutarlardı.

Bu sırada Enderun-ı Hümâyûn Mehterhanesi çalmaya başlar ve tebrik merasimi bitinceye kadar çalmasını sürdürürdü.

Nakibüleşraf Efendi çekilirken padişah tahta otururdu.

Tahtın arkasında sağ tarafta Kızlarağası, sol tarafta Silâhdar Ağa ayakta dururlardı.

Kırım hanedânından birisi eğer o sırada İstanbul’daysa, o da tahtın arkasında sol tarafta dururdu.

Bunların arkasına, kapıya kadar olan boşluğu Zülüflü Baltacılar doldururdu.

Tahtın karşısında sağ tarafta Yeniçeri Sekbanbaşısı Ağa, arkasında Sipah ve Silâhdar Ocakları ve Dört Bölük zâbitleri dururlardı.

Yeniçeri Ağası, vezir rütbesini taşımıyorsa, burada Sekbanbaşısı Ağa’nın önünde yer alırdı.

Çavuşbaşı ile Kapucular Kethüdası ellerinde gümüş âsâlar ile onların yanında dururlardı.

Tahtın karşısında sol tarafta da Solakbaşı Ağa, Mîr-i âlem Ağa, Zâimler, Müteferrikalar bulunurdu.

Kubbealtı’nda toplananlardan sırayla Sadrâzam, Vezirler, Rumeli ve Anadolu Kazaskerleri padişahın bayramını tebrik ederlerdi.

Bunlar sırayla ve ağır ağır tahta yaklaştıkları zaman önce eğilerek tazimde bulunur, sonra saçak öperlerdi.

Saçak öpülürken padişah hepsine hürmeten ayağa kalkardı.

Padişahın her ayağa kalkıp oturuşunda ve bu kişilerin (Kubbe altı’nda toplananların) eğilip, saçak öpüp doğruluşlarında, törene katılan diğer kişiler yüksek sesle, bir ağızdan “Maşallah ” diye bağırıp alkış tutarlardı.

Sadrazam, tebrikten sonra tahtın sağında, Kızlarağası’nın önünde yer alır, Vezirler ve Kadıaskerler de onun sağına sırayla dizilirlerdi.

Bu birinci kafileyi, eğer vezir rütbesi yoksa, Başdefterdar, Tevkiî (Nişancı) Efendi, Rei-sü’l-küttab Efendi takip eder, ancak bunlar saçak yerine tahtın eşiğini öperlerdi.

Bu sırada Çavuşbaşı Ağa ile Kapucular Kethüdası Kubbealtı’na gidip Şeyhülislâm Efendi’y e haber verir; iki Kapucubaşı da gümüş âsâları ile ilerleyip tahtın önünde dururlardı.

Şeyhülislâm Efendi de Ulemâ Efendilerin (Din Âlimlerinin) başında tebrike gelirdi.

Şeyhülislâm Efendi, saçak öpmez, sadece padişahın önünde saygılı bir şekilde eğilirdi.

Padişah, bayramını tebrik eden ulemâya, İstanbul kadılığı payesinde olanlara kadar ayağa kalkar ve gene alkışlanırdı.

Sadrâzam da, padişahın her kalkışında hafifçe sağ kolundan tutar, ulemâyı isimleriyle padişaha takdim ederdi.

Müderris Efendileri de topluca liMüderrisîn-i kiram Efendiler dâileridir” diyerek takdim ederdi. Ulemânın adlarını okuması için sadrazamın elinde Meşihât Dairesi tarafından gönderilmiş bulunan bir teşrifat defteri bulunurdu.

Ulemâ’dan sonra Piyade ve Silâhdar Dört Bölük Ağalar, Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı’nın Katar ağaları eşik öperlerdi.

Yeniçeri Ağası, vezir rütbesini taşıyorsa, diğer vezirlerle birlikte tebrikte bulunduktan sonra onlardan ayrılır, tahtın arkasından dolaşarak Yeniçeri erkânının başında ikinci defa tebrike katılırdı.

Yeniçeri ileri gelenlerini Çavuşbaşı, Cebecibaşı, Topşubaşı, Kumbaracıbaşı, Lağımcıbaşı takip ederdi.

Tebrik töreni tamamlanınca Teşrifatçı Efendi eşik öperek tebrik töreninin sona erdiğini padişaha arz ederdi.

Padişah ayağa kalkar, sağ koluna Sadrazam, sol koluna da Kızlarağası girerdi.

Birkaç adım attıktan sonra, Sadrazam, Padişahın sağ kolunu Silahdar Ağaya bırakırdı.

Hünkâr, Bâbüssaâde’ye doğru ilerlerken vezirleri selâmlar, onlar da yerlere kadar eğilerek temenna ederlerdi.

Padişahı camie götürmek için Kapucubaşılar ile Mîr-i âlem, Çavuşlar, Çavuşbaşı ve Rikâb-i Hümâyûn solakları dışında, hazır bulunanların hepsi Orta Kapı’dan dışan çıkıp atlarına binerlerdi.

Teşrifâtçı Efendi hepsini son bir defa daha gözden geçirir, gerekiyorsa uyanda bulunarak protokol kurallarını tamamı tamamına uygulardı.

Sadrazam ile vezirler Orta Kapı içine serilen seccadelere oturarak padişahın içeriden çıkmasını beklerlerdi Kılavuz Çavuşu Ağa alayın hazır olduğunu sadrazama bildirir, o da Bostancılar Karakulağı aracılığıyla Enderunu haberdâr ederdi.

Padişahın ata bindiği haberi gelince Sadrazam ve Vezirler hemen kalkarlar, atlanna binerek Orta Kapı’dan çıkar ve Kapı’nın Has Fırın yönündeki duvarı önüne dizilirlerdi.

Onların alt yanına da, yine atlı olarak alaya katılan devlet erkânı dizilirdi.

Padişah, at üstünde Orta Kapı’da görününce alay çavuşları alkışa başlar, hünkâr da selâm vererek onlara iltifatta bulunurdu.

Padişahın seccadesi, alaydan önce Kapucular Kethüdası tarafından camie götürülerek Mahfil-i Humâyûn’a serilir, Kapucular Kethüdası alaya katılmak üzere saraya dönerdi.

Bayram alayı şu sıra ve düzenle saraydan camie doğru ilerlerdi:

Divân-ı Hümâyûn Hâcegânı (Hocaları) Efendiler.

Kapucubaşı Ağalar.

Defteremini Efendi (Atlı).

İkinci ve Üçüncü Defterdarlar (Atlı).

Başdefderdar (Atlı)

Nişancı (Atlı).

Sadrâzam Kethüdâsı (Atlı).

Vezirler (Atlı).

Sadrazam (Atının yanında yaya olarak ortakuşak ve sorguçlu yeniçeri bölük çorbacıları yürürler.)

Kapucular Kethüdâsı (Elinde gümüş asa, sırtında kısa kürk, başında selimi destar, ayağında mor kadife tatar şalvarı ve çerkes filan, yemenisi).

İkinci Mîrâhur Ağa (Yaya).

Birinci Mîrâhur Ağa ve Çavuşbaşı ağalar (Yaya).

Padişah (Atının yanında yaya olarak kırmızı dolama ve deve tüyü renginde sivri külahlarıyla ve ellerinde başpâreli asalarla Hasekiler; Peykler ve Solaklar; kavuklarından Hazine’den çıkmış mücevherli sorguçlarla Çuhadar Ağalar.)

Silahdar Ağa ve Çuhadar Ağa (Başlarında mücevherli üsküf, bellerinde İncili kuşak ve bıçak, sırtlarında ağır sırmalı entari ve kaftanı, yaya olarak).

Kızlarağası (Başında selimi, belinde son mücevher akua ve arkasında ağır sırmalı entâri, üstünde kaftan, üzerinde serâseye kaplı dört yenli ağır sırt samur kürk, yaya olarak).

Bâbüssaâde ağaları (Başlarında selimi destarlar, yaya olarak).

Hazinedar Ağa ile Has Odalı Ağalar (Başlarında düz kaş serpuş, bellerinde mücevherli hançer ve altın köstekli som mücevher bıçak, ayaklarında kontuşlar; yaya olarak).

Padişahlar, bayram namazlarını önceleri Ayasofya Camii’nde kılarlardı.

Sultanahmet Camii yapıldıktan sonra burada kılmaları gelenek hâline geldi.

İstanbul’daki yeniçeriler, sabah namazlarını kışlalarındaki camide kılarlar ve namazdan sonra takım takım Sultanahmet Camii’nde toplanırlardı.

Cami avlusunda, avlu kapısından Mahfil-i Hümayun’a kadar iki sıralı selâma dururlardı.

Alayın ön kısmı camie girince, atlı ve yaya, onlar da hemen iki tarafa ayrılıp Yeniçeriler’in önünde iki keçeli selâma dururlardı.

Padişah cami avlusuna girince, önde Yeniçeri Ağası, arkasında Kapucubaşılar koşarlar, padişahı yerle bir temen-nâ ile selâmlarlardı.

Atından inmiş bulunan Sadrazam da çizmelerini çıkartır, papuç giyerdi.

At üstünde binek taşınır önüne gelen padişahı atandan sadrazam indirirdi.

Önce diz çöküp yer öper, sonra koltuğuna girer, attan inmesine destek olurdu.

Bu sırada Divan çavuşları hünkarı alkışlarlardı.

Padişahı sağ kolundan Sadrazam, sol kolundan Yeniçeri Ağası tutardı.

Görevli bir Has odalı Ağa, padişahın çizmelerini alır, o sırada sadrazam, sol eli padişahın koltuğunda, eğilir, sağ eliyle padişahın papuçlarını önüne koyardı.

Sadrazam ile Yeniçeri Ağası padişahı Mahfil-i Hümayun’a kadar götürürlerdi Padişah, mahfile girerken Divan çavuşları gene alkış tutarlardı.

Sadrazam ile Yeniçeri Ağası padişahı mahfile bırakıp namaz için aşağı inerlerdi.

Namazdan sonra alay, camie geldiği sıra ve düzenle saraya dönerdi.

Bir yanıt yazın