Bekri Mustafa Paşa Kimdir,Hayatı
Bekri Mustafa Paşa Hayatı,Bekri Mustafa Paşa Tekirdağlı (1619-1690)- XVII. yüzyılın sonlarında Sadrazamlık makamına getirilen tanınmış Osmanlı devlet adamı.
Bekri Mustafa Paşa Hayatı
Tekirdağlı (1619-1690)- XVII. yüzyılın sonlarında Sadrazamlık makamına getirilen tanınmış Osmanlı devlet adamı.
Yeniçeri Ocağı’ndan yetişen Bekri Mustafa Paşa, meşhur Bektaş Paşa’nın hazinedârı olarak şöhret kazandı.
Yeniçeri Ocağı’nda çorbacı, yâni orta (bölük) kumandanlığına yükselen Bekrî Mustafa Paşa, daha sonra Kul kethüdası, arkasından da (H.1089-1678)’de sekbanbaşı oldu.
1090 yılının Cemâziyelevvelinde (Haziran 1679) Yeniçeri Ağalığına yükselen, Bekri Mustafa Paşa’ya iki yol sonra, yâni 1681 yılında Yeniçeri Ağalığına ilâveten vezaret rütbesi verildi.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana seferi sırasında Yeniçeri Ağalığı vazifesinde bulunan Bekri Mustafa Paşa, sadrazamla birlikte, savaş taraftan idi.
Bu sebeple Yeniçerileri tahrik etti.
Nitekim Yeniçeriler:
`Padişah bizi niye besler, oturmadan kötürüm olduk.
Cenk isteriz, Sen Gotar’da kalan elbiselerimizi varıp düşmandan alalım” de meye başladılar.
Ancak padişahın sulh taraftarlığından vazgeçmemesi üzerine de sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, çeşitli tertipler sonucu, savaş kararı aldırdı.
Bundan sonra da Yeniçeri Ağası Bekri Mustafa Paşa, Edirne’de bulunan Avusturya elçisi ile karşılaştıklarında: “İşte üzerinize sefer tahakkuk etti.
Yanık kalesi teslim olunursa, sulh yenilir ” dedi. Elçinin cevabı ise şöyle oldu: “Kale kılıç ile alınır. Yoksa buradaki söz ile kale verilmez, ”
Viyana bozgunu üzerine vezirazam
Kara Mustafa Paşa’nın idâmı için hatt-ı hümâyûn ile Belgrad’a gelen kapıcılar kethüdâsı Gazaz Ahmed Ağa ile çavuşbaşı Kadıköylü Mehmed Ağa, şehre girecekleri gün, Yeniçeri Ağası Bekri Mustafa Paşa’ya haber göndererek ounla gizlice görüştüler, padişah tarafından Avusturya cephesi serdarlığına tâyinine dâir olan hatt-ı hümâyûnu vererek kendisine kürk giydirdiler.
İlk olarak Budin’in kilidi sayılan Estergon’u almak isteyen Bekrî Mustafa Paşa Akkilise yakınında Avusturya kuvvetlerine mağlub oldu, Budin’in güney batısında bulunan Hamzaköy palangasına çekildi.
Yeniden taarruza geçen Avusturyalılar serdar Bekrî Mustafa Paşa’yı ikinci bir bozguna uğrattılar ve ordugâhım terke mecbûr ettiler.
Daha sonra, Bekri Mustafa Paşa Tuna ile Drava arasındaki bütün şehir ve kasabaları düşmana bırakarak Össek şehrine can attı.
Kışı cephede geçiren Bekri Mustafa Paşa’ya imdât gönderildiği gibi, Budin’in muhakkak geri alınması da emrediliyordu.
5 Eylül 1684’de Össek’den kalkıp Îstolni-Belgrad’a, oradan da Dilderesi mevkiine gelen serdar Bekri Mustafa Paşa, ileriye bir kısım çarhacılar gönderdi ve bu öncü kuvvetler bazı başarılar elde etti.
Kendisi Budin şehrine daha yakın olmak için yeniden ileri harekata geçti ve önüne çıkan Avusturya kuvvetlerini arka arkaya hezimete uğrattı.
Daha sonra da Budin’i kuşatmış olan düşman kuvvetlerinin üzerine varmaya çalıştı.
Kendisinin emri ile Siyavuş Paşa ile Ahmed paşaların 3.000 kişilik kuvvetleri ile Budin’i kuşatmış olan 100.000 kişilik Avusturya ordusunu yararak kaleye 1.000 kadar Türk askeri yerleştirip, geri dönmeleri sonucu Budin önemli bir takviye ve moral kazandı.
Ne var ki Bekrî Mustafa Paşa, kendi hesabına göre göz dolduracak önemli bir başarı elde edemedi.
Bunun üzerine Budin Valisi Şeytan İbrahim Paşa, orduya serdar tayin edildi, lâkabı da Melek olarak değiştirildi.
Bekri Mustafa Paşa da Kanije valiliğine tayin olundu.
Kanije valiliğinden sonra Mora Seraskerliğine gönderilen Bekri Mustafa Paşa, cepheden ve merkezden uzaklaştırıldı.
H. 1069/1685 de tekrar Kanije vâliliğine getirilen Bekrî Mustafa Paşa, hemen arkasından Pojega muhafızlığına tâyin olundu.
1687 yılında ikinci defa Yeniçeri Ağalığına getirildi.
Sadrazam Sarı Süleyman Paşa’nın askerin ayaklanması sonucu Belgrad’a fîrârı
üzerine beraberinde bulunan Bekri Mustafa Paşa, daha sonra Varadin’e gönderildi.
Siyavuş Paşa’nın veziriazam olduğu tarihte (22 Eylül 1687) Niş’te Yeniçerilerin isyanları sonucu azledilen Bekri Mustafa Paşa, Boğazhisar (Çanakkale) muhafızlığına gönderildi.
2 Mayıs 1688 tarihinde, Nişancı İsmail Paşa’nın sadaretten azli üzerine Tekirdağk Bekri Mustafa Paşa vezirazam oldu.
Bekri Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı zamanında Avusturya cephesinde bütün şiddetiyle devam eden savaşlarda 8 Eylül 1688’de Beİgrad düşman eline geçti.
Osmanlı Devleti sulh için Zülfikâr Efendi’yi Viyana’ya gönderdi.
Bu arada Karım Ham Selim Giray, büyük bir Rus ordusunu Or Kapı’da mağlûp ederek Rus tehlikesini bertaraf etti (30 Mayıs 1689). Diğer taraftan Padişah II. Süleyman Avusturya seferine bizzat çıkmak istedi.
Edirne’den Sofya’ya geçen Padişah, 26 Eylül 1689’da Niş’in düşmesi üzerine, Bekri Mustafa Paşa ile Filibe’ye geldi.
Ancak, vezirazam Bekri Mustafa Paşa, orduya serdar tayin edilerek ileriye gönderildi.
Sancak-ı Şerif de eline verildi.
Fakat, Bekri Mustafa Paşa, bu ikinci serdarlığında da hiç bir başarı elde edemedi, azledilerek Malkara’ya sürüldü.
Bekri Mustafa Paşa, Malkara’ya sürgün olunduktan iki ay kadar sonra vefât etti (6 Ocak 1689).
Bir buçuk yıl kadar sadaret makamında kalmış olan Bekri Mustafa Paşa, öldüğünde yaşı yetmişi geçmiş idi.
Na’şı Malkara’da defnolundu.
Tarihi kaynaklar, Bekri Mustafa Paşa’yı, muktedir, cömert, cesur, lâubâli meşreb, kalender, halim ve selim olarak tavsif etmektedirler.
Yine onun iş ve savaş hengâmesi içerisinde bile ıyş ü işrete düşkün olduğu çeşitli kaynaklarda zikredilmektedir.
Sadrazamlığı zamanında hâzinenin para darlığını hafifletmek için şarap eminliğini ihdâs ederek, içki ve tütün vergisi koyan Bekri Mustafa Paşa, ayrıca imdâdiye adı altında halka da salgın akçesi, avârız ve sürsat angaryaları koydurdu.
Ancak yerine sadrâzam olan Fâzıl Mustafa Paşa, bu vergi ve angaryaları kaldırdı.
Yine Sultan II. Süleyman zamanında ikisi bir akçeye denk olmak üzere mangır kesilmesi Bekri Mustafa PaşaBekri Mustafa Paşa zamanına rastlar.
Kaynak
Ömer Faruk Akün, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Mirahur San Süleyman Ağa Mücâdelesi İle İlgili Bir Konuşma Zaptı, Türkiyat Mecmuası, C. XIX. (İstanbul 1980); Hâfız Hüseyin Ayvansarayî, Vefayât-ı Selâtîn ve Meşâfûr-i Ricâl (yay. Fahri Çetin Derin), (İstanbul 1978); İsmail Hâmi Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C.III. (İstanbul 1971); Mehmed Süreyya Sicill-i Osmani C. IV. (İstanbul 1315); Osmanzâde Ahmed Tâib, Hadikâtü ’l Vüzera, (İstanbul 1271); İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IIİ/1-2, (Ankara 1973-1975).