Bitlis,Tarihi,Eserleri,Coğrafi Özellikleri | Coğrafya Bilgileri |
Bitlis Doğu Anadolu’da il merkezi şehir; 65.670 nüf.
Aynı adı taşıyan ırmagın dar ve derin vâdisi tabanında ve bu vadinin derelerle yarılmış yamaçlarında kurulmuştur.
Osmanlı imparatorluğunun ilk yüzyıllarında Bitlis hanlık merkeziydi ve bu hanlık, Van eyaletine bağlı sayılıyordu.
1927’de Bitlis nüfusu 9 050’ye düşmüş bulunuyordu. Sonradan yavaş bir kalkınma kaydedildi.
Bitlis şehri içinde yer alan halkın çermik adını verdiği maden sularma rastlanır. Bahçelerde meyve yetiştirilir.
Bitlis ilinde geçim, tarım ve özellikle hayvancılığa dayanır. Ekili alanların en büyük kısmı tahıla ayrıldığı halde bölgenin ihtiyacını karşılayamaz.
Bitlis’in Coğrafi Özellikleri
Bitlis, Van gölü kıyısındaki Tatvan iskelesine 26, Kurtalan demiryolu istasyonuna 88, Diyarbakır’a 231 km uzaklıktadır; yüksl. 1 400-1 450 m. Şehrin eski çekirdeği Bitlis kalesinin önünde yer alır.
Diyarbakır havzasından Murat suyu vâdisine ve Van gölü kıyılarına, oradan İran’a giden yol, Bitlis’in coğrafi mevkii bakımından önemini gösterir ve Bitlis deresinin başlıca geçidini hazırlar.6 707 km2. Toprakları Siirt, Muş, Ağrı ve Van illeri arasında yer alır.
Doğuda Van gölünün bir kısım kıyısı da Bitlis ili içine girer.
İl topraklarında dağlar çok yer tutar.
Bunların çoğu Güneydoğu Toroslann Hakkari kesimine geçiş alanına rastlar ve yükseltisi özellikle Bitlis deresi doğusunda artar.
Bu dağların kuzeyinde Van gölü çukurunu Muş ovasından ayıran Nemrut sönmüş yanardağı yer alır; yanardağ geniş bir kratere sahiptir ve bu krater içinde bir de göl bulunur.
11 toprakları kuzey döğuda Van gölü üzerinde birden 4 000 m üstüne çıkan heybetli Süphan dağını da kapsar.
Bitlis ilinde iklim sert ve karasal bir karakter taşır.
Yazlar çukur alanlarda sıcak, kış ise her kesiminde soğuk ve süreklidir.
Güneydoğu Torosların güneydoğuya bakan yüzü bol yağmur alır (1 m’den fazla; Bitlis’te de böyle).
Fakat dağların arkasında yağış birden azalır.
Yağış mevsimi özellikle kış ve ilkbahardır. Yaz kurak geçer.
Kıyılarında batı yarısı Bitlis ili topraklarına komşu olan Van gölünden başka, Nazik, Arin ve Aygu gölleri ile Nemrut krater gölü de Bitlis ili içindedir.
İlin tek demiryolu Muş ili topraklarından geçerek Tatvan’da sona erer. İlin iki yolu Bitlis’i Tatvan’dan ötede Van gölünün kuzey ve güneyinden geçerek Van’a bağladığı gibi göl üzerinde de karşılıklı iskeleler arasında sefer yapılır.
Başka kara yolları Bitlis’i Muş,Siirt ve Diyarbakır’a bağlar.
Bitlis Tarihi
Bitlis ilinin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesinlikle bilinmiyor.
Ancak, eldeki belgelerden bu bölgenin M.ö. IX. ve VIII.yy.da Urartu egemenliği altmda bulunduğu anlaşılıyor.
Urartu öncesi Hurri yerleşmeleri hakkında bölgedeki höyükler henüz araştırılmadığından fazla bilgi yoktur.
Ancak Adilcevaz Kef kalesinde Prof. Emin Bilgiç ve Doç. Baki öğün tarafından yapılan arkeolojik kazılarla Urartu devri hakkında geniş bilgi edinilmiştir.
M.ö. 714’te Kaykaslar yoluyla gelen kimmer ve İskit akınlarıyla zayıflayan Urartu devleti, Asur devletinin baskısına dayanamayarak M.ö. 612 yıllarında yıkılınca, bölge önce Asur sonra Pers egemenliği altına girdi.
Büyük İskender, Asya seferi sırasında kumandanlarından Badlis bölgeyi ele geçirdi ve buraya tahkim bir kale yaptırdı.
Bitlis adının da bu kumandanın adından geldiği söylenir.
Eski arap kaynaklarında ilin adı «Badlis», türk kaynaklarında ise «Bidlis» olarak geçer. İskender’in ölümünden sonra ilin güney bölgeleri Selüzitlerin egemenliği altına girdi.
Milattan sonraki yüzyıllarda bir ara yerli beylerin yönetiminde kalan Bitlis, 641’de Halife Ömer’in kumandanı İyaz tarafından ele geçirildi.
Doğu Roma imparatorluğu Erzurum, Diyarbakır illeriyle birlikte Bitlis’i de kendi sınırları içine aldı.
Emeviler devrinde Muaviye tarafından ele geçirilen Bitlis büyük kargaşalıklar sırasında İslâm yönetiminden çıktı.
Abd-ül Mâlik devrinde kardeşi Mervan tarafından Elcezire valiliğine bağlanarak Diyarbakır Amilliği yönetimine verildi.
Bizans imparatorluğunun saldırılarını karşılayan bir sınır ili olarak ün yaptı.
Bir süre Bizans egemenliğinde kaldı, 1084’te Diyarbakır emiri Fahrüd-devle Muhammed bin Cuhayr tarafından Dilmaç oğlu Mehmed’in yönetimine verildi.
Bitlis, 1192’de Ahlat emirliğinin, 1207’de Eyyubilerin yönetimine girdi.
1229’da Celâleddin Harizmşah tarafından zaptedildi.
Moğolların daha sonra Selçukluların eline geçti.
Sonra yeniden Eyyûbilerin yönetimi altına giren Bitlis XIV. yy.da çeşitli devletlerin yönetiminde kaldı, önce Karakoyunlulara bağlandı, karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un ölümünden sonra (1420) Timur’un oğlu Şahruh’un eline geçti.
Ancak Akkoyunlu İskender Bey, Bitlis emiri Şemseddin ile adamlarını öldürterek ili zaptetti.
İskender Bey, Selman’da Şahruh’a yenilince (1429), Bitlis emareti Akkoyunlulara bağlandı.
Yavuz Sultan Selim’in, Çaldıran seferinden sonra (1514) Şeyh İdrisi Bitlisî’nin aracılığıyla Bitlis emiri Şeref Han IV Osmanlı devletine bağlandı.
Bundan sonra birkaç defa İranlılarla Osmanlılar arasında el değiştirdi.
1683’te Osmanlı imparatorluğu sınırları içine kesinlikle girdi. Bundan sonra boş kalan Bitlis kalesi harap bir hale girdi.
Önce Erzurum eyaletinin Muş sancağına bağlı kaza olarak yönetilen Bitlis sonradan Siirt, Muş ve Genç sancaklarıyla birlikte büyük bir il haline getirildi.
Bitlis’e bağlanan bu sancaklar, Cumhuriyetin ilânından sonra bağımsız birer il haline getirildi.
1929’da Muş iline bağlı bir ilçe merkezi yapılan Bitlis 1936’da yeniden il merkezi oldu.
Bitlis’in Tarihi Eserleri
Bitlis’te her devre ait eserlerle karşılaşılır.
Bitlis kalesi, ilin ortasında işlek bir yola hakim noktada, yalçın bir kaya üzerinde yükselir ve doğudan batıya doğru uzanan dörtgen bir yapıya sahiptir.
Doğusunda «Karanlık kule» denilen yüksek bir burcu vardır.
Batısında «Han sarayı» köşesinde bir yüksek burcu vardır.
Kalenin çevresini, altlarında birer kapalı mazgal deliği bulunan 670 açık mazgal kuşatır.
Güneyinde üç katlı demir bir kapısı vardır.
Çevresi 2 800 m kadardır.
Eskiden kale içinde, kale alanının hemen hemen yarısını kaplayan «Han sarayı»,üç yüz ev, ambar olarak kullanılabilen mağaralar, Bitlis çayına inen su yolları, cami ve medrese bulunuyordu.
İran ve bizans mimari üslûbunda yapılan sarayın cumba ve şahnişinleri kale duvarları ve burçları üzerinde yükselmekteydi.
Kaleden başka Deytaban tepesi üzerinde aynı adı taşıyan ve bütün Bitlis mahallelerine hakim bir kule daha vardır.
Kulenin, günümüze ancak bir duvarı kalabilmiştir.
XIX. yy. sonunda ilde bulunan 15 cami, 25 mescit, imaret, 15 türbe, 3 hamam, 2 han ve 200 çeşme bugün harap durumdadır.
Bitlis’teki camilerden dördü, renkli taşlarla işlenmiş minareleriyle bölgeye has bir mimari üslubuna sahiptir.
En eski cami 1129’da yapılan Ulucamidir; Hacıbekiye camii 1443’te yapılmıştır.
Yapılış tarihleri bilinmeyen Hatuniye ve Seyyide Neflise camileri de önemli yapılardandır.
Aynulbarit, Kızıl cami 1507’de Alaettin tarafından yapılmıştır.
1519’da yapılan Şerefiye camii ile Alemdar, Aşağı Kale ve Kureyşi camileri.
1129’da yapılan Ulu hamam, ilin geri kalan mimari eserleri arasında yer alır.
Bitlis-Muş yolu üzerinde, Karasu kaynağının yanında bulunan iri ve sert taşlardan yapılmış selçuk kümbetinin bir kısmı harap haldedir.
Bunlardan başka Bitlis-Tatvan arasındaki Rahva düzlüğünde, ne zaman ve kimin taraf ın dan yapıldığı bilinmeyen Başhan ve Hardıl hanı, Şeref Hanın 1594’te yaptırdığı Arasa hanı ile 1502’de Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Alaman Hanının dükkân, cami, medrese ve hamamı vardır.
Bu hanların birçok yerleri yıkık durumdadır.
Ayrıca Adilcevaz’da yapılan kazılarda Van gölü ve çevreye hâkim yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş olan bir Urartu kalesi ortaya çıkarıldı.
Kalede büyük bir saray kompleksi ve magazinler bulundu.
Magazinlerde ele geçirilen çok sayıdaki pithoslarla (küp), sarayın salonlarında elde edilen kabartmalı taş paye ayakları dikkat çekicidir.
Aynı yörede bulunarak Van müzesine taşınan abidevi bir kabartma da bugün Van müzesinde teshir edilmektedir.