Büyük Saray – Bizans,Tarihi,Mimarisi | Tarihi Yapılar |

Büyük Saray İstanbul’da, Bizans imparatorlarına ait saray.

Sultanahmet camiinden denize kadar yüzbin metre karelik bir alanı kaplayan sarayın içinde çeşitli binalar vardı ve etrafı duvarla çevriliydi.

Büyük Saray – Bizans

Büyük saray, kuzeybatıda Hipodrom ile Zeuksippos hamamlarına, kuzeydoğuda, Ayasofya ile önündeki Augustaion meydanına ve senatoya, güneybatıda Bukoleon sarayına komşu bulunuyordu.

Büyük Saray Tarihi

Bizans imparatorlarının, IV-XI. yy .da oturdukları saray, X. yy.dan sonra eklenen kısımlarla genişletildi.

Konstantinos (324-337) tarafından ilk olarak yaptırılan, Daphne, Magnaura ve Khalke sarayları 532’de Nika ayaklanması sırasında yandı.

Justinianus I (527-565) bunları yeniden yaptırdı ve Hormisdas adlı sarayı, diğerlerine ekledi.

Justinus II (565-578). Khrysotriklinos’u tamamlattı, İustinianos II (685-711), Lausiakos ve Triklinos’u Theophilos (829-842) ise Sigma ve Trikonkhos, Kamilas, Musikos Margarites, Karianos, Mysterion, Pykstise, Eros adlı kısımları yaptırttı.

Basileios I (867-886) devrine ait Nea adıyla tanınan Theotokos kilisesi, Aetos, Kainurgion ve Pentakubukleion’dan başka, Konstantin VII (913-959) ve Romanos I Lekapenos (920 944) devirlerinde yapılan birçok kısmı vardır.

Nikephoros I (963-969) ile ioannes Tzimiskes (969-976) devirlerinde ise saray tamir edildi ve bazı kısımları mozaiklerle süslendi.

XI. yy.da Büyük saray önemini kaybetti ve o tarihten sonra Blakhernai sarayı kullanılmaya başlandı.

Sarayın 1420 yıllarında harabe halinde olduğu bilinir.

Türk idaresinde, şehir yeniden imar edilirken, Büyük sarayın kalıntıları çeşitli binalarla örtülerek kayboldu.

Saray hakkında gereken bilgiyi, Konstantinos VII’nin Merasimler Kitabı, Basileios I’in biyografyası ile Luitprand, Harun bin Yahya ve ibn Battuta gibi gezginlerin yazdıklarından ediniyoruz.

Büyük Saray Mimarı

Adını, Büyük sarayın ana kapısı olan Khalke pyle’den (bakır kapı) alan Khalke, Augustaion meydanı ile Saray arasında bir hol mahiyetinde idi.

Kubbeli büyük bir salonu olan Khalke’nin duvarları renkli mermer levhalarla, kubbe ve kemerleri Justinianus’un zaferlerini anlatan mozaiklerle süslüdür.

Zemin ise renkli mermerlerle kaplıdır.

Khalke’nin yanında, Romanos I’in yaptırdığı ve İoannes Tzimiskes’in mozaiklerle kaplattığı Soter Khristostes Khalkes küçük kilisesi vardı.

Bunun 1509’daki depremde yıkıldığı sanılır.

Konstantinos devrinde yapılan Numera adlı yapı, Herakleios devrinde hapishane haline getirildi.

Khalke’den bronz bir kapı ile Skholai denen saray muhafızlarının koğuşuna geçiliyordu.

Hagio Apostoloi en to Palatio kilisesi de saray muhafızlarının koğuşundaydı.

Lykhnoi adlı kubbeli yuvarlak salonda, büyük bir avizenin olduğu bilinir.

İleride sıralanan birtakım salonlardan sonra on dokuz sedirli kabul salonuna geçiliyordu.

Constantinus I devrine ait olan bu salonun altın yaldızlı ahşap tavanı vardı.

Ortadaki imparatorun altın sedirinin etrafını, iç içe iki halka halinde on sekiz sedir çeviriyordu ve her bir sedir on iki kişilikti.

Bu salonun sol tarafında Naos tu Kyriu Khristu kilisesi bulunuyordu.

İmparatorun taç giydiği yer olarak bilinen burada değerli eşyalar saklanırdı.

İmparatorluk meclislerinin toplantı salonları olan Konsistorionlar, içinde İsa mozaiği bulunan yumurta biçiminde Oatan, imparatorluk tevcih merasimlerine ayrılan Delphaks adlı salon, saraya ait diğer binalardı.

On dokuz sedirli salondan dehlizle geçilen Daphne sarayının bütün dairelerle bağlantısı vardı.

Bir binalar topluluğu olan Daphne Constantinus I devrinde yapılmıştı.

Ana bina, Augusteus veya Triklinos tu Augusteos adındaki tören salonu idi.

İmparatoriçelerin taç giydikleri bu sarayın sağında, bir Oktagon ile 428’de imparatoriçe Pulkheria’nın yaptırdığı Hagios Stephanos en te Daphne kilisesi bulunuyordu.

Solda ise bir vaftizhane ile Meryem adına yapılan diğer bir kilise vardı.

IX. yy. sonlarında Theophilos, üç yapraklı yonca şeklindeki Trikonkhos’u ve etrafındaki binaları yaptırdı.

Bu binanın kubbeleri altın yaldızlıydı.

Yanında yarım ay biçiminde Sigma denen revaklı bir salon vardı, ince anlamına gelen önü teraslı Margarites denen kısım hayvan resimleriyle süslüydü; batısında, altın yaldızlı tavanı, yeşil mermerden altı sütunla taşınan duvarları altın zemin üzerine hasat yapan insanları canlandıran mozaiklerle süslü Komilos adındaki daire vardı.

Bunun yanında, Theotokos ve Hagios Mikhael küçük kiliseleri bulunuyordu.

İlk önceleri merkez Daphne iken, Justinus II devrinde altın trikhinos (Khrysotriklinos) onun yerini aldı.

Bu bir taht salonu idi. Büyük bir kubbe ile örtülü olan bu sekiz köşeli salonun duvarlarında, sekiz kapı açılmıştı, on altı penceresi olan kubbeden büyük bir avize sarkıyor, imparatorun tahtı ise mihrap şeklinde bir çıkıntıda bulunuyordu.

Yarım kubbede, İsa’yı tasvir eden mozaik süsleme vardı.

İçinde bulunan eşya arasında, bir mekanizma sayesinde üzerinde kuşlar uçuşan altın ağaç meşhurdu.

Taht salonunun etrafında diğer binalar sıralanıyordu.

Altın triklinos, Lansiakos sarayına bağlıydı.

Justinus II, 694’te Lansiahos’a bitişik, Justinianus sarayını yaptırdı.

Theophilos’un, içini mozaiklerle kaplattığı bu saray, XIV. yy. başlarında bir lodos fırtınasında yıkıldı.

Burası ziyafetler için kullanılıyor ve buradan hipodroma geçiliyordu.

Basileios I’in yaptırdığı Kainurgion adlı salon bir basilike şeklindeydi.

İçi mozaiklerle süslü salon 9’ar sütunluk iki sütun dizisiyle üç sahın’a ayrılmıştır.

Altın triklinos’un yakınında, Hagios Elias, Theotokos, Hagios Demetrios kiliseleri vardı.

Basileios I 881’de, Nea kilisesini yaptırdı.

Hıristiyanlığın kutsal eşyasının saklandığı Nea’nın üzeri beş kubbe ile örtülüydü.

Constantinus I devrinde yapıldığı ileri sürülen diğer kısım Magnaura veya Manaura sarayı idi.

Yabancı elçilerin kabul edildiği salonda, altı basamaklı çıkılan bir taht vardı.

Otomatlar sayesinde taht tavana kadar yükselirken, tahtın iki yanındaki aslan heykelleri kükrerdi.

İçi çok zengin eşyalarla doluydu.

Magnaura, Büyük sarayın diğer daireleri ile Ayasofya’ya bazı dehlizlerle bağlıydı.

Sarayın içinde, Bizanslıların İran’dan öğrendikleri polo oyunu için kullanılan Tzukanisterion adlı oyun alanı vardı.

Büyük sarayın etrafında ek saraylar bulunuyordu.

Theodosius II devrinde yapılan Bukoleon sarayı, adını, imparatorlara ait liman rıhtımı üzerindeki bir aslan heykelinden almıştır.

967’de Nikephoros Phokas tarafından Yukarı Bukoleon sarayı denen bir ek bina yapıldı.

Limana ve denize hâkim kare biçimli bir saray olan Porphyra’nın iç duvarları kırmızı porfir levhalarla kaplıydı.

Geleneğe göre, imparatoriçeler burada doğum yaparlardı.

Mukhrutas sarayı ise, selçuk türbeleri gibi, çatısı çadır biçiminde bir saraydı.

Diğer adı «Pers evi» idi.Büyük sarayın güneybatısında, Hormisdas sarayı bugünkü Sultanahmet camii avlusunun olduğu yerde Kathisma sarayı bulunuyordu.

Araştırmalar

Büyük saray hakkında birçok sanat tarihçisi tarafından çeşitli araştırmalar yapılmıştır.

İlk kaynak, J.Labarte tarafından genel bir sentez tecrübesi (1861) ve E. Montucci’nin yaptığı Büyük sarayın kesiti (1877).

1912’de ishakpaşa yangınında, Büyük saray bölgesinin açılmasıyla, yıkıntılar meydana çıktı.

T. Wiegand ve E. Mamboury, resim ve planlarını tespit ettiler ve bu bilgiler 1935’te yayınlandı. Ayrıca J.Ebersolt bir kısım kalıntıları tanıttı (1913).

İngiliz S.Andrews üniversitesi tarafından 1935-1938 yıllarında Arasta sokağı civarında yapılan kazılarda, etrafı revaklı bir avluya ait zengin bir zemin mozaiği ve bina kalıntıları meydana çıkarıldı.

Bugün ayakta olan tek kalıntı, Çatladıkapı yakınındaki surlar üzerinde görülen binadır.

Hormisdas sarayına ait olduğu sanılan bu yıkıntı, sahile paralel uzanan tonozlu salonlardan ibarettir.

Dışarıya açılan pencereleri vardır, önünde bir balkonun uzandığına dair izler görülür.

Bir cevap yazın