Cihad Nedir,İslam Tarihindeki Önemi
Cihad anlayışı nedir tarih,Cihad nedir kısa özet,Cihad nedir makale,Cihad nedir din kültürü,Cihad Nedir,İslam Tarihindeki Önemi,İslâmda cihat’ın üç safhası vardır: Hz. Muhammed’in peygamberliğinin Mekke’de geçen yıllarında cihat, haram kılınmıştı.
Bu devre müslümanlar sayıca az oldukları gibi siyasî ve askerî bir teşkilâta da sahip değillerdi Bu sırada cihat, kâfirlerin zulümlerine tahammül göstermek, sabretmek, pasif mukavemette bulunmak esasına dayanırdı.
Tahammül sınırını aşan hallerde müslümanlann başka bölgelere göç etmelerine cevaz verilmişti.
Hz. Muhammed’in Medine’ye göç etmesinden sonra cihat, savunma savaşı anlamını aldı.
Bu süre içinde gelen ayetlerde, kâfirlerle mücadele edilmesi bildiriliyordu.
Sonunda, müslümanların sayısı arttı, kuvvetleri çoğaldı, böylelikle savaşmanın yasak edildiği haram aylar dışında cihada izin verildi.
Bununla beraber hiç bîr zaman savaş başkalarını zorla ölüm tehdidiyle müslüman yapma anlamına gelmedi.
İslâm inancına göre Tanrı’nın varlığı ve birliği prensibini yüceltmek için, sadece Tanrı uğruna yapılan cihat, ibadetlerin en büyüğüdür.
Müminin sadece bedenen savaşması değil, canıyla, malı mülküyle, ailesi efradıyla, kısacası varı yoğuyla da Tanrı uğruna mücadele etmesidir. Cihatta ölen şehit, yaralanan gazi’dir.
Hilâfetin kuruluşundan ve İslâm hukukunun uygulanmaya başlanmasından sonra «Cıhad-ı kebir» birçok bölüme ayrılarak, ayrı bir kültür konusu haline geldi.
Osmanlılarda cihat. Osmanlı imparatorluğunda savaşlara dinî bir nitelik kazandıran cihat yolu, kuvvetli bir gelenek olarak yaşadı.
Cihat ilânı genellikle imparatorluk hudutları içinde yaşayan müslümanları, savaşın amacı etrafında toplamak ve topyekûn harekete geçirmek için kullanıldı.
Bazı hallerde de imparatorluk sınırlarını aşarak cihat ilânı ile bütün islâm dünyası savaşa davet edildi.
Bu çağda yazılan çeşitli eserler cihadın bütün toplum sınıfları tarafından benimsenmesini sağladı.
Bundan başka ülkedeki bütün kurumlar, propaganda araçları, özellikle camiler, zaviyeler, tekkeler, hanikahlar, abdallar, şeyhler, ahiler, pirler, gaziler, cihadın bütün özelliklerini, emirlerini, hükümlerini, değerini halk tabakalarına aşıladılar.
Böylece cihat, Osmanlı imparatorluğunun yıkılışına kadar önemini korudu.
Kurtuluş savaşında da milliyet ve hürriyet duyguları yanında, halkın cihat hakkında beslediği duygular etkili olmuştur.
Osmanlı imparatorluğunun kuruluşundan dağılma devrine kadar yapılan savaşlarda Varna, Birinci ve İkinci Kosova savaşları dışındaki bütün savaşlarda cihat hükümleri uygulandı.
Dağılma devrinden itibaren cihadın savunma hükümlerine baş vuruldu.
İran gibi müslüman olmakla beraber sünnî olmayan bir ülkeye karşı girişilen savaşlarda çıkartılan cihat fetvalarında İse, cihadın mürtetlerle ilgili hükümleri uygulandı.
Osmanlı imparatorluğunda cihat ilânının kendine has töreni vardı.
Savaşın stratejisi planı çok gizli bir şekilde tespit edildikten sonra, iş propaganda ve halkı savaşa teşvik safhasına gelince cihat ilânına geçilirdi.
Divanı Hümayun’da bazen padişahın hazır bulunduğu toplantılarda sadrazam, kubbealtı mensuplarına cihadın sebeplerini açıklardı.
Gerekirse reisülküttap düşman hükümetiyle yapılan resmî yazışmaları, elçilerin beyanlarını okurdu.
Bundan sonra şeyhülislâm ile kazaskerlerin, şerî yönden devleti destekleyecek kararı vermeleri safhası gelirdi.
Böylelikle savaşın kaçınılmaz olduğu tespit ve savaşın açılması sebebine uygun ayet ve hadislerin yardımıyla cihat fetvası hazırlanmış olurdu.
Fetva, kubbealtı toplantısından sonra padişaha onaylatılır ve cihat ilân edilirdi.
Padişahın cihat fermanı, imparatorluğun her yerindeki cami ve mescitlerde okunur ve savaş tuğları Divanı Hümayun, Babı Hümayun veya Kapuaraşma dikilirdi.
Cihat ilânı daha sonraları Divanı Hümakabii törenler Ayasofya. Fatih camilerinde yapılmağa başlandı En son cihat fermanı Fatih camiinde okunmuştur.
Osmanlı imparatorluğunda ilk cihat ilânı Birinci Kosova savaşı için çıkartıldı.
Bu cihat fermanı üzerine osmanlı kuvvetleriyle birlikte Germiyan, Menteşe, Aydın, Hamidili, isfendiyar ve Saruhan beyleri Murad I’in yanında topluca savaşa katılmışlardı.
Osmanlı imparatorluğu tarafından son cihat ilânı, Türkiye’nin Birinci Dünya savasına girmesi üzerine 24 kasım 1914 tarihinde yapıldı.
Sadece Osmanlı imparatorluğu ülkesi sınırlan içinde yaşayan müslümanlara değil, Birinci Kosova savaşında olduğu gibi, imparatorluk hududu dışında kalan bütün müslümanlara ve sünnîlerle birlikte şiî müslümanlara da hitap ediyordu, Necef’te şiî uleması, cihat fermanının farsçasını okudu.
İstanbul’da türkçe yazılan cihat fetvaları arapçaya çevrilerek bütün İslâm ülkelerine dağıtıldı.
İmparatorluğun parçalanma devrinden itibaren, uğranılan bozgunlar yüzünden, halkın cihada olan ilgisi yavaş yavaş kayboldu.
İslam Hukukunda Cihad
Cihad’ın «meşruiyetti, şartları, önemi ve faziletleri, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerine dayandırılabilir.
Cihat kararını, «veliyyülemr», «ulülemr» diye adlandırılan islâm devleti reisi verir.
İslâm ülkelerini savunma ve yapılan bir tecavüzü durdurma amacıyle değil de İslâm nizamını yeni bir bölgeye yayma amacıyla cihada karar verilmiş ise, savaşa başlamadan önce, kendileriyle savaşılacak olan kimselere İslâm nizamına boyun eğmeleri teklif edilmelidir.
Savaş, baş vurulacak son çaredir ve ülkeler fethedip sömürmek amacıyla değil yeryüzünde âdil bir nizam kurma amacıyla yapılmalıdır.
Meştu devlet reisi tarafından şartlarına uygun olarak «cihat» ilân edildikten sonra, eğer veliyyülemr’in, cihat edebilecek durumda olan bir kimsenin cihada katılması hususunda özel bir buyruğu yoksa, cihat «farz-ı kifâye» olur.
Fakat, meşru devlet reisi, usulüne uygun olarak ilân edilmiş olan bir cihada katılmayı emretmiş ise bu emre uymak zorunda olanlara ve cihat, düşman tecavüzü ve istilâsı dolayısıyla ilân edilmiş ise, gücü nispetinde bütün müslümanlara cihada katılmak farz olur.
Cihadın yapılışı da bazı şartlara bağlanmıştır.
Meselâ düşman tarafındaki kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, körler, savaşa katılmayan din adamları öldürülemez.
Kullanılabilecek silâhlar ve baş vurulacak zorlayıcı tedbirler bakımından da bazı tahditler vardır.