Çınar Ağacı,Osmanlıdaki Önemi,Özellikleri
Çınar Ağacı,Çınar, koyu gölge veren, üst tarafı toparlak bir ağaçtır.
Çınar Ağacının Özellikleri
Boyu 30 m’ye ulaşabilir.
Yeşilimsi gri kabuğu parça parça ayrılır.
Yaprakları almaşık ve parçalıdır.
Çiçekleri kılıfsız, bir evcikli ve tanecikli tırtılsı başak biçimindedir.
Tüylü meyveleri kömeç halinde ve kapçıklıdır.
Yapraklar döküldükten sonra hayli zaman yerinde durur. Doğu çınarı çabuk büyür; bunun anayurdu Anadolu’dur.
Batı çınarının anayurdu ise Amerika’dır.
Çınar orman ağacı değildir. Bahçe ve parklarda süs ağacı olarak kullanılır.
Çınar, bazen çapı bir metreyi bulan dik gövdesinden dolayı gürgene benzer, fakat ondan daha açık renkte bir kereste elde edilir.
Tahta yapımında, marangozlukta ve yakacak olarak kullanılır.
Tarihi Çınar Ağaçları
Çınarın Türk tarihi ve edebiyatında çok önemli ve özel bir yeri vardır.
Çınar üzerine Türk yazar ve şairleri tarafından pek çok hikâye ve şiir kaleme aınmıştır.
Halk da çınar hakkında çeşitli masal ve efsaneler meydana getirmiştir.
Çınar Ağacının Osmanlıdaki Önemi
Türk tarihine geçmiş olan birçok çınar vardır.
Bunların en önemlilerinden biri İstanbul’da.
Büyükdere’deki Yedikardeşler çınarıdır.
Alt yanları birleşik yedi büyük gövdeden meydana geldiği için bu adı alan çınara Avrupalılar «Godefroy» çınarı adını verirler.
Birinci Haçlı seferleri sırasında hıristiyan orduları İstanbul’a geldiği zaman (1096), Godefroy de Bouillon, karargâhını bu büyük çınarın altında kurduğu için, ağaç onun adıyla anılır oldu.
Osmanlı imparatorluğu devrinde bu çınarın etrafındaki çayır padişahların gezinti yeri oldu ve burada uzun yıllar av eğlenceleri düzenlendi.
Özellikle Mahmud II bu çınarın gölgesinde dinlenir, hattâ sıcak yaz günlerinde dini ve resmi törenleri de burada yaptırırdı.
1829’daki kurban bayramı töreni de burada yapıldı ve yine aynı yıl İngiliz elçisi bu çınarın altında kabul edildi.
Yedikardeşler çınarı daha sonraki bir tarihte yandı.
İstanbul’un tarihî çınarlarından biri de Topkapı sarayının birinci avlusundadır ve Mehmed II (Fatih) zamanından kalmadır.
Yeniçeriler çınarı da denilen bu çınarın gölgesinde yeniçeriler dinlenirdi.
İstanbul’da Alemdar caddesinin ortasındaki ağaç da ünlü çınarlar arasındadır.
Çok yaşlı olduğu için gövdesi kendiliğinden kavrularak yarılmış ve içinde âdeta küçük bir oda meydana gelmiştir.
İstanbul’daki diğer ünlü çınarlar arasında Çengelköy çınarı, Ortaköy çınarı. Bebek çınarı. Emirgân çınarı ve Göksu çınarı sayılabilir.
Göksu deresinin Beşkardeşler adlı mevkiinde bulunan Göksu çınarının beş büyük gövdesi vardı; gövdelerden biri yıkıldı ve bu çınara Dörtkardeşler adı verildi.
Daha sonra bir gövdenin daha yıkılması üzerine çınara Üçkardeşler çınarı denildi.
Çınar bu haliyle durmaktadır.
Osmanlı imparatorluğu tarihindeki çınarların en ünlülerinden biri bugünkü Sultanahmet meydanında bulunan Vakvak çınarıdır.
4 Mart 1656 cumartesi günü başlayan ve beş gün süren sipahi ve yeniçeri isyanının sonunda isyancıların isteğine uyularak idam edilenler Sultanahmet’teki bu ünlü çınarın dallarına asıldılar ve bu olay tarihe Vak ayı Vakvakıye adıyla geçti.
Türkiye’deki diğer ünlü çınarlardan birçoğu Bursa’dadır.
Muradiye’deki Ulu çınar, Somuncubaba çınarı ve Eskicibaba çınarı tarihi çınarlardır.
Söylentiye göre Eskicibaba çınarının gövdesindeki oyukta bir ihtiyar kundura tamir ederdi.
Somuncubaba çınarı ise, Somuncu Baba adlı bîr ermişin Bursa’dan çıktığı kapının yanında kendiliğinden yetişmiştir.
Bursa’da Yıldırım semtinde bulunan, Ulûfe çınarı denilen eski çınarla ilgili bir söylenti de ilgi çekicidir.
Murad I (Hüdavendigâr), askerlerinden birinin erkek çocuğu olunca, anasına maaş bağlarmış.
Yeniçerilerden birinin kadını, erkek evlâdı olmadığı için bir çınar yetiştirmiş ve Murad I’e giderek: «Ben size erkek evlât yetiştiremedim, ama. onun kadar kıymetli koca bir çınar yetiştirdim» demiş.
Bu sözden hoşlanan padişah da yetişen çınarı erkek evlât yerine saymış ve kadına maaş bağlamıştır.
Bursa’da yeniçerilere ulûfe bu ağacın altında dağıtılırdı.