Çöl Nedir,İklimi,Coğrafya | Ansiklopedik Bilgi |
Çöl neden oluşur,Çöl ekosistemi nedir örnekler,Çöl iklimi nedir nerelerde görülür,Çöl nedir fen,Çöl Nedir Coğrafya,Kurak veya soğuk (kutup bölgeleri) iklimin sertliği yüzünden çok az insanın yasadığı bölge. (Arktika ve Antarktika’da nüfus yoğunlukları Sahra’ya oranla çok daha düşük olduğu halde «çöl» terimi özellikle kurak bölgeler için kullanılır.).
İnsanların yerleşmediği veya çok az yerleştiği bölgelerin meydana gelmesinde iki tabiî etmen rol oynar: soğuk ve kuraklık.
Dünyanın en mutlak çölü Antarktika’nın, ıssızlığının sebebi soğuktur; Yeni dünyanın kenarında iklim şartlarının çok daha yumuşak olduğu bir bölgede yaşayan Eskimolar 6 376 000 km2 lik bir yüzeyde ancak 50 000 kişidirler; yani km2’ye düşen nüfus yoğunluğu 0,007 7 kişidir; bu, her yüz kilometrede 77 kişilik bir topluluk yaşıyor demektir.
İklimin kuraklığından meydana gelen çöller daha kalabalıktır: Taneznıft gibi bazı aşırı kurak kesimler Kanada arktikasıyla oranlanabilirse de, Sahra’nın bütününde km2’ye nüfus yoğunluğu 0,3 tür.
Dünyanın Arabistan, Orta Asya ve Avustralya’daki öbür çöllerinde de nispeten yerleşilmiştir ve Batı Amerika ile Güney Amerika’nın iklimi daha yumuşak çöllerinde km2’ye birçok kişi düşen nüfus yoğunlukları görülür.
Çöl İklimi
Dünyada hiç yağış almayan çok az bölge vardır: en kurak çöl şili çölüdür: burada on dokuz yılda 0,6 mm yağış kaydedilmiştir.
Sahra’nın en kurak kesimleri bile oldukça yağış alır: bu çölün büyük kısmına yılda en aşağı 20 mm yağış düşer.
Ayrıca biıçok bölge (özellikle A.B.D.’nin batısında ve Orta Asya’da) çöl sayıldıkları halde aslında yılda 100-200 mm yağış alır ve görünüşleri çöllere has çıplak kumullar veya taşlık «reg»lerden çok bozkıra benzer.
Afrika Arabistan ve Avustralya’da çöllerin sıcaklığının başlıca özelliği* yünlük sıcaklık farklarının cok fazla olmasıdır: gündüz 50 C’yı aşan sıcaklıklar olağandır, ama gece sık sık don olayına da rastlanır.
Orta Asya’da bir soğuk mevsim, sıcak mevsimle karşıtlaşır ve birçok ayın ortalama sıcaklıkları O C’nin altında olabilir,
Yeryüzü şekilleri
Bitki örtüsü ve toprağın korumasından yoksun olan çöl bölgelerinde, mekanik aşınma süreci kuvvetlidir.
Kimyevî etkiler, ince bir düzey kabuğundan Öteye geçemez ve çiçeklenme başlangıcıyla çöl cilâsı denen sıvıyı meydana getirir.
Eskiden çöllerin meydana gelişinde rüzgârın etkisinin ağır bastığı sanılıyordu.
Gerçekte ise rüzgârın etkisi akarsularınkinden sonra gelir: rüzgâr sadece kumullar meydana getirmek suretiyle kumlara şekil verir, toprağın yüzeyindeki incecik parçacıkları temizleyerek reg ler meydana getirir ve çakıltaşlarıyla kayaların şeklini değiştirir.
Buna karşılık akarsular az olmasına rağmen, bitki örtüsü yokluğu sebebiyle faaliyetleri çok etkilidir.
Sağanaklar, yamaçlarda yarıklar açarak en küçük tepelere bile cılız ve parçalanmış bir görünüş verir.
Fakat yeterince beslenmediğinden ve kaynakları bulunmadığından, bu sular tepelerin eteğinde kaybolur, su birikintileri halinde yayılır ve taşıdığı döküntüleri gittikçe daha az uzağa bırakır.
Böylece her tepeyi veya tepeler kütlesini çevreleyen eğinliler meydana gelir.
Bu eğintilerin üzerinde, tıpkı denizdeki adalar gibi, yükseltiler birdenbire dikilir ve bu yüzden adatepe diye adlandırılır.
Çöl engebelerinin gelişmesi iklim ne kadar kurak olursa o kadar ağırdır: çölün kenarlarında morfogenez, ortasına oranla çok daha hızlıdır.
Bitki örtüsü ve fauna. En sert çöllerde bile, yer yer bitki kümeleri belirir.
Kumullarda drin gibi buğdaygiller, kalker «ha-madalar»da cılız ağaççıklar yetişir; Orta Asya’nın tuzlu çöllerinde kaya bitkileri sık kümeler teşkil eder.
Pek çok bitki, yağmur yağdığı zaman hızla büyüme yeteneğine sahipse de, ömürleri birkaç gün sürer.
Kuraklığa uyma, yaprakların küçülmesi ve diken haline gelmesi, nemin depo edildiği sapın genişlemesi (kaktüsler), su aramak İçin toprakta çok derinlere inen kökün son derece büyümesi şeklinde kendini gösterir.
Fauna, komşu bozkırlarda türemiş hayvan türleriyle (antilop, gazal, tilki, küçük kemirgenler), çok sayıda sürüngenle ve özellikle kertenkelelerle temsil edilir; deve ve özellikle hecin devesi, çöllere insanların girmesinde büyük rol oynamış hayvanlardır.
Çöllerde Hayat
Nüfus yoğunluğunu gösteren sayıların ancak nispi bir değeri vardır.
Hemen her yerde, çok az kişi yaşayan bölgelerle, yoğun ve seyrek nüfuslu kesimler arasında fark görülür: İki hayat tarzı (vahalar ile göçebelerin dolaştığı alanlar) arasındaki fark; bu karşıtlığa özellikle Sahra ve Arabistan’da rastlanır.
Göçebeler yüzlerce kilometre dolaşarak otlaklarda beslenen hayvan sürüleriyle geçinirler; bu otlaklarda bitki kümeleri yer yer birbirinden kilometrelerce uzaktır.
Hayvancılığın az gelir sağlaması eskiden takip kabilelerden veya düşman vahalardan yapılan yağmalarla gideriliyordu; bugün ticaret (tuz ve hurma ulaşımı) ve çöl polisi, savaşçılığı ortadan kaldırmıştır.
Göçebeler tarafından korunan ama istismar da edilen yerleşik topluluklar vahalardaki hurma bahçelerini değerlendirir, sebze ve tahıl yetiştirir.
Kuyular kazmak ve büyük yeraltı sulama kanalları (Sahra’nın kuzeybatısında foggara’lar) açmak için çalışmalar yapıldı.
Ama ’ çoğunlukla aşırı kalabalık olan vahaların, insanları besleme gücü gitgide azalmaktadır.
Sayısı az olan hayvan yetiştiricileriyle, tarımdan geçinen kalabalıklar arasındaki kar-çöl şıtlığa Tibet’te de rastlanır.
Burada halkın 5ahra ancak beşte biri yüksek yaylalarda göçebelik yapar.
Amerika’nın yan çöllerinde göçebe hayvancılık hemen hiç bilinmez; yerine yaylaya çıkmanın çeşitli biçimleri uygulanır.
Bugün kurak çöllerin geleneksel gelir kaynaklarında, sulamanın düzenlenmesi ve ulaşım araçlarının gelişmesi sayesinde büyük değişiklikler olmuştur: demiryolları (Sovyet Orta Asyası, Amerika), yolcu arabaları ve kamyonlar (Sahra. Arabistan), uçaklar, geri kalmış çok geniş bölgelerin modern iktisat bölgeleriyle ilişki kurmasını sağladı: ihracata yönelmiş tarım önemli ölçüde gelişti (Türkmenistan’ın pamuğu.
İsrail devletinin turfandaları v.b.); hayvancılık şartları büyük Ölçüde (özellikle 5 000 artezyen kuyusunun yemlik bitki tarımını geliştirdiği Avustralya’da) değişti.
Çöllerde özellikle madenlerin işletilmesi büyük ölçüde ve hızla gelişti: daha XIX. yy. sonunda «altına hücum, dalgaları sayesinde birkaç hafta içinde şehirler kuruldu: bu şehirler madenin tükenmesiyle ortadan kalktı.
Ama başka maden kaynakları sayesinde (Şili çölü ve Kazakistan’da bakır.
Karaganda, Sin Kı’ang ve Kuzey Meksika’da maden kömürü v.b.) kalıcı maden şehirkri kuruldu.
Çöller özellikle, modern dünyanın büyük gelir kaynaklarından birine sahiptir: Ortadoğuda çeşitli devletlerin ekonomisini önemli ölçüde değiştiren ve bu bölgelerdeki siyasi istikrarsızlıkta payı olan petrol.
Cezayir Sahrası’nda ve Libya’da petrolün işletilmesi çoğunlukla yoksul olan halkların hayatını değiştirebilecek bir gelir kaynağıdır.
Bugüne kadar insanların müdahalesi çöllerin biyolojik durumunu kötüleştirmek ve kapladıkları alanı genişletmekten başka işe yaramadı.
Sulama bile, gelişigüzel yapıldığı zaman derinlerdeki tuzun yüzeye çıkmasına ve bir kabuk şeklinde toprağı örtmesine yol açarak nispeten verimli toprakları kısırlaştırılabilir.
Bununla birlikte yarı kurak bir toprağın etrafının çevrilmesi kısa süre sonra yeni bitki türlerinin ortaya çıkmasına yeterlidir, (1955’ten beri Moritanya’da bu yol uygulanmaktadır.)