Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Dikili Taşlar Nedir,Tarihi,Neyi Simgeler | Tarih Bilgileri |

Dikili Taşlar Nedir,Neyi Simgeler,Dikilitaşın (obelisk) ön Asya’da Mısır’daki kadar önemli bir rol oynamadığı sanılıyor.

Akkad kralı Maniştusu’nun M.ö. 2500-3000 arasında diyorit’ten yaptırdığı dikilitaş piramit biçimindedir.

Dikili Taşların Tarihi

Dikili Taşlar Nedir,Tarihi,Neyi Simgeler
Dikilitaşın (obelisk) ön Asya’da Mısır’daki kadar önemli bir rol oynamadığı sanılıyor.

Taşın üzerinde, kralın Agade dolaylarında toprak satın aldığını bildiren, çivi yazısıyla kazılmış uzun bir yazıt vardır (Louvre).

Daha yakm zamanlarda Nimrud’da bulunan, Asur kralı Salmanassar IIl’e (M.ö. 858-824) ait siyah dikilitaş (British museum), 2 m yükse kliğinde dir, siyah mermerden yapılmıştır.

Dört yüzünde yüksek kabartmalı beşer bölüm vardır ve her sahne birbirinden olayı anlatan bir yazıyla ayrılmıştır.

Yazılar, üç kademeli bir piramit biçimini alan anıtın alt ve üst kısmı boyunca uzanır.

Kabartmalar, Asur kralını ve savaşlarda yendiği düşmanlarını (aralarında İsrail kralı Yehu da bulunmaktadır) gösterir.

Beyrut’un kuzeyinde, Fenike kıyılarındaki Byblos’ta, M.ö. XVIII. yy.dan kalma bir tapmakta çeşitli boylarda yirmi kadar dikilitaş bulunmuştur (1932).

Boyları 1 m ile 3,50 m arasında değişen bu dikilitaşlarda Mısır etkisi açıkça görülür.

Mısır’ın en eski dikilitaşlarının, Ebu Gurab güneş tapınağındakiler gibi, alçak oldukları sanılmaktadır.

Burada kutsal sayılan bir anıt bulunuyordu.

Büyük kalker parçalarından yapılmış olan ve üst kısmında bir ehramcık bulunan bu anıt bir kaide üstüne oturtulmuştu; içinde de bir merdiven vardı .

Orta imparatorlukta görülen ince uzun dikilitaşlar tapınakların çift kuleli kapılarına ikişer ikişer dikilirdi.

Bunlar Assuan taş ocaklarından çıkarılan granitten yapılırdı.

Dikilitaşların cephesine (veya dört tarafına) genellikle, hiyeroglifle, bu taşları çıkartan, yontturan ve diktiren krala övgüler yazılırdı.

Ehramcığın her tarafı altın bir levha ile kaplanır veya üzerinde tanrıların koruduğu kralın kabartma heykeli bulunurdu.

Kamak’ta, kraliçe Hatçepsut’a ait iki dikilitaştan her biri, 29 m yükseklikte ve aşağı yukarı 323 ton ağırlığındaydı.

Sonraki yüzyılda Mısır’ın çeşitli tapınaklarında dikilitaşlar diktiren Tutmesis III, bunlardan ikisini som elektrumdan yaptırdı.

Her birinin yüksekliği 6,50 m; ağırlığı da 32 tondu. Roma imparatorları bu dikilitaşları Mısır’dan Roma’ya götürdüler ve meydanlara koydurdular.

Roma’da Circo Massimo dikilitaşları tek parça taştan yapılmıştır. Üzerlerindeki hiyeroglif yazısından, Sethi I ile Ramses II tarafından diktirildikleri anlaşılan bu dikilitaşlardan birincisi Augustus, Actium savaşından (M. ö. 31) sonra, Mısır’ın boyunduruk altına alınışının bir hatırası olarak Heliopolis’ten Roma’ya getirtti.

Bu dikilitaş, Circo Massimo’nun yıkıntıları arasında kırık olarak bulundu. Boyunu 23 m’ye indirmek gerekti.

235 Ton ağırlığında olan bu dikilitaş Sixtus V (1586) zamanında Piazza del Popolo’ya (Halk meydanı) dikildi.

Firavun Tutmesis III adına yontulan, tamamlandıktan sonra Karnak’ta Tutmesis IV tarafından diktirilen İkincisi, tapınağın avlusunda tek başına duruyordu.

Constantinus’un emriyle, Bizans’a yollanmak üzere Teb şehrinden kaçırıldı.

Constantinus öldüğü zaman bu dikilitaş İskenderiye’deydi.

Constantinus II onu Roma’ya götürttü ve 357 yılına doğru Circo Massimo’nun spina’sına (sahanlık) diktirdi.

1587 Yılında meydana çıkarılarak onarıldı ve 1588’de San Giovanni in Latrano meydanına konuldu.

Boyu 32 m’den fazla, ağırlığı ise 460 tondur.

Vatikan Dikilitaşı

(Obelisco Vaticano), San Pietro meydanındadır.

Heliopolis tapınağına konmak üzere yapıldığı söylenen bu dikilitaş, Caligula’nın emri ile Mısır’dan Roma’ya getirtilerek Circo Massimo’da spina’nın bir ucuna dikildi; yüksekliği 26 m, ağırlığı 326 tondur.

Sonra, papa Sixtus V (1586) zamanında San Pietro meydanına kondu; üzerinde hiç bir hiyeroglif yoktur; sadece latince olarak Augustus ile Tiberius’a bir ithaf vardır.

Papa Sixtus V, kaide kısmına dinî bir ithaf ekletti.

Caracalla dikilitaşı

Roma’da Navona meydanında bulunan bu dikilitaşı, imparator Caracalla, Circo’nun içine diktirmişti.

Pembe granitten yapılmış olan bu anıt hiyerogliflerle kaplıdır; yüksekliği 25 m’dir.

Campus Martius dikilitaşı

Roma meydanında güneş saati olarak kullanılıyordu; tek parça taştan yapılmıştı; yüksekliği 22 m, ağırlığı 214 tondu.

Psammetik II’nin yaptırdığı sanılan bu taş da Heliopolis’te bulunuyordu.

Augustus onu Roma’ya getirtti. 1789’dan beri Montecitorio meydanandadır.

Augustus’un mezarındaki dikilitaşlar

Romadaki anıtkabrin her iki yanına dikilmiştir.

Domitianus tarafından diktirildiği sanılıyor.

Bunlardan biri (14 m yüksk., 43 ton ağırlık), Monte Cavallo’da, öbürü (15 m, 45 ton) Santa Maria Maggiore’nin arkasındadır; her ikisi de Roma döneminden kalmadır; pembe granitten yapılan bu anıtların üzerinde hiyeroglif yoktur.

Luksor dikilitaşı

Paris’te, Concorde meydanındadır.

Luksor’da Amon tapınağının giriş kısmına Ramses II tarafından diktirilmişti.

Bir eşi eski yerinde duran bu dikilitaşı taşımak için yapılan ve İskenderiye’ye kadar çekilen bir gemi Nil’den geçerek 15 ağustos 1831’de Luksor önünde karaya yanaştı.

Mühendis Lebas’nın yaptığı âletlerle yerinden alınan dikilitaş, 1836’da Concorde meydanına konuldu.

Anıtın kaidesini süsleyen dört köpek başlı maymun Louvre müzesindedir.

Bu dikilitaşın yüksekliği 22,83, ağırlığı da aşağı yukarı 230 tondur.

Genellikle Kleopatra’ nın iğnesi denilen Londra dikilitaşı (Thames rıhtımında) ile New York’ta Central Park’taki dikilitaş, Heliopolis tapınağından getirilmiştir.

Tutmesis III tarafından yaptırılan bu dikilitaşlar, M.ö. 13 yılına doğru Augustus tarafından İskenderiye’de Sezarlar tapınağının önüne koydurulmuştu.

Bunlardan biri 1878’de Londra’ya, öbürü de 1880’de New York’a götürüldü.

Mısır Dikilitaşları

Mısır’daki çeşitli biçimlerde, genellikle üzerlerinde «proskyne-sis»ler (resimli adak yazıtları) bulunan dikilitaşlardır.

Mısır arkeolojisinde, yalancı kapılı ve adak veya anma dikilitaşları olarak iki gruba ayrılırlar.

Mezar tapınağının dip duvarında bulunan ve süslü bir cephe görünüşünde olan yalancı kapılı dikilitaşların mezarın asıl giriş kapısını meydana getiren bir orta kapısı vardır.

Bu kapı «sunak masası» denilen özel bir masa üzerine kendisi için bırakılan yiyecek, içecek, parfüm v.b. yi gelip alması için «Ka»’nın yani ölünün suretinin geçeceği bir kapı olarak kabul edilirdi.

Adak dikilitaşları üstleri çemberlenmiş taştan levhalardı.

Bunlar kendilerine düzenli olarak adaklar sunulan bir tanrı veya bir ölünün huzuruna, kutsallaşmış bir yere konulur, temsil ettikleri kişinin bu adaklara katılmalarını sağlardı.

Gerçeklikle Abydos’tan gelen ve Mısırlıların, büyük ölüler tanrısı Osiris tapınağına adadıkları «Adam dikilitaşları», çoğu iyi muhafaza edilerek günümüze kadar gelmişlerdir.

Bunların bütün süsü ölü’yü yalnız veya karisiyle birlikte üzeri adakla dolu tek ayaklı yuvarlak bir masanın önünde oturur gösteren cenaze yemeği sahnesinden ibaretti.

Bu sahne masanın tanrılara bir yakarışı olan «proskynesis» ile son bulurdu.

«Proskynesis» okunduktan sonra sunular ölülere verilirdi.

Bazen dikilitaşlara ölünün biyografik Ye tarihî belgeler bakımından değeri çok büyük olan uzun bir övgüsü kazılırdı.

Ön Asya Dikilitaşları

Mezopotamya’nın, Semerlerin dinî görüşleriyle, sitedeki olaylara bağlı olan en eski sanat eserlerindendir.

Uruk bazaltından yapılmış çok eski bir dikilitaş iki levha halinde, aslanları oklarla öldüren iki avcıyı gösterir (III. binyıl başları).

Biraz daha yenileri, Louvre müzesindeki «Akbabalar dikilitaşı» denilen iki yüzünde oymalar bulunan ve Lagaş (Tello) zaferini temsil eden dikilitaş, kral Naram-Sin dikilitaşıdır (III. binyıl ikinci yarısı).

Lagaş kralı Gudea’nın dikilitaşından birçok parça günümüze kadar gelmiş, İÜ. Ur hanedanı kurucusu Ur-Nammu, bir tapınağın inşası anısına 3 m’den daha yüksek olan büyük bir dikilitaş diktirmiştir (Philadelphia müzesi; III binyıl).

Babil’in en ünlü dikilitaşı şüphesiz üzerine Hammurabi kanunu’nun kazıldığı dikilitaştır (Louvre: M.ö. XVIII. yy.).

Kassit’lerin eseri olan ve kral tarafından yapılan arazi bağışlarını Kudurru denilen ve oyma sembollerle temsil edilen ilâhların himayesine koymaya mahsus, bir miktar yontma dikilitaş kalmıştır.

Aynı devirde, Elam kralı Untaş-Gal kendisini ailesiyle birlikte ellerindeki vazolardan sular fışkıran cinlerin himayesinde temsil ettirmiştir (Louvre: M.ö. 1250’ye doğru).

Yontma kabartmalara çok düşkün olan Asur kralları, profillerini gösteren dikilitaşlar yaptırmışlardır.

Bunlar Assur-Nasirpal II ve Salmanassar III (British museum, M.ö. IX. yy.), Asarhaddon ve Asurbanipal’dir (Berlin ve British museum; M.ö. VII. yy.).

Anadolu’da Hititler de dikilitaşlar yapmışlar, gerek prenslerini (Til Barsip), gerekse tanrılarını (Zincirli) bunlarla temsil ederken Fenikelileri örnek almışlardır.

Urartuların da tapınakların kutsal sahası içine dikilitaşlar diktikleri bilinmektedir (Van kalesi, Altıntepe).

Ugarit’de yapılan kazılarda, dinî veya kültürel nitelikte birçok önemli dikilitaş bulunmuştur («Yıldırım’lı Baal», «Bağıt dikilitaş», «Tanrı El’e sunu» [M.ö. XIV. yy.]).

Heykelcilikten yana son derece kısır olan Filist’ler bununla beraber kabartma sanatını biliyorlardı.

Moab dikilitaşı (Louvre) bir savaşçıyı ve Beisan’da bulunan (Kudüs müzesi) bir dikilitaşta, sembolik veya dinî karakterli iki ayrı levha halinde, bir aslanla iri bir köpek arasında geçen bir boğuşmayı canlandırır (II. binyıl ortası).

Eski Yunan Dikilitaşları

Yunanistan’da dikilitaş genellikle bir mezarın yerini göstermeye yarayan bir tek taş anıt veya öleni hatırlatmak amacıyla yapılan boyalı veya yontma bir süslemeydi.

Yunan, özellikle attike mezar dikilitaşları sanayi eserleri olmakla beraber, çok güzel birer sanat abidesidir.

Başlıca temaları şunlardır: süslenen kadın, ayrılık el sıkışması, «ölüm şöleni». Keramaikos’ta bulunan, bazıları hâlâ yerlerinde duran, bazıları da Atina müzesine nakledilmiş olan dikilitaşlar, en çok hayranlık uyandıranlardır. (Dexileos, Hegeso dikilitaşları.)

Etruria ve Roma Dikilitaşları

Grek dikilitaşları eski Etruria tarafından taklit edilmiştir; Fiesole’deki armut biçimi ve Felsina’nın oval veya yuvarlak dikilitaşları, daha çok eski mahallî geleneklere dayanır.

Gerçekten resimli mezar dikilitaşlarına Kuzey İtalya’da, Villanova devrinin sonunda rastlanmıştır.

Bunlar geometrik şekiller, ilkel insan, hayvan veya bitki resimleriyle süslenmiştir.

Kuzey İtalya’nın ilk kabartmalarından biri de piestra dei vitelli’dır (Malvasia dikilitaşı).

Bunlarda görülen hayvan ve bitki resimlerinin yerini sonraları ruh’un yolculuğu, ayrılık sahneleri, ölüm sonrası, av, şölenler, danslar, spor veya müzik hareketlerini canlandıran süslemeler almıştır.

Daha sonraları (V.yy.), ölenin sınıfını gösteren işaretlere de yer verildi.

IV. yy.da dikilitaşlar, saldırgan Galya’lılara karşı yapılan savaşları anlatan birer anıt haline gelmiş, fakat yunan etkisinden kurtulamamıştır.

(Attike mezar dikilitaşlarında olduğu gibi ölenin savaştaki faaliyeti veya kahramanlaştırılması.)

Roma dikilitaşlarının boyutlarında görülen küçülmenin nedeni bunun yol kenarına, cepheden konulmuş olmasıyla açıklanabilir.

Eski Yunandaki naiskos (içinde tam oyma bir heykelin bulunduğu küçük tapınak) geleneği, belki de Campania’dan gelmedir.

Bu heykellerin yüksek bir oturtmalığa ve derin bir hücreye yerleştirilmeleri de Asya üslubunun etkisini gösterir.

Fakat yunan dikilitaşlarında insanların bütün vücudu gösterilirdi.

Roma’nın getirdiği yenilik, ölenin portre (yalnız büst) ve yazıtla, ailesine verilen önemle bireyselleşmiş olmasıdır.

Dikilitaş tipleri (özellikle Etrüsk devrinde dikilitaş bakımından çok zengin olan Kuzey İtalya’da) çok çeşitlidir.

Bunlar yalancı ayaklı ve alınlıklı dikilitaşlar (süsleme basit bir kornişten ibaret olabilir), tabanı yazıtlı ve hücreler içinde bir seri ölü portresi olan mezar dikilitaşları (büst sıralarını gösterir levhalar, tamamen Roma’ya has bir gelenektir) ve tepesinde «imago clipeata» bulunan dikilitaşlardır.

Bunların ön yüzü sembolik (şölenler) veya gerçek sahneleri (mesleklerle ilgili olan) dile getiren alçak kabartmalarla süslü olabilir.

Dikilitaşlar, daha önemli anıtların bir kısmını da teşkil edebilir.

Orta Asya ve Uzak Doğu Dikilitaşları

Özellikle bir ölünün anısına sütunlar dikmek bütün Asya’da yaygındır.

Eski Türkler’de de bu gelenek mevcuttur.

Göktürk’lerin Balbal tabir edilen dikilitaşları dinî bir anlam taşır.

Kurganların üzerine sıralanan bu dikilitaşlar, mezar sahibinin hayattayken öldürdüğü düşman sayısını gösterir.

Meşhur Orhon kitabeleri Kül-Tigin (Gültekin) tarafından dikilmiş anıt şeklindeki dikilitaşlarla, Hindis tan’daki sütunlar şekillerle süslüdür.

Bu sütunlara Hindistan’ın güneyinde çok rastlanır, kadın veya erkek kahramanların serüvenlerini dile getirir.

Doğu Çinhindi krallığı Çampa’da ölüler için dikilen sütunlar bir insan büstü biçimindedir ve mücevherlerle süslüdür.

Kin ve Kuzey Vietnam’da taştan kaplumbağalar üzerine oturtulmuş dikilitaşlarda. şiirler, felsefî veya dinî yazılar vardır.

İstanbul Dikilitaşı

İstanbul’da Sultanahmet meydanında bulunan İki anıta verilen ad.

İlki ve önemli olanı Tutmesis III’e ait dikilitaştır. (Theodosius da denir.) M.ö. 1500’e doğru Heliopolis’te (Mısır) XVIII. sülâle firavunlarından Tutmesis III’ün zaferlerini tasvir etmek üzere Karnak tapınağının önüne dikilen iki dikilitaştan biriydi.

Sütunun Mısır’dan getirilmesi, Julianus Apostat zamanına rastlar (361-363).

Taş, bugünkü yerine imparator Theodosius’un emriyle İstanbul valisi Proklus tarafından diktirildi (390).

Pembe granitten yapılmıştır, yukarıya doğru daralan kare prizma biçimindedir.

Tepesini de küçük bir piramit teşkil eder.

Bugünkü yüksekliği, 18,74 m’dir; 7 m’si kırılmıştır.

Üzerinde Mısır hiyeroglifleriyle yazıtı vardır.

Yazıtın eksik kısmı Karnak’ta bulunan benzerinin yardımıyla tamamlanmıştır.

Mermer kaidesi üzerinde imparator ve ailesiyle ilgili kabartmalar, saraya ve hipodroma ait sahneler, çeşiti oyunlar tasvir edilmiştir.

üç yöndeki kabartmalar Theodosius’a aittir.

Bugünkü duruma göre batı yüzünde, Theodosius, yanında karısı ve çocuklarıyla tahtta oturmakta ve hediyeler kabul etmektedir.

Güney yüzünde, Theodosius karısı ve iki oğlu ile birlikte araba yarışlarını seyrederken gösterilmiştir.

Doğu yüzünde, imparator yarışçılara ödül vermek üzere elinde bir çelenk tutmakta ve mızıkacılar da çalgılarını çalmaktadırlar.

Kuzey yüzünde ise, imparatorluk locasında oturan Arcadius ve karısı gösterilmiştir.

Kaidedeki latince ve yunanca yazıtlar dikilitaşın 32 günde dikildiğini belirtmektedir.

Latince yazıtta Proklus’un adı kazınıp yeniden yazılmıştır.

Sütun, kaide üzerindeki tunçtan dört ayağın üzerine oturmaktadır.

Üzerindeki Mısır resim yazıtının tercümesi şöyledir:

Güney yüzü: «Boğa gibi kuvvetli, gökteki Ra gibi hâkimiyeti sonsuz, iki ülkenin taçlarının sahibi, Teb’li Horus, debdebesi şanlı, altın Horus; Yukarı ve Aşağı Mısır kralı, tanrı Ra tarafından seçilmiş Men-Heper-Ra (Tutmesis III’ün unvanı).

Ra gibi ebedî hayata kavuşsun diye, her iki ülkenin taçlarının sahibi olan babası Amon-Ra için anıt olarak kırmızı granitten ve uçları elektrumdan dikilitaşlar diktirdi.»

Batı yüzü: «Yukarı Mısır’ın tacına sahip Horus. Ra’nın sevgilisi, Yukarı ve Aşağı Mısır kralı, her iki tacın sahibi; tanrıça Mûat’tan taç giyen, her iki ülkenin sevgilisi, Ra’nın ta kendisi olan Men-Heper-Ra. İki ülkeyi de itaat altına alan zafer sahibi.

O, sınırlarını dünyanın boynuzuna doğru en uç yeri olan Naharina’ya (Mezopotamya) kadar uzattı…» (alt tarafı kırıktır.)

Doğu yüzü: «Horus, gerçeğin içinde doğan kuvvetli boğa; Yukarı ve Aşağı Mısır kralı Ra tarafından yaratılan Men-Heper-Ra. Ordusunun başında zaferle Naharina’ya kadar gitti, orada büyük bir katliâm yaptı…» (alt tarafı kırıktır.)

Kuzey yüzü: «Horus, boğa gibi kuvvetli, Ra’nın sevgilisi, Yukarı ve Aşağı Mısır kralı Men-Heper-Ra. Ra tarafından büyütüldü.

Tanrı Atum onu tanrı arası Neit’in kollarında, kral olmak üzere yetiştirdi.

O, bütün ülkeleri ele geçirdi.

Uzun ömürlü oldu.

Muhteşem bayramlar düzenledi…» (alt tarafı kırıktır.)

İkinci Dikilitaş

Konstantinos VII Porphyrogennetos’a ait olandır ve Sultanahmet meydanında, ilk dikilitaş ile İktisadî ve Ticarî İlimler akademisi binası arasında yer alır (bu tasa Colossum sütunu veya örme sütun da denir).

Dikdörtgen ve kare şeklinde yontma taşlardan örülerek inşa edilmiştir (994).

Yüksekliği 28,68 m’dir ve 1,60 m yüksekliğinde mermer bir taban üzerinde oturur.

Bizans devrinde sütunun üzeri baştan başa yaldızlı bakır levhalarla kaplıydı.

Taban kısmındayse imparator Basileos II Bulgaroktonos’un zaferlerini gösteren kabartmalarla süslü tunç levhalar bulunuyordu.

Sütunu kaplayan bütün bu bakır ve tunç levhalar, 1204’te meydana gelen latin yayılması sırasında Haçlılar tarafından söküldü.

Bu tahribattan sonra sütun, Konstantinos VIII tarafından onarıldı.

Bu onarımı belirten bir yazıt taban üzerinde görülür.

Bir yanıt yazın