Doğu Cephesinin Kurtuluş Savaşındaki Önemi, Milli mücadele doğu cephesi düşmanları, Milli mücadele doğu cephesi ve gelişimi, Milli mücadele döneminde doğu cephesi, Milli mücadelede doğu cephesi hakkında bilgi, Milli mücadelede doğu cephesi ve ermeni sorunu,Milli mücadelede doğu cephesi hakkında bilgi,Doğu Cephesi Kurtuluş Savaşı Osmanlı Devleti’nin imzaladığı Mondros Mütarekesi ile Rusya’nın bir alakası bulunmuyordu.
Daha önce aksettiği Brest-Litovsk barışı neticesinde savaştan çekilen Rusya, Millî Mücadelemiz başladığı sıralarda iç çatışma ve ihtilaflarla meşgul bulunuyordu.
Türkiye ile esaslı bir anlaşmazlığı mevcut değildi.
Bu sebeple Türkiye’nin doğusunda Ermenilerden başka bir düşman bulunmuyordu.
Doğudaki diğer ülkeler, ya yarı sömürge yahut tam sömürge durumunda idiler ve Türkiye’deki istiklal mücadelesini sevinç ve gıpta ile takib ediyorlardı.
İngiliz ve Fransızların kışkırtmasıyla Türklere karşı ayaklanan Ermeniler, uzun bir zamandan beri Osmanlı Devleti’ni meşgul ediyorlardı.
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından, Doğu Anadolu ye Azerbaycan’da bazı yerleri Ingilizlerin, güneydeki bazı yerleri de Fransızların işgal etmesinden sonra şımaran ve cürete gelen Ermeniler fırsat buldukları yerlerde İngiliz ve Fransız himayesine sığınarak, Türkleri öldürmeye ve onlara zulmetmeye başladılar.
Özellikle Sevr Antlaşmasından sonra Doğu Anadolu’da askeri faaliyete giriştiler. Ve 1920 Eylülünde geniş bir taarruza giriştiler.
Fakat 15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir, Ermenileri büyük bir mağlubiyete uğrattı.
Kars ve civarı yeniden kazanıldı.
Kasım ayı sonuna kadar bütün Ermeni askerleri temizlendi ve Misak-ı Millî sınırları dışına sürüldü.
Neticede 3 Aralık 1920’de Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmayla, Sevr Antlaşması’na göre Ermenilere bırakılan toprakları ve 1878’den beri kaybetmiş bulunduğumuz Kars ve civarını tekrar elde etmiş olduk.
Ayrıca Türkiye sınırları içinde hiçbir Ermeni ekseriyetinin bulunmadığı da anlaşmanın maddeleri ile tescil edilmiş oldu.
Doğuda elde edilen bu askeri ve siyasi zaferin Güneyde ve Batı cephesinde de hayırlı tesir ve neticeleri görüldü.
Doğu cephesinde dikkate alınması gereken en önemli kuvvet, Sovyet Rusya idi.
I. Dünya Savaşı’ndan çekilen Rusya, 17 Ekim 1917 ihtilalini tam yerleştirebilmek için pek çok iç mesele ile uğraşıp duruyor.
Çarlık rejimini müdafaa eden çevre ve unsurlarla önemli bir iç savaşı devam ettiriyordu.
Bu arada Boğazlarda Batılıların yerleşmesi ihtimali, Yunanlılara Anadolu’da toprak verilmesi, Anadolu’nun parçalara ayrılması, Rusya’nın işine gelmeyen çelişmeler olarak zuhur ediyordu.
Komünist rejim, henüz hiç bir devlet tarafından tanınmamıştı.
Batılılar, Rusya’daki iç savaşı büyük bir istekle destekliyorlardı.
Boğazların ve Anadolu’nun Batılı emperyalistlerin eline geçmesinden korkan Ruslar,türk milli mücadelesini desteklemeye karar verdiler. Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa’ya yaklaşarak onunla bir diyalog kurdular.
Mustafa Kemal Paşa ile Lenin arasında bir mektuplaşma başladı (Bu mektuplasma TBMM’nin açılışını takibeden günlerde olmuştur).
11 Mayıs 1920’de Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in reisliğinde bir heyet Moskova’ya gönderildi 3 Haziran 1920’de Moskova, Misak-ı Milli’yi tanıdığını açıkladı.
Ancak, bazı Ermenistan lehine davranışlar içine girmeleri ve Kürdistan, Batum ve Lazistan dedikleri bazı topraklarımız üzerinde isteklerde bulunmaları araya soğukluk girmesine ve görüşmelerin kesilmesine sebep oldu.
1920 Temmuz ayında, İngilizlerin boşalttığı Batum’a Gürcistan ordusu girdi.
Brest-Litovsk Antlaşması’na aykırı olan bu durumu protesto ettik.
Verdiğimiz ültimatom üzerine Gürcistan, Artvin, Batum ve Ardahan boşaltıldı.
Ermenilere karşı kazandığımız zaferin bu tahliyede büyük tesiri oldu.
Bu üç vilayetimizi tekrar kazandıysak da, bunlardan yalnız Batum, tekrar Ruslara terkedildi.
Rusya’nın davranışı
I.İnönü zaferinin kazanılmasından sonra, birçok dost ve düşman çevrenin bize karşı takındığı tavır değiştiği gibi Rusya’nın davranışı da büyük ölçüde değişti. Bize olan güvenleri arttı.
Ayrıca emperyalistlere karşı mücadele veren Türkiye’ye karşı müphem bir sempati beslediği de muhakkak bulunuyordu.
Kendi kendine yaptığı ideolojik hesaplara göre, savaşı Türkiye kazanırsa, ileride sosyalist de olabilirdi.
Mustafa Kemal Paşa, Rusların bu hesaplarını çok iyi değerlendirerek, en yakın arkadaşlarına göstermelik bir komünist partisi bile kurdurmak yoluna gitti.
Neticede 16 Mart 1921 tarihinde Türkiye ile Rusya arasında bir antlaşma imzalandı (Moskova Antlaşması).
Bu antlaşma ile Türkiye ile Rusya arasındaki sınır tesbit ediliyor, iki taraf da birbirini kollayacak ve destekleyecek mükellefiyetler deruhte etmiş bulunuyorlardı.
Gene bu .antlaşmaya göre Türkiye’ye Rusya tarafından maddi yardım yapılacaktı.
Nitekim bu maddeye göre Rusya’dan para ile beraber birçok silah, cephane, araç ve gereç sağlanmıştır.
Moskova Antlaşması, dış politika alanında büyük bir başarı olarak, dünya üzerindeki diğer devletler nazarındaki mevkimizin daha sağlamlaşmasına hizmet etmiştir.