Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

BiyografiTarih

Güzelce Ali Paşa Kimdir | Biyografi,Osmanlı Tarihi |

 

Güzelce Ali Paşa Kimdir Çelebi (1581-1621)- 59. Sadrâzam, Kapdan-ı Derya.

Güzelce Ali Paşa Hayatı

Beylerbeyi ve Vali. İstanköy’de doğdu.

1587 yılında Cezayir Beylerbeyi bulunduğu sırada, Trablusgarb’da

Güzelce Ali Paşa Türbesi
Güzelce Ali Paşa Türbesi

Mehdîlik dâvâsı ile ortaya çıkan Yahyâ tarafından öldürülen İstanköylü Ahmed Paşa’nın oğludur.

Annesi ise Kaya Paşa silsilesi ile Peygamber’imizin ailesine ulaşmaktadır.

Babası öldüğü tarihte çocuk idi.

Adalı ve kaptan oğlu olması dolayısıyla gençliği denizlerde geçti.

Beş yıl kadar Dimyât Sancakbeyliği’ni yürüttü.

1602 yılında Yemen Beylerbeyi oldu.

On yıl içinde Tunus, Mora ve Kıbrıs Beylerbeyiliklerinde bulundu.

Kıbrıs Beylerbeyiliği esnâsında Kubbealtı vezirliğine yükseltildi.

Öküz Mehmed Paşa’nın 17 Kasım 1671 tarihinde Sadrazamlıktan azledilmesi üzerine, bu makama atanan Kapdan-ı Deryâ Halil Paşa’nın yerine Kapdan-ı Deryâ oldu.

Deniz mevsiminde donanma ile Akdeniz’e açıldı.

Navarin’den Dalmaçya sâhilleri boyunca yukarı çıkmak istediği zaman, eski gemilerini Navarin limanında bırakmasını tavsiye edenlere: “Ben kadırga içinde doğmuş büyümüşüm” cevabım vererek, bütün gemileri ile 23Ağustos günü denize açıldı.

Akşam üzeri çıkan büyük bir fırtınada, donanmasından dördü cebeci, ikisi yeniçeri kadırgası ve beşi de bey gemisi olmak üzere on bir gemi battı.

Batan gemilerden bir kişi bile kurtulamadı.

Dağılan donanmayı ancak yirmi beş günde Koron limanında toplayabildi.

Bu tedbirsizliği dolayısıyla I. Mustafa’nın cülusunda Kapdan-ı Derya’lıktan azledildi.

Fakat kırk gün kadar sonra, Dâvud Paşa’nın azli üzerine ikinci kez Kapdan-ı Deryâ oldu.

Güzelce Ali Paşa 1618 yılı sefer mevsiminde donanma ile ikinci kez sefere çıktı.

Kafelonya sularında dolaştı.

1619 yılında çıktığı seferde ise, altı tüccar gemisini zaptederek, o sırada yeni tahta çıkmış olan II. Osman’a bu gemilerden elde ettiği ganimetlerden, sırtlarında birer kese kuruşla iki yüz esiri takdim etti.

Halil Paşa’nın yerine ikinci kez Sadrâzam olan Öküz Mehmed Paşa, Ali Paşa’nın genç hükümdar üzerinde, bu suretle sağladığı iyi etkiden endişelenerek, onu II. Osman’ın gözünden düşürmek maksadıyla, Fransa ve Venedik elçilerini kışkırttı.

Elçiler, gemilerin anlaşmalara aykırı olarak ele geçirildiğini iddia ile zapdetme olayını pâdişâhın önünde protesto ettiler.

Ancak Âli Paşa Sadrâzama beş kese akçe ve bir kaç esir hediye ederek onun güvenini kazandı.

Padişâh II. Osman’a Kızlarağası Mustafa Ağa eli ile de pek çok kıymetli hediyeler takdim etti.

Mühr-i hümâyûn kendisine verilirse, hâzineye yeni gelir kaynakları bulacağını taahhüt etti.

Bunun üzerine Öküz Mehmed Paşa azledilerek, 23 Aralık 1619 tarihinde Sadrâzam oldu.

Sadrazamlığında yaptığı ilk iş olarak bir gün sonra, selefi Öküz Mehmed Paşa’nın bütün mallarını hâzineye aldı ve kendisini Halep Beylerbeyiliği’ne göndererek İstanbul’dan uzaklaştırdı.

Ali Paşa’nın taahhüt ettiği yeni gelir kaynakları böyle kişi mallan idi.

Mal toplamada büyük beceriklilik göstererek, her hafta başında II. Osman’a çok güzel hediyeler sundu.

Bu yüzden pâdişâh yanındaki nüfûzu o derece arttı ki, Sadâretteki serbestliği dolayısıyla, servet sâhiplerinin hiç birisi onun müsâdere için uyguladığı ince buluşlardan yakasını kurtaramadı.

Bu arada, uzun zamandan beri sarayda ve pâdişâh üzerinde fevkalâde etkisi bulunan Kızlarağası Mustafa Ağa da azlolunarak, malları hâzineye alındıktan sonra Mısır’a sürüldü.

Uyguladığı malî tedbirleri beğenmeyen Defterdar Bâki Paşa da bu arada Güzelce Ali Paşa’nın gadrine uğradı.

Emektar Bâki Paşa Yedikule’ye hapsedildi ve bütün malları hâzineye alındıktan sonra Cezayir’e sürüldü.

Bundan başka aynı yıl içinde, üç yüz metropolit tayin eden Rum patriğinden 100.000 duka istenildi.

Patrik, 30.000 duka ile kurtulabildi.

Bu arada Hersekzâde Ahmed Paşa’nın torunlarından bir kişi de hapse atıldı ve o da 30.000 duka vermek suretiyle kendisini kurtardı.

Bizzat pâdişâhın hocası olan Ömer Efendi de ulemâya müdâhelesi yüzünden Hicaz’a sürülmek üzere Üsküdar’a gönderildi.

II. Osman’ı Lehistan olayı için bir sefere çıkmaya zorladı.

Osmanlı Devleti ile Lehistan arasındaki anlaşmalara rağmen, Lehistan hükümetine tâbi Kazaklar sınır boylarında devamlı olaylar çıkarmakta idiler.

Karadeniz’de de faaliyet gösteren Kazaklar, kıyılara çeşitli saldırılarda bulunmuşlardı.

Lehistan, bir taraftan da Boğdan voyvodası Grantiani Gaspar’ı koruyarak ona kuvvet vermişti.

Bu durum üzerine Osmanlıların Ozi vâlisi Serdar İskender Paşa, duruma karışarak Kırım kuvvetlerinin desteği ile Gaspar’ı ve ona yardıma gelen elli bin kişilik Leh ordusunu mağlup etti.

İskender Paşa’nın bu galibiyeti Osmanlı- Leh Savaşı’nın bir başlangıcı olması dolayısıyla II. Osman’ı sefere çıkmaya zorladı.

Bu sefer hazırlığında ise, Ali Paşa’nın topladığı ve hâzineye doldurduğu para epeyce işe yaradı.

Bizzat teşvik ettiği Lehistan Seferine pâdişâhla birlikte gidemedi.

Uzun zamandan beri mesâne hastalığı çektiği için 8 Mart 1621 tarihinde 40 yaşında iken vefat etti.

Mezarı Beşiktaş’ta Yahyâ Efendi Türbesi yanındaki 6 sandukalı türbesindedir.

Güleryüzlü ve herkese karşı sevgi gösterirdi.

Vezirliği zamanında ne yaptı ise, kurbanlarının yüzlerine karşı sertlik göstermeden yaptığı için, “Çelebi” lakabı ile anılmıştır.

Hayır eserlerinden başlıcaları, Yeniköy ve Sakız’da birer cami ve bir çeşme, Yeniköy ’deki cami (Ölümünden bir süre sonra yandı), Kasımpaşa’da Kulaksız’da bulunan Saçlı Emir Çelebi Tekkesi köşesindeki çeşmedir.

Kaynak

(Hafız Hüseyin Ayvansarayî Vefeyât-ı Selâtîn ve Meşâhîr-i Ricâl (Haz. Fahri Ç. Derin,), (İstanbul 1978); Hâfız Hüseyin Ayvansarayî, Hadîkatü’l-Cevâmî, C.II, (İstanbul 1281); İsmail Hâmi Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C.IV, (İstanbul 1971); Reşat Ekrem Koçu, Ali Paşa, Güzelce maddesi, İslâm Ansiklopedisi, C.I, (İstanbul 1978), s.330-331 ; Osmanzade Tâib Ahmed, Hadîkatül- Vüzer a (İstanbul 1271); Pe-çevî İbrahim, Peçevî Tarihi C.II, (İstanbul 1283); Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî C.III, (İstanbul 1311); Mustafa Naîmâ, Naîmâ Tarihi, C.II, (İstanbul 1280); İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.III/2, (Ankara 1954).

Bir yanıt yazın