Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Hanbelilik Mezhebi,Özellikleri | Ansiklopedik Bilgi |

Hanbelilik mezhebi ile ilgili bilgiler,Hanbelilik mezhebi ile ilgili kısa bilgi,Hanbeli mezhebi görüşleri,Hanbeli mezhebi gusül abdesti,Hanbeli mezhebine göre namaz,Hanbeli mezhebi hakkında bilgi,Hanbelilik Mezhebi,Hanefilik, Şafiilik ve Mâlikilik’le birlikte dört sünni mezhepten biri olan Hanbelilik-İmam Ahmet İbni Hanbel’in özellikle fıkıh ve kelam alanlarındaki düşüncelerinden oluşmuştur.

Hanbelilik Mezhebi Özellikleri

İbrani Hanbel onların düşüncelerine aykırı davrananları sapık saymıştır.

Bu düşüncelerin özelliği Kur’an’ı” yorumsuz, kıyaslamasız ve tartışmasız kabul etmektir.

Tanrı sözleriyle çözümlenemeyen sorunlar Peygamber sözleriyle (hadis) çözümlenecektir, en zayıf hadisler bile kıyaslama yönteminden üstündür. Yeni bir sorunu çözebilecek hadis de bulunmazsa ancak o zaman kıyaslamaya başvurulabilir.

Dört büyük İslâm mezhebi arasında tarih sırasında olduğu gibi, önem sırasında da sonuncu sayılan İbni Hanbel, kimilerince bir fıkıhçı sayılmaktadır.

Hanbeli mezhebi’nde Kur’an ve Hadis kaynağı önde gelir.

Kitap ve sünnet te kesin bilgi yoksa, karşıtı bulunmayan sahabi sözü ile doğrultusunda uygulanır.

Karşıtlık varsa, Kur’an ve sünnete en yakını tercih edilir.

Daha güçlü bir delil yoksa, gönderilmiş haber, kıyas’a tercih edilir.

Kıyasa en son başvurulur.

Hanbeli mezhebi nakil ve rivayete ağırlık veren bir ekoldür.

Günümüzde körfez ülkelerinde Irak, Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan’da mensupları bulunmaktadır.

Ahmed bin Hanbel, islam devletinin sınırlarının genişlemesi ve artık islami kuralların saf haliyle yeterli olmamasından dolayı gerekli yerlerde aklın kullanımını savunan Mutezililere karşı çıkmıştır.

Ahmed bin Hanbel’e göre “Kur’an’da yazılanlar ya da hadisler dışında hiçbir şey yoktur.” Her konunun çözümü için gerekli olan şeyler bu ikisinde vardır.

Ahmed bin Hanbel’in Halife Me’mun’un adamları tarafından sorguya çekildiğinde yalnız Kur’an’dan ayetler ve hadisler okuyarak yanıt verdiği, onlardan anlam çıkarmaları redettiği, kendisine deliller gösterilmek istendiğinde sustuğu, böylece bunu dini itikad bakımından bir “bid’at” telakki ederek karşı koyduğu bilinmektedir.

Bir yanıt yazın