Hristiyanlık Nedir,Tarihi,Felsefesi | Dinler Tarihi |
Hristiyanlık Nedir Tarihi,Felsefesi Nasıra’lı İsa’nın kurduğu dindir.
Khristos ibranîcedeki Mesih deyiminin tercümesidir ve «yağlanmış, yağ sürülmüş» anlamına gelir.
Hıristiyanlık Tarihi
Antakyalı paganlar, İsa’nın ilk müminlerine hıristiyan adını verdiler.
İsa dini, yahudi dininin gelişmiş bir şekliydi.
İsa, Musa ve öbür peygamberlerin eserlerini yıkmak için değil, bu eserleri daha da olgunlaştırmak için Tanrı tarafından gönderilen Mesih olduğunu iddia ediyordu.
Hristiyanlık Dini
Hıristiyanlar için, İsa’nın varlığı tarihin en büyük olayıdır.
İsa, Tanrı ile bir olduğunu, Tanrı’nın tek oğlu olduğunu öne sürüyordu.
Hem Tanrı, hem İnsan’dı.
Pontius Pilatus devrinde çivilerle ağaca vurulan esirler gibi zulme uğratıldı, ölümünden sonra havarilerine göründüğü söylenir.
Ebediyete kadar yardım vaat ettikten ve bütün kavimlerin kendi adına eğitilmelerini istedikten sonra ortadan kayboldu.
Havarileri ve Aziz Paulus bu emri yerine getirdiler.
Aziz Paulus Hıristiyanlığın, önceden Yahudiliğe iltihakı gerektirmediğini söyledi ve Incil’i Roma imparatorluğunda yaydı.
Kudüs Yahudiliğinin ve Roma imparatorluğunun engellerine rağmen Hristiyanlık dünyaya yayıldı.
Hristiyanlık, İsa’nın inayeti sayesinde, günahkâr insana umut kapılarını açıyordu.
İsa bir örnekti, bir dayanaktı, ruhları daima daha fazla yükselmeğe teşvik eden, düşenlerin kalkması için yardıma koşan, daima hazır, edebiyen canlı bir varlıktı.
Bundan böyle hiç bir şey imkânsız olmayacaktı.
Hıristiyanlığa önce seçkinler, sonra kitleler katıldı.
Hristiyanlık, ayrıca, yeni eğitim ve öğretim kurumları geliştirdi.
Hayır ve eğitim işlerini uzun zaman özel gelirlerle yürüttü ve bu hizmetler daha sonra devletçe devralındı.
Yüksek eğitim ve ilmî araştırmanın çekirdeği sayılan ortaçağ üniversiteleri Hıristiyanlığın eseridir.
Aynı zamanda İsa «Ben hizmet edilmek için değil, hizmet etmek için geldim» demişti.
Otorite bundan böyle bir topluluk hizmeti sayıldı.
Siyasî iktidar bir adalet işi oldu ve yargıya bağlandı.
Devlet tek hukuk kaynağı olmaktan çıktı.
Tabiatın tanrılarla dolu ve insanın kendi içine dönük bir yaratık olduğunu ileri süren eski dinlerin tersine, hıristiyanlar tabiatın akılla kavranabileceğini kabul etti.
Hıristiyanlık Felsefesi
Bilimlerin görüş açıları bu temel görüşe uygun olarak değişti: Hristiyanlık fizik bilimleri kabul etti ve büyüyü reddetti; insan bilimleri için de «insan, tabiatı düşünceyle kavrar, fakat tabiat insanı kavrayamaz» ilkesini getirdi.
Ahlâk bir yaşama sanatı olmaktan çıktı, bir sonsuzluk bilimi, feragat yolu ile sonsuzluğa erişme sanatı haline geldi.
Hristiyanlık bir felsefe getirmedi, fakat bazı felsefî ilkeler öne sürdü (ruh ve beden ayrılığı, Tanrı’nın varoluşu, hürriyet kavramı), Yahudiliğin yolundan giderek insanın günah işlediğini, dolayısıyla saadetine ve kaderine kendi başına yön veremeyeceğini kabul etti, özellikle Aziz Augustinus’tan bu yana Hristiyanlık, insanın iç dünyasını ortaya koydu: her şey Ben ve Ben’in yaratıcısı arasında bir ikili konuşmadan başka bir şey değildir; hikmet, İsa’nın aracılığıyla sadece Tanrı ve Ben varmış gibi davranmaktır; her insanın hayatına sonsuz paha biçilmiştir, hayatının her anı bir ebediyet yükü taşır.
İsa’nın hayatı, şiire, tiyatroya, romana konu oldu.
Mimarî biçim değiştirdi, resim sanatı vücudun ve çehrenin ötesinde ruhu gördü, manzaraya bile İnsanî bir değer verildi.
Hristiyanlık, müzik alanındaki bireyciliği de insancılığa doğru geliştirdi.
Bunlar Hıristiyanlığın yan hizmetleridir. Dindarlar her şeyden önce «Gökyüzü mülkü»nü arıyordu.
Hristiyanlık, yeryüzünde başlayan Tanrısal hayatın başlangıcı olarak kabul edildi.
Amacı kutsal ruh içinde, Mesih sayesinde Peder ile (Tanrı) birleşmeydi.
İsa’nın yaşayanları ve ölüleri yargılamak üzere geleceği son güne kadar her şey askıda kalacaktır.
Hristiyanlık bütün hıristiyanların aziz olduğunu kabul etmekle birlikte bazı seçkin kişilere ayrıcalı bir yer verir.
Bu kişiler mistikler ve «aziz»lerdir.
Hıristiyanlığın uğradığı büyük güçlük İsa’nın mesajını değişik şekillerde yorumlayanların çokluğudur.
Ayrılıklarda ortaya konan ilkeler cok değişik oldu: İstanbul patriği Mikhael Kerularios 1054’te papa ile ilişkilerini kesti ve Roma hıristiyanlığından «Ortodoks» denen doğu kiliselerini ayırdı, böylece papalık otoritesine başkaldırdı.
XVI. yy.da protestan reformu Roma’nın resmî öğretisini tartışma konusu yaparak Roma katolikliği dışında bir Hristiyanlık kurdu.
Bugün slav ülkelerinde ve Balkanlar’da Ortodoks mezhebi baskındır.
Buna karşılık reform mezhepleri çeşitli biçimlerde anglosakson ülkelerinde.
Kuzey Amerika’da, Kuzey Almanya’da ve İskandinav ülkelerinde yerleşti. Çağımızda hıristiyan mezheplerinin birleştirilmesi için çalışılmaktadır.
Katoliklik İsa’nın ruhuna bağlı tek gerçek Hıristiyanlığı temsil ettiğini, bütün kiliselerin kendine bağlanması gerektiğini ileri sürer.
Katoliklik dışında, İsa’ya inanan bütün kiliseler «Kiliseler birliği» akımına katılmıştır.