I. Gıyaseddin Keyhüsrev | Biyografi,Tarih |
I. Gıyaseddin Keyhüsrev ( ? – 1246) Selçuklu sultanı. ikinci kılıç arslan’ın bizanslı hanımından doğan en ufak oğlu. Keyhüsrev I, 1182’den sonra Uluborlu’da oturarak Kütahya’ya kadar uzanan yerlerin meliki oldu.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi
Melikler babalarının hakimiyeti altında kalmakla birlikte, her biri kendi ülkesinde para bastırıyor, hutbede, babasının adından sonra, melik olarak adlarını okutuyorlardı.
Keyhüsrev I, 1190 yılında, Üçüncü Haçlı ordusuna karşı savaştı; haçlı ordusu geldiği sırada Kılıç Arslan Konya’da oğullarından Kutbeddin Melikşah’ın baskısı altındaydı.
Bundan sonra Kayseri seferi sırasında oğlunun baskısından kurtularak, Uluborlu’da Keyhüsrev’e sığındı ve 1190’dan sonra da Keyhüsrev’i veliaht yaptı.
Keyhüsrev, babasıyla birlikte önce kardeşi Kutbeddin üzerine yürüyerek, şehir halkının da yardımıyla Konya’yı ele geçirdi; sonra da Aksaray’ı kuşattı.
Bu sırada babasının ölümü üzerine hükümdarlığını ilan etti (1192).
Keyhüsrev I, diğer kardeşlerinin Anadolu’da birbirlerine karşı savaşmalarından yararlanarak tahtını bir süre koruyabildi.
imparator Aleksios III’e karşı açtığı bir sefer sonunda Menderes vâdilerine kadar dayandı.
Bir süre sonra ağabeyi Rükneddin Süleyman, bütün kardeşlerini hakimiyeti altına aldı ve Aksaray’da topladığı ordusuyla Konya üzerine yürüdü.
Rükneddin Süleyman’ın kuvvetlerine yenilen Keyhüsrev I barış teklifinde bulundu.
Rükneddin bu teklifi reddedince kendisinin ve yanındakilerin hayatlarına dokunulmaması şartıyla şehri teslim ve tahtı terketmek zorunda kaldı.
Keyhüsrev önce Elbistan ve Malatya melikleri olan kardeşleri Mugisüddin Tuğrul Şah ile Muizüddin Kayser Şaha, sonra da Halep eyyubi hükümdarı El-Meliküzzahir’e sığındı.
Fakat ümit ettiği yardımı alamadı; Diyarbekir (Amid) ve Ahlat melikleri yanında bir süre misafir kaldı; sonra, Trabzon’a ve oradan da İstanbul’a gitti.
1204’te İstanbul’un Latinler tarafından ele geçirilmesi üzerine de Komnenos’lar ailesine mensup olan kayınpederiyle birlikte şehrin yakınında bir kaleye çekildi.
Rükneddin Süleyman’ın ölümünden sonra, tahta küçük yaştaki oğlu Kılıç Arslan III çıkarıldı (1204).
Bu durumdan yararlanmak isteyen Keyhüsrev’in taraftarları ve başlarında danişmendli beyleri bulunan uç türkmenleri, Keyhüsrev’i selçuklu tahtına çağırdılar.
Bunun üzerine hemen harekete geçen Keyhüsrev, kuvvetlerini Uluborlu’da topladı ve Konya üzerine yürüdü.
Bir ay süren Konya kuşatmasında başarısızlığa uğradı ve Ilgın’a çekilmek zorunda kaldı.
Fakat kısa bir süre sonra Aksaray ve Konya halkının isteği üzerine Keyhüsrev, ikinci defa selçuklu tahtına oturdu (1205).
Keyhüsrev, tahta geçince ilk iş olarak, yeğeni Kılıç Arslan’ı yanındakilerle birlikte, Gavele kalesine hapsettirdi.
Devlet işlerini yeniden düzenledi.
Büyük oğlu Keykâvus’u Malatya’ya, ortanca oğlu Keykubad’ı da Tokat’a melik olarak gönderdi.
Bu sırada Malatya meliki Muizzüddin Kayser Şahın ülkesini yeniden elde etmek amacıyla yaptığı müracaat sonuçsuz kaldı.
Muizüddin Tuğrul Şah yine Erzurum meliki olarak görevine devam etti.
Bu arada selçuklu ülkesinin doğu ve güneyindeki melikler eyyubi hükümdarı El-Melikülâdil’e karşı kendilerini korumak isteyen diğer eyyubi ve artuklu melikleri, Keyhüsrev’e bağlılıklarını bildirdiler.
İznik’te kurulan yeni Rum devleti (Laskarisler) de Latinlere karşı Selçuklularla dost geçinmek zorundaydı.
Keyhüsrev, Karadeniz kıyılarına yerleşmeye çalışan Aleksios Kommenos üzerine yürüyerek, onu yenilgiye uğrattı.
Böylece kuzey ticaret yolunun güvenliğini sağladı.
Akdeniz’in önemli limanlarından biri olan Antalya’yı kuşattı. Fakat Kıbrıs’ta oturan ve ticari bakımdan Anadolu sahilleri ile sıkı bir ilişkisi bulunan Frankların müdahalesi üzerine, kuşatmadan vaz geçti.
Bununla birlikte şehrin dışarıyla olan ilgisini kesti.
Bu durum karşısında Rumlar şehri teslim etmek zorunda kaldılar ve Antalya 1207’de Keyhüsrev’in eline geçti.
Keyhüsrev, her fırsatta selçuklu sınırlarına saldırmaktan geri durmayan Küçük bölge ermenilerinin kralı Leon II üzerine bir sefer yaparak, Pertus kalesini aldı (1209).
Keyhüsrev’in bir süre sonra Theodor Laskaris ile arası açıldı.
Yeni komşusu İznik imparatoru Theodor Laskaris’in kuvvetlenmesini endişeyle izleyen Keyhüsrev, bizans tahtının Aleksios IİI’e geri verilmesini siyasetine uygun buluyordu.
Laskaris’ten, tahtı Aleksios III’e geri vermesini istedi.
Teklifinin olumsuz karşılanması üzerine ordusuyla Alaşehir yönünde ilerledi.
Alaşehir önünde Laskaris’in kuvvetleriyle yapılan savaşta rumlar büyük bir bozguna uğradılar.
Selçuklu ordusu yağmaya başlayınca sultanın çevresinde asker kalmadı; Sultan bizzat Laskaris ile çarpıştı; bu durumdan yararlanan bir rum askeri, Keyhüsrev’i öldürdü (1211).
Sultanın ölüm haberi Selçuklu ordusunun bozulmasına sebep oldu.
Keyhüsrev’den sonra yerine oğlu Keykavus I tahta çıktı.
Keyhüsrev kültür faaliyetlerini destekledi.
Şiir ve edebiyata meraklıydı.
Babası zamanında başlayan onarım faaliyetlerini hızlandırdı.
Ticareti geliştirmek için Venediklilerle antlaşma yapması, askeri seferlerini önemli ticaret limanlarına yöneltmesi, sağlam bir İktisadi görüşü olduğunu göstermektedir.