Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

BiyografiTarih

II. Kılıç Arslan | Biyografi,Tarih |

II. Kılıç Arslan,(1113–1192),Selçuklu Sultanı.

Bir yıl sonra yine babası ile sefere çıkarak Keysün, Behisni (Besni) ve Raban kalelerini fethetti.

Sultan Mesud, Tilbeşar kuşatmasını bırakarak geriye dönünce, Ermeni ve Franklardan alınan yerlerin yönetimini Kılıç Arslan II’ye bıraktı.

Kılıç Arslan babasının ölümü üzerine (1155) bütün meliklerin başı olarak selçuklu tahtına çıktı.

2. Kılıç Arslan Dönemi Özellikleri

Kardeşi Şehinşah da Ankara ve Çankırı dolaylarının hakimi oldu.

Mesud’un ölümünden sonra kardeşler ve melikler arasında mücadele başladı; Kılıç Arslan ortanca kardeşini öldürttü.

Bundan korkan Şehinşah kendi bölgesine kaçtı.

Danişmendoğlu Yağıbasan; bu durumdan yararlanarak Şehinşah, yeğeni Zünnun ve diğer danişmendli emirleriyle birleşti; büyük bir kuvvetle Kayseri bölgesini ele geçirdi; buradaki hıristiyan halkını kendi ülkelerine sürdü.

Kılıç Arslan’ın, Yağıbasan üzerine yaptığı akın, din adamlarının araya girmesiyle önlendi.

Yağıbasan, bir süre sonra gizlice Elbistan’ı ele geçirdi; 70 000 kişiyi kendi ülkesine yerleştirdi.

Kılıç Arslan II’nin Yağıbasan üzerine ikinci seferinde yine din adamları araya girdiler.

Kılıç Arslan diğer komşu ülkelerinin saldırısına uğradığı için Yağıbasan ile anlaşma yoluna gitti.

Ermeni Toros II’nin kardeşi Stefan 1156’da Maraş beyinin bir ermeni köyüne girmesini fırsat bilerek Maraş’ı yağmaladı; hıristiyan halkı esir etti; bir kısmını öldürttü.

Bunun üzerine, Keysün bölgesine gelen Kılıç Arslan, yurtlarından kaçan hıristiyan halkı eski yerlerine yerleştirdi.

Daha sonra Suriye ve Elcezire atabeyi Nureddin Mahmud’un üzerine yürüdü.

Danişmendlileri her zaman Kılıç Arslan’a karşı kışkırtan Mahmud, Ayıntab ve Raban’ı ele geçirmişti.

Kılıç Arslan, Mahmud’a yazdığı mektubunda ele geçirdiği ülkeleri geri vermesini istedi.

Fakat Nureddin’in buna yanaşmaması üzerine Kudüs’e, Antakya’ya ve Toros’a elçiler göndererek, Nureddin’e karşı Ermeni ve Franklar ile antlaşma yaptı.

1157 Yılında büyük bir orduyle Ayıntab’ı kuşattı; şehri ele geçirdikten sonra Raban üzerine yürüdü.

Bu sırada Kudüs kralı ile Antakya prensi de Nureddin’in ülkesine saldırdı.

Güç durumda kalan Nureddin, ele geçirdiği yerleri Kılıç Arslan’a bırakmak zorunda kaldı; Halep’e doğru çekildi.

Kılıç Arslan’ın kazandığı başarılar rakiplerinin yeni tedbirler almasına sebep oldu.

İmparator Manuel ile Nureddin Mahmud 1159’da bir antlaşma yaptılar.

Diğer taraftan Danişmendli Yağıbasan da Karadeniz kıyılarına kadar ilerleyerek Ünye ve Bafra’yı Bizanslılardan aldı.

Bizans imparatorunun Kılıç Arslan’a gönderdiği elçi Alexis Gifard, ele geçirilen yerlerin geri verilmesini sağladı (1158); Yağıbasan ile antlaşma yaptı.

Kilikya seferinden dönen Manuel, Larende’den (Karaman) geçince sultanın topraklarına girmiş oldu; burada Türkmenlerin saldırısına uğradı.

Bu olay, imparator ile sultanın arasını açtı.

Manuel, bir yıl sonra Türkmenlere karşı sefere çıktı.

Eskişehir yakınlarında Türkmenlerle Rumlar arasında yapılan savaşta 20 000 rum askeri öldü; imparator kış geldiği için İstanbul’a döndü.

Türkmenler bu fırsattan yararlanarak İsparta ve Denizli (Tonguzlu) bölgelerini yağmaladılar.

Bunun üzerine bizans imparatoru Kılıç Arslan’a karşı Suriye’deki Franklardan yardım istediği gibi, Danişmendli Yağıbasan ve sultanın kardeşi Şehinşah ile gizli bir antlaşma yaptı.

Kılıç Arslan da İzmit bölgesi emiri Süleyman’ı, bizans imparatoruna barış teklifinde bulunması için gönderdi.

Fakat imparatordan gelen olumsuz cevap karşısında 1160’ta Elbistan ve dolaylarını Yağıbasan’a bıraktı ve onunla anlaşmak zorunda kaldı, imparatora yeni bir barış teklifinde bulunduğu sırada, Yağıbasan, Saltuklu ailesinden Erzurum meliki Saltuk bin Ali’nin, Kılıç Arslan ile evlendirilen kızını getirmekte olan gelin alayına hücum etti, gelini de yeğeni Zünnun ile evlendirdi.

Kılıç Arslan Yağıbasan’a karşı bir sefer yaptıysa da yenilgiye uğradı; imparator ile anlaşmak üzere İstanbul’a gitmeye karar verdi, imparator zayıf bir duruma düşmüş olan Kılıç Arslan’ı tutmak ve böylece Türk hükümdarları arasında mücaddelerini devam ettirmek gereğini duydu.

Kılıç Arslan imparatordan maddi yardım aldı; ayrıca bir de antlaşma imzaladı.

Kılıç Arslan’ın amacı Yağıbasan’dan intikam almak ve kardeşi Şehinşah’ı ortadan kaldırmaktı.

Bu amaçla 1163’te Danişmendliler üzerine yürüdü; yanında artuklu Kara Arslan, Mardin emiri artuklu Necmeddin Alpı, Bitlis ve Erzen emiri Fahreddin olduğu halde Fırat’ı geçerek, Malatya’yı yağma etti.

Yağıbasan, Şehinşah ile birlikte harekete geçmek için Çankırı’ya gitti, fakat kısa bir süre sonra burada öldü (1164).

Kardeşleri arasında çıkan anlaşmazlık Kılıç Arslan’ın işini kolaylaştırdı: 1165’te Elbistan Darende ve Gedük bölgesini ye Tohma suyu boyunu ele geçirdi, 1169’da Kayseri ve Zamantı bölgesini ve Şehinşah’ın elindeki Ankara ve Çankırı’yı aldı. Malatya’daki karışıklıklar dolayısıyla 1171’de şehrin üzerine yürüdü.

Kılıç Arslan’a karşı koyamayacağını anlayan şehrin hakimi Efridun, Nureddin Mahmud’a sığındı.

Suriye atabeyi Mahmud’un harekete geçmesi üzerine 12 000 kişiyi sürgün ederek, Kayseri’ye döndü.

Bunun üzerine Nureddin Mahmud kendisine sığınan danişmendli emirler, Şehinşah Mardin ve Harput Artuklu melikleri, ermeni Meleh ile Kılıç Arslan’a karşı birlik kurdu.

Sivas danişmendli hükümdarı İsmail de onlara katıldı.

Kılıç Arslan’a karşı hazırlanan kuvvetler, Sivas’ta toplandı (1172).

Bununla birlikte Kayseri’de bulunan Kılıç Arslan, Nureddin’in temsilcileri ile zaman kazanmak için görüşmelere başladı.

Kardeşine yılda 10 000 dinarla esirleri geri vermeyi kabul etti, fakat toprak vermeye yanaşmadı.

Bu sırada Sivas’ta çıkan bir kıtlık sonucunda İsmail öldürüldü.

Nureddin’in yanında bulunan Zünnun, Danişmendli tahtına davet edildi (1173).

Zünnun, Nureddin’den aldığı kuvvet ile birlikte Sivas’a geldi.

Kılıç Arslan’ın Sivas üzerine yürüdüğü bir sırada Nureddin, sultanın amcası Gök Arslan ile birlikte Merzuban, Behisni (Besni), Keysün ve Maraş dolaylarını ele geçirdi; Ceyhan suyunun yukarılarına doğru ilerledi.

Kılıç Arslan, Kayseri yakınında Nureddin ile bir antlaşma yaptı (haziran 1173).

Antlaşmaya göre, Nureddin ele geçirdiği bütün yerleri geri verdi.

Kılıç Arslan da Nureddin’in himayesinde bulunan Danişmend ilinde (Sivas ve dolayları) Zünnun’un hâkimiyetini tanıdı.

Ancak Nureddin Mahmud’un 1174’te ölümünden kısa bir süre sora, Sivas, Tokat şehirleri ile bütün Danişmend ilini ele geçirdi (1175). Yağıbasan’ın oğulları Selçuklulara, Zürnun ise Bizanslılara sığındı.

Avrupa işleri ile uğraşan Bizans imparatoru Manuel, Kılıç Arslan’ın Anadolu’daki hareketlerini ve başarılarını endişeyle takip ediyordu. Türkmenler tarafından yıkılan Eskişehir istihkamlarını yeniden yaptırmaya başladı.

Manuel sefere çıkmadan önce 1175’te Şehinşah Zünnun’u eski bölgelerine gönderdi.

Fakat Şehinşah, Eskişehir’den Amasya’ya doğru giderken Kılıç Arslan’ın kuvvetlerinin saldırısına uğradı ve geri dönmek zorunda kaldı.

Bizans kuvvetleriyle yola çıkarak Amasya’ya giden Gabros ve Zünnun yenilerek yeniden imparatora sığındılar.

Kılıç Arslan böylece Şehinşah ve Danişmendlilerin çıkardığı son engeli de ortadan kaldırdı.

Bizans imparatoru, Kılıç Arslan üzerine sefere çıkmaya hazırlanırken Selçuklu elçisi antlaşmaların yenilenmesi konusundaki yeni teklifler getirdi, imparator ve Kılıç Arslan çeşitli örnekler göstererek birbirlerini suçladılar.

Bizans imparatoru Denizli’den çıkarak Menderes kaynağından Sublaion (Homa) ve orandan da Myriokephalon’un (Hayran gölü üe Kumdanlı arasındaki geçit) bulunduğu dar ve sarp bir vadiye girdi.

1176 Eylülünde Kılıç Arslan, bizans ordusunu burada pusuya düşürerek yendi.

Bu durum karşısında Bizans imparatoru, Kılıç Arslan’a barış teklifinde bulundu.

Görüşmeler sonunda sultan sadece Eskişehir ve Sublaion (Homa) istikamlarının yıkılması şartıyla barışa gidilebileceğini belirtti.

Myrikephalon zaferi selçuk ve bizans tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir.

Bizanslılar Malazgirt yenilgisinden sonra Anadolu’yu geri alacaklarını ümit ediyorlardı. 1176 Yenilgisiyle bu ümitleri yok oldu.

Bizans imparatoru Manuel, 1176 bozgunundan sonra İstanbul’a dönünce, antlaşma şartlarına uymadı.

Sublaion (Homa) tahkimatını yıktırmakla birlikte, Eskişehir istihkamlarına dokunmadı.

Kılıç Arslan antlaşma şartlarının yerine getirilmesini istedi, ret cevabı alınca Menderes vadisini tahrip etti (1177).

Aydın’a kadar birçok şehri ele geçirdikten sonra geri dönen kuvvetler, Menderes suyu geçidinde Bizanslıların saldırısına uğradı.

Kuvvetlerin başındaki atabey öldürüldü. Kılıç Arslan daha sonra Malatya meselesiyle uğraştı.

Şehir, kardeşi Efridun’u öldürerek (1175) yerine geçen Danişmendli Mehmed’in elindeydi.

Malatya kuşatması dört ay sürdü. Şehirde kıtlık çıktı; bunun üzerine danişmendli emiri, sultandan hayatını bağışlayan bir ahitname alarak, Harput’a gitti.

Böylece şehir, selçuklu hakimiyetine girdi (1178).

Anadolu Selçuklu sultanlığının sınırı Suriye’ye dayandı.

Kılıç Arslan 1179’da Salâhaddin Eyyubi’ye gönderdiği bir mektupla Raban kalesinin geri verilmesini istedi.

Salahaddin bu isteği reddedince Kılıç Arslan, 20 000 kişilik bir kuvveti kale üzerine gönderdi.

Fakat bu kuvvet yenildi. 1180’de selçuklu sultanının artuklu meliki Kara Arslan oğlu Nureddin Mehmed üzerine yürümesi gerginliği büsbütün arttırdı; selçuklu ordusu Artuklu ülkesini ele geçirdi.

Nureddin, Salahaddin’e sığındı. Salahaddin’in Kılıç Arslan’a gönderdiği elçiler bir sonuç alamadılar.

Salahaddin haçlılar ile anlaşarak Kılıç Arslan üzerine yürüdü.

Kılıç Arslan, veziri Ihtiyareddin Hasan’ı Salahaddin’e göndererek antlaşma imkanı aradı; antlaşmanın gerçekleşmesinden sonra iki sultan, haçlılar ile birlik olan Ermenilerin üstüne akın yapmayı kararlaştırdılar.

Antlaşma gereğince Salahaddin Karahisar ve Göksu’dan geçerek ermeni topraklarına girdi.

Ermeni kralı, esir Türkmenleri serbest bıraktı; tazminat olarak çok miktarda para gönderdi.

Salahaddin, Mısır’a, Kılıç Arslan da Malatya’ya gitti.

Türklerin Bithynia’da kuşattıkları Caudiopolis’i (Eskihisar) kurtarmak için imparator yeni bir sefer daha yaptı ve Selçukluların başarısına engel oldu.

Bizans imparatoru Manuel’in ölümünden sonra Kılış Arslan bizans topraklarında geniş bir istila hareketine girişti (1182).

Uluborlu (Sozopolis) ve yakınlarındaki kaleler ile Kütahya alındı.

Antalya da kuşatıldı, fakat alınamadı.

1183’te Aleksios II’nin ölümü üzerine Bizans’ta başlayan iç karışıklıklar Türkleri yeniden harekete geçirdi.

Andronikos’un ölümü İsaak’ın tahta geçişi (1185) dolayısıyla çıkan karışıklıklar sırasında, Kılıç Arslan bir süvari kuvveti göndererek Alaşehir’in ötesindeki yerleri yağma ettirdi ve imparatoru yıllık vergiye bağladı.

Bu sırada büyük bir türkmen hareketi Azerbaycan ve Gürcistan’dan Doğu ve Orta Anadolu’ya, Suriye ve Elcezire taraflarına kadar yayıldı.

Kılıç Arslan, babası gibi, ülkesini eski Türk geleneğine göre, on bir çocuğu arasında bölüştürdü; büyük oğlu Kutbeddin Melikşah’a Sivas ve Aksaray’ı, Rükneddin Süleyman Şaha Tokat merkez olmak üzere Karadeniz kıyılarına kadar uzanan bölgeyi, Muhyüddin Mesud’a Ankara merkez olmak üzere Çankırı ve Eskişehir’e kadar uzanan yerleri, Nureddin Mahmud Sultan Şaha Kayseri ve dolaylarını, Mugiseddin Tuğrul Şaha Elbistan’ı, Muizzeddin Kayşar Şaha Malatya’yı, Nâsireddin Berkyaruk Şaha Niksar ve Koyluhisar’ı, Nizameddin Argun Şaha Amasya’yı, Sancar Şaha Ereğli’yi, Arslan Şaha Niğde’yi, en küçük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’e merkezi Uluborlu olmak üzere Konya’nın doğusunda kalan toprakları verdi (1185).

Kılıç Arslan memleketini melik olarak evlatlarına bölmekle birlikte kendisi sultan olarak Konya’da oturdu. Veziri lhtiyareddin Hasan, sultan adına devlet işlerine baktı.

Kardeşlerinden her biri, melik olarak kendilerine ayrılan yerlerde hüküm sürüyor, adlarına para bastırıyor, hutbede babalarından sonra kendi adlarını okutuyordu.

Bir süre sonra kardeşler arasında taht mücadelesi başladı.

Kılıç Arslan vezir Ihdiyareddin Hasan’ın teşvikiyle büyük oğlu Kutbeddin’in üzerine yürüdü, iki tarafın kuvvetleri Kayseri yakınlarında karşılaştı (1188).

Fakat Kutbeddin Melikşah’ın askerleri Kılıç Arslan’a karşı savaşmaktan vaz geçince, Melikşah Sivas’a döndü.

Bu sırada sultanın damadı Erzincan meliki Behram Şah (1168-1225), baba ile oğlu arasını bulmak için harekete geçti ve vezir Hasan’ın kovulmasını istedi.

Vezir Sivas yolunda, Melikşah’a bağlı türkmenler tarafından öldürüldü.

Melikşah,Konya’yı ele geçirdi; babasına baskı yaptı, emirlerini öldürttü ve devlete hakim oldu.

Kılıç Arslan 1190’da Türk topraklarına Üçüncü Haçlı ordusunun başında bulunan Friedrich Barbarossa ile uzun süreden beri dosttu.

Alman imparatoru, İtalya’da, Manuel ile ihtilafa düşünce Kılıç Arslan ile ilişki kurmuş ve selçuklu sultanı da 1173’te ona değerli hediyelerle elçi göndermişti.

Friedrich Barbarossa da Kılıç Arslan’a bir elçi göndererek ordusunun Anadolu’dan geçmesi için izin istedi; fakat Melikşah’ın izin vermemesi üzerine alman ordusu Akşehir’e ulaştı.

Türkmenlerin şiddetli saldırıları sırasında Suab dükası yaralandı.

Bu sefer haçlıların karşısına Kutbeddin Melikşah’ın kumandasındaki selçuklu ordusu çıktı.

Akşehir’de yapılan savaşta selçuklu ordusu Konya’ya doğru çekilmek zorunda kaldı.

Haçlılar Konya’ya uğramadan Kilikya’daki ermeni topraklarına geçmek istediler; fakat Türk kuvvetlerinin kendilerini rahat bırakmayacağını bildikleri ve erzak sıkıntısı çektikleri için Konya üzerine yürümeye karar verdiler.

Türkler Konya önünde engeller yaparak savaşa hazırlandılar. Haçlı saldırıları birkaç defa püskürtüldü.

İmparator ovada savaşırken Suab dükası kumandasındaki kuvvetler surların içine girmeyi başardılar.

Kaleye çekilen Kılıç Arslan ile oğlu Melikşah imparatora barış teklifinde bulundu.

Yapılan antlaşma sonunda imparator, selçuklu emirlerinden 25 kadar rehine alarak, Larende’den (Karaman) ermeni topraklarına girdi.

Haçlı tehlikesi atlatıldıktan sonra da Kılıç Arslan, oğlunun baskısı ile oğulları arasındaki mücadeleye girmek zorunda kaldı.

Melikşah ile birlikte Kayseri meliki Nureddin üzerine yürüdü.

Kayseri kuşatması sırasında Kılıç Arslan fırsatını bularak,Nureddin’e kaçtı. Melikşah geri döndü.

Kaynaklar, Kılıç Arslan’ın, oğullarından sadece Uluborlu meliki Keyhüsrev’in yanında saygı gördüğünü belirtir.

Kayseri kuşatmasından dönen Melikşah, sultanlığını ilan etti.

Bunun üzerine Kılıç Arslan küçük oğlu Keyhüsrev’i veliaht tayin ederek onunla birlikte Konya üzerine yürüdü.

Şehir halkının yardımıyla yeniden tahtına kavuştu; Melikşah, Aksaray’a kaçtı.

Keyhüsrev ile birlikte Melikşah’ı Aksaray’da kuşattıysa da hastalandı ve Konya’ya dönerken öldü (ağustos 1192).

Keyhüsrev, babasını Sultan Mesud tarafından yaptırılan caminin bitişiğindeki türbeye gömdürdü.

Bir yanıt yazın