İngilizcenin Tarihi,Gelişimi | Dil Bilimi,Tarih |
İngilizcenin Tarihi M.ö. 55-54’te Sezar tarafından istilâ edildiği sırada Ada Britanyası’nda Keltler oturuyordu.
İngilizcenin Tarihi Gelişimi
Romalılar adayı yavaş yavaş fethederek M.S. 406-407’ye kadar ellerinde tuttular.
Bu uzun süre, hemen hemen bütün keltçe kelimelerin ortadan kalkmasını ye Latincenin etkisini açıklar.
Romalılar adayı terkeder terketmez Anglosakson, Friz ve, Jutes kabileleri peş peşe Breton topraklarına girdi.
IV. yy.da adadaki roma-kelt soyundan gelme milletin germenleştiği görülür.
Yeni toplumla birlikte yavaş yavaş yeni bir dil de oluştu. Bu dilin yapısı çekimden yoksun eski bireşimli dillere çok yakındı. (İsim çekimi dört hal: nominatif, akkuzatif, genitif, datif; msl. tekü dom, dom, domes, dom; çoğul domas, domas, doma, domum), güçlü ve zayıf ful çekimleri vardı (dolaylamasız basit zamanlar ic sang=I sang, I was singing, I have sung). Eski İngilizce ve anglosakson dili Modern ingilizceden oldukça farklıdır ve ancak uzmanlar tarafından anlaşılabilir (Windiğe naessas, frecne fenngelad mısraı Windy rocks [a] dangerous fenpath’i, hie, folda kelimeleriyse they, earth’ı karşılar).
Bununla birlikte, bu dil, kaynağı olduğu ve germen çerçevesini oluşturduğu bugünkü dili büyük ölçüde etkilemiştir.
VII. yy.da kutsal kitap yazarları İngiltere’ye hıristiyan medeniyetinin büyük etkisiyle birlikte latin menşeli bir kelime hâzinesi de getirdi (alms, monk, pope, offer).
Daha sonra, VII. yy.ın ikinci yarısından itibaren Vikingler, kıyıları yakıp yıkmaya, nihayet 850’de kütle halinde ülkenin iç kesimlerine girmeye başladılar.
Bu dönemde İngilizce, etkisinde kaldığı İskandinav dilinden askerlik ve hukukla ilgili birçok kelime aldı; aktardığı terimlerin bazen anlamını, evrimini ve imlâsını değiştirdi (msl. bu etki olmasaydı bread «küçük parça», dream, ipek v.b. anlamına gelecekti).
Ama bu dönem kısa sürdü.
1066’da savaşı kazanan Fatih William krallığı aldı, halkı köleleştirdi, sakson soyundan ulu kişileri kovdu ve çevresine norman danışmanlar topladı.
Saray’da mecburî olan, okullarda okutulan, pazarlarda kullanılan, manastırlarda bile konuşulan Fransızca Britanya’da resmî dil oldu.
Bu durum XIV. yy.a kadar sürdü ve benzeri olmayan bir dil yenilenmesine yolaçtı.
Bununla birlikte, ikidillilik yüzünden iyice bozulmuş olmasına rağmen İngilizce, daima yaşadı ve hatiplerin ağzında, yazarların kaleminde sürekli bir evrim geçirdi.
Yüzyıl savaşları istilâcıların diline öldürücü bir darbe indirdi, ama İngiliz diline kök salan fransızca kelimeler kaldı.
Her anglosakson kelimenin fransızca bir anlamdaşı vardı: ing. boldness – fr. courage (cesaret); ing. blue- – fr. azure (mavi).
Kıta dilinin etkisinde daha çok kalması Orta İngilizcenin başlıca özelliğidir; bu dil bireşimli olmaktan çok analitiktir: morfolojisi sadeleştirilmiştir; sözdiziminde mantıklı bir düzen ve yeni bir prozodi sistemi yardır; Orta İngilizce özellikle kelime hâzinesinde latin-germen görünümüne bürünecek kadar değişmiştir.
Orta ingüizce dönemiyle modern devir arasında dil, yapısını köklü olarak değiştiren büyük iç felâketlere uğramadı.
Ama tarihî olayların akışı İngilizceyi sürekli olarak zenginleştirdi: Rönesans ile gelen Klasik Yunanca ve Latincenin katkıları (drama, enigma, climax, genius, formula v.b.); Reform ile gelen İncil etkisi (cherub, chibbolethy, bilimlerin gelişmesiyle tekniğin katkıları; seyahat zevki ve sömürgeci yayılmanın getirdiği yabancı ve egzotik etkiler (canoe, bungalow, jungle, totem).
Günümüzde gözle görülür bir durağanlaşmaya rağmen İngilizcenin evrimi devam etmektedir.
Germen menşeli olduğu sebebiyle Almanca ve kendisine roman dillerine has özellikler kazandıran Fransızca ile akrabalık kuran İngilizce fonetik açıdan Avrupa’daki diğer dillere benzemez.
Avrupa dilleri arasında telaffuzu en farklı ve en az hecesel olan İngilizcedir; hemen bütün ünlülerin karma bir tınısı vardır (a, ey; i ve y, ay; o, o-ou; u, iu okunur).
Ayrıca, vurgusuz olduğu durumlarda etkensizleşerek vurgusuz «e» haline gelir (örnek, particularly, pa’tikjulali).
Bu durum, birçok tek heceli kelimenin etkensizleşmiş ünlüsü birbirini izlediğinde yabancıların İngilizlerle anlaşmakta güçlük çekmelerine yol açar (msl. there were three of them = dha wa Ori av dham).
Son derece ayrıntılı diftonglar vardır; ünsüzler başka sorunlar ortaya çıkarır; bir de buna birçok ince kullanım, vurgu (a reord -torecord, cönduct-to eonduet) veya tumturak oyunları (I dont think he knovs cümlesinde anlam vurguya göre değişir), cümlenin ritmi ve her sesin kelime içindeki görevi eklenecek olursa İngilizcenin birinci ve belki de asıl güçlülüğünün telaffuzunda olduğu anlaşılır.
İngiltere’nin siyasî ve İktisadî önemi (XIX. ve XX. yy.da İngiliz Sömürge imparatorluğunun genişliği) İngilizceyi birçok ülkede resmî dil veya anlaşma dili haline getirdi.
İngilizce Kuzey Amerika’nın büyük kısmında (A.B.D.), Avustralya, Yeni Zelanda’da konuşulur; Kanada’daki iki dilden biri, güney afrika yönetim dili (Afrikaancanın yanı sıra) veya Hindistan ve Mısır’ın ticaret dili İngilizcedir ama İngilizce, Avustralya, Kanada ve özellikle A.B.D.’de değişikliklere uğramaktadır.