İzmir,Tarihi Eserleri,Hamamları,Camileri | Coğrafya Bilgileri |
İzmir hakkında ansiklopedik bilgi,İzmir. Yüz ölçümü : 11.973 km2 (4.622,8 m2). Rakım : 2 m. İzmir’in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır.
Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma’nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi.
Tüm İyonya kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu.
Bu maksatla da bu şehre “Güzel İzmir”, “Eski İzmir” ve “la Perle de l’Ionie” (İyonya’nın İncisi) deniyordu.
İzmir’in Coğrafi Özellikleri Nelerdir
İzmir, batıda Karaburun yarımadası, doğuda Yamanlar-Dumanlı dağı arasına girmiş geniş bir körfezin doğusundaki Manisa dağı-Kızıldağ arasına sokulmuş dip kesiminde, gelişmeye elverişli bir yere kurulmuştur.
Şehir, bu körfezin güney kenarında koyu renkli andezit lavlarından oluşmuş Kadifekale (esk. Pagos, 186 m) tepesine yaslanır.
Güneyden gelen Kızılçullu deresi (esk. Meles) bu tepenin doğusunda dar bir boğazdan geçerek İzmir körfezinin kenarına deltasını yayar.
Bu deltanın denize doğru en fazla ilerleyen ucuna İzmir’in ticaret limanı Alsancak’ın rıhtımları yapılmıştır.
Asıl İzmir’in plan üzerinde üçgene benzeyen alanı bu kesimde sözü geçen delta üzerine yayılmıştır.
Yerleşme alanı güneyde tepelerin kenarına dayanır ve batı kenarı ise rıhtımların boyladığı kıyı çizgisini meydana getirir.
İzmir yalısı, güneybatıya doğru tepelerle deniz arasında devamlı bir şerit gibi uzanır (Karantina, Göztepe, Güzelyalı v.d.). Doğuda körfezin bitiminde, yakın zamana kadar bataklıkların yayıldığı, fakat şimdi kurutulmuş bir kesimde, ağır sanayi banliyösü yer alır.
Halkapınar-Bayraklı arası ve bunun gerisinde de, yavaş yavaş yükselen ovanın kuzeydoğu kenarında Bornova yerleşmiştir.
Ayrıca, güneydoğuda Meles vâdisinin doğu yamaçlarında Buca, batı yamaçları önünde de Seydiköy-Gaziemir banliyöleri bulunmaktadır.
Eskiden asıl şehirden tamamıyla ayn olan bu semtler, şimdi hemen her tarafta birleşti.
Şehrin en önemli banliyösü kuzeyde, İzmir’in karşısında, Yamanlar dağının son yamaçları ile körfez arasında yer alan Karşıyaka’dır.
Böylece İzmir şehri körfez kıyısında Karşıyaka batısından güneydeki inciraltı plajlarına kadar 27 km’lik bir şerit meydana getirmekte, ayrıca şehrin güneyindeki yaylalar üzerine de yayılmaktadır.
Yüzey şekilleri bakımından İzmir ili toprakları Ege bölümünün dogu-batı doğrultulu geniş çukur alanlarla birbirinden ayrılan orta yükseklikte dag kütleleriyle engebelenmiştir.
Kuzeyde il sınırları Madra dağının doruğuna (1 344 m) yaslanır.
Daha güneyde, bu dağlardan Bakırçay vâdisiyle ayrılmış Yunt dağları, İzmir ili topraklarını Manisa ilinden ayırır (1 075 m) ve bunun güney ucunda da Gediz vâdisinin geçtiği Menemen boğazını kuzeyden sınırlayan Dumanlıdağ (1 098 m) yükselir.
Bütün bu dağların eski kıvrımlı temeli geniş ölçüde üçüncü zaman volkan lavları ve yer yer neojen göl toz tortullarıyle kaplanmıştır.
Manisa ovasında ve Menemen ovasında (delta) genişleyen Gediz vâdisi, kuzeyde Dumanlıda! ve güneyde Manisa Yamanlar dağı arasında sıkışır (Menemen boğazı).
Temel yapısı ikinci zaman kireçtaşı olan Manisa dağının (1 510 m) doruğu, İzmir Manisa illerini ayırır; bunun batısında yer alan volkanik Yamanlar dağı (1 075 m) ise İzmir ili topraklarında yer alır.
Gediz vâdisinin güneyindeki Bozdağlar da doğu kesiminde aynı illerin sınırı üzerinde bulunur ve batı kesiminde bütünüyle İzmir il sınırları içinde kalır: kıvrımlı birinci zaman şist ye kireçtaşından oluşmuş bu dağların doruğu, ödemiş kuzeyindeki Bozdağ (2 160 m), İzmir ilinin en yüksek noktasıdır.
Batıda dağlar daha parçalı bir görünüş alır. Belkahve eşiği (260 m) ile birbirinden ayrılan Kemalpaşa ve Bornova (İzmir) ovaları güneyinde Tahtalı (Nif) dağı 1 600 m’ye, İzmir’in güneybatısında Kızıldağ 1080 m’ye yükselir, Urla yarımadasında daha az yüksek tepelerle çukur alanlar, nöbetleşerek kuzeye doğru bir çıkıntı meydana getiren Karaburun yarımadasında tekrar 1 000 m’yi aşar (Akdağ 1218 m).
Nihayet ilin güney kesimini ortasından Küçük Menderes’in geçtiği ova ve onu güneyden sınırlayan Aydın dağlan (Bey dağı, 1 675 m) kaplar ve bu dağların doruk çizgisi Aydın ili topraklarını ayırır.
İzmir İklim Verileri
İzmir ilinde genellikle Akdeniz iklimi hâkimdir: yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.
Yaz sıcaklan gündüzleri kıyı boyunda ve özellikle İzmir’de imbat denilen deniz rüzgârları estiği sırada biraz hafifler ve Boğdağ’ların yazın dinlenme yeri gibi kullanılan yaylaklarında yükselti etkisiyle az çok serinler.
Kışlar, genellikle ılık geçer, fakat bazı yıllar sert kuzey rüzgârlarının etkisiyle soğuk baskınları duyulur.
Yağışlar Karadeniz ve Akdeniz kıyılarının bazı kesimlerindeki kadar bol olmamakla birlikte, genellikle 600-750 mm arasında oynamakta ve seyrek olarak bunu aşmaktadır.
Kar, yüksek kesimler dışında pek seyrek görülür ve yerde hemen hemen kalmaz. İzmir Meteroloji istasyonunda 37 yıldan beri yapılan gözlemlere
göre en soğuk ayın ortalama sıcaklığı 8°5 C, en sıcak ayınki 27°6 C, şimdiye kadar ölçülen en düşük ve en yüksek sıcaklıklar —8°4 C ve 42°7 C’tır. Yazın termometrenin 30°C üstüne çıktığı günlerin ortalama sayısı 92’ye vardığı halde, 0°C’ın altına düştüğü günler 8’i geçmemektedir.
Deniz etkisindeki İzmir’in durumu kara içindeki ödemiş (15 yıllık gözlemlere göre) ile karşılaştırılırsa, ortalama sıcaklıkların bu şehir de 7°1C ve 28°2C, ekstrem sıcaklıkların —10°C, 43°2C, sıcaklığın 30°C üstüne çıktığı günlerin 124, 0°C altına düştüğü günlerin 21 olduğu görülür.
Yağışların yıllık tutarı İzmir’de 704 mm’dir; bunun mevsimlere dağılışı da şöyledir (yüzde ile): kış 54,5; ilkbahar 22,2; yaz 2,0; sonbahar 21,3. Başka istasyonlarda kaydedüen yıllık yağışlar: Foça 600, Karşıyaka 658, Urla 793, Torbalı 708, Bayındır 654, ödemiş 733 ve tek olarak Kemalpaşa 1 058 mm.
İzmir Etimolojisi
İzmir’in eski adı Smyrna’nın nereden geldiği üçlündeki söylentiler çok değişiktir.
Strabon’a göre Smyrna, İzmir’i kuran amazonun adıdır. Kallinos ise, Ephesos’u ele geçiren amazonun Smyrna adını taşıdığını, İzmir adının ondan geldiğini bildirir.
Sonradan yapılan araştırmalarda Smyrna ve Myrina kelimelerinin aynı olduğu anlaşılmıştır.
Homeros’un lliada’sında görülen Myrina’nın da Smyrna ve Myrina ile ilgili olduğu ileri sürülmektedir.
Bürchner, Artemis Samornia, samonia, samarnos ve samarna sözlerinin Smyrna’nın ilk kaynağı olduğunu ileri sürer. Bütün bunlardan Smyrna sözünün Anadolu kaynaklı olduğu anlaşılır.
İzmir Tarihi
Eski İzmir. İzmir’i bütün kesimleriyle bilen Aristeides ilk şehrin Sipylos’un tepesinde, Eski İzmir’in ise deniz kıyısında bulunduğunu yazar.
Aristeides’in zamanındaki İzmir şehri Kadifekale eteklerinde kurulmuştu.
Strabon ise kendi çağının İzmir’i ile Eski İzmir arasında 20 stadion (4 km) kadar bir uzaklığın bulunduğunu yazar.
Bu uzaklık İzmir Agorası’ndan başlayan düz bir çizgi olarak Bayraklı ve Hacı Mutso tepesine rastlar.
Hitit devletinin M.ö. 1190-1180 yıllarında yıkılışından sonra, Batı Anadolu’da helen şehirlerinin kurulmasına kadar geçen 400 yıllık devrede Smyrna hakkında çok az bilgi vardır.
Anadolu’ya ionlardan önce gelen Aiollerin, Smyrna’nın ilk helen yerlileri oldukları yazılı belgelerden açıkça anlaşılır.
Göçlerden önce Leleg’lerin oturduğu Smyrna Lydia’lıların limanı olarak gösterilir. Aiol’lerin Smyrna ve yörelerine yerleşme yılları kesin olarak bilinmemektedir.
Homeros’un Hayatı adlı eser de bu olayın Truva savaşından sonra, Kserkses saldırısından önce olduğu yazılmaktadır.
Aiol’lerden sonra M.ö. 1150-1000 arasında İonlar, Yunanistan’dan gelip Smyrna’nın güney kıyı bölgesine yerleştiler, yeni şehirler kurdular. Lydia devletiyle yapılan ticaret sonucunda şehir gitgide zenginleşti.
M.ö. 705’e kadar, Lydialıların, Friglerin yönetimi altında bulunuyordu. M.ö. 705’ten sonra durum değişti.
Kimmerlerin akınlarıyla yıpranan Frigler, Lydialıların başkaldırmasını önleyemedi.
Kral Gyges başkanlığında lydia ordusu önce Magnesia’yı aldı, oradan İzmir üzerine yürüdü, fakat şehri ele geçiremedi.
Gyges’in dileğini Alyattes gerçekleştirdi. Kroisos devrinde de İzmir, lydia hâkimiyeti altında kaldı.
M.ö. 546’da Kroisos pers kralı Keyhüşrev’e yenilince bölge Perslerin eline geçti. M.ö. 494 yıllarında ionia şehirlerinin Perslere karşı giriştikleri başkaldırma bastırıldı (M.ö. 493).
Büyük İskender’in, Perslerle yaptığı Granikos savaşından (M.ö. 334) sonra bütün Batı Anadolu ile birlikte İzmir de onun hâkimiyeti altına girdi.
Pausanias, Nemesis’in İskender’e burada şehir kurmasını söylediğini yazar. Buna göre, Büyük İskender bugünkü şehrin kutucusu olarak gösterilir.
Büyük İskender’in ölümünden sonra, devlet, generalleri tarafından paylaşılırken, Smyrna’nın bulunduğu bölge Antigonos’a düştü. Bu zaman süresince Smyrna’da birçok bina yapıldı.
M.ö. 301’de Trakya hâkimi Lysimakhos ile Antigonos arasında yapılan savaşta Antigonos yenilince bölge Lysimakhos’un eline geçti.
Lysimakhos önce Ephesos’a önem verdi, sonra Smyrna’nın onarımına başladı.
Böylece Kadifekale ve onun eteklerinde kurulan şehir kısa zamanda gelişti. Bu dönemde Smyrna’ya Lysimakhos’un kızı Euvedikeia’nın adı verildi.
Bir süre sonra, Lysimakhos, Seleukos’a yenilince İzmir de Seleukos’un yönetimi altına girdi.
M.ö. 280 yılında çıkan ayaklanmaları Seleukos’un oğlu Antiokhos I bastırırken Smyrna’nın da bağlı olduğu bazı şehirler bağımsızlık kazandı. Bu karışıklık, buranın Romalıların eline geçişine kadar sürdü.
Lysimakhos zamanında şehre verilen Euvedikeia adı kısa bir süre sonra unutuldu.
M.ö. 278’de Trakya’dan gelen Galatlar, Smyrna kapılarına dayandılar.
Antiokhos I bu büyük tehlikeyi önledi. Antiokhos I’den sonra yerine oğlu Antiokhos II geçti (M.ö. 262-247). İzmir’in bağımsızlığını, tanıdı. Antiokhos
IIyerine oğlu Seleukos II (M.ö. 247-226) kral oldu.
Bu sıralarda, Bergama krallığı kuruldu. Fakat şehir Attalos I’e bağlılık andı içerek bağımsızlığını korudu.
Antiokhos III Manisa savaşında Roma’ya yenilince Roma bu savaşta kendisine yardım eden şehirleri mükâfatlandırdı, bundan Smyrna da yararlandı.
Bergama Attalos III ölürken topraklarını ve hâzinesini Roma’ya bıraktı (M.ö. 133).
Roma cumhuriyeti devrinde İzmir. Romalılar, Anadolu’ya yerleştikten sonra burayı birtakım eyaletlere ayırdılar, Ephesos merkez şehir oldu.
Anadolu’da yapılan savaşlarda Romalılara yardım ettiği için Smyrna’dan vergi alınmadı.
M.ö. 129’dan 126’ya kadar vali olan M. Aquillius, Smyrna’yı çevre illere bağlayan yeni yollar yaptırdı.
Bu sırada Pontus kralı Mitridates VI helen halkına iyi davrandığından Batı Anadolu’nun büyük bir kesimi ona bağlandı.
Smyrna da Mitridates’e karşıkoymayacağı için ona yaklaşır gibi göründü.
Bir süre sonra, Mitridates’in ordusu Sulla tarafından Boiotia’da yenilince, Mitradates kendisine düşman saydığı 1 600 Smyrna’lıyı öldürttü. Daha sonra yapılan çeşitli savaşlar sonucu Roma yine Anadolu’da birliği sağladı.
Claudius (M.S. 41-54) zamanında İzmir ile beraber Küçük Asya’nın pek çok şehri büyük bir depremden zarar gördü, imparator Marcus Aurelius (161-180) zamanında Smyrna, Atenai, Nikomedia, Luodikeia ve Kyzikos ile daha önceden yapılan antlaşmalar yenilendi. M.S. 178’de büyük bir deprem şehrin büyük yapılarını, tapınaklarını yerle-bir etti.
Marcus Aurelius’un yardımıyla izmir’liler kısa bir zamanda şehirlerini eskisinden daha güzel ve daha planlı olarak yaptılar.
Caracalla zamanında bütün hür vatandaşlara Roma vatandaşlığı hakkı verildi (212). 214/215 Kışını Küçük Asya’da geçiren Caracalla, Bergama’yı ziyaret ettiğinde Bergama ve Smyrna’da kendi adına tapınaklar yapılmasına izin verdi.
Böylece Smyrna’da Caracalla kültü başladı.
Diocletianus devrinde yeni kurulan Hıristiyanlık teşkilâtında İzmir yedi kiliseden birinin merkezi oldu.
Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra İzmir, siyasî ve kültürel bakımdan duraklama çağına girdi.
M.S. 440 yıllarında Attila kumandasındaki Hun Türklerinin Doğu Anadolu’ya saldırılan sırasında Hunların eline geçen İzmir, 695 tarihinden sonra ikinci defa Arapların akınına uğradı, fakat çok geçmeden Bizanslılar şehri yeniden aldılar.
XI. yy.ın ikinci yarısına kadar Bizans imparatorlarının yönetimi altında kalan İzmir, 1076’ya doğru büyük selçuklu sultanı Melikşah zamanında Kutulmuşoğlu Süleyman tarafından alındı.
Onun ölümünden sonra (1086) İzmir, Çaka (Çaha) Beyin eline geçti.
Çaka Bey, İzmir’de bir deniz 1 kuvveti hazırlayarak, Midilli, Sakız gibi, Ege denizi adalarını ve birtakım kıyı kalelerini ele geçirdi.
Sonra Adramytion’u (Edremit) aldı (1092).
Çanakkale boğazı içinde Abidos’u kuşattı.
Saltanatını tehlikede gören imparator Aleksios Komnenos, Kılıç Arslan’ı kışkırttı.
Selçuklu sultanı da Çaka Beyi bir ziyafette öldürttü.
İmparator, Birinci Haçlı seferinde, Kılıç Arslan’ın yenilerek, iznik’ten Anadolu içlerine çekilmesinden sonra (1097), kayınbiraderi juannis Dukas’ı göndererek İzmir’i kuşattırdı.
Kale anlaşma yoluyla teslim oldu. Bundan sonra İzmir elden ele geçti.
İstanbul’un Haçlılar tarafından alınması (1204), Ege denizi kıyılarında bir kargaşalık yarattığından, Venediklikler ve Cenevizliler İzmir yöresinde, istedikleri gibi hareket etmeye başladılar.
Batı Anadolu’da türk hakimiyeti hızla genişliyordu.
Konya Selçuklu sultanlığının dağılması bile (1308) bu genişlemeyi durduramadı.
Batı Anadolu, yer yer ve birbiri ardından, güçlü türk beylerinin yönetimi altına girmeye başladı.
İzmir 1320’ye doğru Aydınoğullarından Mehmed Beyoğlu Umur Beyin eline geçti.
Umur Bey, İzmir’de bir deniz üssü meydana getirerek Ege denizi adalarına ve bu kıyılarda dolaşan yabancı gemilere karşı akınlara başladı.
Birkaç defa Mora ve Rumeli’ye geçti.
Bu duruma son vermek isteyen papa Clemens VI harekete geçti, topladığı haçlı donanması 28 eylül 1344’te İzmir’e baskın yaparak iç limanın ağzını koruyan ve Orta çağda San Pietro ’dını taşıyan hisarını (Gavur İzmir kalesi) geçirdi; Umur Beyin tersanesini yaktı; filosunu da tahrip etti.
Bununla birlikte kale (Müslüman İzmir) Aydınoğullarının elinde kaldı.
Umur Beyin hisarı ve şehri geri almak istemesi, ölümü ile sonuçlandı (1384).
Bundan sonra Rodos şövalyeleri şehrin bir kısmını, uzun süre ellerinde tuttular.
Bu tarihte şehrin çevresi ile olan ilişkisi kesildiğinden ticaret hayatı söndü.
Karesi beyliğini topraklarına katan Orhan Gazi’nin etki alanı İzmir’e kadar yayıldı.
Murad I şehri kuşattı; Cüneyd Beyin babası İbrahim’i buraya subaşı yaptı.
Bayezid I’i Ankara savaşında yenen Timur İzmir’i kuşattı (1403).
Timur buradan ayrılırken Aydınoğullarına eski topraklarını geri verdi.
Subaşı İbrahim’in oğlu Cüneyd Bey «izmir oğlu» lakabı ile bu sırada ortaya çıktı ve Edirne’de hüküm sürmekte olan Süleyman Çelebi’den yardım görerek Aydınoğullarını İzmir yöresinden uzaklaştırdı (1403-1406).
Mehmed I (Çelebi) 1415’te İzmir’i aldığı sırada, kendisine Rodos şövalyeleri, Midilli prensi ve hıristiyan reisleri de yardım ettiler, karşılığında da bir takım imtiyazlar aldılar.
Çelebi Mehmed ölünce Bizans’ın serbest bıraktığı Cüneyd, Düzmece Mustafa hareketine katıldı.
İzmir’e gelerek, bir süre buraya hâkim oldu, sonra Murad II tarafından ortadan kaldırıldı (1424).
Böylece İzmir tüm olarak osmanlı hâkimiyeti altına girdi.
Osmanlı hâkimiyeti sırasında İzmir yavaş yavaş kalkınmaya başladı.
13 Eylül 1412’de Osmanlı-Venedik savaşları sırasında Pietro Mocenigo kumandasındaki haçlı donanması tarafından saldırıya uğrayarak yağmalandıysa da, haçlılar şehirde kalamadılar.
Aşağı kale, Mehmed II tarafından, yeniden yaptırıldı.
Daha sonra Mehmed IV zamanında İzmir körfezinin en dar yerine (Sancak burnu), yeni kale kuruldu.
1688 Depreminde bir hayli zarar gören kale yeniden onarıldı.
1694’te Sakız’ı alan Venedikliler ve 1770 yılında Çeşme’de osmanlı donanmasını yakan Ruslar, İzmir körfezine giremediler.
Birinci Dünya savaşında bir İngiliz kuvveti Uzunada’da yerleşerek İzmir’e tehlikeli günler yaşattı.
Fakat kaleye konan yeni bataryalar ve mayın maniaları ile kale korundu.
Osmanlı imparatorluğuna katıldıktan sonra, yavaş yavaş kalkınan İzmir; Anadolu, İran ve kısmen de Orta Asya’nın, Avrupa’da ve Akdeniz memleketlerinde aranan çeşitli ürünlerine antrepo olmaktan geri kalmadı.
İzmir’den ipek, tiftik, yapağı, afyon, kitre zamkı, balmumu, mazı, halı, zeytinyağı, sünger, pamuk, kuru üzüm, incir, şarap, kökboya, deri v.b. ihraç edilirdi.
Gemiler ile buraya yünlü kumaşlar, ipekliler, kahve, çivit, baharat, şeker, kâğıt, cam, çeşitli madenler v.b. getirildi, önceleri italya cumhuriyetleri imtiyazlı durumdaydı; sonraları HollandalIlar, ingilizler ve ramlar ticareti ele geçirdiler, öte yandan İzmir zaman zaman kara tarafından da çetelerin saldırılarına uğradı (1606’da Kalenderoğlu ve Kara Said çeteleri, 1625’te balıkesirli Cennetoğlu, 1736’da Honaslı Sarı Beyoğlu’nun saldırıları). Bu saldırılardan korunmak için, şehrin etrafı surla çevrildi.
Bundan başka, Cezayir’in Fransızlar tarafından istilâsına (1830) kadar, Ege denzi kıyılarında gemilerine mürettebat bulmak üzere, Babıâli tarafından kendilerine yetki verilen Garp ocaklarının İzmir tarihinin önemli olayları arasında ve Karaosmanoğlullarının da İzmir çevresine kadar geniş bir alanda hemen hemen bağımsızlık derecesine varan otoritesine rastlanır.
Fakat bu duruma Mahmud II tarafından son verildi. Mısır valisi Mehmed Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşanın Anadolu’da ilerlerken, gönderdiği bir kuvvetin, 1833 başlarında İzmir’e girerek birkaç hafta sonra çekilmesi de İzmir tarihi için önemlidir.
Birinci Dünya savaşı sırasında, İtilâf devletleri, İtalya’nın isteği üzerine, 1917 nisanında St. Jean de Mauriene’de toplanarak Batı Anadolu’da, İzmir’in de dahil bulunduğu yeni bir bölge kurulmasına ve bunun İtalyan Yönetim bölgesine katılmasını kabul etti.
Fakat savaşa girerse, kendisine Anadolu’dan arazi verileceği vaadini alan Yunanistan başvekili Veizelos’un ikna ettiği müttefikler, Yunanlıların İzmir ve bölgesini askerî işgal altına almasına karar verdiler (şubat 1919).
İzmir limanına gelen bir müttefik donanması, Mondros mütarekesinin galip devletlerin güven ve çıkarlarını sarsacak her yen işgal etmelerini sağlayan 7. maddesine dayanarak 15 mayıs 1919 sabahı şehre yunan askerlerini çıkardı.
Yunanlılar, İzmir’i ele geçirdikten sonra, Edremit – Akhisar – ödemiş – Aydın – Torbalı’dan geçen bir hattın ötelerine kadar uzanan bir bölgeye de yayıldılar (mayıs-haziran 1919).
İstanbul’daki Türk hükümetine 10 ağustos 1920’de imzalattırılan Sevr antlaşmasına göre, bu bölge, bir hıristiyan vali tarafından yönetilmek üzere, 25 yıl süre ile Yunanistan’ın askerî işgali altında bulunacak, yalnız İzmir kalesine türk bayrağı çekilecekti.
Bu sürenin bitiminde, Cemiyeti Akvam’ın gözetimi altında halkın oyuna başvurulacak, yönetimin devamı yahut Yunanistan’a katılması şekillerinden biri uygulanacaktı.
Türk ordusunun 26 ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’u, yunanlıların tam bir bozguna uğramasıyla sonuçlandı. İzmir şehri 3 yıldan fazla süren bir işgalden sonra, 9 eylül 1922 sabahı Yunanlılardan geri alındı.
Yönetim bakımından İzmir, Osmanlı devletine katıldıktan sonra, ilk olarak Ayasuluk’a (Selçuk), sonra da Anadolu eyaletlerinin Saruhan (Manisa) sancağına bağlandı.
Daha sonra merkezi Gelibolu olan Kaptanpaşa eyaleti meydana getirilerek İzmir yöreleri, Sıgala sancağı adı ile bu eyalete katıldı.
İzmir, adı geçen eyalette Tersanei Amire kethüdasının hassı oldu. XIX. yy.ın başlarında (1811), Aydın eyaleti kurulunca, İzmir, Sıgala sanca adını korumakla beraber bu yeni eyalete bağlandı.
1850’de eyalet merkezi İzmir’e taşınmakla beraber Aydın eyaleti (1867’den sonra vilâyet) adı korundu.
İzmir valileri arasında Midhat Paşa (1891), Halil Rıfat Paşa (1881) ve Kâmil Paşa (1891) gibi önemli kişiler vardır.
XIX. yy. sanlarında vilâyeti meydana getiren İzmir, Saruhan, Aydın ve Menteşe (Muğla) sancaklarının yüzölçümü 53 000 km idi. Cumhuriyet döneminde İzmir, diğerleri gibi il oldu.
Kuruluşundan beri süregelen depremler zaman zaman İzmir’e zarar verdi. 10 Temmuz 1688’deki şiddetli bir deprem sırasında, Sancak kalesi denize gömüldü; şehirde birçok bina yıkıldı.
Tahminlere göre, en az 5 000 kişi öldü. Daha şiddetli bir deprem 1739 nisanında oldu.
Gediz ırmağının İzmir körfezinde yaydığı alüvyonlar ile meydana gelen geniş bir alanın bu sarsıntı sırasında sular altında kaldığı tahmin edilir.
3-5 Temmuz 1778’de olan bir deprem ve bu sırada çıkan yangın İzmir’e büyük kayıplar verdirdi.
Daha yıkıcı depremler 1883’te ve 1928’de oldu.
Çeşitli yıllarda meydana gelen yangınlar da şehri hayli tahrip etti.
1834’te frenk mahallesi yandı, türk mahallelerinin büyük bir kısmı yok oldu.
İzmir’deki büyük yangınların sonuncusu 1922 eylülünde İzmir’e türk kuvvetlerinin girişi sırasında çıktı.
Frenk mahallesinin büyük bir kısmı ile rum ve ermeni mahalleleri günlerce yandı.
XVII. yy. ve XVIII. yy.ın başında şehrin nüfusu 24 000 (A. de la Motraye) – 27 000 (Tournefort) olarak tahmin edildi.
XIX. yy. kaynakları ise İzmir nüfusunu 100 000’den fazla gösterirler.
Yüzyılın sonunda bu nüfus 150 000 (Kamus-ül-âlâm’da yarısı türk) – 200 000 (Cuinet, 89 000 müslüman, 52 000 rum, 16 000 yahudi, 5 000 ermeni ve 36 000 yabancı) olarak verilir.
XX. yy. başında bu sayının 250 000’i geçtiği tahmin edilir, hattâ 300 000’i aştığı da ileri sürülür.
İzmir kurtarıldıktan (1922) sonra şehrin nüfusunda önemli değişiklikler oldu.
Mübadele yoluyla yerli ramların Yunanistan’a gönderilmesine karşılık, oradan türkler getirtilerek yerleştirildi.
1927’de yapılan ilk nüfus sayımında şehrin nüfusu 154 924 olarak tespit edildi.
Bu nüfus önce yavaş bir artış ile 1950’de 227 578’e, 1960’ta 360 829’a ve 1965’te 411626’ya vardı. Bu nüfusun 82 514’ü Karşıyaka’da yaşıyordu. Bunun dışında, ayrı ilçeler içinde yer almakla birlikte İzmir’in bir parçası sayılan Bornova (30 445), Buca (38 979) ile İzmir’i kuşatan başka şehirleşme merkeziyle şehrin nüfusu 590 000’i aşıyordu.
1970 Sayımının ilk alman sonuçlarına göre dar anlamlı şehrin nüfusu 400 481, Karşıyaka’nınki 120 205, Bornova’nınki 33 000 ve geniş anlamlı İzmir’in nüfusu ise 700 000’i aşmış bulunmaktadır. 1963’te İzmir nüfusunun yüzde 33’ü, bütün meskenlerin yüzde 25’ine yaklaşan gecekondu tipi konutlarda yaşamaktaydı.
İzmir Tarihi Yapılar
Eski İzmir’in Savunma Yerleri
1. Akropolis veya Büyükkale. 386 m yüksekliğindeki tepenin düzlüğünde, kuzey-güney doğrultusunda dörtgen bir yapı vardır.
Bu yapı ortadan, doğu ve batı taraflarını ikiye ayıran bir duvarla bölünür.
Batı kısım bölmeli ve odacıklara ayrılır. Doğu taraf ise açık ve bölmesizdir.
Güney taraflarında kayalar üzerinde oyuntulu temel izlerine rastlanır. Kapı doğu-güney yönündedir.
Burası daha çok savaş sırasında kullanılan bir kaleydi.
Batı ve kuzeybatıdan gelecek düşmana karşıkoymak için yapılmıştır.
Burada bulunan seramikler Bayraklı şehri tepesinde bulunan seramiklere çok benzediğinden onunla yaşıt sayılabilir. Arkeolog Miltner büyük kale harabesini M.ö. VII. yy. başlarına, VIII. yy. sonlarına kadar götürür.(bayraklı).
2. Küçük kale veya ön kale. Tantalos mezarının güneydoğusundaki küçük mezarların kuzeydoğusuna düşer. Burası doğudan gelecek tehlikelere karşı yapıldı ve daha çok ön kale olarak kullanıldı.
Agora
1932-1941 Yılları arasında, Kadife-kale’nin yamacında, bugün Basmane denilen bölgede yapılan kazı ve araştırmalar sonunda İzmir’in devlet agorası ortaya çıktı.
Dikdörtgen bir biçim gösteren agoranın orta bölümü açık bir avludan, çevresi ise kemer ve sütunlar üzerine yapılmış üç katlı bir yapıdan kuruludur.
Agoranın kurulduğu alan eğik olduğundan, önce kemerlerle elverişli bir zemin hazırlanmış, sonra üzerine iki kat daha yapılmıştır.
Agora batı, kuzey ve doğu olmak üzere üç kesimde incelenir. Batı yapısı. Kemerlerle elde edilen ve yeraltı katının tamamını kaplayan, mermer plakalarla örtülüdür, üç sıra tek parça granit sütunla üçv geniş koridora ayrılmıştır.
Sütunlara birer kiriş atılarak üzerine küçük bir kat daha çıkarılmıştır.
Üçüncü katta bulunan sütunların üzerine gelen kemerler asıl çatıyı meydana getirmekteydi.
Zeminin arka tarafında, geometrik desenlerle süslü mozaikli döşeme, agora ile bitişiğinde bulunan, tapınak arasında bir geçit yeri olarak kullanılır.
Kuzey yapısı (bazilika), Agoranın, doğu-batı yönünde ISO m uzunluğundaki bu bölüme üç basamaklı bir merdivenle çıkılır.
Yeraltı katına, yan tarafta bulunan bir merdivenden inilir.
Bu bölümde duvarları çiçek, yaprak, kurbanlık bir domuz ve kaz motifleriyle süslü Geç Roma devrinden kalma küçük bir sunak bulundu.
Arkada doğuya doğru uzayan sütunlu ve iki bölmeli bir dehliz görülür.
Bu bölmeler kubbe-kemerleri taşımaktadır.
Burada bulunan bir girişten doğu yönünde uzanan ve üzeri tonozla örtülü olan bir yazıta varılır.
Bu geçitin kuzeyinde yan yana 28 hücre bulunmaktadır.
Bu yeraltı katının kuzeybati köşesinde pek çok değerli tanrı heykelleri, yazıtlar ve mimarî parçalar bulundu, ikinci kata, agora avlusundan üç basamaklı bir merdivenle çıkılır.
Bu kat da üç sıra sütunlu üç bölüme ayrılmıştır.
Elde edilen mimari kalıntılara bakılarak, bu bölümün, orta bölmesi yükselmiş bir bazilika olduğu anlaşılmaktadır.
Bazilikanın batısında, mahkeme salonu olarak kullanılan bir bölüm vardır.
Doğu yapısı. Agoranın bu bölümü de batı yapısı gibi üç sıra sütunlu zemin katından ve bunun üzerine yapılan kattan meydana gelmiştir.
Agorada bulunan heykeller. Deniz tanrısı Poseidon (Neptün) heykeli: bazilikada, yeraltı bölümünün batısında 12 parça olarak bulundu.
Demeter (Ceres) heykeli: bereketi temsil eden Demeter heykeli de Poseidon’un yanından çıkarıldı.
Artemis heykeli: bazilikanın yeraltı bölümünde bulundu, tanrıça uzun av çizmeleriyle kısa bir kiton taşımaktadır. Heykellerin hepsi agoradan daha eskidir. (Yaklş. ol. M.S. II. yy. ortaları.)
Agorada kullanılan sütun başlıkları M.S. 160-200 arasındaki devir örnekleri vermektedir. İzmir’in M.S. 178 yılında büyük bir deprem sonucu yıkıldığı göz önüne alınarak agoranın M.S. 178 yılından hemen sonra yapıldığı ileri sürülebilir.
Diyojen Hamamları
bugün Halkapınar su deposunun içinde bu hamamın yalnız temelleri kalmıştır.
Stadyum
şehrin güney kale duvarına yakın bir yerde Halitbey okulunun yanında tepenin güney yamacı üzerindedir. Seyirci yerlerindeki taş oturma basamakları daha sonraki devirlerde de kullanıldığı için, bugün yalnız yeri kalmıştır, önceleri bunun kuzey, doğu ve güney bölümlerinde amfiteatr biçiminde kavisli oturma basamakları bulunmaktaydı.
Tiyatro
Kadifekale’nin güneydoğusunda bugünkü Kireçlikaya’da tabiî bir yamaç üzerindedir. Ancak yeri ile doğu-batı yönünde uzanan sahne duvarlarından başka bir kalıntısı yoktur. 16 000 Kişi alan tiyatronun, 1638 yılına kadar duvarlarının büyük bir kısmının durduğu, bu tarihten sonra da taşlarının şehirdeki yapılarda kullanıldığı kaynaklarda yazılıdır
Akpınar Su Tesisleri
Bugünkü duruma göre Ephesos’a giderken Cumaovası havaalanını geçer geçmez doğu yamacındaki yol kıyısından akan sudur. İzmir’den uzaklığı 17 km kadardır. Akpınar’dan İzmir’e doğru ilerleyen suyolu biraz ileride, dereyi aşan bir su kemeri üzerinden geçer, bunun uzunluğu 160 metredir.
Kesme taşlardan yapılmıştır, üzerindeki kanal belli değildir, bozulmuştur. Suyolu havaalanının kuzeyine doğru ilerleyerek Gazi-emir ovasına dalar. Buradaki küçük bir dereyi 15 m uzunluğundaki küçük bir kemerle aşar. Bu suyolu üzerindeki kanal 0,40 m genişliğindedir.
Burada yükseklik 126 m’ye düşer. Suyolu 120 m seviyedeki Gaziemir ovasından geçen yolu aşar ve karşı dağın eteklerinden ilerler. Hemen ileride üçüncü bir su kemeri üzerinden geçer. Bunun uzunluğu 135 m’dir, burada daha 80 sm kalınlığında bir kanal vardır.
Sonra Uzunköy yoluna doğru ilerler ve Paşaköy çayırını bir su kemeriyle aşar. Bu suyolu 96 m uzunluğundadır ve ötekilere oranla sağlam yapılmıştır. Beşinci sukemeri İzmir’e varmadan Bozkaya tepelerinin arasında 80 m uzunluğundadır.
Bizans devri. İzmir’de Bizans devrinden günümüze kadar gelen eser yoktur. Burada, Bizanslılar zamanında oldukça gelişmiş bir yerleşme vardı. Bunun izleri, kazılar veya çeşitli tesadüfler sonucu ele geçen mimarî süsleme kalıntılarında, küçük buluntularda görülür. Bu çeşit eserlerin çoğu bugün müzeye bağlı İzmir agorasında saklanmaktadır. Bu eserler gerek işçilik, gerekse desen bakımından sütun başlığı, friz, kapı ve pencere söğesi, arkitrav ve ikonodtasis parçalarından ibarettir.
İzmir yakınlarında Kemalpaşa’da (Eski Nif, Bizans devrinde Nymphaion) ise İznik prensliği zamanından kalma (XIII. yy.) bir saray kalıntısı bulundu. Duvarlarının bütün yüksekliğince ayakta duran dikdörtgen planlı, çok katlı bir yapıdır. Şimdi yıkıktır. Ayrıca Meseles vâdisinde Bizanslılar’dan kalma sukemerleri vardır.
İzmir Tarihi Camileri
İzmir’in türk devri eserlerinin çoğu camilerdir. Bunların içinde oldukça ilgi çekicileri vardır, fakat hiç biri sanat tarihi yönünden birinci derecede önemli değildir. İzmir’in yangınları sırasında bunların çoğu hasar görmüş, onarımlar sırasında değiştirilmiştir.
Şadırvan camii: çarşı içindedir. Kitabesine göre 1637-1638 tarihinde Bıyıklıoğlu Mahmud tarafından yaptırıldı. 1815 Tarihli bir de onarım kitabesi vardır.
Hacıbey camii: Topaltı mektebi caddesindedir. 1890’da Hacı Mehmed Bey tarafından yaptırıldı. Tromplu tek kubbeli, son cemaat yeri ahşaptır. Minaresi sekizgen kaide üzerine oturur.
İzmir’de bunlardan başka 1676 tarihli Hacı mehmet camii: 1757-1758 tarihli Odunkapılı camii; yapı tarihi bilinmeyen Şeyh camii, 1842 tarihli Faik paşa camii, 1843 tarihli Fettah camii; yine XIX. yy.dan kalma Soğukkuyu camii, 1874 tarihli Natırzade camii; 1890-1891 tarihli Mithatpaşa camii; 1888-1889 tarihli Akarcalı camii; 1896 tarihli Kurtmehmetpaşa camii, 1902 tarihli Eşrefpaşa camii, tarihi belli olmayan fakat yakın tarihlerde yapıldığı anlaşılan Kurşunlu, Pazaryeri ve Esnaf şeyhi camileri vardır.Hatuniye camii,Çorakkapı camii,Yalı camii,
Türk dönemi yapıları arasında Tilkilik’teki 1813-1814 tarihli Osmanpaşa sebili, Arasta’da 1792-1793 tarihli Hacıahmedağa sebili, Kemeraltı caddesinde 1770-1771 tarihli ve Limoncular çarşısında 1805-1806 tarihli sebiller, 1744-1745 tarihli Kızlarağası hanı ile Çakaloğlu, Karaosman, Manisalı, Kuzuoğlu, Mirikelâm, Bidayet, Selvili, Esir, Tütün, Müslim, Pirinç, Uzun, Sulu, Girit, Demir hanları anılmaya değer yapılardır.