İznik,Tarihi,Antik Çağ,Bizans,Türk,Dönemi Eserleri
İznik Bursa ilinin ilçesi Nüf. 42.727.İlçenin rakımı 85 metredir. Konum olarak Bursa ilinin Kuzeydoğusunda, İznik Gölü’nün doğusundadır.
İznik’in Coğrafi Özellikleri
Bursa şehir merkezine 76 km uzaklıktadır. Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara böümünde yer alır.
Bölgede ılıman Marmara iklimi görülür. İdari olarak 1930 yılında Bursa’ya bağlandı.
İlçe 29-30′ (Müşküle köyü batısı) ve 29-57′ (Elmalı köyü doğusu) doğu boylamları ile 40-21′ (Hisardere tepesi) ve 40-37′ (Ayvaşa dağı) kuzey enlemleri arasındadır.
İznik Tarihi
Şehrin ilk adı olan Antigonia, burayı kuran Antigonos’tan gelir: M.ö. 310’da Lysimakhos, Antigonos’u yenerek şehri ele geçirince, buraya karısı Nikaia’nın adını verdi.
Roma devrinde şehir gelişti ve ünlü Nikaia konsilinin toplantı yeri oldu, özellikle Doğu Roma imparatoru Justinianus çağında bir thema (İdarî bölge) merkezi haline geldi.
VIII. yy.da Araplar tarafından birkaç defa kuşatıldı.
1065 Depreminin zararları kısa zamanda onarıldı.
Malazgirt zaferinden az sonra, 1078’de Türkler İznik’e girdiler.
Şehri idare eden bey, burayı Selçuklu sultanı Kılıç Arslan’a teslim etti (1092).
Fakat kısa bir süre sonra (1097) şehir çetin savaşlar sonucunda Birinci Haçlı ordusunun eline geçti ve Bizanslılara verildi; fakat imparator Aleksios Komnenos 1105’te şehri yeniden Kılıç Arslan’a bıraktı.
Şehir bir süre Türklerin elinde kaldıktan sonra tekrar Bizanslılar tarafından alındı.
1203 Yılında Bizans, Haçlılar tarafından ele geçirilince Theodoros Laskaris kendisini Nikaia’da imparator ilân etti ve şehir siyasî, dinî ve kültürel merkez halini aldı; bu durum 1261’de Bizans’ın geri alınmasına kadar sürdü.
XIII. Yüzyılın sonlarına doğru Osmanlıların ortaya çıkması durumu değiştirdi. önce şehrin çevresindeki kaleleri ele geçiren Osmanlılar, Orhan Gazi döneminde şehre girdiler (1329; bir ihtimale göre 1331) ve Organ Gazi, burayı bir süre Osmanlı devletine başkent yaptı.
Çandarlı Kara Halil buraya kadı tayin edildi. İznik’te yeni anıtlar yapıldı.
1402’de Timur’un ordusu tarafından yağma edildi. Murad II zamanında, özellikle Çandarlıların çabasıyla İznik önemli bir sanat ve kültür merkezi oldu; fakat İstanbul’un fethinden (1453) sonra gölgede kaldı, daha çok İstanbul’dan doğuya doğru yönelen yol üzerinde önemli bir konak yeri ve çiniciliğin en önemli merkezi rolünü oynadı.
Anadolu demiryolunun yapılması, iznik’in konak yeri rolüne son verdi.
XX. yy. başlarında nüfusu 1 500’ü geçmiyordu. 1920 Yılında Yunanlılar tarafından işgal edilen İznik, Millî Mücadelenin zaferle sonuçlanması üzerine kurtarıldı.
1927 Sayımında nüfusu 2 492 olarak tespit edildi. Bu nüfus önce yavaş ve sonra hızla bir artma gösterdi.
Bugün çevresinin çeşitli ürünleri (meyve, sebze, özellikle üzüm) için bir satış pazarı ve turistik merkezdir.
İznik Tarihi Eserleri
İznik Antik Çağ Eserleri
İznik şehrinin kuruluşu Helenistik çağa rastlar. Ancak bu çağdan, şehir planının helenistik özellikler taşımasından başka, hemen hiç iz kalmamıştır.
Şehrin ana düzenini, birbirini dikey olarak kesen ve günümüze kadar gelen iki büyük cadde ile bunların bitimindeki dört kapı meydana getirir.
Helenistik çağa ait surlardan iz yoktur. Bugünkü surlar Geç Roma çağına aittir.
Surlarda esas itibariyle üç çağ görülür: Antik çağ sonu, 258 – 269 yılları; 368 depreminden sonrası (surlar yükseltilmiş, her iki kule arasına birer kule daha yapılmıştır); İznik prensliği devri (XIII. yy.da Theodoros Laskaris I zamanında kuleler 2,5 m kadar yükseltildi.
Esas surlardan 13-16 m ileride, 1,60-2 m kalınlığında ön surlar yapıldı). Bundan başka surlar, Osmanlı devrinde de zaman zaman tamir edildi.
Surların uzunluğu 4 427 m’dir. Esas surların yuvarlak ve kare planlı 114 kulesi vardır.
Birbirini çapraz kesen anayolların bitiminde bulunan dört kapı; İstanbul kapısı (Hadrianus zamanına aittir.
Roma çağına ait, daha eski kabartmalı kalıntılar kullanılmıştır); Lefke kapısı (Hadrianus zamanına aittir.
M.S. 78-79 yıllarının kabartmaları kullanılmıştır); Yenişehir kapısı (Claudius II zamanına aittir).
Göl kapısı (veya İskele kapısı, bugün yoktur). İznik’te, şehir surlarının dışında, batıya giden roma çağı yolunun kenarında bulunan obelisk: Beş taş, Dikilitaş veya Nişantaş adıyla tanınır.
C. Casrsius Philiscus adına dikilmiş, kare taban üzerine üçgen kesitli ve yukarıya doğru incelen bir sütundur.
Roma çağma ait tiyatro. şehrin güneybatı köşesinde, 85 m uzunluğunda ve 55 m genişliğinde bir yıkıntı halindedir.
İznik Bizans Dönemi Eserleri
Bizans dönemi eserleri şunlardır: Mezar odası (Hipoje).
İstanbul kapısının dışında, şehrin 3-4 km kadar uzağındadır; IV. yy. sonraları veya V. yy. başlarına ait olabilir.
Toprakaltında, üzeri beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir odadır.
Ayasofya (Orhan camii), şehrin merkezinde, anayolların kesiştiği yerdedir.
781 Yılındaki Yedinci konsilin bu binada toplandığı sanılmaktadır.
Üç nefli bir bazilikadır. İlk yapılışı V. yy.dadır; bugün orta bizans çağı karakteri gösterir.
Büyük ihtimalle 1065 depreminde yıkıldı ve eski temeller üzerine XI. yy. ikinci yarısında yeniden yapıldı.
1331 Yılında Orhan adına camiye çevrildi Şerefesine kadar duran bir de minaresi vardır.
Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Koimesis kilisesi VII.-VIII. yy.da vardı.
Orta Bizans çağı sonlarında ve XIII. yy.da İznik prensliği zamanında tamir edildi; XIX. yy. başlarında tekrar tamir gördü ve kubbesi yenilendi.
Kurtuluş savaşı sırasında tamamen yıkıldı; bugün temelleri durmaktadır.
Kilise, XI. yy.da tamamen mozaiklerle kaolanmıştı.
XI. yy.dan kalma bir döşemenin kalıntıları durmaktadır.
Bunlardan başka İznik’te, Bizans çağından kalma, Böcek ayazması olarak tanınan VI. yy.a ait vaftizhane olabilecek bir yapı; İstanbul kapısına giden yolun kenarında, kapalı yunan haçı tipindeki Hagios Triphonos kilisesine ait olduğu anlaşılan XI. yy. kalıntıları ve Yenişehir kapısı ile tiyatro arasında bir Bizans kilisesi kalıntısı vardır.
İznik Türk Dönemi Eserleri
Türk dönemi. Bu dönemdeki eserlerin hemen hepsi, Erken Osmanlı çağına aittir.
Selçuklular, burada kaldıkları kısa süre içinde önemli bir iz bırakmamışlardır.
İznik Hacıözbek Camii Mimari Özellikleri, osmanlı mimarîsinde, ilk tek kubbeli camidir. Kitabesi 1333 tarihlidir.
Son yıllarda büyük değişikliklere uğramıştır, iç mekân 8X8 m’dir. Kubbeye geçiş üçgenler iledir.
1959’da yol açılması sırasında son cemaat yeri yıkıldı ve hiç bir özelliği olmayan, normal tek kubbeli bir cami haline geldi.
Türbe ve hamamdan meydana gelen Hacıfıamza mescidi ve külliyesinin, bugün sadece hamamı ayakta kalmıştır. Kitabesine göre 1345 tarihli olan bu yapı 1930’da yıkıldı.
Türbesinin kitabesinde, ilk osmanlı mimarı olan Hacı Ali’nin adı yazılmıştı.
İznik’in en büyük camii olan Yeşil cami’nin inşasına, kitabelerine göre, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşanın emriyle, Mimar Hacı Musa Ulemâ tarafından 1378’de başlanmış ve 1391’de tamamlanmıştır.
Mahmut çelebi camii, şehrin merkezinden Yenişehir kapısına giden yol üzerindedir.
Murad II’nin kayınbiraderi Mahmud Çelebi tarafından 1422’de yaptırıldı; İznik’teki tek kubbeli camilerin sonuncusudur. Kare bir namaz yeri ile bir son cemaat yerinden ibarettir.
En ilgi çekici yönü, sekizgen yıldız motifleri ve altıgenlerle süslü mermer şebekeleridir.
Yangında harabolan Şeyhkutbeddin camiinden türbe, minare ve caminin kapısı üe batı duvarı kalmıştır. Gerek cami, gerekse son cemaat yeri ahşap çatılı idi.
Son cemaat yerinin iki kemerinin sütunlarından biri ayakladır ve başlığı erken bizans eseridir. Bugün, yalnız minaresi kalmış olan Eşrefirumî camii, ahşap tavanlı idi.
Yenişehir kapısının 400 m kadar dışında bulunan Orhan imaret camii, 1953-1964 yıllarında meydana çıkarıldı. Ancak, 1-1,50 m yüksekliğe kadar duvarları vardır. Eksik bulunan kitabesinde, Orhan Gazi’nin adı geçmektedir.
Zaviyeli veya yan mekânlı camiler denilen erken osmanlı yapı tipinin ilk örneklerinden oluşu bakımından önemlidir.
Eksen üzerinde iki kare mekân üe yanlarda birer odadan ibarettir.
Nilüfer hatun imareti, aynı mimarî gruba girer. Murad I tarafından, annesi Nilüfer Hatun için 1388 yılında yaptırıldı; halen müze olarak kullanılmaktadır.
Yakup çelebi imareti, zaviyeli cami tipinin İznik’te son örneğidir. Son yıllarda restore edildi. XIV. yy. sonu veya XV. yy. başına ait olabilir.
Bir sıra taş, üç sıra tuğla dizilerinden ve taşların aralarına yerleştirilen dikine tuğlalardan meydana gelen duvar ile, yanlarda birer odadan meydana gelir. Bu yapı da kiremitle örtülüdür.
Süleymanpaşa medresesi, Orhan Beyin İznik valisi olan Süleyman Paşa tarafından yaptırıldı.
Osmanlıların ilk medreselerinden olmakla beraber, Selçuklu medreselerinden farklı bir planı vardır. U şeklindeki revakının arkasında 12 tane kubbeli medrese hücresi yer alır.
Saltukdede türbesi, Lefke kapısının dışındadır. Tarihi belli olmayan bu kitabesiz türbe, XIV. yy,ın karakteristik üç sıra tuğla hatıllı duvar tekniğinde, dört paye üzerinde dört kemerin taşıdığı kubbeli açık bir türbedir.
Yakup çelebi türbesi, Yakup çelebi imaretinin yanındadır. Bu da dört paye üzerinde kubbeli açık türbedir.
Tarih ve kitabe yoktur. XIV. yy. sonlarına ait olduğu tahmin edilir. Taş dizileri arasında tuğla hatıllı duvar tekniğine sahiptir.
Hacı camaza (veya Kırgızlar) türbesi, Yenişehir kapısının dışındadır, türbe, üzeri basık kubbe ile örtülü kare bir mekândan ibarettir, içinde süsleme olarak, kasnak pencerelerinin arasındaki kalem işleri dikkati çeker.
Çandarlı hayrettin paşa türbesi, Lefke kapısı dışındaki mezarlıktadır. Kubbe ile örtülü iki odadan meydana gelir.
1387’de ölen Çandarlı Hayreddin Paşa ile oğlunun mezarları küçük mekândadır.
İbrahimpaşa türbesi, kareye yakın planlıdır. Orijinal hüviyetini kaybetmiştir.
1429 Yılında ölen İbrahim Paşa için yapılmıştır.
Halilpasa türbesi, Lefke kapısına giden yol üzerindedir. Fatih Sultan Mehmed’in astırdığı Halil Paşanın türbesidir.
Orhanbey hamamı, Yenişehir kapısının dışında, Orhanbey imareti yakınındadır.
1913-1964 Yıllarında kazı sonucu ortaya çıkarılmıştır.
Üç kubbeli hamamın kubbelerinden biri halen durmaktadır.
Su deposu da vardır. Küçük bir yapıdır.
Hacı hamza hamamı, XIV. yy. sonları veya XV yy. başlarına ait olmalıdır.
Erkekler kısmı daha büyüktür.
Kadınlar kısmı çifte halvetli ve ortası kubbelidir.
Büyük hamam (veya Murat hamamı), XIV. yy. sonları veya XV. yy. başında yapıldı.
İstanbul kapısına giden yoldadır.
Terkedilmiş olan yapı, çifte hamamdır.
Erkekler ve kadınlar kısmında sıcaklık ve halvet bölümleri simetriktir.
Türk hamamları içinde, soğukluk, sıcaklık ve halvetlerin tertibi bakımından en dengeli örnek sayılabilir.
Erken osmanlı türk mimarîsinde çok görülen tuğla hatıllı taş duvar tekniği kullanılmıştır, ismailbey hamamı, İstanbul kapısı yönünde, yıkılmış bir yapıdır.
Çok özenli işçiliği ve süslemeleriyle, ilgi çekici bir eserdir. İznik çeşitli devirlere ait yapıların yanı sıra, çini ve seramik merkezi olarak da önemlidir.