Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Katiplik Nedir,Ne Demek,

Katiplik hakkında bilgi,Katiplik Nedir,Katiplik Ne Demek

Katib-i hususi, özel sekreter.

Katib-i maiyet, devlet adamlarının resmi yazışmalarını yürüten kâtip.

Katib-i sır, gizli şeyler yazdırılan yeminli katip, sekreter.

Katib-i umumi, genel sekreter.

Katib -ül-huruf, elde bulunan yazıyı veya kitabı yazan kimse.

Ser katib, başkatip, bir büro veya kalemde katiplerin başkanı.

Osmanlıda Katiplik 

Osmanlı devletinde divanlarda resmi yazıları yazmakla görevli memur.

Osmanlı devletinde hükümdar sarayı harem dairesinin yazı işlerine bakan kimse. (Hazinedar ustanın emrinde çalışan kâtip, harem dairesi giderlerinin hesabını tutardı.)

Katip kalfa, Osmanlı devletinde padişah tarafından saray içindeki ve dışındaki sultanlar ve diğer harem mensuplarına gönderilen yazıları yazmakla görevli kalfa.

Katibi ağai evvel, sarayda imrahor ağasının kâtibi.

Katibi beytülmal, Yeniçeri ocağının ölen er ve subaylarının geride bıraktıkları eşyalara ait işlerle uğraşan katip. (Yeniçeri ocağı mensuplarından ölenlerin eşyaları, beytülmalcinin yanında bulunan katip, müfettiş ve kassamı askeri tarafından mühürlenirdi.

Satılan eşyanın bedeli de katip tarafından deftere yazılarak, kara sandık adı verilen sandıkta saklanırdı.)

Katibi sekban, XVIII. Sekban bölüğüne verilen ad. (Bölüğün âmiri sekban katibi olduğu için bu adla anılırdı. Diğer sekban bölüklerinde olduğu gibi katibi sekban bölüğünde de bölükbaşı, odabaşı ve diğer küçük rütbeli subaylar bulunurdu.)

Katibi yeniçeriyan, yeniçeri kâtibine verilen ad.

Fetva kalemi kâtibi, şeyhülislâma bağlı ve fetva emininin başında bulunduğu kalemde görevli memur. (Sayıları 20’yi bulan bu kâtipler, verilen fetvaları yazarlardı. Her fetvadan bir akçe alırlardı).

Kadı sicillerini tutan kâtip, kadının dinlediği davayı sicile geçiren kâtip.

Bir ticaret evinde, yapılan satışların toplamını kaydeden veya ilgili şubeye kaydettiren memur.

Osmanlıda Katiplik

İslamiyetten önce katip’lik, Arabistan’ın her tarafında biliniyordu; fakat belli bir zümrenin elindeydi.

Medine’deki sahabe arasında kâtip olarak on kişi vardı.

Mekke’deki el-Hira sarayında, arapça antlaşmaları yazan kâtipler büyük bir hüner sahibi sayılıyordu.

Ayrıca Hz. Muhammed’in vahiylerini yazan Ubeyd bin Kâb, İbn Mesud, Zeyd bin Sabit, katibülvahy idiler.

Bunlar, Hz. Muhammed’in islâma davet ettiği kimselere gönderdiği mektupları da yazarlardı.

Dört Halife ve Emeviler devri boyunca, sonradan vezirin bulunduğu mevkide katip sıfatını taşıyan kimseler vardı.

Emeviler zamanında başkatibe kâtibüssır (özel katip), resmi evrakı yazanlara katibülinşa, ordu hesaplarını yapanlara katibülceyş denirdi. Bazıları da hükümdarın mallarına ait . işlere bakardı.

Kâtiplerin meydana getirdiği divan’ın geniş yetkileri vardı.

Katiplerden, her konuda genel bilgi sahibi olmaları istendiğinden, yetiştirilmeleri için birçok kitap yazıldı: îbni Kuteybe’nin Edeb-ül-Küttab’ı (Kâtiplerin Eğitimi).

El-Sulî’nin Edeb-ül-Kâtib (Katibin Yetişmesi).

Kalkaşandı’nin Subh-ül-A’şâ fi Kİtabet-il-İnşa (Nesir Yazmada Işıklı Saban) v.d. Kâtipler çok defa

çok defa yüksek görevlere getirilirdi.

Memluklu sultanlığında askeri dairede (Divan ül Ceyş) çalışan çeşitli katipler vardır.

Osmanlı devletinde padişah ve vezir divanlarında görevli katiplerden başka, sefere giden paşaların yanında bulunan, yabancı hükümdarlara veya sefirlere gönderilen yazıları kaleme alan kâtiplerden de söz edilir.

Fatih devrinin sonlarında hazırlanan kanunnamede katiplerin dereceleri belirtildi.

Genellikle padişah divanında, yabancı dilleri bilen kâtipler de bulunurdu. (Fatih’in rum katibi Thomas Katavelenos gibi). Bunlar XVI. yy.a kadar, münşi adı Yerilen kimselerin görevini yaparlardı.

Bu yüzyıldan sonra divanda görevli olan katipler yüksek dereceli memur sayıldı, başlarına da reisülküttap adı verildi.

Katipler ocak teşrifatı sırasında kethüda ile sekbanbaşı arasında bulunurdu.

Terfi ettiklerinde «kenar defterdarı» olurlardı.

XVII. yy. da yüz elli akçe ile emekliye ayrılırlardı.

Katibi yeniçeriyan,Ocağın ulufe defterleri üzerine yazılması gereken şerhleri ve tashihleri yapar: verilen terfileri yazardı.

Belirli bir aylığı yoktu; verilen ulufelerden asker başına birer akçe alırdı.

Bu paralar «şakirtler halifesi» aracılığıyla odabaşılardan toplanırdı.

Bir yanıt yazın