Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Kazasker Nedir,Görevleri Nelerdir | Osmanlı Tarihi |

Kazasker Nedir,Görevleri Nelerdir
Kazasker ,Osmanlılarda görevi ordu mensuplarının hukuki ve şeri dava ve işlerine bakan, sefer zamanında padişaha refakat ederek aynı işi gören kadı.

Kazasker Nedir,Görevleri Nelerdir,Osmanlılarda görevi ordu mensuplarının hukuki ve şeri dava ve işlerine bakan, sefer zamanında padişaha refakat ederek aynı işi gören kadı.

Kazasker divittarı, Osmanlı devletinde, kazaskere hizmet eden memurlardan biri. (Görevi yazı takımlarına ve kırtasiye işlerine bakmaktı.)

Kazasker ikindi divanı, Osmanlı devletinde kazaskerlerin, Divanı Hümayunda dava dinleme görevlerinden ayrı olarak salı ve çarşamba dışındaki günlerde, havale edilen şeri ve hukuki işlere bakmak için yaptıkları toplantı.

Kazasker kassamları, Osmanlı devletinde kazaskerin emrinde görevli memurlardan biri.

Kazasker kâtibi, Osmanlı devletinde, kazaskerin yazı işlerine bakmakla görevli memur. (Kazaskerin birkaç katibi vardı.

XVII. yy.da, kazasker kâtipleri, cihet ve medrese beratlarını yazarak kazaskere imzalatırlardı.)

Kazasker muhzırbaşı, Osmanlı devletinde, kazaskerlerin baktıkları davalarda dinlenmesi için gerekenleri bulup getiren görevlerin başı.

(Muhzırbaşılığa, genellikle sarayda kapıcılar kethüdasının seçtiği kapıcılardan biri tayin edilirdi. Muhzırbaşılar terfi ettikleri zaman, tımarla dergahıali çavuşluğuna alınırlardı.)

Kazasker muhzırı, Osmanlı devletinde kazaskere hizmet eden memurlardan biri. (Dava sırasında divana çağrılması gerekenleri getirmekle görevliydi.

Muhzırların belirli maaşları yoktu.

Kadı ve müderris tayinlerinde, bu tayinlerden müjdecilik adlı belli bir bahşiş alırlardı.

Bunlar terfi ederlerse tımar ile dergahıali çavuşluğuna alınırlardı.)

Kazasker tevcihi, Osmanlı devletinde kazaskerlerin yaptıkları tayinler hakkında kullanılır. (Tanzimat devrinden önce, kadıları ve müderrisleri kazasker tayin ederdi.)

Kazaskerlik Makamı Kim Zamanında Kurulmuştur

Kazasker Nedir Görevleri Nelerdir  Kazaskerlik makamı, Selahaddin Eyyubi zamanında kuruldu.

Anadolu Selçuklularında da aynı görevi yapan kimselere kadıi leşker denirdi.

Mısır Memluklu devletinde aynı görevi yapan kadılar (kadilasker) vardı.

Memluklar devrinde merkezde maliki, şafii ve hanefi mezhebinden üç kazasker görevliydi.

Buna karşılık Halep, Şam ve Safed’de naibüs sultanlar nezdinde hanefi ve şafii mezhebinden iki, Hama’da da hanefi mezhebinden bir kazasker vardı.

Anadolu beyliklerinden Karamanoğullarında da kazasker bulunduğu bilinmektedir.

Akkoyunlularda kazaskere kadıi maasker denilirdi.

Osmanlılar zamanında kazasker unvanı, ilk defa Murad I tarafından Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil’e verildi (1362).

Çandarlı Kara Halil’den sonra kazaskerlerin, hükümdarın yanında ve ordugahlarında bulunmaları, görevlerini bu şekilde yapmaları gelenek halini aldı.

İstanbul’un fethinden (1453) sonra Karamani Mehmed Paşa, Manisa Çelebisi’nin itibarını kıskanarak kazaskerliği ikiye çıkarmasını sultana tavsiye etti.

Fatih Sultan Mehmed bu makamı, biri Rumeli, diğeri Anadolu olmak üzere ikiye çıkarttı.

Bu makamlara ilk tayin edilenler Hacı Hasanzade ve Muslihüddin Kestelani’dir.

Mısır ve Suriye’nin fethinden (1518) sonra Arap ve Acem kazaskerliği adıyla üçüncü bir kazaskerlik kurulduysa da, bu kazaskerlik Piri Mehmed Paşanın sadaretinden sonra (1523) kaldırıldı.

Rumeli kazaskeri İstanbul’daki müslümanların dava ve işlerine bakmakla görevliydi.

Müslüman olmayanların dava ve işlerini ise Anadolu kazaskeri görürdü.

Rumeli kazaskerliği Anadolu kazaskerliğine göre daha önemli sayılırdı.

Rumeli kazaskerliğinin yetkisi içine, miri emlak, devlet itibarı ve hazine çıkarlarıyla ilgili davalar da girerdi.

Manmud I zamanına (1730-1754) kadar kuzey afrika vilayetleri de onların kaza yetkileri içindeydi.

Kaynarca (1774) ve Aynalıkavak (1779) antlaşmalarıyla Kırım kadıları da rumeli kazaskerlerine bağlandı.

Rumeli kazaskeri, Medine ile bu şehrin dışındaki bütün vakıf emlaki üstünde mütevellilerin ölümü halinde, genel bir denetim hakkına sahipti.

Bu görevi, Tanzimattan sonra Evkaf nazırlığı üzerine aldı.

En büyük müftü olan şeyhülislâmlar, ancak Kanuni Sultan Süleyman devrinde (1520-1566) kazaskerlerden bir üst makam haline geldi.

Kazaskerler «sadr» unvanını taşırlardı.

Rütbeleri müşir ve vezirlerinkine eşitti.

Yazılı dilekçelerde kendilerine «semahatlü efendim hazretleri» şeklinde hitap edilirdi.

Kazaskerler sefer halinde hükümdarın huzuruna, çağrılmadan girebilirlerdi.

Gelirleri kadılarınkinden daha fazlaydı.

Ayrıca ulufe alırlar ve kendilerine arpalık da verilirdi, özellikle ilmiye sınıfı kıyafetini taşırlardı.

Askeri yargı işlerinden başka, bazı kadı ve müderrislerin tayinlerini de yaparlardı.

Divanı Hümayun’daki işlerinden başka, salı ve çarşamba günleri dışında, her gün kendi konaklarında divan kurarak yetkileri içindeki işlere bakarlardı.

Yazı işlerinde tezkireci adı verilen divan katipleri çalışır, izhar işlerini 20 kadar muhzır görürdü.

Cuma günleri Paşakapısı’na giderek sadrazamın başkanlığında yapılan «huzur murafaası» toplantısında bulunurlardı.

Sadrazamlar, gerektiği hallerde kazaskerlerin işlemlerini denetlettirirlerdi.

Herhangi bir dava sebebiyle divanda kazaskerin tarafsız olamayacağı yolunda şikayet yapılırsa dava, kazaskerlikten emekli veya azledilmiş, eski bir kazasker tarafından görülürdü.

Ayrıca dava sonunda verilen hükmün doğru olup olmadığına da başka bir hâkim karar verebilirdi.

Kazaskerlik makamına yükselebilmek için bir süre (XVI. yy. ortaları), belirli bir derecelenme yoktu.

Bu dönemden sonra İstanbul ve Edirne kadılarının İstanbul kadısı mazullerinden birinin kazasker olması kanunla tespit edildi.

Rumeli kazaskerliğine ise ya bunun payeli veya mazullerinden biri tayin edilirdi.

Kazaskerlikle görevlendirilenler, sadrazamın huzurunda hilat giyerlerdi.

Görevlerinden alınan kazaskerlere arpalık veya 150 akçelik emekli maaşı verilirdi (XVI. yy. sonları).

Daha sonra sadece arpalık ve birkaç kazanın, kadılık dışındaki hukuki görevleri verilmesi gelenek haline geldi.

Kendisine böyle görev verilenler, işlerini bir naip aracılıgıyla yürütürlerdi.

Kazaskerlik müessesesi Osmanlı imparatorluğunun yıkılışına kadar sürdü.

Kazasker İkindi Divanı

Kazaskerlerin belli bir resmi daireleri olmadığı için, kendi konaklarında ve ikindi vakti yapılırdı.

1582’de İran’dan bazı yerlerin alınması dolayısıyla Anadolu kazaskerlerinin işleri çoğaldı.

Bu sebepten Anadolu kazaskerlerinin ikindi divanı ikiye ayrıldı, bunun üç günü «eşrafı kuzat» ile diğer kadıların, diğer günleri de müderrislerin tayinlerine tahsis edildi.

Bir yanıt yazın