Kilikya Bölgesi Tarihi | Ansiklopedik Bilgi |
Kilikya Bölgesi Tarihi,Kilikya adı, ilk çağlarda daha geniş anlamda kullanıldı.
Kilikya Coğrafya Özellikleri

Anadolu’nun (Küçük Asya) güneydoğu kıyı bölgesine, Alanya burnundan (Karakesium), Amanos dağları üzerinden Suriye’ye kadar uzanan yerlere bu ad verildi.
Bölgenin batı ve doğu kesimleri, coğrafi ve fiziki bakımdan farklı özellikler gösterir.
Yunanlılar, batı kesimine Kilikia Trancheia (Dağlık Kilikya), doğu kesimine Kilikia Pedias (Ovalık Kilikya); Romalılar ise Cilicia Aspera ve Cilicia Campestria adını verdi.
Karamanlılar ve Osmanlılar zamanında, Taşeli ve İçel adını aldı.
Merkezi Tarsus olan Ovalık Kilikya’da, tarıma elverişli bereketli topraklar vardır; merkezi Silifke olan Dağlık Kilikya ise bu özelliklerden yoksundur.
Bölgenin verimliliğini Ceyhan (Pyramos), Seyhan (Saros) ve Tarsus (Kydnos) nehirleri sağlar.
Alanya burnundan (Karakesium) Lamas (Lamus) çayına kadar uzanan Dağlık Kilikya daha değişik görünüştedir.
Burada Toros dağları kıyıya çok yaklaşır; sarp yamaçlar halinde denize uzanarak küçük koylar meydana getirir; yerleşmek için çok az düzlük bırakır.
Bölgedeki antik şehirlerin çoğu, tepelerin ara düzlüklerinde kuruldu.
Eski çağlarda Dağlık Kilikya’nın kerestesi ün saldı; Akdeniz’de gemi yapımında en değerli kereste, buradaki ormanlardan sağlanıyordu.
Ovalık Kilikya, Eski Dünya’nın önemli ticaret yollarından biri üstündeydi.
Suriye ile Anadolu’yu birleştiren bu karayolu, Kilikya kapılarından geçiyor, Dağlık Kilikya geçit vermiyordu.
Bu fiziki farklar iki bölgenin medeniyetinde de farklılaşma meydana getirdi; Ovalık Kilikya’da ticaret ve sanayi, şehirlerin refah ve büyüklüğünü sağladı.
Dağlık Kilikya’da ilkel kabile hayatı yaşanıyordu; zamanla deniz yolundan dışarıyla ilişkiler arttı.
Kilikya Tarihi
Bölgenin en eski çağları hakkında Pamphillia (Antalya bölgesi) tarihi ile ilgili kaynaklardan bilgi edinilir.
Hitit devleti zamanında, Asur belgelerine göre, Antitorosların başladığı bölge, Hilakku adıyla; daha güneyde Dağlık Kilikya’ya kadar uzanan bölge de, Kue adıyla anıldı.
Kilikya’da en eski yunan kolonizasyonu, bazı dil araştırmalarına dayanılarak açıklanır.
Kaynaklara göre, Asur imparatorluğunun yıkılmasından sonra, Kilikya bir süre bağımsız durumda kaldı ve Syennesis adındaki kırallarla yönetildi.
Daha sonra pers kralı Kyros, M. ö. IV. yy. başlarından önce Kilikya’yı imparatorluğuna kattı; son Syennesis de Kilikya’nın yönetimini bırakarak satraplığa (valiliğe) katıldı.
Pers hakimiyeti sırasında, Kilikya’daki şehirler sikke basmaya başladılar.
Büyük İskender, Darius’a karşı yürürken Kilikya kapılarından geçti ve bazı Kilikya şehirlerini ziyaret etti.
İskender’in ölümünden sonra, imparatorluğun paylaşılması sırasında, Kilikya, Ptolemaioslar ve Selefkiler arasında mücadeleye sahne oldu.
Ovalık Kilikya’da Selefkiler, Dağlık Kilikya’nın batı kıyısına da Ptolemaioslar hakim oldular.
Kilikya’nın kıyı şehirlerinde korsanlık hareketleri başladı ve gittikçe şiddetlendi; zamanla korsan yerine «kilikyalı» tabiri kullanıldı.
Bu yüzden Romalılar, bu korsanlarla mücadeleye girişmek zorunda kaldılar.
M.ö. 67’de romalı general Pompeius, korsanlara karşı yapılan savaşları yönetti.
Bu tarihten sonra Kilikya, Roma’nın bir eyaleti olarak yeniden teşkilatlandırıldı.
Romalı hatip Cicero M.ö. 52’den 50’ye kadar bu eyalette valilik yaptı.
Dağlık Kilikya hakkında, Antonius devrine kadar olan zaman süresinde bilgiler azdır; Silifke dışında kalan kısmı Antonius, Kleopatra’ya verdi; o da gemileri için gerekli keresteyi buradan sağladı.
Aktium savaşından (M.ö. 31) sonra Kleopatra’nın elinden çıkan bu bölge, Oktavius zamanında yeniden Roma’ya bağlandı.
Roma imparatorları devrinde Tarsus, ünlü felsefe okulu ile tanındı. St. Paulus burada öğrenim gördü.
Barışsever bir imparator olan Vespasianus zamanında (69-79) Kilikya şehirleri gelişti ve yeni bir şehir olan Flaviopolis kuruldu, imparator Trajanus devri (98-117).
Dağlık Kilikya için önemlidir.
Roma imparatorluğu ikiye bölününce Kilikya Bizans’ın (Doğu Roma) hissesine düştü.
V. yy.da, Theodosius II zamanında eyalet birinci Kilikya ve ikinci Kilikya adlan altında iki yönetim alanına bölündü ve birçok kilise yapıldı; erken hıristiyanlık devri mimarisi ve sanatı bu belgede büyük önem kazandı.
Bugün toprak üstü kalıntılarının büyük bir kısmı Hıristiyanlık devrine aittir.
M.S. VII. yy.da bu bölge için Sasani tehlikesi başgösterdi.
Bunun üzerine Heraklius (610-641), Sasanilerin merkezi Ktesiphon’a kadar gitti.
Fakat çok geçmeden, bölgede Hıristiyanlık, yerini İslama bıraktı.’ Abbasi halifesi Harun -ür-Reşid, IX. yy.da Kilikya’yı denetime başladı; Avasım adıyla bir bölge kurdu.
Ondan sonra gelen İslam halifeleri de bunu izlediler.
M.S. 964’te, geçici bir süre, Bizans imparatoru Nikephoras Fokas, kuzeybatıdan Kilikya’ya indi; kıyı ve oradaki şehirlere hakim oldu.
Sonra Alexis ve Jean Commere bu bölgeyi ellerinde tuttular.
1064’te, Selçukluların Ermeniler üzerinde hâkimiyet sağlayarak Ani’yi almaları, Ermenilerin güneybatıya göç etmelerine sebep oldu.
Toroslarda yerleşen Ermeniler, Kilikya ovasına akınlar yaptılar ve Birinci Haçlı seferinin sebep olduğu karışıklıktan yararlanarak Franklarla işbirliğinde bulunup Kilikya’da bir Ermeni devleti kurdular.
Selçuklular Anadolu’ya yerleşince, Küçük Ermenistan denilen bu bölgeye saldırılarda bulundular.
Salahaddin Eyyubi zamanından itibaren Ovalık Kilikya’ya, çoğunluğunun Üçokların teşkil ettiği Türkmenler yerleştirildi.
Ermenilerin, ovalara yayılan Türkmenlere saldırması üzerine, Kılıç Arslan II ile Salahaddin Eyyubi bu bölgeye birlikte saldırdılar.
Alaeddin Keykubat I, Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kilikya’ya girdiler.
Alaeddin Keykubat, 1228’de bu bölge sınırlarına Üçokları yerleştirdi.
Bunları çevresinde toplayan Karamanoğulları Kilikya’ya girmeye çalıştılar.
1359’da Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey, Silifke’yi alarak, 1366’da Korykos’u (Kız kalesi) kuşattı.
Dağlık Kilikya’ya girdi, öte yandan Adana, Tarsus bölgesinde yerleşen Üçoklar Ovalık Kilikya’ya sızdılar.
Bunları Memluk sultanlığı destekledi.
Merkezleri önce Tarsus, sonra da Sis (Kozan) olan Ermeniler, Moğollarla işbirliği yaptı, fakat Memluklular tarafından ezildiler.
1347’de Halep naibi Işıktemur el-Mardini, son ermeni kralı Leon VI’yı Keben’de esir etti.
Bundan sonra Kilikya, Ramazanoğulları ile Karamanoğulları arasında mücadele alanı oldu; Memluklular da Sis (Kozan) ve Tarsus’u ellerine geçirdiler.
Daha sonra Osmanlılar, Bayezid II zamanında bu bölgeyi ellerine geçirmek için Memluklularla uzun mücadelelere giriştiler (1485-1491).
Memluklular, Osmanlıları yenerek bu bölgeyi korudularsa da Osmanlılar, Selim I zamanında Kilikya’ya hakim oldular (1516).
Bununla birlikte bölge, Kanuni’ye kadar Osmanlı taraftarı Ramazanoğullarının elinde kaldı.
Sevres antlaşmasıyla Kilikya bölgesi Fransızlara bırakıldı, 20 ekim 1921’de Fransızlar bölgedeki bütün isteklerinden vaz geçtiler.
Cumhuriyet döneminde, Seyhan ve İçel olmak üzere iki ile bölünen eski Kilikya, Türkiye’nin önemli bölgelerinden biri durumuna geldi.