Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Kırşehir Tarihi,Eserleri | Tarih Bilgileri |

Kırşehir Tarihi Kappadokia bölgesi içinde oldukça önemli bir merkez olan şehir, bir ara Justini Anopolis adıyla da anıldı.

Ayrıca şehrin güneyindeki Terme kaplıcasının adı eski Therme ile ilgili olabilir.

Yakın zamana kadar Kırşehri diye yazılan Kırşehir adı XI. yy.ın ikinci yarısında ortaya çıktı.

Bugün Arapsun kasabası için kullanılan Gülşehir (eski yazılışı Gülşehri) adı bazen Kırşehir için de kullanıldı.

VIII. yy.dan beri Arapların Bizans’a açtığı seferlerin yolu üzerinde bulunan yöre, Malazgirt savaşından (1071) hemen sonra Artuk Bey tarafından ele geçirildi.

Selçuklu devrinde önemli bir merkez haline geldi.

Gıyaseddin Keyhüsrev II zamanında isyan eden Baba İshak Horasi emrindeki Türkmenlerle selçuklu ordusu arasında Kırşehir’in Maliye ovasında büyük bir savaş oldu (1231).

Fakat asıl ilhanlı hakimiyetine geçtiği dönemde İktisadi ve kültürel alanda gelişti (XIII. yy.ın ikinci yansıyla XIV. yy.ın başları). O sırada burada ilhanlı hükümdarları için para basan bir darphane de vardı.

Mevlana Celaleddini Rûmi’nin yetiştirdiği Süleyman Türkmani ve Mehmed Aksarayi, Kırşehir’de mevlevi tekkeleri açtılar.

Bektaşilik de aynı devirde burada gelişti: tarikatın kurucusu olan Hacı Bektaş Veli, bu yöredeki Hacıbektaş kasabasında dergahını kurdu.

Daha XIII. yy.ın ilk yarısında selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubad I’in Kırşehir’i Mengücekli Muzaffereddin Behram Şaha tımar olarak verdi.

İlhanlılar Anadolu’ya geldiği sırada Kırşehir’e emîr Nureddin Cebrail bin Caca’yı vali olarak gönderdiler.

İlhanlıların çökmesinden sonra şehrin bir süre daha canlı kaldığı anlaşılmaktadır.

Ortaçağ Anadolu tarihinde önemli bir rol almış bulunan Ahiliğin merkezlerinden biri oldu.

Ahiliğin kurucusu sayılan Ahi Evren de Kırşehir’de yaşadı.

Osmanlılar daha Orhan Gazi (1326-1360) çağında buralara kadar yayıldılar.

Osmanlıların Rumeli seferleri sırasında Samagar Ulusu beyi Mürüvvet Bey Kırşehir’i zaptederek (1398) Kadı Burhaneddin’e teslim etti, Kadı Burhaneddin öldürülünce, şehir halkı şehri Yıldırım Bayezid’e verdi; fakat Bayezid’in Ankara yenilgisi üzerine Kırşehir Timur’un eline geçti (1402).

Timur da şehri Karamanoğlu Alaeddin Ali Beye verdi (öl. 1397).

Bir ara Karamanlılarla Dulkadıroğulları arasında el değiştiren şehir, Karamanoğulları ile Dulkadırlı Türkmen beyliğinin ortadan kalkmasıyla kesin olarak Osmanlı devletine katıldı.

Bundan sonra Kırşehir önemli bir olaya sahne olmadı; yalnız zaman zaman celalilerin saldırılarından zarar gördü.

Kırşehir’in nüfusu XIX. yy. ortalarında 3 500 olarak tahmin ediliyordu, bu sayı XIX. yy. sonlarında 8 500’e yükseldi.

1927 Nüfus sayımında 12 745’e çıktı.

1950?-ye kadar pek az değişti; 1960’ta 20 000’i aşan nüfus, 1965’te 24 891 oldu; 1970’te ise 30 000’i geçti.

Kırşehir Tarihi Eserleri

Eski eserler bakımından oldukça zengin olan Kırşehir’de en eski buluntular Kalkolitik çağa kadar inmektedir.

Kırşehir’in içinde Türk devrinden öncesine ait eserlere rastlanmaz; ancak civardaki Üçayak kilisesi ile Faklı kilise bizans devri eserleridir.

İlhanlı devrinden bugüne kalan eserler ise yıkıntı halindedir.

Şehir içindeki başlıca Türk eserleri şunlardır:

Cacabey medresesi

Selçuklu sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Kırşehir valisi Nuredin Cibril İbni Caca Bey tarafından yaptırıldı (1272).

Bugün yalnız camii bulunan medresenin, cami, imaret ve tekkeden meydana gelen bir külliye içinde olduğu bilinir; ancak diğer yapılardan hiç bir iz yoktur.

Anadolu selçuklu binaları içinde çok ilgi çekici bir yapı olan medrese, plan bakımından ilk osmanlı camilerine kaynak oldu.

Binanın, zamanında astronomik araştırmalar ve öğretim yapılan bir medrese olarak yapıldığı, kapısındaki selçuk sülüsü ile yazılmış kitabesinden de anlaşılmaktadır.

Solunda türbe ve iki yanında köşe kuleleri vardır.

Yapının portali, özellikle portal nişi, süsleme bakımından, tamamen selçuklu karakterine uygundur.

Geniş portal cephesi, yatay bir biçimde yerleştirilmiş kırmızı ve beyaz taş sıralarından meydana gelir ve burmalı köşe payeleri büyük kaidelere oturur.

Portal nişi, özellikle köşe sütunları, bu sütunların üst kısımlarında yer alan üzeri yıldız şeklinde işlenmiş küre biçimi süsle, ayrıca mukarnas frizi ve diğer süslemeleriyle zengin bir dekorasyona sahiptir.

Kapıdan kare planlı, üzeri tonozla örtülü bir mekâna girilir; buradan etrafında 8 oda olan iki eyvanlı ve ortası kubbeli esas mekâna geçilir.

Bu orta kısımda, eskiden bir rasat kuyusunun olduğu söylenir; medrese, camiye çevrilirken bu kuyu doldurularak zemin ahşapla kaplandığından halen görülmemektedir.

Güney tarafta bulunan eyvanda bir mihrap olmasından burasının, medresenin mescidi olduğu anlaşılır.

Diğer eyvandan yedi basamaklı bir merdivenle Caca Beyin türbesine çıkılır.

Türbenin içi, mavi, siyah ve beyaz çinilerle süslüdür; bir de kitabesi vardır.

Minaresi, medresenin mihrap cephesinde yer alır.

Kare kaide üzerinde yükselen minare, sırlı tuğla ile kaplıdır, çini süsleri vardır.

Alaeddin camii

şehrin ortasında bulunan kalede bir höyük üzerine, selçuklu sultanı Alaeddin II tarafından yaptırılan (1242) caminin yerine 1893’te mutasarrıf Arif Bey tarafından yaptırıldı.

Üzeri çatılı ve minareli olan caminin mimari bakımdan bir önemi yoktur.

Ahievren camii

Ahievren türbesinin güneyinde ufak bir mescittir.

Kâgir, üstü çatılı basit bir yapıdır ve süslemesi yoktur.

Minaresi geç devirlere aittir.

Kapıcı (Çarşı) camii

Osmanlı devrine aittir; Hüseyin Bey tarafından yaptırıldı (1864).

Ahşap çatılı, kâgir duvarlıdır; minaresi vardır.

Melikgazi nedresesi, Mengücekoğlu Muzaffereddin Mehmed Şah tarafından yaptırıldı (1246).

Bu medreseden bugün hiç bir iz yoktur; ancak kapısı, kaledeki Alaeddin camiinde kullanıldı.

Kırşehir’de bunlardan başka, şehrin güney girişinde İlhanlı devrine ait 1288 tarihli kümbet, Süleymantürkmanî türbesi (1227) ve Muhteremhatun türbesi (XIII. yy.) vardır.

Kırşehir dışındaki Türk eserleri ise, şehrin 15 km batısında Selçuklular devrine ait (XIII. yy.) Karakurtbaba türbe ve kaplıcası ile şehirden 20 km uzaklıkta Kızılırmak üzerine kurulmuş olan yine XIII. yy.a ait Kesikköprü ve Kesikköprü kervansarayadır.

Bir yanıt yazın