Kolera Hastalığı,Özellikleri,Korunma Yolları
Kolera Hastalığı,kolera mikrobunun bağırsağa yerleşip çoğalmasından meydana gelir.
Kolera Hastalığının Özellikleri
Virgüle benzeyen bu mikrobu 1883’te R.Koch keşfetti ve buna virgül basil adını verdi. Bu mikrop hastaların dışkılarında her zaman bulunur.
Bulaşmış olan bölgenin sularında her zaman kolera vibriyonuna rastlanır. Hastalığın yayılmasının başlıca iki yolu, kirli suların içilmesi ve hasta ile doğrudan doğruya temas etmektir.
Kolera, insanda genellikle karın ağrıları ve bunları izleyen basit ishallerle başlar; ishaller gittikçe sıklaşır (günde 15-20); bir zaman sonra bunların içinde beyazımtırak kırıntılar görülmeye başlar (pirinçsi dışkı) ve bunlarla birlikte safralı kusmalar başlar.
Kusmuklarda bol miktarda vibriyon bulunur; hastada sidik azalır, nabız zayıflar ve aralıksız biteviye atar; şiddetli bir susuzlukla birlikte deri kurur, ısı düşer, hasta üşür, adeta donar.
Ateş 36°C’tan 32°C’a kadar düşebilir; bu durum kolera zehirlenmesinin en tipik belirtisidir.
Bundan sonra baldırlarda kramplar baş gösterir, deri morarır, gözler içeri çöker, yapışkan bir ter boşanır ve hasta birkaç saat ile birkaç gün arasında ölür.
Eğer hasta üşüme anında ölmezse, ateş yavaş yavaş yükselir, hastalık belirtileri kaybolur ve sekiz on gün içinde iyileşme görülür (tepkime devresi).
Ani kolera denilen kolera çeşidinde bütün belirtiler birden ortaya çıkar, fakat ishal genellikle son evrede görülür; kuru kolera’da ise ishal yoktur.
Tedavi edilmeyen kolerada ölüm oranı elli yaşından aşağıda yüzde 60, elli yaşından yukarıda ise yüzde 85’tir.
Alkolizm, müzmin mide ve bağırsak hastalıkları koleraya tutulmada kolaylaştırıcı bir rol oynar.
Tedavi, hastaya sıcak banyolar yaptırmak, adrenalin şırıngası yapmak, damar içine binde 7-13 tuz eriyiği vermekle sağlanır.
Koleradan Korunma Yolları
Salgın hallerinde:
1. yalnız kaynamış su içmeli ve pişmiş yemekler yenmelidir.
2. kirlenmiş olan çamaşırlar dezenfekte edilmelidir.
3. kirlenmiş oturak ve kaplar, dışkılar hemen dezenfekte edilmelidir.
4. hasta ile temas edildikten sonra her defasında eller sabunlanmak ve Van Swieten eriyiği ile yıkanmalıdır.
Halk sağlığı bakımından yapılması gereken en önemli işlerden biri de hastalar meydana çıktıkça bunları teker teker tecrit etmektir.
Kolera Aşısı
Bugün koleraya karşı her tıp doktorunun yapabileceği koruyucu bir aşı vardır.
Türkiye’de tarih boyunca birçok kolera salgını oldu. Bu salgınların en önemlileri 1830, 1865 ve 1912-1913 ve son olarak 1970 yıllarında olanlardır.
1830 Salgını Irak’tan Anadolu’ya ve İstanbul’a ulaştı. 1865 Salgını İstanbul’da büyük sayıda ölüme yolaçtı ve salgının en şiddetli olduğu sırada günde 1 000’den fazla ölüm oldu.
Salgında ölenlerin sayısı 30 000 denirse de gerçekte ölü sayısı birkaç bin idi. 1912-1913 Salgını Balkan savaşı sırasına rastlar. Kötü sağlık şartları hastalığın yayılmasını kolaylaştırdığı için, yalnız askerler arasında 30 000 kolera olayı görüldü.
Bunların, yaklaşık olarak üçte biri öldü. Son olarak, 1970 yılında, İstanbul’un Sağmalcılar ve Esenler bölgesinde, bir su epidemisi yapan kolera, yetkililerin verdikleri rakamlara göre 50 kişinin ölümüne sebep oldu. Alman sıkı aşılama ve çevre sağlığı tedbirleriyle salgın önlendi.
Türkiye’de yerleşmiş durumda kolera yoktur. Bütün salgınlar başka ülkelerde başlayarak Türkiye’ye yayıldı, özellikle Asya’da ve arap ülkelerinde bulunan kolera, hac sırasında, çeşitli gezginlerle Türkiye’ye girdi.
Koleranın yayılmasında, içme sulan, açıkta satılan besin maddeleri, atılan çöpler ve sinekler gibi çevre sağlığı şartları, etkili bir rol oynamaktadır.
Türkiye, kolera konunusundaki bütün milletlerarası toplantılara katılmakta ve bu hastalığın Türkiye’ye girmemesi için sınırlarında gereken tedbirleri almaktadır.