Konfüçyüsçülük Nedir,Özellikleri
Konfüçyüsçülük Nedir,Özellikleri,Konfüçyüs’ün öğretileri.«Okumuş» veya bilgin niteliğini kazanabilmek, king’lerin bilinmesine bağlıydı ve ilke olarak her okumuş bir konfuçius’çuydu.
Konfuçius, aslında, feodal bir ahlak olan zamanın ahlakına, insan ilişkilerindeki içtenlik ve çabanın değerini belirtmekle daha yüksek bir nitelik kazandırmıştır.
İzleyicileri de, şu fikri geliştirdiler: bilge kişi, kendi manevi varlığını işlemekle, çevresine bir düzen ilkesi yayar; bu ilke de başka varlıklara geçerek, kişiden bütün evrene uzanır.
Konfuçius’tan sonra, Eskiçağın en büyük iki konfuçius’çu düşünürü, Mıngdzı (Mencius) ve Hsyun Dzı olmuştur.
Mencius, okumuş kişi ülküsünün, insanlık ve adalet erdemlerine göre yaşamak olduğunu belirtti.
Hsyûn Dzı ise yönetim ve eğitimin, töreler yoluyla uygulanmasını istiyordu.
Bu sayede, herkes, kademelenmiş bir toplum içinde, kendine uyan yeri alabilecekti.
Hükümet yönetimini herkes için geçerli bir kanuna dayandırmak ve bunu sağlamak için yönetimi hukuk ilkelerine bağlamak isteyen Çin Şı Huangdi’nin başarısızlığından sonra, Han’lar, Konfuçius’çuluğu Çin imparatorluğu devletinin resmi öğretisi haline getirdiler.
Zaten imparatorluk dini de bu tarihte başlar.
Bu din, kimi zaman, konfuçius’çu dinle bir tutulur.
Gök’ün oğlu olan imparator, imparatorluğun başrahibidir: Gök ve Yer’e tapınılmasını, ilkbahar topraklarında çift sürülmesini, işlerle günlerin ayarlanmasını sağlayan takvimlerin yürütülmesini yönetmek, başrahibin ödeviydi.
İmparatoru kendi bölgelerinde temsil eden vali ve vali yardımcıları, aynı din törenlerini mahalli ölçüde uyguluyorlardı.
Bundan başka, kendi kişisel hayatını evrenin hayatıyla uyumlu kılmak amacıyla, imparatorun kendisi, dini tören adetlerine herkesten çok uymak zorundaydı.
Konfüçyüsçülük Özellikleri
Nitekim imparator, hatalı davrandığı takdirde, tabiat düzeninde türlü felaket ve afetlerin olacağı muhakkak sayılırdı; şu halde Gök’ün oğlu, tabiat düzeninden sorumluydu. «Altı Hanedan» çağında, kısa bir süre önemini kaybettikten ve Tang’lar hükümdarlığı sırasında kısa bir dirilmeden sonra, Konfuçius’çuluk bir öğreti olarak belirli bir değişme geçirdi.
Geleneksel Konfuçius’çulukta, metafizik kaygulara pek yer verilmediği halde, Sung’lar çağında Yeni-Konfuçius’çuluk veya en ünlü temsilcisi olan Çu Hsi (1129 -1200) adından ötürü Çuhsi’cilik diye adlandırılan öğreti, Yi-King’den («Değişmeler Kitabı») itibaren bir mutlak felsefesini işlemeye başladı.
Bu konfuçius’çular, farkına varmaksızın Buddha’cılık ile Tao’culuğun etkisinde kaldılar.
Bu duruma göre gerçek inançtan ayrılmamış ve saf olarak kalmış tek yorum, klasiklerin çuhcu yorumu olmuş ve o tarihten sonra da, sınavlar için mecburî olarak kabul edilmişti.
Ming’lerin hükümdarlığı zamanında,Vang Yang-Ming (1472-1528), söz konusu öğretinin orijinal, fakat aslına aykırı bir yorum tarzını savundu.
XIX. yy.ın sonunda, hatta günümüzde büyük bilgin ve modern siyasetçiler, Konfuçius’çuluktan ilham aldılar.
Japon Konfuçius’çuluğu
Japonlar, Çin Konfuçius’çuluğunun bütün sosyal ve siyasi nazariyelerini kabul etmediler.
Ama bu nazariyelerden bazılarına özel bir önem verdiler (msl. toplum ve aile ilişkileri hakkındaki nazariyeler): özellikle tabi olanın metbua karşı, uyruğun hükümdara karsı kişisel bağlılık anlayışı, japonlarda, özellikle rağbet kazandı.
Nitekim, soğun Tokugava’ların (1600 – 1868) yönetimi çağında, Konfuçius’çuluğun resmi tapınma tarzı sayıldığı söylenebilir.
Japon Konfuçius’çuluğunda, birkaç okul vardır.
Bunların bellibaşlılarından biri, Yamağa Soko müliyetçi okuludur (1622-1685).
Bu okulun, Buşido diye tanınan bir şeref yasası vardır.
Başka bir önemli okul da, sadece İktisadi meselelere yönelmiş bulunan ve Arai Hakuseki (1656 – 1726) ile Dazay Şunday (1680 – 1747) gibi çok değerli kişileri kapsayan akımdır.
Bu bilginler, Japonların maliye ve ticari mübadele alanındaki bilgilerinin genişlemesine katkıda bulundular.
Konfuçius’çu felsefe japon ruhunda silinmez bir iz bırakmışsa da, Konfuçius’çuluk, modern Japonya’da, artık bir din olarak yaşamamaktadır.