Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

BiyografiTarih

Köroğlu Kimdir?

Köroğlu Kimdir,Türk halk ozanı.Son araştırmalarla XVI. yy.da Köroğlu adlı bir celalinin yaşadığı anlaşıldı. Ayrıca aynı adı taşıyan bir yeniçeri şairinin yaşadığı, 1577-1590 Osmanlı-iran seferine katıldığı da, bu seferlerde büyük başarıları bulunan özdemiroğlu Osman Paşa için söylediği iki manzumeden öğrenilmektedir.

Köroğlu’nun Hayatı

Bu saz şairinin varlığını Evliya Çelebi de belirtir. Bu bilgilerden saz şairinin varlığı kesin olarak anlaşılmakla birlikte, hikaye kahramanı Köroğlu ile şair Köroğlu’nun aynı kişi olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir.

Ancak Başbakanlık arşivinde bulunan bazı belgelerden, Bolu dolaylarında 1579-1582 yıllarında Köroğlu adında bir eşkıyanın türediği öğrenilmektedir.

Köroğlu hikayesi de, bu sıralarda ortaya çıktığı ve henüz geçerli başka belgeler de bulunmadığından eşkıya Köroğlu ile şair Köroğlu’nun aynı kişi olduğu kabul edilir. Köroğlu hakkındakiyeni bir iddiaya göre, Köroğlu’nun asıl vatanı Horasan’dır ve Anadolu’daki celalilerle ilgisi yoktur; hayatı destanlaşan Köroğlu, Kun Yabguları sülalesinden gelmedir.

Oğuznamelerde Karakonak, ermenice metinlerde ise başbuğları Mamak’ın adıyla Mamikonyan Satrap ailesi diye gösterilen aile, Murat suyu boylarını İranlılara karşı korumuştu. Bu aile Arpa çayı ve Yukarı Aras boyuna da hakim olarak, sonraları Karakoyunlu Türkmenleri adıyla ortaya çıktı.

V. yy.dan başlayarak Ortodoks Bizans’a ve zerdüşti-mazdeki Sasanilere karşı Gregoryen mezhebinin koruyuculuğunu yapan bu ailenin destanı, bugün de bütün ön Asya Türkleri arasında yayılmış olan Köroğlu destanları halinde yaşamaktadır.

Bu sebeple halk arasında Köroğlu’nun yeri hep Yukarı Aras, en çok da Kars ili olarak gösterilmektedir. Yine bu görüşe göre Köroğlu adı Osmanlılardan önce de Anadolu dışında Türk illerinde vardır.

Sonradan XVI. ve XVII. yy.larda Anadolu’da bu adı taşıyan taklitçiler meydana çıkmıştır. Bu görüşlerden hangisi doğru olursa olsun, hikayenin esasının birtakım eski tarih olayları içinde bulunduğu bir gerçektir.

Hikaye, Anadolu’ya yayılırken yeni ve yerli kılığa bürünmüş, olay Anadolu’da geçmiş gibi bir durum almıştır. Bu yeni yapı, çağının tarih olaylarıyla da beslenerek adeta yeniden ortaya çıkmıştır.

Yeni hikayenin şiirlerini daha eskiye götürmek mümkün değildir. Köroğlu, öteki halk hikâyeleri çeşidinden, asıl konusu kahramanlık olan ve bazı tarih olaylarıyla da birleşen, nazım ve nesir karışımı bir hikayedir.

XVI. yy.ın ikinci yarısından sonra artan ve celali ayaklanmaları adıyla anılan olaylarla da beslenerek büyümüş, halk tarafından benimsenerek sevilmiş, kısa sürede çok yaygın duruma gelmiştir.

Köroğlu Hikayesi

Konusu. Güzel at meraklısı olan Bolu beyi, sert ve zalim bir kişidir. Birçok atı olan bey, seyisi Yusuf’u baharda güzel ve cins at satın alması için yola çıkarır.

Yusuf uzun araştırmalardan sonra at satıcılarının elinden kır bir tay alır. Bu, Fırat nehrinin sularından çıkarak oradaki kısrağa aşan kutsal aygırdan olma çok cins bir taydır.

Tayın şimdilik gösterişi yoktur. Ama ileride mükemmel bir hayvan olacaktır. Yusuf bunu bilir. Bolu’ya geldiğinde, Bolu beyi bu zayıf ve çirkin görünüşlü tayı görünce çok kızar.

Yusuf gerçeği anlatamaz. Bolu beyi Yusuf’un gözlerine mil çektirir; tayı da ona vererek kovar. Kör Yusuf, tay ile birlikte Sivas’a döner; oğlu Ruşen Ali’ye olanları anlatır, intikam alacağını söyler.

Ali babasının tavsiyeleriyle tayı terbiye etmeye başlar. Kır tay karanlık bir ahırda, yıllarca yetiştirilir; ara sıra dışarı çıkarılarak koşturulur. Ayakları çamura değmediği zaman istenilen duruma geldiğini anlarlar. Bu arada Ruşen Ali de büyür, babayiğit bir delikanlı olur.

Bir gün baba oğul, Aras ırmağında, Yusuf’un rüyasında gördüğü bir velinin Bingöl dağlarından geleceğini haber verdiği üç sihirli su köpüğünü beklerler.

Bu köpükleri Yusuf içecek, hem gözleri açılacak, hem de intikam almak için gereken güç ve gençliği elde edecektir. Ruşen Ali, köpükler gelince dayanamaz, babasına haber vermeden üçünü de kendisi içer.

Yusuf bunu öğrenince üzülür. Fakat, oğlunun kendi yerine intikam alacak bir bahadır olacağına sevinir. Ali’ye bu sihirli köpüklerden biri sonsuz yaşama gücü, biri yiğitlik, öteki de saz çalma ve şairlik kabiliyeti vermiştir.

Bir süre sonra Kör Yusuf, intikamının alınmasını vasiyet ederek ölür. Ali kır atı ile dağa çıkar. Artık adı Köroğlu’dur. Geleni geçeni soymaya başlar.

Kendisi gibi kanundan kaçalar çevresine toplanırlar. Köroğlu yavaş yavaş çevrede nam salmaya başlar. Çamlıbel’de bir kale yaptırır. Adı yayıldıkça çevresine toplananlar da artar: küçük bir ordu olurlar.

Köroğlu zenginlerden aldıklarını fakirlere, köylülere dağıtır, üzerine gönderilen orduları bozguna uğratır. Boş zamanlarında saz çalar, şiirler söyler. Emrine giren yiğitler onu başbuğ tanırlar.

Bir gün, güzelliğini duyduğu İstanbul kasapbaşısının oğlu Ayvaz’ı, üsküda’dan bir hile ile kaçırır; evlat edinir. Ona gerekli silahları kullanmayı, ata binmeyi öğretir. O da yaman bir delikanlı olur; savaşlara girer.

Köroğlu daha sonra Bolu beyinin güzel bacısı Döne Hanımı, koçaklarıyla Bolu’ya baskın yaparak kaçırır; evlenirler. Köroğlu, Bolu beyinin ordusunu her zaman yenilgiye uğratır.

Gelen geçen kervanlardan baç alır. Böylece yıllar geçer. Ara sıra büyük seferlere de girişirler. Bu arada biçok heyecanlı olay da geçer.

Sonunda «delikli demir» (tüfek) icat edilince eski bahadırlığın geleneği bozulur, dünyanın tadı kalmaz. Bunu gören Köroğlu, beylerini toplar, dağılmalarını söyler. Kendisi de ortadan zirgânın getirdiği tüfekle oynayan beyler, kaybolur. Daha önce kır at sır olmuştur.

Başka bir söylentiye göre, bir yahudi birbirlerini öldürürler: Köroğlu buna üzülerek kaybolur. Yine bir söylentiye göre, Köroğlu dağda rastladığı çobanda tüfeği görür, ne olduğunu sorar.

Aldığı karşılığa inanmaz. Denemek için kendine çevirir, tetiğe basar; yaralanarak ölür. Sonra beyler dağılır. Bütün Türkler arasında söylenen bu kahramanlık hikayesinin değişik şekilleri vardır.

Köroğlu hikayesinin devamı sayılan «beylerin serüveni», yirmi dört kol meydana getirir. Köroğlu hikayesi, halk hikaye geleneğinde olduğu gibi, nazım nesir karışıktır. Duygusal yerleriyle konuşmalar çoğu zaman manzumdur ve türkü olarak geçer.

Bu manzumeler, kendi türleri içinde sanat yönünden kuvvetli, kahramanlık duygularını iyi yansıtan eserlerdir. Bunlarda eski çağların cenkleri canlanır.

Köroğlu, halkın gözünde mert bir tip, çetin bir bahadırdır, iyilikseverdir, zavallıları korur, halka zulmeden derebeylerine aman vermez; duygulu, sevimli bir kahramandır.

Halk onu bir hikaye kahramanı değil, yaşamış bir tarihi kahraman olarak kabul eder; canlı bir hatıra gibi benimser, varlığının her safhasında yaşatır. Saz şairleri onu pir sayarlar; toplantılarında fasıl başında bir Köroğlu türküsü söylerler.

Zamanla, beylerin çevresinde meydana gelen hikayeler, onu daha çok yaşatmak isteğinden doğmuştur. Bugün Doğu Anadolu’da Köroğlu geleneği hala yaşamaktadır.

Köroğlu hikâyesini ilk olarak kimin telif ettiği belli değildir. Küçük serüven olaylarının biraraya getirildiği söylenebilir. Şiirlerin de ayrı şairlerce söylendiği bir geçektir. Köroğlu doğu halk hikayeleri gibi zamanla geliştirilmiştir. Köroğlu türkülerinden bir örnek:

Mert dayanır, nâmert kaçar Meydan gümbür gümbürlenir Şahlar şahı divan açar Divan gümbür gümbürlenir.

Yiğit kendini öğende Oklar menzili döğende Kılıç kalkana değende Kalkan gümbür gümbürlenir.

Ok atılır kalasından Hak saklasın belâsından Köroğlu’nun nârasından

Dağlar gümbür gümbürdenir.

Bir yanıt yazın