Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

GenelTarih

Korporatizm Nedir?

Korporatizm Nedir,Korporatizm temelde toplumun bütün kesimlerinin devletle aynı masaya oturması ilkesine dayan sistem.

Korporatizmin Özellikleri

«Korporatif» kelimesinin kullanımı, daha çok, iki dünya savaşı arasında yaygınlaştı.

Korporatizm doktrini ise, menşei bakımından çok daha eskidir; XIX. yy.ın ilk yarısına kadar uzanır.

Korporatizm, liberalizme ve liberalizmin sonuçlarına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

XIX. yy.ın başından itibaren, hıristiyan veya sosyalist teoriciler, . korporatif teşkilatların Fransız ihtilali tarafından kaldırılmış olmasını doğru bulmuyorlardı.

Ama yerine ne getirmek istedikleri de belli değildi.

Agricol Perdiguler’nin etkisiyle, 1830’dan 1848’e kadar, Eski Rejim’in korporasyonlarından çok işçi derneklerini canlandırmak söz konusuydu.

1844’te, Trade Unios’ların resmen kurulmasıyla, İngiltere’de bir çeşit fiilî korporatizm ortaya çıkmış oldu.

Aracı kurumlar kavramına bağlı olan germen düşüncesi, özellikle katolik çevrelerde, Almanya’da Mainz grubu ve Avusturya’da Viyana okulu ile, korporasyon ve korporatizmi yeniden benimsedi.

Fransa’da, Emile Keller, korporatif gelenekler lehine, liberal kapitalizmi mahkum etti.

Ortaçağ loncalarının vaktiyle yaptığı hizmetleri meydaha çıkaran tarihçilerin çalışmasıyla da desteklenen bu akımlar, Fransa’da korporatif teşkilatlanmanın nazariyecileri olan Albert de Mun ve özellikle Henri de la Pin La Charce’ın da etkisiyle, sosyal katolik hareketin en önemli grupları tarafından benimsenen dernek korporatizmi teorisine yol açtı.

1914’e kadar Fransa’da, korporatizm, ılımlı sosyalist ve sendikacı hareketlerin belli kesimlerinde etkili olmasına rağmen, Sosyal Katolikliğin tekelinde kaldı.

Almanya’da, Maint grubunun düşüncesi, özellikle Bismarck devrinde, hükümetin sosyal siyasetini hiç değilse dolaylı olarak etkiledi.

Birinci Dünya savaşından sonra, korporatizm, Sosyal Katolikliğin çerçevesini aştı.

Katoliklik, korporatizme sadık kaldı, ama zamanla ilk tutumunu daha belirgin ve kesin hale getirdi ve sendikacılığa, gittikçe daha önemli bir yer verdi.

Angres Sosyal haftasında (1936), dernek korporatizminin formülü ortaya atıldı: teşkilatlanmış meslekte serbest sendika. Gene La Tour du Pin’in etkisinde ortaya çıkan başka bir korporatizm eğilimi de Action Française’e bağlandı (Bocconnier, Rendu).

Ama İtalyan faşizmi (Mussolini, Bottai, Rossoni), sosyal katolik geleneği tarafından benimsenmiş korporatizmden çok farklı bir devlet korporatizmi formülünü ortaya attı ve bunu gerçekleştirmeye çalıştı.

Ne var ki bu akım, çelişmelerinden dolayı gerçekleşme yolunda pek fazla ilerleyemedi.

Salazar’ın Portekiz’i, Dollfus ve Schuschnigg’in Avusturya’sı da korporatif-çilik iddiasındaydılar.

Ama her iki ülkede de iddialar, gerçekleşmelerden daha ağır bastı.

İki dünya savaşı arasında korporatizmin en ünlü nazariyecisi romanyalı sosyolog Manoilescu’dur.

Aynı dönemde, İskandinav sosyalizmi (özellikle İsveç’te) kooperatif ve korporatif olmak üzere iki temel özellik taşıyarak gelişti.

İtalya’da ve Fransa’da savaştan sonra, korporatizmin gerçeklerinden çok, adına ve teorilerine karşı bir tepki doğdu.

Dernek korporatizmine sadık kalmalarına rağmen, Sosyal Katolikliğin başlıca fransız temsilcilerinden birçoğu, bir sistemi ifade etmeyen meslekî organizasyon deyimini kullanmayı tercih ettiler.

Korporatizmin, katolik kilisesi’nin «sosyal doktrin»inden pek farklı olmadığı ileri sürülmüştür.

Bu iddianın doğru olduğunu söylemek güçtür.

Papalık belgelerinde, «mesleki korporatif düzen»den söz edilmekle beraber, soyut «korporatizm» teriminden kaçınılır ve sık sık, «meslekî teşkilat» terimi kullanılır.

Bu belgelerde, korporatif bir teşkilat hiç bir zaman savunulmamış, devlet korporatizmiyse açıkça mahkum edilmiştir.

Ayrıca, ne kadar önemli olursa olsun, mesleki ve korporatif teşkilat fikri, «sosyal katolik doktrini»nin muhtevasını kapsamaktan uzaktır Demek ki, «korporatizm» kelimesi, birbirinder farklı ye hatta birbirine karşıt doktrinleri veya İskandinav ülkelerinin Korporatif sosyalizminden Mussolini’nin devlet korporatizmine kadar çeşitli uygulamaları ifade etmek içir kullanılmaktadır.

Dernek korporatizminden ve devlet korporatizminden başka, sadece İktisadî olan faaliyetlerin teşkilatlandırılmasına dayanan kısıtlı korporatizm’i, sosyal, İktisadi veya daha başka faaliyetleri kapsayan tüm korporatizm’i, bir korporatif meclisin bütün yasama gücünü tek başına elinde tuttuğu saf korporatizm’i; bir iktisat kurulunun bir parlamento kuruluyla birlikte yasama gücünü kullandığı karma korporatizm’i, iktisat kurulunun, sadece danışma kurulu niteliği taşıdığı bağımlı korporatizm’i birbirinden ayırt etmek gerekir.

Ama bütün korporatizmlerin bellibaşlı bazı ortak özellikleri vardır: İktisadi liberalizmin ve özellikle devletçi ve otoriter sosyalizmin reddedilmesi; mesleki organizasyonların, yani her meslekte, bu mesleğe mensup kimselerin biraraya gelerek ortak kararlar almalarını (bu kararlar, resmîi makamlar tarafından kabul edildiği için mesleğin tümünü ilgilendirir) sağlayan sürekli kuramların bulunuşu, meslekler ve meslek grupları arasındaki ilişkileri düzenleyen mesleklerarası organizasyonlar; teşkilatlanmış mesleklerin ve İktisadi faaliyetlerin hükümet nezdinde temsil edilmesi v.b.

Bir yanıt yazın