Korsanlar
Korsanlar Korsan, eline geçen her şeye, bu arada, kendi öz milletine ait gemilere de saldıran bir deniz haydutu olduğu halde, kendi hükümdarından, düşman ticaret gemileri üzerine saldırmak için lettre de marque denilen yazılı bir emir, izin veya icra belgeleri alırdı. Jean Barut, Duguay-Trouin, Forbir v.b. gibi korsanların birçoğu krallık deniz kuvvetlerine mensuptu.
Korsanlığın Tarihi
Surcof gibileri ise uzak yol kaptanıydılar. Korsanlar tarafından alınan ganimetlerin meşruluğunun özel bir mahkemece kabulü gerekti.
XVII. ve XVIII. yy.larda korsanlığın büyük bir kâr sağlaması üzerine saray ve bakanlıklar bu işe büyük yatırımlar yaptılar.
Korsanlık, 1856 Paris kongresinde yasaklandı ve bu karar yavaş yavaş denizci bütün ülkeler tarafından kabul edildi.
Birinci Dünya savaşında korsanlık Almanlar tarafından savaş gemileriyle (Leipzig, Emden kruvazörleri) veya savaş salması olarak alınan ticaret gemileriyle (Moewe Wolf v. b.) yeniden başladı.
1939-1945 Arasında bazen açık denizde düşman ticaret gemilerine saldıran bir kruvazöre veya uçuş alanı büyük olan birkaç motorlu deniz uçağına da korsan adı verildi.
İslam Ülkelerinde Korsanlar
Halife Abdülmelik’in Tunus’ta bir tersane kurdurmasıyla başlayan korsanlık hareketleri, sonra Kuzey Afrika’da İdrisîler (M.S. 788), Aglebiler (800) ve fatımi halifeleri (909) devirlerinde devam etti.
Fatımi halifeleri Sicilya, Sardinya ve Balear adaları gibi Akdeniz’in bellibaşlı adalarını ele geçirdiler.
1002’de müslümanlar Pisa’yı yağma ettiler.
Pisalılar da bir afrika donanmasını yaktılar.
XI. yy. müslüman İspanya hükümdarı Mücahit (öl. 1045), Pisa’nın büyük bir kısmını yaktı; buna benzer bir akını 1011’de tekrarladı. Pisalılar onu 1017’de Sardinya’dan çıkardılar.
Kuzey Afrika’da devlet kuran Muvahhidler (XII. yy.) ve bunların parçalanmasından sonra Tunus’ta kurulan Beni Nafs sülalesi (1228-1534); Orta Magrıp’ta Beni Ziyan (1235-1400) ve Fas’ta Beni Merin (1200-1550) sülaleleri Avrupa’nın Akdeniz ülkelerinden olan Pisa, Cenova, Provence, Aragon ve Venedik ile ticari antlaşmalar yaptılar.
Bu antlaşmalarla korsanlık yasaklandı. İtalya ve Afrika hükümetleri, ülkelerindeki korsanları idam edecek ye aldıkları ganimetleri de gemilerin ait olduğu ülkelere geri vereceklerdi.
Bununla birlikte iki Pisa donanması, Tunus kıyılarında üç müslüman gemisine saldırdı (1200).
Sicilya Normanları Tunus’u vergiye bağladılar.
Ayrıca Aragon ve Cenevizliler de müslümanlarla sürekli mücadele ettiler. Asıl korsanlar XIV. yy.dan sonra Akdeniz’de görülen hıristiyanlardır.
Bunların amaçları geniş ölçüde ganimet ve esir ele geçirmekti.
Bu devirlerde Anadolu’nun Akdeniz kıyılarında kurulan Karesi, Saruhan, Aydın, Menteşe beylikleri bu kıyıları korsan üsleri durumuna getirdiler.
Bu Türk beyliklerine ait gemiler Akdeniz’de hıristiyan korsanlarına ait (özellikle Ceneviz ve Venedik) gemilerine saldırdılar.
Osmanlılar, Çelebi Mehmed devrinde (XV. yy.) Venediklilerle yapılan antlaşmada, Adalar denizinde ve Çanakkale boğazında yolu kapayan Türk korsanlarının görüldükleri yerlerde gemilerinin alınmasını kabul etti (1416).
Bu yüzyılda Türklerin İstanbul’u almasıyla Avrupa korsanları önemini kaybetti.
XV. yy.da Katolik Femando ile Castillalı isabel Ispanya’daki müslümanlaıı yurtlarından uzaklaştırmak için Granada üzerine yürüdüler.
Şehrin Fernando’nun eline geçmesi (1492) üzerine binlerce magrıplı yurtlarını bırakarak Cebelitarık boğazından geçtiler ve Şerşel, Oran ve Cezayir’e geldiler (1493); sonra, Endülüs kıyılarına indiler.
Bölgenin korsanları iç kısma çekildiler ve kısa bir süre sonra gelen Magrıplılardan yardım gördüler; ispanyollarla savaşarak onlardan aldıkları ganimetlerle Cezayir’e döndüler.
Burada garnizonlar kuran Magrıplılar korsanlık hareketleri karşısında, kardinal Ximenes, Don Pedro Navarro’yu İslâm korsanlarına karşı çıkardı. Yenilgiye uğrayan korsanlar bir süre bu hareketlerine son verdiler.
Sonra Türk korsanlarının önderliğinde yeniden Venedik ve İspanyol gemilerini yağmaladılar.
Osmanlı devleti XIV. yy. sonlarından başlayarak, Akdeniz’deki başıbozuk Türk korsanlığını düzenledi ve gelişmesine yardımcı oldu.
Bu devrin ünlü Türk korsanı Kemal Reis (öl. 1511), Osmanlı devleti tarafından hazırlanan bir korsan filosuyle Endülüs sularında bir İspanyol filosunu yaktı ve Malakka şehrini yağmaladı.
Cerbe adasını üs yaparak hıristiyan Avrupa için tehlikeli bir düşman oldu.
Turgut, Piri ve Murad Reisler, ispanyollar ve Venediklilerle savaşarak Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirmeye çalıştılar.
Bu sırada Kuzey Afrika’da korsanlık faaliyetine başlayan ilyas, ishak, Oruç ve Hızır Reisler de Akdeniz’de ispanyollara ve Cenevizlilere karşı harekete geçtiler.
Kanuni Sultan Süleyman (XVI. yy.) Akdeniz’i bir Türk gölü durumuna getirmek için Türk korsanlarını biraraya getirerek donanmayı geliştirmeyi düşündü; Cezayir’i elinde tutan Hızır Reisi (Barbaros Hayreddin) İstanbul’a çağırdı.
Ona kaptanıderyalık verdi. Preveze’de haçlı donanmasını yenen (1538) Barbaros’un Osmanlı donanmasına katılması Türk korsanlığının sonu oldu.
Onun yetiştirdiği Uluç Ali Reis, osmanlı donanması inebahtı’da yenildiği halde, gemisini kurtararak İstanbul’a geldi (1571); bu son korsana da kaptanıderyalık verildi.
Onun ölümüne kadar (1587) Cezayir ve Akdeniz’den gelen reisler, osmanlı donanmasına katıldılar.
Bu tarihten sonra da Cezayir denizcileri kendi güçlerine göre hazırladıkları gemilerle Akdeniz’de korsanlık faaliyetine devam ettiler.