Krater Nedir,Nasıl Oluşur | Ansiklopedik Bilgi |
Krater nedir coğrafya,Krater nedir nasıl oluşur,Krater nedir ay,Krater Nedir,Nasıl Oluşur,Yerüstünde veya yeraltındaki nükleer bir patlamada, arazi üzerinde meydana gelen çukura verilen ad. (Kraterin çapı ve derinliği, patlatılan nükleer bombanın cins ve gücüne göre değişik olur.)
Kraterlerin Oluşumu
Meteor krateri, büyük boyutlu bir meteorit’in yeryüzünde açtığı çukurdan meydana gelen krater biçiminde kapalı çöküntü. (Meteor krateri dibinde, kısmen döküntüler altında kalmış meteor demirine rastlanır.
Volkan menşeli olmayan bazı çöküntüler [Sahra, A.B.D.’nin güneydoğusu] şüphesiz bu olayın sonucudur.)

Yanardağ krateri’nde volkan bacası, kraterin dibinde biter.
Volkan bacası püskürme döneminde açıksa da faaliyetin durduğu dönemde donmuş lav ve çeperlerden inen döküntülerden meydana gelen bir tıkaçla tıkalıdır.
Kraterin biçimi ve boyutları, yanardağın faaliyet tipine, şiddetine ve püskürttüğü lavların yapısına göre değişir.
Yamaçları tatlı eğimli kupa biçimindeki krater, bir püskürme ağzı çevresinde püskürtülen maddelerin (yanardağ çakılı, dışıklar, volkan bombaları) yığışmasından meydana gelir.
Yanardağın püskürttüğü gaz ve gereçlerin boşalması daha hızlı olursa, krater huni biçimi kazanır; yamaçların eğimi, yanardağı meydana getiren gereçlerin yapısına bağlıdır.
Nihayet, şiddetli bir patlama hemen hemen dikey yamaçlı kraterler oluşturur.
Bazalt cinsinden lavlı bazı yanardağların, genellikle birbiri içine geçmiş dikey çeperli kraterleri ve birbiri ardı sıra meydana gelen çökmeler sonucunda oluşmuş yatay tabanları vardır.
Bunlara kuyu krater veya obruk krater denir.
Bazı kraterler (kaldera’lar), çapları yirmi km’ye kadar çıkan, derinlikleriyse ancak 30-40 m ile birkaç yüz metre arasında değişen çok geniş yanardağ çukurlardır.
Kraterler, bazı şiddetli patlama püskürmelerinden sonra meydana gelen çöküntülerdir; yağmurların çeperlerden indirdiği kül ve dışıkların tortullaşması, bu çöküntü diplerinin oldukça yatay bir görünüm kazanmasına yolaçar.
Bir kalderanın içinde, genellikle ana çukurun oluşumundan sonraki bir faaliyet döneminin eseri olan volkan hunilerine rastlanır (msl. Kanarya adalarındaki, Japonya’daki [Asosan] v.b. koniler).
Bazen büyük çaplı (1-3 km) obruk kraterlere de «kaldera» adı verilir (Mauna Loa, Mauna Kea, Kilanea, Havvaii adaları v.b.).
Ay kraterleri
Ay yüzeyi çember biçiminde ve çok geniş boyutlu (100-200 km çaplı) çöküntü dizileriyle kaplıdır.
Daha dikkatlice yapılacak bir inceleme, bu krater çevrelerinin çoğunlukla altı köşeli bir düzgün çokgen biçiminde olduğunu ortaya koyar; ortada, genellikle bir tepe yükselir, iki klasik teori (ikisi de az inandırıcıdır) ay kraterlerinin evrimini açıklamaya çalışır: yanardağ püskürme teorisi (dev kalderaların oluşması); meteor çarpmaları teorisi.
Bu sonuncu teoriye göre meteoritlerin hızını kesecek ve engel olacak bir atmosfer yoktur; meteoritler ay yüzeyinde geniş kraterlerin oluşmasına yolaçmıştır; aşındırmaya imkan veren unsurlardan su ve hava bulunmadığından hemen hemen yok denecek kadar az olan aşındırma, bu kraterleri ortadan kaldıramamıştır.
Her iki teori de üç önemli gözlem olgusunu hesaba katmamıştır: kraterlerin çok kenarlı çevreleri; kraterlerin sık sık bitişik bulunması ve çok ender olarak kesişmesi; büyük bir kraterin daha küçük bir diğerini asla kesmemesi.
Bu olgular meteor varsa yımını kesinlikle, yanardağ teorisini de kısmen çürütür.
Olayı hesaba katan tek açıklama, yalancı kraterleri, ay mağma kütlesi henüz sıvı haldeyken oluşmuş konveksiyon hücreleri yüzeysel kısımlarının fosilleşmiş izi olarak kabul eder: peş peşe sıralanmış bu hücreler çok yüzlü bir altıgen biçimindedir.
Mağmanın bütünüyle soğuması sırasında uçucu maddeler hücrenin orta sütununda derişir; burada uçucu maddelerin yaptığı basınç etkin bir volkanizma meydana getirir (hücrenin yüzeysel izinin ortasında bir döküntü kanisinin oluşması).
Bu teori, 1959’da, Alphonse krateri orta tepeciğindeki püskürmenin gözlemlenmesiyle doğrulandı.
Rus bilim adamı Kozyrev bu ender rastlanan olayın tayf görüntüsünü elde etmeyi başardı.
Amerikalı Pappendick ve Bond bu olayın resmini çektiler.
Buna karşılık, ay yüzeyini delik deşik eden ve 1964’te «Ragner VII»’nin gönderdiği resimler sayesinde sayılarının çok fazla olduğu öğrenilen çok küçük boyutlu kraterler, meteor çarpmaları dışındaki bir sebeple açıklanamaz.