Kurtuluş Savaşında Bilecik | Kurtuluş Savaşı Tarihi |
Kurtuluş Savaşında Bilecik,Karargâhı Bilecik’te kurulan Ertuğrul Grubu Kumandanlığina daha önce Balıkesir’de 61.Fırka Kumandanı olarak bulunan Kâzım Bey (Özalp) getirildi.
11. ve 61. fırkalardan meydana gelen grubun görevi, yunan saldırısını Sakarya’nın batısında durdurmaktı.
Kâzım Bey, o günlerdeki gelişmeleri şöyle anlatır.
Düşmanla Temas
“…Bu arada Bursa düşmüştü. Bilecik’te teşkilât ve faaliyetimiz ise ilerlemişti.
Yunanlıların îşgal ettiklieri yerlerden çekilen ve harbe iştirak etmek isteyen halk ve İzmir Şimal Cephesi subay ve askerlerinden bize katılmamış olanlar ile geride yeniden düzene konmuş olan milli müfrezeler, ayrı ayrı Bilecik’e geliyorlardı.
Bu gayret ve faaliyetle çöken İzmir cephesi yerine, Temmuz ayı sonlarında eski cephenin daha gerisinde yeni cepheler kuruldu.
Bilecik’e geldiğim zaman, İvrindi, Ayvalık bölgelerinde cereyan eden hadiseler ve muharebeler hakkında da hakiki malumat aldım.
Ayvalık mıntıkası kumandanı, Kaymakam Seyfullah Bey emrindeki kuvvetler bir müddet dağlara çekilmişler, çete muharebeleri yaparak bize katılmaya çalışmışlar, fakat muvaffak olamamışlardı.
Neticede subayların hemen hepsi esir olmuş, askerler de o civar halkından oldukları için evlerine dağılmışlardı.
İvrindi mırttıkası kumanı Halil Bey (sonradan beyazıt Mebusu Halit Bayrak) ise, cephenin ve Balıkesir’in düşmesinden sonra subay ve askerlerle bir kıta teşkil etmiş, dağlara çekilmiş, günlerce dağlarda kalmışlar, Çerkez eşkiyalarla ve Yunan kuvvetleriyle devamlı çarpışarak bize katılmaya çalışmışlardı.
Nihayet Kumandan Halit Bey, Kirmasti ile Bursa arasında yapılan çarpışmaların birinde yaralanmış, çok zorlukla Bilecik civarına, emrin-dekilerle birlikte gelebilmişti.
“Yeni Ertuğrul Grubu’muzla Yenişehir-İnegöl hattında bir cephe kurmuştuk.
Bursa üzerinden ilerleyen düşmanla temas kuruldu ve düşman bu yeni cephe karşısında durdu.”
Ertuğrul Grubu
Ancak, Ertuğrul Grubu’nun ömrü kısa oldu.
Çerkez Ethem’in önerisi üzerine Gediz’deki Yunan güçlerine 24 Ekimde bir saldırı düzenlendi.
Ancak başarı sağlanamadı. Bu hareket Kuva-yı Milliye içinde büyük huzursuzluk doğurdu.
Çerkez Ethem ve Ali Fuat Paşa, yenilgiyle ilgili olarak birbirlerini suçladılar.
Bunun üzerine Büyük Millet Meclisi Hükümeti, önemli değişiklikler yaptı.
Ali Fuat Paşa cephe komutanlığından alınarak Moskova Büyükelçiliğine gönderildi. Yerine İsmet Bey (İnönü) tayin edildi. Ertuğrul Grubu da dağıtıldı.
Bu sırada istifa eden Damad.Ferit Paşa Hükümeti’nin yerine kurulan Tevfik Paşa başkanlığındaki yeni hükümet Dahiliye Nazırı olan Ahmet izzet Paşa aracılığıyla Ankara Hükûmeti’yle ilişki kurdu ve görüşme isteğini bildirdi.
Mustafa Kemal Paşa sözkonusu gelişmeleri Nutuk’ta şöyle anlatır: İzzet Paşa’ya aracılar eliyle şu cevabı verdim: Yüksek kişiliğinizin ve Salih Paşa Hazretleri’nin de katılması gereken kurul ile en kolay ve çabuk olarak Bilecik’te buluşabiliriz.
Yolculuğun elden geldiğince gösterişsiz yapılması, dikkate alınacak bir yön olarak bilgilerinize sunulur.
Baylar, Tevfik Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa zamanın büyük adamları gibi tanınmışlardı.
Ulus bunları akıllı, öngörüşlü, uzgörüşlü kişiler biliyordu.
Bunun için Damad Ferid Paşa çekilip de yerine, önderleri bu kişiler olan bir hükümet iş. başına gelince, herkeste türlü türlü umutlar uyandı.
Tevfik Paşa Hükümeti’nin hemen Ankara ile ilişki araması üzerine, kamuoyunca kendisinin iyi niyetli olduğu yargısına varılmaması için bir sebep düşünülemizdi.
Herkes Tevfik Paşa Hükümeti’nin işbaşına gelmesini uğurlu saydı.
Bu hükümetin, ülkenin ve ulusun en üstün çıkarlarını sağlama yollarını ve araçlarını bulmadan iş başına gelmiş olmasını kabul etmek ve ettirmek gerçekten güç idi.
Özellikle, kendileri de İstanbul siyasal çevrelerinde ve basında kullandıkları dille kanunun yargısını destekleyecek durum almış bulunuyorlardı.
Kurtuluş Yolu
Biz, gerçek durumun kesinlikle kamunun bildiği ve inandığı gibi olmadığı kanısındaydık.
Ama kamuoyunu inandırmaya yarayacak şartları hazırlamadan, İstanbul’un, kurtuluş yolu olarak ileri sürdüğü anlaşma ve buluşma tekliflerini geri çevirmeyi uygun bulmadık.
Onun için özellikle İzzet ve Salih Paşaların bulunacağı bir kurulla, Bilecik’te buluşmayı onayladık.
Bu kişilerle görüştükten sonra kamunun bütün inanışının temelsiz olduğunun anlaşılacağına kuşkum yoktu.
Bir de, her ne olursa olsun, kamuoyunca yukarda belirttiğim nitelikte tanınmış olan bu kişilerin İstanbul’da hükümet kurmasının milli amaç için ne denli dokunaklı olduğu ortada idi.
Bunun için, buluşmamızdan sonra da kendilerinin geri dönmelerine izin vermemek gerektiği bence normaldi.
İşte, bu görüşlerin ışığında İzzet Paşa kurulu ile Bilecik’te buluşma kararlaştırıldı.
Buluşma 2 Aralıkta değil, 5 Aralıkta oldu.
Kurulda, izzet ve Salih paşalarla elçilerden Cevat, Ziraat Nazırı Hüseyin Kâzım, Hukuk Danışmanı Münir beyler ve Hoca Fatih Efendi vardı.
Bilecik İstasyonu’nun bir odasında birleştik. ismet Paşa da yanımızda idi.
Görüşme şöyle oldu: Ben, ilk olarak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümet Başkanı” diyerek kendimi tanıttıktan sonra, “kimlerle tanışıyorum” diye sordum.
Salih Paşa benim ne demek istediğimi kavrayamayarak, kendisinin Bahriye ve izzet Paşa’nın Dahiliye Nazırı olduğunu anlatmaya kalkışırken ben hemen, İstanbul’da bir hükümetin varlığını tanımadığımı ve kendilerini o hükümetin adamları olarak kabul etmediğimi, eğer İstanbul’daki bir hükümetin nazırları olarak görüşmek istiyorlarsa kendileri ile görüşemeyeceğimi söyledim: Ondan sonra kimlik ve yetki sözkonusu olmadan görüşmek uygun bulundu.
Konuşmanın bazi yerlerinde Ankara’dan bizimle birlikte gelen kimi milletvekili arkadaşları da bulundurdum.
İstanbul’dan gelen kişilerin sağlam hiçbir bilgi ve görüşleri olmadığı, birkaç saat süren konuşma ile anlaşıldı.
Ensonunda, İstanbul’a dönmelerine izin vermeyeceğimi ve birlikte Ankara’ya gideceğimizi kendilerine bildirdim.
Beklemekle bulunan trenle yola çıkıldı.
6 Aralık 1920’de Ankara’ya geldik.
İstanbul Kurulu’nu, istekleri dışında alıkoymuştum, ama bunu kamuya duyurmayı yararlı bulmadım.
Çünkü, İzzet ve Salih paşalardan ve öbür kişilerden milli hükümet işlerinde yararlanmayı düşünerek onurlarını korumak istedim.
Bu amaçla, Ankara’ya gelir gelmez basına verdiğim resmi bildiride, sözkonusu kişilerin, Büyük Millet Meclisi ile görüşmek gibi bir sözde sebeple İstanbul’dan çıktıklarını, ülkenin iyiliği ve selâmeti uğrunda daha verimli ve etkili olarak çalışmak üzere bize katıldıklarını açıkladım.
Ancak, İstanbul’a dönmek isteyen paşalar, 1921 Martında istedikleri müsaadeyi alabildiler.
Yunanlılar, Milli Mücadele bölgelerinde başlayan Çerkez Ethem meselesini kendileri için fırsat bildiler.
6 Ocak 1921’de Bursa Cehpesi’nden saldırıya geçti.
Üç Gün Üç Gece Süren Yunan İşgali
Önemli bir direnmeyle karşılaşmadan 8 Ocakta Bilecik önlerine geldiler ve aynı gece şehri işgal ettiler. 9 Ocakta Yunanlılarla çatışma başladı.
Ancak milli güçler yetersizdi.
Buna rağmen Yunanlılar 11 Ocak sabahı mevzilerini terkederek çekilmeye başladılar.
Bu çatışma sırasında Bilecik 11 Ocak tarihine kadar, üç gün Yunan işgalinde kaldı.
I.İnönü Meydan Savaşı’ndan az sonra toplanan Londra Konferansı kararlarını tanımayan Yunanlılar, kendilerini Sevr Antlaşmasindan başka bir antlaşmanın bağlamadığını açıkladılar ve 23 Mart 1921 sabahı, Bursa doğusundaki Dimboz mevzilerinden saldırıya geçtiler.
Önemli bir direnişle karşılaşmayan Yunan birlikleri, 27 Martta Söğüt-Karaköy hattına vardılar.
Buna karşı Türk Genelkurmayı bütün güçlerini İnönü rhevzilerine kaydırdı.
27 Martta İnönü önlerinde başlayan çatışmalar, ilerleme ve gerilemelerle sürdü.
Nihayet 1 Nisan sabahı, millî güçler toplu bir karşı saldırı başlatarak Yunanlıları tutundukları mevzilerden geri püskürtmeye başladılar.
Yunan 7.Tümeni büyük kayıplara uğrayarak İnegöl’e zorlukla çekilebildi. Yunan 3. Süvari Alayı ise yok edildi.
i. ve II. İnönü saldırılarının geri püskürtülmesi, öte yandan İtilâf devletlerinin desteklerini önemli ölçüde geri çekmeleri Yunanlıları zor durumda bıraktı.
Durumu düzeltebilmek amacıyla 8 Temmuz 1921’de yeniden saldırıya geçtiler.
12 Temmuzda Bilecik yakınlarına gelen Yunan birlikleri, Yeniköy ve
Karaköy’ü işgal ettiler.
13 Temmuzda Bilecik’e giren Yunanlılar Türk birliklerinin karşı saldırısı üzerine, kısa bir süre şehri boşaltmak zorunda kaldılarsa da, 22 Temmuzda yeni bir saldırıyla, Bilecik’e yeniden girdiler.
İşgal bu kez oldukça uzun sürdü.
30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Savaşından sonra, Türk birliklerinin karşı saldırısına kadar Bilecik işgal altında kaldı.
Başkomutanlık Meydan Savaşında büyük bir yenilgiye uğrayan ve hızla İzmir’e çekilmeye başlayan Yunanlıları izleyen Türk birlikleri, 4 Eylül 1922’de Söğüt ve Bozüyük’ü, 5 Eylülde Pazaryeri’ni ve 6 Eylülde de Bilecik’i kurtardılar.
Yunanlılar, 6 Eylül 1922’de Bilecik’i boşaltırken şehrin pek çok yerinde yangın çıkardılar.
Şehir merkezinde 1.956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, fabrikalar, okullar, camiler tamamıyla yandı.
Savaş sonrasında yapılan sayımda Bilecik nüfusunun üçte iki oranında azalarak 4 bin kişi dolaylarına indiği görüldü.