Kurtuluş Savaşında Çanakkale Cephesi,Önemi
Kurtuluş Savaşında Çanakkale Cephesi,İtilâf devletleri 1915’te aylar süren savaşlar boyunca zorladıkları Boğazlar’dan rahatça geçtiler, Çanakkale ve Gelibolu’daki bütün istihkâmlar İtilâf devletlerine teslim edildi.
Çanakkale bölgesinde ingilizlerin 3.000, Fransızların 4.000 kişilik işgal kuvveti bulundurması kararlaştırıldı.
Biga Baskını
Milli Mücadele başlarında Kuva-yı Milliye’yi uğraştıran ve yer yer zor durumda bırakarak Yunan işgalinin gelişmesine uygun bir ortam yaratan ayaklanmalardan biri de Biga bölgesinde patlak verdi.
1920 Ocak sonunda, Fransızların denetiminde bulunan Çanakkale Boğazı’ndaki Akbaş cephaneliği Balıkesir Kuva-yı Miliyesi’nden Köprülü Hamdi Bey’in buyruğu üzerine basılmış, cephanelikteki silâh ve patlayıcı maddeler Biga’ya taşınmıştı.
İtilâf devletleri bu baskına büyük tepki gösterdiler ve özellikle İngilizler, bu tepkiyi silâhlı müdahalede bulunma tehdidine kadar vardırdılar.
Kurtuluş Savaşında Çanakkale Cephesinin Önemi
Bu baskını ve baskının yol açtığı gelişmeleri bahane eden Anzavur Ahmed Kuva-yı Miiliye’nin ülkeyi kana bulayacağını ve halkın kırılmasına yol açacağını ileri sürerek, Biga köylerinde harekete geçti.
Şubat başındaki bu kışkırtmalarıyla çevresine çok sayıda adam topladı ve bunlardan Gavur imam’ı Biga’yı basıp silâhları ele geçirmekle görevlendirdi.
Bu sırada Köprülü Hamdi Bey Biga’daydı.
Sayıları giderek çoğalan ve 20 Şubat’ta Biga önlerine gelen ayaklanmacılara karşı bir süre direnen Hamdi Bey, yenilginin kaçınılmaz olduğunu görünce, Akbaş cephanesinin kasabadan uzaklaştırılarak Yenice Köyü’ne gönderilmesini emretti ve bu iş için, cephaneliği basan Dramalı Rıza Bey]i görevlendirdi.
Cephane Yenice’ye götürüldüğü sırada, Gavur İmam’a bağlı güçler Biga’yı bastılar ve kasabadan çekilmekte olan Köprülü Hamdi Bey’i yakalayıp öldürdüler.
Daha sonra da Dramalı Rıza Bey’in üzerine yürüdüler.
Cephanenin Anzavur güçlerinin eline geçeceğini anlayan Rıza Bey ise, silâh ve patlayıcı maddeleri Yenice’de yaktı.
Anzavur’un Karargâhı
Gavur Imam’dan birkaç gün sonra, Biga’ya Anzavur Ahmed geldi ve burasını karargâh yaptı.
Kuva-yı Milliye’nin Akhisar ve Balıkesir’den üzerine gönderdiği askeri birlikleri iki kez dağıtan Anzavur Ahmed güçleri daha sonra ilerleyerek Gönen ve Bandırma’yı da ele geçirdiler.
Ayaklanmanın hızla yayılması ve Anzavur’un Karacabey’i de ele geçirerek Bursa’yı tehdit etmeye başlaması üzerine, Balıkesir’de güçlü bir birlik meydana getirildi.
Miralay Kâzım Bey’in kumanda ettiği ve Çerkez Ethem güçlerince desteklenen bu birlik, Kirmastı, Susurluk arasındaki Yayaköy’de Anzavur Ahmed’in güçlerini dağıttı.
Anzavur ve pek çok yandaşı Bandırma üzerinden Karabıga’ya, oradan da İngiliz gemileriyle İstanbul’a kaçtı.
Kuva-yı Milliye güçleri ise Batı’ya doğru ilerleyerek Biga’ya kaçan Gavur İmam’ı izlediler ve. iki aydır ayaklanmacıların elinde bulunan Biga’yı 24 Nisan 1920’de ele geçirdiler.
İlçelerin İşgale Uğraması
Çanakkale’nin ilçelerinden ilk işgale uğrayanlar Gökçeada ve Bozcada idi.
Daha 1912’de, Balkan Savaşı sırasında Yunanlılarca işgal edilen bu iki ada, Çanakkale Savaşları sırasında İtilâf devletleri donanmasınca deniz üssü olarak kullanıldı.
Milli Mücadele boyunca da işgal altında idi.
Çanakkale ise, Mondros Mütarekesi uyarınca 1918’de İtilâf kuvvetlerince işgal edilmişti.
Çanakkale’nin öteki ilçeleri ise 1920’nin Temmuz ve Ağustos aylarında Yunan işgaline uğradı.
22 Haziran 1920’de toplu bir saldırıya geçen Yunanlılar, Anadolu yakasında Biga, Ezine, Ayvacık, Bayramiç ve Lapseki’yi 4 Temmuzda işgal ettiler.
20 Temmuzda başlayan Trakya’daki Yunan saldırısı sırasında da, 1 Ağustosta Eceabat, 4 Ağustosta ise Gelibolu Yunanlıların eline geçti.
19 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının XIX. yy. ortalarından bu yana süren ve Mondros Mütarekesi’yle bozulan tarafsızlık rejimini resmen ortadan kaldırdı.
Büyük taarruz sonrası gelişmeler
Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz sonrasında güçlü bir süvari birliği Marmara kıyısı boyunca geri çekilen Yunan güçlerini izlemeye koyuldu.
Türk birliklerinin, tarafsız bölge olduğu ileri sürülen Çanakkale’ye de gireceğinin anlaşılması üzerine, İstanbul’daki İngiliz Kuvvetleri Başkomutanı General Harrington’un emriyle, Ingiliz Ajax zırhlısı 12 Eylül günü Seddülbahir’e bir takviye birliği çıkardı.
15 Eylülde bir bildiri yayınlayan İngiltere Sömürgeler Bakanı Churchill de, bütün Balkan devletleri, sömürgeler ve itilâf devletlerinden, Boğazlar’ın korunması amacıyla yardım istedi.
Bu çağrıya, Fransa ve İtalya hükümetleri “ancak diplomatik girişimlerde bulunabilecekleri” yolunda bir cevap verirken öbürleri, İngiltere’nin yardım isteğini geri çevirdiler.
Bu sırada Türk birlikleri Çanakkale’ye doğru ilerlemeye devam ediyordu.
18 Eylülde Biga ve Ayvacık alınmış, Ezine önlerine gelinmişti, ingilizlerin Çanakkale önlerinde siper kazmaya başladıkları ve savunmaya hazırlandıkları bir sırada, 22 Eylülde Ezine, 23 Eylülde de Bayramiç ve Lapseki Yunanlılardan alındı, ingilizlerin tarafsız bölge adını verdikleri alana girilmiş ve çatışmanın eşiğine gelinmişti ki itilâf devletleri, Fransa ve İtalya’nın da önayak olmasıyla, Ankara Hükûmeti’ne bir barış konferansı toplanmasını teklif ettiler.
Ankara Hükümeti bu çağrıyı ancak, Türk birlikleri Çanakkale’ye 15 km. uzaklıktaki Erenköy’ü aldıktan ve Çanakkale’nin tel örgülerine kadar dayandıktan sonra, kabul etti.
Fransız temsilcilerinin arabuluculuğunda yapılan öngörüşmeler sonucunda 3 Ekim 1922’de Mudanya’da bir konferans toplandı.
10 Ekimde sonuçlanan Mudanya Konferansının Boğazlar’a ilişkin kararında, genel bir barış konferansına kadar, itilâf kuvvetlerinin, kıyıdan onbeş kilometre uzaklığa kadar olan alanda varlığını koruması kabul ediliyordu.
Bu durumda Çanakkale, Gelibolu gibi Boğaz kasabalarında kesin kurtuluş, konferans sonrasına ertelenmiş oluyordu.
Bununla birlikte, 26 Kasım 1922’de Çanakkale, Gelibolu ve Eceabat’a Ankara Hükûmeti’ni temsilen birer kurul gönderilmişti.