Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Kurtuluş Savaşında Diyarbakır,Milli Aşireti Olayı

Kurtuluş Savaşında Diyarbakır,Diyarbakır o yıllarda, “Vilayet-i Sitte” (Altı Vilayet) diye anılan Doğu illeri içinde yer alıyordu. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi hükümleri uyarınca, ağır bir işgal tehdidi altındaydı.

Bu mütarekenin 7. maddesi, İtilâf devletlerinin herhangi bir karışıklık anında Anadolu topraklarının şu ya da bu bölümünü işgal edebileceğini öngörürken, 24.madde, Vilayet-i Sitte için bu hükmü açık olarak ortaya koyuyordu.

Ayrıca ABD, Diyarbakır’ı kurulması planlanan Ermeni Devleti’ne vermek, İngiltere de, kurulacak.

Kürt Devleti’ne bağlamak istiyordu.

Ermeni Tehciri

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması üzerine imparatorluğun savaşa girmesinden sorumlu tutulan ittihat ve Terakki Cemiyeti gözden düştü.

Yeni hükümeti kuran Hürriyet ve İtilâfçılar, ilk iş olarak, İttihat ve Terakki’den hesap sormaya giriştiler.

Özellikle Doğu illerinin sahne olduğu ve İttihat ve Terakki’nin bakanı Talât Paşa’nın emriyle gerçekleştirilen Ermeni Tehciri ön planda yer alıyordu.

Tehcirin soruşturulması, sorumluların belirlenip cezalandırılması için kurulan Sekizinci Soruşturma Kurulu Haziran 1918’de Diyarbakır’a geldi ve bir yıla yakın süren soruşturması sonucunda, 14 Mayıs 1919’da bazı kişilerin tutuklanmasını kararlaştırdı.

Ancak tutuklanması kararlaştırılan kişiler Diyarbakır’da nüfuz sahibi olmaları ve halkın da desteği ile tutuklama girişimleri sonuçsuz kaldı.

Musul bölgesindeki başlıca askeri birlik olan Ali İhsan Paşa’nın (Sabis) komutasındaki VI. Ordu Mondros Mütarekesi uyarınca dağıtılmıştı.

13 Şubat 1919’da Harbiye Nezareti’nden karargâhı Diyarbakır’da bulunan XIII. Kolordu Kumandanlığı’na bir telgraf geldi.

Telgraf, o günlerde İstanbul’da görev yapan Ingiliz Generali Allenby’nin verdiği ve İkinci Mütarekename diye adlandırılan notanın özetiydi. Notada şunlar belirtiliyordu:

“1-VI. Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa’nın askerlik görevine son verilecektir.

2-VI.Ordu silâhlarını bütünüyle teslim edecek; top, mitralyöz gibi silâhlar belirlenen biryerde tarafıma verilecektir.

3-Emir verdiğim takdirde, halkın elinde bulunan silâhlar toplanacaktır.

4-Konya’nın doğusunda kalan bütün demiryolu hatları tarafımdan denetlenecektir.

5-Dağıtılacak VI. Ordu’nun personeli haftada 900’er kişi olmak üzere memleketlerine gönderilecektir.

6-istediğim mevkileri işgal etmek yetkisine sahip olduğumu ayrıca belirtmeye herhalde gerek yoktur.”

Tamamı 12 madde olan bu notanın öbür maddeleri, İngiliz savaş esirlerinin serbest bırakılması, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan görevlilerin hemen işten çıkartılmaları gibi konularla ilgiliydi.

Harbiye Nezareti’nin telgrafında, ayrıca Allenby’nin isteklerini kabul etmeme eğilimi dile getiriliyordu.

Ancak, sonuçtan pek umutlu olunmadığı anlaşılıyordu.

İngilizler, notadan da anlaşılacağı gibi, XIII. Kolordu’yu da etkisiz bırakmayı böylece, bölgedeki en büyük engeli ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.

Kolordu,ingilizlerin dağıtma tehdidini her an duyarak, bir yandan varlığını korumayı, öte yandan da Fransızlara karşı Urfa Cephesi’ne Yunanlılara karşı da Garp Cephesi’ne destek sağlamayı başardı.

Milli Aşireti Olayı

Kolordu Kurmay Başkanı Halit Bey’in notayı aldıktan sonra yaptığı ilk iş, bölge valilerine ve öbür ileri gelenlere durumu bildirerek, Allenby’nin tutumunu protesto etmek oldu.

Diğer taraftan teşkilâtları dağıtma ve böylece ayrılıkçı grupları destekleme yolunda yaptıkları planlar İstanbul Hükûmeti’ne de bildirildi.

Bu uyarı ve baskılar sonucunda, İstanbul Hükümeti de İngilizlerin XIII. Kolordu’nun geleceğine ilişkin hesaplarına karşı koymayı ve Allenby Notası’nı reddetmeyi kararlaştırdı.

İngilizlerin Bölücü Çalışmaları

ingilizler Mondros Mütarekesinle birlikte, kendi korumaları altında bir Kürt Devleti kurma çabalarına giriştiler. Bu amaçla, Noel adlı bir Ingiliz’i Mayıs 1919’da Mardin’e gönderdiler.

Beş yıl kadar konsolosluk yaptığı Süleymaniye’de bölücü çalışmaları yürüten ve bu çalışmalarını daha geniş bir alana yaymayı amaçlayan Noel, Milli Aşireti Reisi Mahmut Bey’den kendisini destekleyeceği talimatını da aldı.

Midyat’tan sonra Diyarbakır’a gelen Noel, oradan Halep’e gitti.

Diğer taraftan Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul’da Kürt Teali Cemiyeti adında bir teşkilât kurulmuş, Diyarbakır, Elazığ ve Bitlis vilayetlerinde de şubeler açmıştı.

Cemiyetin amacı görünüşte Doğu Anadolu’nun Ermenileştirilmesi çabalarına engel olmaktı.

Osmanlı Devleti’nden ayrılmak gibi bir niyet beslemedikleri de kaydediliyordu.

Ancak, bu açıklamaya karşı, teşkilât çalışmalarını bütünüyle bölücü bir temelde yürütüyor, Anadolu’da ayrı ayrı devletler kurulmasını öngören, Wilson ilkeleri doğrultusunda etkinlikte bulunuyordu.

İşgal Hazırlıkları Sürüyor

XIII. Kolordu Kurmay Başkanlığı 22 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılarca işgalini protesto amacıyla Diyarbakır Belediye binasında bir toplantı yapılacağı haberini aldı.

Kurmay Başkanı Halit Bey de toplantıya katıldı.

Bir konuşma yaparak Kürtlerle Türklerin ortak çıkarları bulunduğunu, hele böylesi zor günlerde bu ortak noktaların daha da ön plana çıktığını belirtti.

Halit Bey’in konuşması, bölgedeki ayrılıkçı çabalar üzerinde pek etkili olmadı.

Bu arada, Urfa İngilizlerce işgal edilmişti.

Bunu hatırlatan kolordu kurmay başkanı, İngilizlerin Diyarbakır’ı da işgale hazırlandıkları bir sırada yapılan bölücü çalışmaları protesto etti ve bu tür çabaların yenilenmemesini istedi.

Bu sert tutumun bölgede büyük etkisi oldu.

O günden sonra bölücü etkinlikler azaldığı gibi, işgale karşı direnme hazırlıklarına da girişildi.

Kürt Teali Cemiyeti Diyarbakır Şubesi Sekreteri Cemil Paşazade Ekrem’in, cemiyet binasında yaptığı bölücü bir konuşmanın ardından da cemiyet kapatıldı.

Kürt Teali Cemiyeti’nin Bitlis ve Elazığ şubelerinin de kapatılmasından sonra bölücülerin bölgedeki etkisi bir süre için de olsa kırıldı.

Yunan İşgaline Tepkiler

Diyarbakır’da Milli Mücadele’ye yönelik ilk teşkilâtlanma, Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından, bu mütareke hükümlerine tepki olarak kurulan ancak gelişip güçlenemeyen “imdad Komitesi” idi.

14 Mayıs 1919 gecesi, Yunan işgali henüz başlarken, İzmir Redd-i ilhak Heyeti’nden bir telgraf geldi.

Telgrafta, “İzmir ve çevresi Yunanlılarca işgal ediliyor, işgal başladı.

İzmir ve çevresi bütünüyle ayakta ve heyecanda, İzmir son ve tarihî gününü yaşıyor.

Son umudumuz sizin göstereceğiniz dayanışmaya bağlıdır.

Mitinglerle, telgraflarla her yere başvurunuz ve vatan ordusuna katılmaya hazırlanınız” deniliyordu.

Bu gelişme üzerine, Diyarbakır Belediye Başkanı Dellalzade Abdurrahman Efendi, 22 Mayıs’ta bir toplantı düzenledi.

Sadrazam Damad Ferit Paşa’nın İngiliz temsilcisi Calthorpe’la gizli görüşmeler yaptığı ve bu görüşmelerde Doğu Anadolu’da bazı özerk devletlerin kurulmasına göz yumulacağını belirttiği öğrenilince hemen o gün bir protesto mitingi düzenlenmesi kararlaştırıldı.

Belediye önünde düzenlenen ve çok sayıda Diyarbakırlının katıldığı mitingde İzmir’in işgali ve İstanbul Hükûmeti’nin tutumu protesto edildi. Ertesi akşam yine toplanan Diyarbakır aydın ve ileri gelenleri, “Müdafaa-i Vatan” adı altında bir direniş teşkilâtı kurulmasını kararlaştırdılar.

Diğer taraftan merkezi İstanbul’da bulunan ve Aralık 1918’den beri çalışmalarını sürdüren “Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti” adında bir teşkilât daha vardı ve aydınların bir bölümü Süleyman Nazif ve arkadaşlarınca kurulan bu teşkilâtın Diyarbakır şubesini açma hazırlığı içindeydiler.

Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Haziran ayı sonunda Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti de Temmuz başında resmen açıldı.

Ancak bu iki teşkilât, Sivas Kongresinde alınan kararla dağıldılar ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’yle birleştiler.

Milli Aşireti Olayı

1919 Mayısında da Süleymaniye’deki İngiliz Konsolosu Noel’in kışkırtmasıyla Diyarbakır bölgesinde bazı girişimlerde bulunan, ancak gücünün yetersiz olduğunu anlayınca köşesine çekilen Milli Aşireti Reisi Mahmut Bey, şartların uygun olduğu kanısına vararak Haziran 1920’de yeniden harekete geçti.

Mustafa Kemal, 1927’deki Büyük Söylev’inde bu olayı şöyle anlatır:

“…Millî Aşireti başkanları Mahmud, İsmail, Halil, Bahur, Abdurrahman beyler, güneyde düşmanlarla gizli ilişki ve bağlantı kurduktan sonra, Siirt’ten Dersim dolaylarına kadar bütün aşiretlerin başkanı adını takınarak o bölgeye başkanlık etmeye ve oradan zorla emirlerini yürütmeye kalkıştılar.

Fransızlar, 1920 Haziran başlarında Urfa’yı ikinci kez ele geçirmek amacıyla yürüyüşe geçtikleri zaman, Millî Aşireti de Siverek’e doğru ilerledi.

Buna karşı, o bölgede bulunan V. Tümemmiz görevlendirildi.

Bu tümen, o bölgedeki millî kuvvetlerimizle de desteklendi.

Bu aşireti, 19 Haziran 1920’de birliklerimiz kovalayarak güneydoğu yönüne sürdü ve düşman bölgesine kaçmak zorunda bıraktı.

Bu aşiret, bir süre düşman bölgesinde hazırlandıktan sonra, 24 Ağustos 1920’de 3.000 atlı ve develi, 1.000 kadar yaya kuvvetle yeniden topraklarımıza geçti. Viranşehir yakınlarına geldi.

Bunlar, aman dilemek için geldiklerini söyleyerek oradaki komutanlarımızı aldatıp tedbirsiz davranmalarına yol açtılar.

O bölgede dağınık bulunan birliklerimize saldırarak onları yendiler ve 26 Ağustos 1920’de Viranşehir’i ele geçirdiler.

Haberleşmemizi ve bağlantımızı engellemek üzere de o bölgedeki bütün telgraf tellerini kestiler.

Revandiz Harekatı

Ancak onbeş gün sonra V. Tümen’in Siverek, Urfa, Resülayn ve Diyarbakır’da bulunan birliklerinden gönderilen kuvvetlerle bize bağlı aşiret kuvvetleri, Millî Aşireti’ni yenebilmişlerdir.

Kuvvetlerimizce kovalanan bu aşiret yine güneye, çöle kaçtı.”

26 Haziran 1920 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesiyle İran sınırı ile Fırat Irmağı arasındaki bölgede kurulan Elcezire Cephesi’nin Millî Mücadele yıllarında üstlendiği başlıca harekât, 1922 başlarındaki Revandiz Herakâtı idi.

Bugün Irak toprakları içinde bulunan Revandiz Millî Mücadele yıllarında Misak-ı Millî sınırları içinde yer almakla birlikte, Ingiliz işgali altında bulunan Musul Vilayeti’ne bağlıydı.

Musul’da 1918’in son ayların da başlayan Ingiliz işgali, vilayetin bazı bölgelerinde özellikle, Süleymaniye ve Kerkük sancaklarında büyük bir hoşnutsuzlukla karşılanmıştı, ingilizler her iki sancakta bölücülük yapıyor, Arapları kayırır görünüyorlardı.

Bu baskılar sonucunda, Revandiz bölgesinde yer yer ayaklanmalar patlak vermeye başladı.

Bunlardan birinde İngilizler tam bir yenilgiye uğradılar ve Revandiz’i boşaltmak zorunda kaldılar.

Bu olaydan sonra Revandiz ileri gelenlerinin isteği üzerine 1920 sonlarında, Elcezire Cephesi Komutanlığınca Revandiz’e .üç subay ve yüz erden meydana gelen bir piyade bölüğü gönderildi.

BinbaşıŞevki Beyde,9 Ağustos 1921’de Süleymaniye ve çevresi komutanlığına tayin edildi.

İngilizler Revandiz’i yeniden» ele geçirebilmek için Ocak 1921’den başlayarak başarısız birkaç saldırı daha düzenlediler. Elcezire Cephesi‘nde gönderilen birliklerle Ingilizler arasındaki çatışmalar, 1922 başlarında bölgeye Özdemir Bey Müfrezisi’nin gelmesinden sonra giderek şiddetlendi.

Aynı yılın Ağustos sonunda, Derbent’te yenilgiye uğrayan ingilizler yeni destek birlikleriyle karşı saldırıya geçince, bölgeye gönderilen Özdemir Bey Müfrezesi ve öbür birlikler tutunamadılar.

1923 baharına kadar süren çatışma ve izlemelerden sonra İran’a sığınmak zorunda kaldılar.

Bu arada düzenlenmesi planlanan Musul Harekâtı’ndan da, Lozan görüşmeleri başladığı için cayılınca Diyarbakır’daki Elcezire Cephesi Komutanlığı’nın askeri etkinlikleri sona ermiş oldu.

Bir yanıt yazın