Kurtuluş Savaşında Erzurum,Erzurum’un Önemi
Kurtuluş Savaşında Erzurum mütarekenin 7. Maddesi İtilâf devletlerinin güvenliği sağlama gerekçesiyle stratejik bölgeleri işgal etmelerine, 24. maddesi ise, herhangi bir kargaşalık anında, Vilayât-i Sitte’ye (Elaziz, Diyar-bekir, Van, Bitlis, Erzurum ve Sivas vilayetlerine) asker göndermelerine imkân tanıyordu.
Osmanlı Devleti’ni Parçalama Çabaları
Söz konusu 24. madde, İtilâf devletlerinin öteden beri yürüttükleri Osmanlı Devleti’ni parçalama çabalarının yeni bir dönemini başlatıyordu.
Siyasi çerçevesi, ABD Başkanı Wilson’un 14 Nokta Bildirisi’ve çizilen plana göre, itilâf devletleri önce ayrılıkçı öğeleri kullanıp bölgede kargaşalık çıkaracak, sonra da burayı işgal ederek mandater bir Ermeni Devleti’nin kurulması için elverişli ortamı hazırlayacaktı.
Kurtuluş Savaşında Erzurum’un Önemi
Bu gelişmeler üzerine, İstanbul Hükümeti, Doğu Anadolu’da bu tür karışıklıkları önleyecek güçlü bir askeri birlik meydana getirdi.
Suriye Cephesi’nde dağıtılan 2. Ordu’nun 15. Kolordu’su, karargâh Erzurum olacak biçimde bölgeye yerleştirildi ve başına da Kafkas Harekâtı sırasında büyük saygınlık kazanan Kâzım Karabekir getirildi.
Kolordunun Horasan.
Hasankale, Tortum ve Van’da üslenen 4 Tümeni ve 20.000 askere yaklaşan bir gücü vardı.
Mondros Mütarekesi, güvenlik gerekçesiyle bile olsa, 1914 Osmanlı-Rus sınırının ötesinde hiçbir Osmanlı askeri bulundurulmamasını kararlaştırdığın’dan, Kâzım Karabekir’ce ele geçirilmesine karşılık Oltu 7 ay sonra yeniden Osmanlı sınırlarının dışında kaldı.
Erzurum’da Direniş Teşkilatı
Mondros Mütarekesi’nden sonra, direniş teşkilâtlarının kurulmasına yönelik ilk çalışmalar, Batum-Kars-Ardahan bölgesinde başladı.
Mütareke gereğince Osmanlı askerleri bölgeden çekilince, Elviye-i Selase, bir süre yönetimsiz kalmıştı.
Bunun üzerine bölge halkı, kendiliğinden Milli Şuralar ve silâhlı güçler kurmaya başladı.
Bunların başlıcası.
Kasım 1918’de kurulan Kars İslâm Şurası Hükümeti idi.
Aralık 1918’de Millî Islâm Şurası, Ocak 1919’da da Güneybatı Geçici Kafkas Hükümeti aaını alan bu teşkilât, bütün bölgenin yönetimini üstlenmişti.
O sırada Elviye-i Selase sınırları içinde yer alan Oltu da bu yönetime bağlandı.
Oltu delegelerinden Hüseyin (Köycü) Bey meclis yönetim kurulu başkanı olarak Güneybatı Geçici Kafkas Hükûmeti’nde görev aldı.
Bir Oltulu olan Sami Beyde Dışişleri Bakanlığı başkatibiydi.
Önceleri bu hükümeti onaylar görünen İngiliz işgal yönetiminin, 13 Nisan 1919’da hükümeti dağıtmasından sonra, Oltu’da bağımsız bir teşkilâtlanmaya gidildi.
Yeni kurulan yönetimin adı, Oltu Şura Hükümeti idi.
Oltu’nun Osmanlı topraklarına katılmasını amaçlayan “Oltu Islâm Terakki Komitesi” adı teşkilâtla organik bir birlik içinde olan Oltu Şura Hükümeti, onüç ay kadar varlığını sürdürdükten sonra, 17 Mayıs 1920’de dağılarak TBMM Hükûmeti’ne katıldı.
28 Haziran 1920’de Binbaşı Atıf Bey komutasındaki bir taburun Oltu’ya girmesiyle, Oltu Şura Hükûmeti’nin Türkiye’ye katılma kararı askeri bir harekâtla pekiştirilmiş oldu.
Vatanın Kurtuluşu
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra, olabilecek bir İtilâf işgaline karşı, Erzurum merkezinde de direniş ve teşkilâtlanma çabalarına girişildi.
Erzurumlu aydınlardan Süleyman Necati Bey’in önayak olmasıyla kurulan ilk teşkilâtın adı “Istihlas-ı Vatan” (Vatanın Kurtuluşu) idi.
Teşkilâtın merkez kadrosunda Süleyman Necati Bey’in yanısıra emekli Binbaşı Idris Bey ve Alay Müftüsü Nusret Efendi vardı.
Idris Bey’le Nusret Efendi kısa bir süre sonra Erzurum’dan ayrılınca, teşkilât varlığını sürdüremez duruma geldi ve dağıldı.
Sonraları, Vilayât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin yanısıra, bu teşkilâtı yeniden canlandırma girişimleri olduysa da bir süre sonra bundan da vazgeçildi.
Doğu Anadolu’da millî teşkilâtlanma doğrultusunda en önemli adım, yukarıda da sözü edilen Vilayât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi’nin açılmasıyla atıldı.
Bu teşkilâtın merkezi İstanbul’daydı ve mütarekeden hemen sonra, yazar Süleyman Nazif’in öncülüğünde kurulmuştu.
Teşkilâtın Erzurum Şubesi ise, İstanbul’dan görevlendirilen Cevad (Dursunoğlu) Bey’in öncülüğünde 10 Mart 1919’da kuruldu.
Teşkilâtın önde gelen öbür yöneticileri öğretmen Süleyman Necati Bey ve avukat Hüseyin Avni (Ulaş) Bey idi.
Süleyman Necati Bey’in sahibi olduğu ve Milli Mücadele yanlısı Albayrak Gazetesi de teşkilâtın resmi yayın organıydı.
Milli Bir Kongre
19 Mayıs 1919’da Ordu Müfettişi ünvanıyla Samsun’a gelen Mustafa Kemal, Amasya’ya geçip “Milli bir kongre toplanması” çağrısını ihtiva eden Amasya Bildirisi’ni yayınladıktan sonra, 3 Temmuzda Sivas yoluyla Erzurum’a geldi.
Ilıca’da Kâzım Karabekir, eski Vali Münir Bey ve Mazhar Müfit Bey gibi güçlü kişilerce karşılanan Mustafa Kemal, 5 Temmuzda gizli bir toplantı düzenlendi.
Toplantıda, ülkenin içinde bulunduğu durum ve takip edilmesi gereken yol konusunda düşüncelerini açıklayarak, silâhlı direnişten başka bir çözüm yolu bulunmadığını belirtti.
O sırada İstanbul Hükümeti ile Mustafa Kemal arasındaki bağlar kopmak üzereydi.
Mustafa Kemal’in Anadolu’da giriştiği teşkilâtlanma çabaları ve yayınladığı “Amasya Bildirisi” İstanbul’da büyük tepki yaratmıştı.
Nitekim, Haziran sonunda İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal’in görevine son verdi.
Durumla ilgili emir 8 Temmuzda Erzurum’a geldi. Erzurum Kongresi 23 Temmuzda toplandı ve çalışmalarını 7 Ağustosa kadar sürdürdü.
İtilâf Devletlerine Karşı Eylemler
Erzurum Kongresi çalışmalarının sürdüğü günlerde, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un yeğeni Albay Rawlinson İtilâf devletleri temsilcisi olarak Erzurum‘da bulunuyordu.
Bölgede üslenen 15. Kolordu’nun gücünü ve Milli Mücadele’de oynadığı rolü kavrayan Ingilizler, ilk iş olarak kolorduda “güvenlik amaçlarını aşan sayıdaki silâhlar”ın İtilâf devletlerine teslim edilmesi için harekete geçtiler.
Rawlinson, bu amaçla Kâzım Karabekir ve Mustafa Kemal’le görüşmeler yaptı.
Bu görüşmelerde, fazla silâhların, top, kama ve mekanizmalarının Tiflis’e trenle, Trabzon’a da develerle taşınmasını birkaç defa istedi.
Bölgenin askerî ilgilileri her defasında Rawlinson’ u “Tiflis’e giden demiryolunun bozuk olduğu, Trabzon yolunun ise ulaşıma elverişli olmadığı” gibi gerekçelerle oyalamaya çalıştılar.
İtilâf devletlerini, Milli Mücadele’nin henüz başında iken, doğrudan karşılarına almak istemiyorlardı.
Rawlinson, demiryolunu tamir ettirdiğini ve silâhların buna karşılık teslim edilmemesi durumunda mütarekenin bozulmuş sayılacağını söyleyince, Kâzım Karabekir bir bölüm silâh kamasını trenle yola çıkardı.
Bu arada Rawlinson’a da haber göndererek, halkın bu olayı onaylamadığını ve trenin yolda basılıp kamalara el konulması halinde, sorumluluk üstlenmeyeceğini belirtti.
Nitekim tren Tiflis’e doğru yol alırken Zıvin yakınlarında basıldı ve top kamaları kaçırıldı.
İtilâf güçlerine verilen zarar bununla da kalmadı.
Yine aynı günlerde, 10 Temmuzda Boztepe’de Ruslardan kalma Kırmızı Cephanelik’te büyük bir patlama oldu ve 3.500 sandık dinamitli çok sayıda mermi havaya uçtu.
Beş gün sonra da, Batum’dan İngiliz subayları ve 500 İngiliz askeriyle yola çıkan Constantin adlı bir gemi, Rize-Sürmene açıklarında soyuldu, itilâf devletleri uzun soruşturmalara karşılık bu olayların nasıl ve kimlerce gerçekleştirildiğini ortaya çıkaramadılar.
Milli Mücadele’nin giderek güçlendiği daha sonraki aylarda, Albay Rawlinson, Erzurum’da etkisiz duruma getirildi.
24 Mart 1921’de Malta sürgünlerinin serbest bırakılması karşılığında, Trabzon yoluyla İstanbul’a gönderildi.
15.Kolordu’nun Doğu Harekatı
Mondros Mütarekesinden sonra, Elviye-i Selâse adı verilen bölgenin yönetimini Güneydoğu Kafkasya Geçici Hükümeti üstlenmiş, ancak ingilizlerin bu hükümeti zor yoluyla dağıtmalarından sonra, bölgedeki ayrılıkçı Ermeniler giderek artan bir baskı uygulamasına girişmişlerdi.
3 Mayıs 1919’da Kolordu Komutanlığı’na tayin edilen Kâzım Karabekir, mütareke ile kaybedilen bu toprakların yeniden ele geçirilmesi için göreve başladığı ilk günden beri hazırlık yapıyordu.
Ne var ki Karabekir’in bir Doğu harekâtı düzenlenmesi yolundaki isteği, iç ve dış şartların uygun olmadığı gerekçesiyle, sık sık geri çevriliyordu.
Kâzım Karabekir, Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasından sonra, bu konudaki ısrarını daha da arttırdı.
Bu sırada Kafkasya’da da önemli değişiklikler olmuş, Gürcüler Artvin’i,İngilizler de Ardanuç’la Şavşat’ı işgal etmişlerdi.
Öte yandan Denikin’in Beyaz Rus ordusunu yenen Bolşevikler, bölge halkının da çağrısı üzerine, Bakü’ye girmişlerdi.
Bu durum, Millet Meclisi Hükûmeti’nin askeri Harekât konusundaki tutumunu değiştirmesine yol açtı.
4 Haziran 1920’de Karabekir’e bir Doğu harekâtına adım adım hazırlanma görevi verildi.
Bunun üzerine 7 Haziranda Erzurum,Erzincan ve Van’da seferberlik ilân eden Kâzım Karabekir, 12 Haziranda da Doğu Cephesi Komutanı olarak çadırlı ordugâha çıktı.
Tam bu günlerde 2.000 kişilik bir Azerbaycan birliğinin başına geçerek Bakü’deki Bolşeviklere karşı ayaklanma düzenleyen Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa, ağır bir yenilgiye uğramış, İran üzerinden Erzurum’a gelerek Kâzım Karabekir’in emrine girmişti.
Erzurum Anlaşmazlığı
Karargâhını Hasankale’ye taşıyarak 10 Temmuz 1920 ile Eylül ortaları arasında hazırlıklarını tamamlayan Karabekir, 20 Eylül 1920’de beklediği saldırı emrini alınca, Doğu harekâtını başlattı.
28 Eylülde bütün cephelerde saldırıya geçen Kâzım Karabekir güçleri, bir gün sonra Sarıkamış’a girdiler.
Kafkasya’daki Ermenistan Cumhuriyeti’nden gönderilen Ermeni birlikleri ise, saldırı karşısında tutunamayarak, Tuzluca, Bayburt Selim hattına çekildiler.
1 Ekime kadar ilerlemeyi sürdüren 15. Kolordu güçleri, sonraki hafta boyunca bir duraklama geçirdi.
Bunun sebebi Kâzım Karabekir’in Erzurum’da başgösteren anlaşmazlığı çözmek üzere cepheden ayrılması idi.
Karabekir’in Sarıkamış’a dönmesinden sonra harekât yeniden başlatıldı.
Karabekir güçleri Ermenilerin boşalttıkları şehirlere girmeye başladılar.
28 Ekimde Kars’a, 4 Kasımda Gümrü’ye, 12 Kasımda da İğdır’a girildi.
Ermeniler düzenledikleri karşı saldırılarında ‘başarı sağlayamayınca barış istemek zorunda kaldılar.
Türklerin bütün barış şartlarını kabul eden Erivan Hükümeti ile 25 Kasımda başlayan görüşmeler 3 Aralık 1920’de tamamlandı, imzalanan Gümrü Antlaşmasfyla, Sovyet Ermenistanı ile Türkiye arasında bugünkü sınırlar çizildi.
Ermeni birliklerinden teslim alınan çok sayıda silâh ve cephaneyi de, Kâzım Karabekir Batı Cephesi’ne gönderdi.
Gümrü Antlaşması 16 Mart 1921’de Sovyetlerle yapılan Moskova ve 13 Ekim 1921’de Ermenistan’la yapılan Kars antlaşmalarının temelini meydana getirmiştir.