Kurtuluş Savaşında Eskişehir | Kurtuluş Savaşı Tarihi |
Kurtuluş Savaşında Eskişehir,Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı günlerde bağımsız mutasarrıflık olarak yönetilen büyükçe bir şehirdi.
Eskişehir’de İngiliz işgali
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nin “itilâf devletlerinin Osmanlı topraklarında güvenlik açısından önemli gördükleri yerleri işgal edebilecekleri” maddesine dayanarak hareket eden İngilizler Ocak 1919’da Eskişehir istasyonunu işgal ettiler.
İngilizlerin davranışlarına ve ülkenin içine düştüğü duruma karşı duyulan tepkiler giderek büyüdü ve Yunanlıların İzmir’i işgalinin hemen ardından 17 Mayıs 1919’da, Eskişehir’de bu işgali kınayan büyük bir miting düzenlendi.
4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’ne Eskişehir adına da üç delege katıldı. Bunlar, Siyahizade Halil İbrahim Bey, Bayraktarzade Hüseyin Bey ve Hüsrev Sami (Kızıldoğan) Bey’di.
Sivas Kongresi hazırlıklarının Anadolu’da yarattığı canlılık, gerek itilâf devletlerinin, gerek İstanbul Hükûmeti’nin büyük tepkisine yol açtı.
Alınan bütün tedbirlere rağmen Sivas Kongresi 4 Eylül 1919’da toplanınca, itilâf devletleri temsilcileri baskılarını daha da arttırdı.
Anadolu içlerinde hızla ilerleyerek, bütün demiryolu istasyonlarını işgal etmek, böylece Kuva-yı Milliye güçlerini sıkıştırarak yok etmek amacındaydılar.
Bu amaçla önce ingilizlerin Eskişehir istasyonu ve çevresindeki işgal birliklerini yeni güçlerle desteklediler.
İstanbul Hükümeti’nin Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa ise, Eskişehir’deki 20. Kolordu’ya bağlı birliklerin Ankara’ya geri çekilmesi için emir üstüne emir gönderiyordu. Bu çabalarından bir sonuç alamayınca, Ali Fuat Paşa yerine Kiraz Hamdi Paşa’yı 20.
Kolordu Komutanı olarak Ankara’ya doğru yola çıkardı. O sırada toplantı halinde bulunan Sivas Kongresi ise, bu tutuma bir cevap olarak Ali Fuat Paşa’yı Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Komutanlığı’na tayin etti.
Birinci Eskişehir Harekatı
Kiraz Hamdi Paşa ve beraberindeki kurulun Eskişehir’e varmasından sonra, bölgedeki Kuva-yı Milliye’ye karşı olanlar çabalarını daha da arttırdılar.
Eskişehir’e vardığında, Ali Fuat Paşa’nın “kesinlikle Ankara’ya hareket etmemesi” yolundaki uyarısıyla karşılaşan Kiraz Hamdi Paşa, Mutasarrıf Hilmi Bey’le de işbirliği yaparak, yoğun bir baskı uygulamasına girişti.
Şehirde sıkıyönetim ilân edildi ve İngiliz güçlerinin de yardımıyla, Kuva-yı Milliye yanlısı birçok kişi tutuklandı.
Şehirdeki idarecilerin tutumuyla daha da cesaretlenen İngiliz askerleri ise, 7 Eylülde evine baskın düzenledikleri Eskişehir Mıntıka Komutanı Yarbay Atıf Bey’i tutukladılar.
Bütün bu gelişmeler ve Eskişehir’deki İngiliz işgal birliklerinin yeni yeni güçlerle desteklenmesi, İtilâf devletlerinin Eskişehir’i üs edinerek Kuva-yı Milliye’ye karşı güçlü bir saldırı düzenleyeceklerini ortaya koyuyordu.
Bu durumu bir raporla Sivas’a bildiren Ali Fuat Paşa, Heyet-i Temsiliye’nin de onayını alarak, 13 Eylül 1919’da Ankara’dan Sivrihisar’a geldi ve “Birinci Eskişehir Harekâtı” adı verilen harekâta girişti.
Hazırlıklarını tamamladıktan sonra, yüzelli kişilik birliğiyle Mahmudiye Köyü’ne geldi ve 20 Eylülde “Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Komutanı” sıfatıyla bir bildiri yayınladı.
Ülkenin içinde bulunduğu durumun ve Sivas Kongresi’nde alınan kararların bir özeti olan bildiride ayrıca, Eskişehir bölge idarecilerinin kongrede alman karar uyarınca İstanbul Hükümeti’yle ilişkisini kesmesi uyarısı yer alıyordu.
Bu arada bölgedeki İngiliz işgal Komutanlığı’na da bir çağrı yapılıyor ve İstanbul Hükümeti ile ilişkinin kesilmesini sağlamak için başlatılan bu harekata karşı konulmaması isteniyordu.
Ali Fuat Paşa, bu bildiriyi yayınladığı günlerde, askeri hazırlıklarını tamamlamış, Eskişehir’in çevre iller ve İstanbul’la bağının kesilmesini sağlayacak önlemleri almıştı.
Buna göre, Porsuk Çayı’nın kuzeyinde Cavlum, Sakarya ve Lefke köprüsü olmak üzere bütün köprüler tutulacak, Eskişehir-İstanbul telgraf hattı kesilecekti. Porsuk’un güneyinde ise, Sultansuyu’nun doğusuna yürü necekti.
Bu arada üçyüzelli atlıdan meydana gelen, İsmail Hakkı Bey komutasındaki bir müfreze, 21 Eylülde Kütahya’ya girince buradaki İngiliz işgal taburu, cephanesini de bırakarak trenle Eskişehir’e çekilmişti.
Müfreze, Eskişehir-Kütahya arasında, Alanyont’taki bir asma köprüyü de yıkarak, ingilizlerin geri dönmesi ihtimalini ortadan kaldırmıştı.
Bu harekât hazırlığının yankısı büyük oldu.
Hemen İstanbul’la, Dahiliye Nazırı Adil Bey’le görüşen Mutasarrıf Hilmi Bey, Ali Fuat Paşa’nın Eskişehir harekâtına karşı çıkmak için şehirde İngiliz işgal birliklerinden başka hiçbir güç bulunmadığını hatırlatarak, harekâta karşı bu güçlerin kullanılmasının doğru olup olmayacağını sordu.
Adil Bey’in cevabı ise şöyleydi: “Saldırı anında, var olan bütün güçlerden yararlanman tabiidir”. Bu açık cevap üzerine Eskişehir’deki İngiliz Komutanlığı’na başvuran mutasarrıf beklenmedik bir durumla karşılaştı.
O güne kadar yoğun bir saldırı hazırlığı içinde oldukları görülen Ingilizler, bu defa “olayın Osmanlı’nın iç işlerini ilgilendirdiğini ve karışmak niyetinde olmadıklarını” söylediler.
O sırada İngiliz Generali Sally Clade Mıntıka Komutanlığı’na tayin edilerek Eskişehir’e gelmiş ve Mutasarrıf Hilmi Bey’le yaptığı ilk görüşmede bu tutumu açıkça vurgulamıştı.
Gerek tutum değişikliği,gerekse Sally Clade’in Ali Fuat Paşa ile yüz yüze görüşme çabaları, ingilizlerin askerî bir çatışmadan yana olmadıklarını ortaya koyuyordu.
20 ve 21 Eylülde saldırı hazırlıklarının iyice yoğunlaştırılması ve müfrezenin Eskişehir çevresindeki sırtlara yerleşmesi üzerine, Sally Clade ard arda elçiler göndererek Ali Fuat Paşa ile görüşme isteğini tekrarladı.
iki komutan, 21 Eylülde Eskişehir’e dört saat uzaklıkta Cemşit Köyü’nde biraraya geldiler.
Clade, İngiliz işgal Komutanlığı’nın görüşlerini burada da dile getirdi ve İstanbul Hükümeti ile Ali Fuat Paşa arasındaki anlaşmazlıkta taraf olmayacaklarını, demiryolu hattına bir saldırı olmadığı sürece, askeri bir çatışmaya girmeyeceklerini belirtti.
Ancak, görünürdeki bu anlaşma olduğu halde, huzursuzluk bir süre daha sürdü.
Hatta 25 Eylülde yeniden Kütahya’ya dönmek isteyen İngiliz birlikleriyle Kuva-yı Milliye arasında silâhlı bir çatışma oldu ve her iki taraf da ağır kayıplar verdi.
Araya İstanbul Hükümeti’nin çeşitli temsilcileri, nazırları ve İstanbul’daki İngiliz işgal komutanı da girdiği halde, meseleye bir çözüm bulunamıyor, Mutasarrıf Hilmi Bey İstanbul’a karşı tavır almaya yanaşmıyordu.
Günler gerginlik içinde geçip giderken, 1 Ekim 1919’da Damad Ferit Paşa Hükümeti, baskılara dayanamayarak istifa etti.
Yerine Ali Rfza Paşa başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu.
Bu, Kuva-yı Milliye’nin kazandığı ilk önemli başarıydı.
Yeni durumdan yararlanan Sivas Heyet-i Temsiliyesi, İstanbul’dan birçok istekte bulundu.
Bazı nazırların ve ordu, kolordu komutanlarının değiştirilmesini de amaçlayan bu isteklerden biri, Kiraz Hamdi Paşa’nın emekliye ayrılması, Ali Fuat Paşa’nın ise kurulacak iki ordu müfettişliğinden birine tayin edilmesiydi.
Eskişehir’e ait bir başka istek de Mutasarrıf Hilmi Bey’in görevden alınması idi.
Bu isteklerden büyük bir bölümü kabul edilince, Eskişehir ve çevresindeki siyasi görünüş önemli ölçüde değişti. Mutasarrıf Hilmi Bey görevden alınarak yerine Kuva-yı Milliye yanlısı Çolakoğlu Sabri Bey getirildi.
Şehirde daha önce ilân edilen sıkıyönetim kaldırıldı, Kuva-yı Millîye’ye karşı olanlar tutuklandı.
Kaçabilenler de ingilizlere sığındılar. Mutasarrıf Hilmi Bey, 4 Ekimde uğradığı bir saldırı sonucu öldürüldü.
Bu şartlar altında, Ingiliz Generali Clade ile Ali Fuat Paşa 5 Ekimde Eskişehir yakınlarında yeni bir görüşme yaptılar.
Bu sırada, ingilizlerin tutukladığı Eskişehir Mıntıka Komutanı Yarbay Atıf Bey serbest bırakılmış, görüşmenin olumlu bir havada geçmesi için gerekli şartlar doğmuştu.
Sally Clade, bu yeni görüşmede daha da ılımlı birtutum içinde idi.
Ali Fuat Paşa’ya Kuva-yı Milliye hareketi karşısında kesinlike tarafsız kalacaklarına dair söz verdi ve o güne kadar patlak veren olaylardan dolayı özür diledi.
Bugörüşme Birinci Eskişehir Harekâtı’nı noktalayan bir görüşme oldu.
İngilizlerin Eskişehir’i Boşaltması
“Birinci Eskişehir Harekâtı” sonuçlanmış, ancak İngiliz işgalinin sona erdirilmesi meselesi henüz çözümlenmemişti.
Heyet-i Temsiliye, İstanbul dışında yeni bir meclis toplanmasını güçlü bir biçimde savunuyordu. Kuva-yı Milliye karargâhı, çalışmalarını çoktandır Ankara’da yürütüyordu.
Onun için sözkonusu meclisin de burada toplanması kaçınılmazdı.
Yeni meclisin toplanması için, bir yandan siyasi düzeyde çalışmalar yürütülürken, öte yandan işin askeri yanı da ele alındı. Bütün ulaşım ve haberleşme hatları işgal birliklerinin denetiminde, özellikle de Ankara’yla birkaç saat uzaklıktaki Eskişehir demiryolu İngiliz işgali altında iken, meclisin güvenliği nasıl korunabilirdi.
Böylece, işgal güçlerinin demiryolu hatlarından çekilmesi için yeni bir askeriî harekât düzenlemek zorunlu oldu. Bu görevi de yine Ali Fuat Paşa üstlendi.
17 Martta Ankara’dan trenle yola çıkan 143. Alay’a bağlı güçler, demiryolunun Eskişehir’e kadar olan bölümünü kısa sürede ele geçirdiler, direnen yirmibeş kadar Ingiliz asker ve subayı da tutuklandı.
Afyonkarahisar ve öbür kasabalardaki Ingiliz birlikleri ise gelişmeyi görerek bulundukları yerleri boşalttılar ve Eskişehir’e geldiler.
Milli Alay 20 Martta Ağapınar Istasyonu’nda mevzilendiğinde, çevredeki bütün Ingiliz birlikleri Eskişehir’de toplanmıştı. Milli Alay’a 20. Kolordu Komutan Vekili Mahmut Bey komuta ediyordu.
Mahmut Bey şehirdeki İngiliz İşgal Komutanlığı’na bir ültimatom göndererek, bir saat içinde Eskişehir’i boşatmalarını ve İzmit’e doğru çekilmelerini istedi.
Bu ültimatoma önce boyun eğmek istemeyen İngilizler, daha sonra sürenin yirmidört saat uzatılmasını istedilerse de, bu istekleri geri çevrildi.
Aynı gün, İstanbul’daki işgal komutanlığının da onayını alarak Eskişehir’i boşalttılar.
Üç askerî trenle Eskişehir’den ayrılan İngilizler, geride 24. Tümen’in eksiklerini giderecek ağırlıkta savaş malzemesi bıraktılar.
“ikinci Eskişehir Harekâtı” olarak adlandırılan bu harekât, Millî Mücadele’de önemli bir dönüm noktası oldu.
İzmir ve dolaylarını Mayıs 1919 ve onu izleyen aylarda işgal eden Yunanlıları ilk ağızda mahalli bağımsız direniş birlikleri, çeteleri karşıladı.
Bu silâhlı birlikler, Salihli, Umurbey ve Ayvalık cephelerini kurarak Yunan ileri harekâtını bir yıla yakın bir süre geciktirmeyi başardı.
Ancak, 22 Haziran 1920’de başlayan Yunan toplu saldırısı karşısında tutunamayıp, geri çekildiler. Cepheler ve bunları meydana getiren mahalli birlikler dağıldı.
Bu gelişme üzerine, Ankara Hükümeti, merkezi bir yapı ve yönetim sağlanmadığı sürece Yunanlıların önünde tutunulmayacağını gördü.
Bütün Kuva-yı Milliye birliklerinin tek bir merkezden yönetilmesi doğrultusunda bazı adımlar attı ve bu amaçla Batı Cephesi Komutanlığı’nı kurdu.
Karargâhı Eskişehir’de olan Komutanlığa da o güne kadar Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Komutanlığı’nda görev yapan Ali Fuat Paşa’yı tayin etti.
Yunan Toplu Saldırısı
Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı I. ve II. İnönü savaşları sırasında, Eskişehir ve Çukurhisar arasında sık sık yer değiştirdi.Yunan toplu saldırısı ve Eskişehir-Kütahya savaşları bölgede yoğun bir faaliyete sebep olmuştur.
10 Temmuz 1921’de toplu saldırıya geçen Yunan taarruzu sırasında İsmet Bey, Eskişehir’in boşaltılmasını sağlamak için şehrin batısında bir oyalama çatışmasına gireceğini, orduya ise Eskişehir’in doğusuna çekilme emrini verdiğini bildirdi.
Oyalama görevini üstlenen 12. Kolordu’nun kalan birlikleri ve Fahrettin (Altay) Bey komutasındaki iki süvari tümeni, 19 Temmuz akşamı Eskişehir’i tamamıyla boşalttılar.
20 Temmuzda şehir Yunanlılarca işgal edildi.
Bu sırada Batı Cephesi Karargâhı bütün hatlarıyla Eskişehir’in doğusuna çekilmişti.
Oradan, Seyitgazi önlerine gelen Yunanlıların üzerine bir karşı saldırı düzenlendiyse de, Yunanlılar bu saldırıyı kısa sürede geri püskürttüler.
Batı Cephesi, bu defa daha da geriye, Çifteler hattına çekildi.
Türk birliklerinin artık Sakarya Irmağı’nın batısında tutunma imkânı kalmamıştı.
Yunan Karargâhı Eskişehir’de
Ankara’da yeni bir Yunan saldırısına karşı yoğun önlemler alınırken, Yunan Kralı Konstantin, 22 Temmuz 1921’de Eskişehir’e geldi.
Kralın yanında Başbakan Gonaris, Savunma Bakanı Teotokis, Genelkurmay Başkanı Dusmanis, Hükümet Askeri Müşaviri Stratikos ve “Küçük Asya Ordusu” Komutanı Papulas vardı.
Yunan askeri gücünün en üst rütbeli adlarını bir araya getiren karargâh, Eskişehir’de kuruldu ve burada Konstantin başkanlığında bir toplantı yapıldı.
Türk zaferiyle sonuçlanan Sakarya Meydan Savaşı sırasında Eskişehir’e doğru dağınık bir biçimde kaçan Yunan ordusu, yalnızca bazı öncü birlikler, özellikle de hızlı hareket eden süvari birliklerince izlenebildi.
Türk ordusunun ana gücü, cephane yetersizliği sebebiyle oldukça yavaş ilerledi ve ancak 20 Eylülde Sakarya’nın batısına geçti.
23 Eylülde Eskişehir’e varan Yunan ordusu burada tutunabildi ve yeni güçler ile desteklendi.
1922 baharı boyunca, yoğun bir biçimde sonuç alınacak saldırının hazırlığı yapıldı. Bu sırada Eskişehir-Atyonkarahisar hattının doğusunu savunmaya hazırlanan Yunan Küçük Asya Ordusu’nun başına Hacı Anesti getirilmişti.
Hacı Anesti I. Yunan Kolordusu’nu Afyonkarahisar, 3. Kolordu’yu Eskişehir çevresinde mevzilÇndirmiş, 2. Kolordu’yu ise öbür kolorduların gerisinde yedeğe almıştı.
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz sonucu Türk birlikleri 30 Ağustosta Kütahya’ya, 1 Eylülde Seyitgazi’ye, 2 Eylülde de Eskişehir’e girdiler.
Böylece, 20 Temmuz 1921’de Yunan işgaline giren Eskişehir, 13 ay sonra kurtarılmış oluyordu.