Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Kurtuluş Savaşında Giresun,Gönüllü Birlikleri

Kurtuluş Savaşında Giresun,I.Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi, Anadolu’nun kimi bölgelerinde çeşitli ayrılıkçı güçlerin etkinliklerine uygun bir ortam hazırlamıştı.

Bu ortamdan yararlanmak için harekete geçen güçlerden biri de Karadeniz’in doğusundaki ayrılıkçı Rumlardı.

Önceki yüzyılın sonlarında başlattıkları ayrılıkçı çalışmaları XX. yy. başlarında daha da geliştiren ve Merzifon Amerikan Koleji’ni üs edinerek yoğun bir teşkilâtlanmaya girişen kimi Rumlar mütareke hükümlerine ve “Osmanlı topraklarında bağımsız devletler kurulmasını” gerektiren Wilson ilkelerine dayanarak eyleme geçtiler.

Bunlar, bir yandan temsilcilerle Paris Barış Konferansı gibi milletlerarası toplantılara katılarak büyük devletlerin ddsteğini sağlamaya, öte yandan da silâhlı eylemlere başvurarak, “Pontus Rum Devleti” kurmak istedikleri bölgedeki Müslüman halkı yıldırmaya çalışıyorlardı.

Ayrılıkçı çabaların en çok yoğunlaştığı bölgelerden biri olan Giresun, o sırada Trabzon Vilayeti Merkez Sancağı’na bağlı bir kazaydı.

Nüfusunun önemli bir bölümünün Rumlardan meydana getirilmesi ve Rumların uzun yıllar burada idari görevler üstlenmiş olması, ayrılıkçı çabalar için elverişli bir ortam yaratıyordu.

Mesela, Pontus Rum Devleti’nin kurulması için İngiliz Hükümeti’ni etkilemeye çalışan Konstantin Konstantinidis, uzun yıllar Giresun Belediye Başkanlığı yapmış olan Kaptan Yorgi’nin oğluydu.

Kurtuluş Savaşında Giresun

Tehcire karşı yoğun kampanya

Bu etkinliklerin canlandığı dönemde,İstanbul’daki Damad Ferit Paşa Hükümeti de bir önceki dönemin iktidarı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı yoğun bir kampanyaya girişmiş, onun sorumluluğu altında, yapılan bütün uygulamalarla ilgili soruşturmalar açmıştı.

Kurtuluş Savaşında Giresun Gönüllü Birlikleri

Bu uygulamaların başında Ermeni ve Rumların tehciri (göç ettirilmesi) geliyordu, itilâf devletlerinin de baskısıyla başlatılan bu soruşturma, ayrılıkçıların yaptıkları ihbarlar üzerine, giderek ayrılıkçı çabalara karşı çıkanların cezalandırılmasına yönelmişti.

Bu gelişme, kendisini Giresun’da da göstermişti.

Ayrılıkçı Rumlar, çalışmalarına engel olacağı kanısına vardıkları herkesi, geçmiş “tehcir”in sorumlusu olarak İstanbul’a ihbar ediyor ve cezalandırılmalarını istiyorlardı.

Topal Osman Ağa

Pontusçuların İstanbul’a ihbar ederek hemen yakalanıp cezalandırılmasını istedikleri kişilerin başında Topal Osman Ağa geliyordu.

Adını daha sonraki yıllarda da sık sık duyuracak olan Topal Osman, Giresun eşrafından Feridunzadeler’in oğluydu. Balkan Savaşı’nda aldığı yara sonucu sakat kalan Topal Osman, Giresun Ermeni ve Rumlarına yaptığı baskılarla tanınıyordu.

Şiddet yanlısı tutumuyla bölge azınlıkları dışında Müslüman halka da korku saçıyordu.

Nitekim, Mondros Mütarekesi sonrasında, Giresun Belediye Başkanı Hacı Bey yaşlandığını ileri sürerek görevden çekilince, hiç kimseye danışmadan, Belediye Başkanlığı koltuğuna oturmuştu.

Bunda, Giresun eşrafının her şeye karşı Topal Osman’ı Pontusçulara karşı bir “kurtarıcı” olarak görmesinin büyük payı vardı.

Topal Osman’ın silâhlı adamlarının yanısıra birde böyle resmi bir görevden güç alması, Pontusçular için beklenmedik bir gelişmeydi.

Pontus ileri gelenleri buna karşı önlem almakta gecikmediler.

Gerek doğrudan İstanbul Hükûmeti’ne gerek Patrikhane aracılığıyla itilâf devletleri temsilcilerine Topal Osman’ın daha önceki eylemlerini sayıp döken telgraflar çekerek hemen yakalanmasını istediler.

Duruma el koyan Nemrut Mustafa Paşa Divanı (İstanbul’da kurulan ve Divan-ı Harp adı verilen Olağanüstü Savaş Mahkemesi), Topal Osman’ın derhal yakalanarak İstanbul’a getirilmesini kararlaştırdı.

Ancak, durumu öğrenen Topal Osman silâhlı adamlarının da yardımıyla Giresun’dan ayrılarak dağa kaçtı.

Bir süre gönüllü topladıktan sonra da, o günlerde Sivas’a bağlı Karahisar-ı Şarkî’ye (Şebinkarahisar) yerleşti.

Bu sırada ayrılıkçı Rumlar da Giresun’da çalışmalarını yoğunlaştırmış, İstanbul Hükümeti’nin buradaki temsilcilerini büyük ölçüde etkisiz duruma getirmişlerdi.

Kızılhaç bayraklı Yunan gemileri Kızılhaç görevlisi adı altında çok sayıda Rum’u Giresun’a ve çevre kasabalara taşıyordu.

Topal Osman ise bu gelişmeye misilleme olarak, Keşap bölgesindeki Rum köylerine art arda baskınlar düzenliyordu.

Kurtuluş Savaşında Giresun

Rumların sağladığı bu etkinliğe rağmen, bölge halkının direniş hazırlıkları oldukça hızlı gelişti.

Bir araya gelerek çalışmaya başlayan Giresun eşrafı ve aydınları, 12 Şubat 1919’da Trabzon’da kurulan Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti bünyesinde toplandılar, bir süre sonra da cemiyetin Giresun şubesini kurdular.

Etkin bir teşkilâtlanma çalışması yürüten cemiyet yöneticileri, sahip oldukları Işık ve Karadeniz gazeteleri aracılığıyla da yoğun bir direniş propagandası yapıyorlardı.

Giresun Muhafaza-i Hukuk-u Milliye teşkilâtının çalışmaları kısa sürede sonuç verdi ve baskınlardan tedirgin olan Giresun halkı, Mayıs 1919 içinde teşkilât çevresinde toplanmaya başladı.

Bu dayanışma, Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmesi üzerine daha da güçlendi.

Pek çok bölge halkı gibi, Giresunlular da işgale büyük tepki gösterdiler.

17 Mayısta Çamlıçarşı önünde yapılan mitinge katılan Giresunlular, işgali ve işgale göz yuman İtilâf devletlerini protesto ettiler.

Mitingden sonra padişaha, hükümete ve İstanbul’daki İngiliz, Fransız, ABD ve İtalyan temsilcilerine telgraflar çekildi.

Sadrazam Damad Ferit Paşa’ya çekilen telgraf şöyleydi:“Hükümetinizi, hakkımızdaki ölüm fermanını duyurmakla görevli bir kurum olarak görmek istemiyoruz.

Size, Türk Sadrazamı olarak sesleniyoruz.

İzmir’de mavi mi sallanacak, al mı kalacak? (Yunan ve Türk bayrakları) Darağaçları bizim ufkumuzda da belirmekte, idam anımız yaklaşmaktadır.

İzmir’in Yunan’a katıldığını öğrendiğimiz gün, Giresun ve çevresi sessiz kalmayacaktır.

Zor, sonucu geciktirmekten başka bir şeye yaramayacaktır.

İstanbul’daki ABD temsilcisine çekilen telgrafta ise, olayların “Washington’un ruhuna acı çektirecek” boyutlarda olduğu belirtiliyordu.

Pontus Bayrağı

Haziran 1919’a gelindiğinde, teşkilâtlanma doğrultusunda önemli adımlar atılmış, Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye teşkilâtı oldukça güçlenmişti.

Ne var ki, ayrılıkçı Rumların deniz yoluyla sürekli silâhlandırılmalarına karşılık, yerli halk henüz silâhsızdı.

Konuyu ele alan Muhafaza-i Hukuk yöneticileri bu dengesizliği ortadan kaldıracak biricik gücün Topal Osman çetesi olduğu fikrine vardılar ve kendisini bağışlatarak yeniden Giresun’a getirmenin yollarını aramaya başladılar.

O günlerde Topal Osman da ayrılıkçı Rumların Giresun’daki etkinliklerini yakından izliyor ve burada bir güç gösterisi yapmak için fırsat kolluyordu.

Haziran ortalarında bu fırsatı buldu.

Giresun’daki Rum okullarından birine Pontus bayrağı asıldığını öğrenen Topal Osman, yanına yirmi kadar atlı alarak gizlice kasabaya girdi ve bayrağı indirdiği gibi, bu olaydan sorumlu tuttuğu Rum doğramacı ustasını da yanına alarak götürdü.

Baskın ertesinde kaçırılan Rum’un da öldürüldüğü öğrenilince, bölge Rumları büyük bir paniğe kapıldı.

Topal Osman bu durumdan yararlandı.

Giresun ve çevresindeki Rum ileri gelenlerine gözdağı vererek, bağışlanmasını sağlamak için İstanbul’a baskı yapmalarını, yapmazlarsa baskınlarını sürdüreceğini bildirdi.

Gerek bu gözdağı, gerek Muhafaza-i Hukuk yöneticilerinin girişimleri bir ay içinde sonuç verdi ve Topal Osman, bir “Aff-ı Şahane” ile bağışlandı.

Artık geri dönmesine engel kalmadığını gören Topal Osman, Giresun’a gelerek Hacı Kadıoğlu İsmail Efendi’den Belediye Başkanlığı görevini devraldı.

Birkaç gün sonra da Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şubesi Başkanlığı’na getirildi.

Giresun Kaymakamının Kaçırılması

Bu günlerde Rizeli Ekşioğlu Mehmet adında bir kişi Topal Osman’a Kaymakam Baki Nedim Bey’in kendisini öldürtmek istediğini, bu iş için de kendisine para ve silâh verdiğini söyledi.

Önce bu habere inanmayan Topal Osman yanına güvendiği bir adamını vererek, Ekşioğlu Mehmet’i yeniden kaymakamla görüşmeye gönderdi.

Giresun Kaymakamı Baki Nedim Bey, yanındaki adamla birlikte Topal Osman’ı öldürme teklifini kabul ettiklerini bildiren Ekşioğlu’na yedibin lira, iki tüfek, iki de tabanca verdi.

Onlar da delil olarak bunları Topal Osman’a getirdiler.

Aynı gece Topal Osman adamlarıyla birlikte evini basarak kaymakamı kaçırdı.

Ancak olayın duyulması üzerine, Trabzon Valisi Galip Bey, kaymakamın kendisine teslim edilmesini, bu yapıldığı takdirde onu bizzat cezalandıracağını duyurdu.

Topal Osman da, Kaymakam Baki Nedim Bey’i küçük bir yelkenliyle Trabzon’a gönderdi.

12 Şubat 1919’da kurulan, bir şubesi de Giresun’da açılan Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, hemen ertesi gün ilk kongresini yapmış, geniş bir ilişki ağı kurmayı kararlaştırmıştı.

Trabzonlular da bu amaçla, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin 30 Mayıs 1919’da yaptığı Doğu İlleri Kongresi’ne katılma çağrısına uymakta gecikmediler.

Kongre kararını öbür illere iletme görevini de üstlenen Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, zaman geçirmeksizin delegelerini seçerek Erzurum’a gönderdi.

Trabzon Merkez San-cağı’na bağlı Giresun ve Tirebolu kazalarından da toplam üç delege seçildi.

Giresun’u Terkeden İkinci Kaymakam

1920’nin son aylarında Topal Osman Giresun’a artık iyiden iyiye hâkim olmuştu.

Çevre köylere ve limanlara düzenlediği baskınlarla, oldukça saygınlık kazanmış, bu yolla çevresine çok sayıda silâhlı adam toplamıştı.

El koyduğu silâh yüklü Rum motorlarının bütün ağırlıklarını boşaltıyor, cephane ve silâhın bir bölümünü Ankara’ya gönderiyor, geri kalanını ise alıkoyuyordu.

Ote yandan, Gürcü Osman Ağa adında bir adamla anlaşarak, Kafkasya’dan da silâh getirtmenin yolunu bulmuş tu. Oyle ki,”küçük bir kıyı kasabası olan Giresun’daki silâh sayısı, kısa sürede 5.000’i aşmıştı.

Topal Osman’ın bu güçlü yeri, sonunda Giresun’da iki başlı bir yönetim yarattı.

Giresun’un Baki Nedim Bey’den sonraki kaymakamı Hüsnü (Çakır) Bey’le Topal Osman sık sık karşı karşıya gelmeye, çatışmaya başladılar.

Bir defa Hüsnü Bey “Ahmet Ağa adında bir motorcuyu vurdurduğu” ihbar edilen Topal Osman hakkında tutuklama kerarı çıkarttı.

Osman’ın kendisini yakalamaya gelen jandarma birliğine direnmesi üzerine de aralarında çatışma çıktı.

Zorlukla bastırılan bu çatışmadan «onra, Topal Osman Kaymakam Hüsnü Bey’le Jandarma Yüzbaşısı Suphi Bev’e yönelik tehditlerini daha da arttırdı.

Sonunda, her ikisi de kaçarcasına Giresun’dan ayrılarak Trabzon’a gitmek zorunda kaldılar.

Mustafa Kemal’in ilk Muhafız Komutanı

Topal Osman’ın adamları ile mahalli jandarma birlikleri arasındaki çatışmadan bir süre sonra, çatışmayı bastırmada büyük çaba harcamış olan Miralay Rasim Bey, Topal Osman’la bir görüşme yaptı.

Ankara’dan özel olarak gönderildiğini ve görevinin, Topal Osman’la adamlarını, Mustafa Kemal’in muhafızlığını üstlenmek üzere Ankara’ya götürmek olduğunu bildirdi.

O günlerde, Ankara’da bu görevi fiilen Çerkez Ethem yapıyordu.

Ancak son zamanlarda Ankara Hükümeti ile Çerkez Ethem arasındaki gerginlik büyümüş ve bu durum, muhafızlık görevini üstlenecek yeni bir birliğin kurulmasını gerektirmişti.

işte bu birlik, Topal Osman’la adamlarından kurulacaktı.

Hazırlıklarını tamamlayan Topal Osman’la adamları Ekim 1920 sonunda Giresun’dan yola çıktılar ve İnebolu-Kastamonu yoluyla 12 Kasımda Ankara’ya vardılar.

Doğrudan Mustafa Kemal’in emri altına giren ve şehirde mahalli elbiseleriyle dolaşan Topal Osman çetesinin resmi adı “Giresun Gönüllü Laz Müfrezesi” idi.

Önce 15 kişiden kurulu birliğin er sayısı daha sonra 250’ye kadar yükseldi.

Topal Osman, üstlendiği bu görev sırasında Mustafa Kemal’i “gölge” gibi izliyordu.

Başta, Salih ve izzet paşalarla yapılan Bilecik görüşmesi olmak üzere, Mustafa Kemal’in,1923başlarına kadar yaptığı bütün gezilere katılan Giresun Müfrezesi, Nisan 1923’te dağıtıldı.

Bu arada Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, 27 Martta ortadan kayboldu.

Bulunması için araştırmalar sürerken, bir jandarma 31 Martta Ankara dışında Ali Şükrü Bey’in toprağa gömülmüş cesedini buldu.

Yapılan soruşturmada cinayeti Topal Osman’la adamlarının işlediği açığa çıkınca, Giresun Gönüllü Laz Müfrezesi’nden meydana gelen Çankaya Muhafız Birliği’nin dağıtılması ve Topal Osman’la adamlarının yakalanması kararlaştırıldı.

Ancak Topal Osman tutuklama kararına uymadı.

Bunun üzerine, Giresun Müfrezesi’yle İsmail Hakkı (Tekçe) Bey’in komutasındaki yeni Muhafız Birliği arasında Papazın Bağı denilen yerde çatışma çıktı ve Topal Osman bu çatışma sırasında vurularak öldü.

Böylece, Millî Mücadele yılları Giresun’a damgasını vuran bölgedeki Rum çeteleriyle çatışmanın yanısıra, Giresun Gönüllü Alayı adı altında iki birlik kurarak Sakarya Cephesi’ne ve Koçgiri Ayaklanmasinın bastırılmasına da katılan Topal Osman’ın hayatı, beklenmedik bir biçimde sona erdi.

Bir yanıt yazın