Kurtuluş Savaşında Tokat | Kurtuluş Savaşı Tarihi |
Kurtuluş SavaşındaTokat,30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi günlerinde, Tokat, Sivas Vilayeti’ne bağlı bir sancaktı.
Sancağın Merkez Kaza dışında dört kazası vardı: Erbaa (Herek), Reşadiye (Eskefser), Zile ve Niksar.
Bugün ilçe olan Turhal ve Artova da, o günlerde Merkez Kaza’ya bağlı birer nahiye idi.
Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler, Samsun yoluyla bölgeye birkaç müfreze yoS ladılar.
Ancak, bu müfrezeler daha çok gözlem yapmakla yetindi ve bölgeyi kontrol altında tutan 3. Kolordu’ya bağlı güçlerle çatışmaya girmekten kaçındı.
Protesto Mitingi
Tokat, bölgede bağımsız bir devlet kurmaya çalışan bölücü Rum teşkilâtlarının saldırılarıyla karşı karşıya kaldı ve ilk direniş adımları da burada atıldı.
Nitekim, daha Şubat 1919’da Tokat’ta bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şubesi kurulmuştu.
Bu teşkilât, Mart 1920’de Doğu Anadolu’da çalışmalarını yürüten Vilayet-i Şarki Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin şubesine geçti.
Yunanlıların, Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkarmasından sonra ise Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Tokat bölgesindede Redd-i İlhak cemiyetleri kuruldu.
Bunlarının önemlilerinden biri Niksa Redd-i İlhak Cemiyeti idi.
Hac Mahir Bey’in başkanlığında ku rulan bu teşkilât İhtiyat Zabitleri Teavün Cemiyeti’nin de desteğini alarak, kısa sürede gelişti.
20 Haziran 1919’da Niksar’da yapılan ve Yunan işgalini protesto etmeyi amaçlayan mitinge de bu teşkilât başkanlık yaptı.
Zile Ayaklanması ilgili bilgiler
Tokat bölgesinin 1920 yılı içinde şahit olduğu en önemli olay, Zile ayaklanması idi.
Aynı yıl içinde patlak veren Yozgat ayaklanmaları da Tokat’ı bir ölçüde etkilediyse de, bölgeyi doğrudan etkisi altına alan ayaklanma, 25 Mayıs 1920’de başlayan Postacı Nazım Bey’in teşebbüsüydü.
Sivas Kongresi’nde alınan kararlar gereği, bölgedeki yönetim kurumlarının İstanbul’la ilişkilerini kesmeleri, İstanbul Hükümeti’ni oldukça zor duruma düşürmüştü.
Kongreden sonra istifa etmek zorunda kalan, ancak İstanbul’un 16 Martta işgalinden sonra yeniden işbaşına gelen Damad Ferit Paşa, bu gelişmeye son vermenin ve Kuva-yı Milliye’yi etkisiz kılmanın yollarını arıyordu.
Bulunan yollardan biri, bölgenin eşrafıyla veya din adamlarıyla anlaşıp, Kuva-yı Milliye’ye karşı baskınlar düzenlemekti.
Damad Ferit ve çevresinin böyle adımlar attığı bölgelerden biri de Tokat’tı.
Çünkü İstanbul’un işgali sonrasında düzenlenen protesto mitingleri, Kuva-yı Milliye’nin Tokat’ta hayli güçlü olduğunu ispatlıyordu.
1920 Mayısının son günlerinde, önceki Yozgat, Yıldızeli ayaklanmalarından yüreklenen Zileli Avukat Ali Bey, görevden uzaklaştırılan eski nahiye müdürü Naci Bey’le Ihsan Bey Zile köylerinde dolaşmaya ve Kuva-yı Milliye’ye karşı propaganda yapmaya başladılar.
Bu olay haber alınınca, Süvari Binbaşı Hilmi Bey komutasındaki bir birlik, 3 Haziran 1920’de Zile’ye gönderildi.
Bu arada, Tokat mutasarrıfının teklifi üzerine, saldırılardan vazgeçenlerin bağışlanacakları duyuruldu.
Bunun üzerine, bazı ayaklanmacılar saldırılarını durdururken, bazıları da daha kuvvetli bir çaba içine girdiler. Bunların başına geçen Postacı Nazım adında biri, Ankara’ya haber göndererek, Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ni tanımadığını ve doğrudan İstanbul’la, padişahla görüşeceklerini bildirdi.
Ardından da, 400 kişilik bir güçle Zile’yi bastı (6 Haziran 1920). Binbaşı Hilmi Bey, ayaklanmacıların sayıca üstün olması sebebiyle şehri boşaltmak zorunda kaldı.
Olayın büyümesi üzerine, Ankara Hükümeti, Tokat’taki 5. Tümen’i de Zile’ye göndermeyi kararlaştırdı.
Cemil Cahit Bey’in komuta ettiği 5. Tümen, 7 Haziranda Zile yakınlarına geldi ve Bağlarpınarı ile Bayırköy’ü tutarak kaza merkezine girmeye hazırlandı.
Ancak, 8 Haziran sabahı Zile eşrafının önemli bir bölümünün de ayaklanmacılara katıldığı ve şehirdeki jandarma güçlerinin Postacı Nazım’a teslim olduklarını öğrenince, elindeki gücün yetersiz kalacağını düşünerek harekâtı durdurdu.
Bu arada ayaklanmacılar da şehirdeki durumlarını güçlendirmiş, kendilerine katılan müftüyü kaymakam yapmışlardı.
Kasabanın Topa Tutulması
9 Haziranda Zile’ye yeni birlikler gönderildi.
Sivas ve Erzurum’dan gelen birlikler, Cemil Cahit Bey’in emrine girerek, Bayezid Köyü’nde mevzilendiler.
Yeni birliklerle desteklenen 5. Tümen, harekete geçmeye hazırlanırken, Zile halkı “kasabanın topa tutulacağı” söylentisi üzerine şehri terk etmeye başladılar.
Ayaklanmacılar bu paniği önleyemediler.
Cemil Cahit Bey’in Zile harekâtı 10 Haziranda, erken saatlerde başladı.
5. Tümen birlikleri şehir dışına çıkarak kendilerini karşılayan ayaklanmacılarla yoğun bir çatışmaya başladılar.
Çatışma akşam üstüne doğru ayaklanmacıların yenilgisiyle sonuçlandı ve kurtulabilenler kaçarak şehre sığındılar.
Cemil Cahit Bey de şehrin boşaltılması için, 11 Haziran öğle saatlerine kadar süre tanıdı.
Buna yanaşılmaması üzerine de kasabayı topa tuttu.
Bu ayaklanmanın sonunu getiren bir gelişme oldu.
12 Haziranda Zile’ye giren 5. Tümen birlikleri, ayaklanmacılardan birçoğunu yakaladılar.
Kaçmayı başaran bir bölüm ayaklanmacı Çorum yakınlarına çekilerek, orada yeni bir ayaklanma başlattılar.
Rumların Bölücülüğü
XX.yy. başlarında Osmanlı Devleti’nin çökme noktasına gelmesinden yararlanarak bağımsız devletler kurmaya çalışan topluluklardan biri de, Karadeniz bölgesinde yaşayan bölücü Rumlardı.
1904’te Merzifon’da kurdukları Pontus Cemiyeti ile birlikte propaganda ve teşkilâtlanma çalışmalarına başlayan bölücüler, geniş bir alanda etkinlik sağlamışlardı.
1908’de Samsun’da da, Müdafaa-i Meşruta Cemiyeti adı altında bölücü Rum teşkilâtı kurulmuş, bu teşkilât Tokat’ta da şube açmıştı.
Çarlık Rusyası,savaş içinde Samsun Rumlarına büyük çapta silâh yardımı yapmıştı.
İngilizlerde Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından, yalnızca Samsun bölgesindeki bölücü Rumlara 10.000’i aşkın tüfek dağıtmışlardı.
Mondros Mütarekesi’nin hükümlerinden biri, Osmanlı topraklarının tamamında ya da belli bir bölgesinde güvenliğin sağlanmaması durumunda, İtilâf devletlerine müdahale hakkı tanıyordu.
Bu müdahaleyi bağımsız devlet kurma yolunda bir adım olarak gören bölücü gruplar, durumdan yararlanmaya çalıştılar ve ardarda baskınlar düzenleyerek, bulundukları bölgelerde hükümetin güvenliği sağlayamadığı izlenimini yaratmayı amaçladılar.
Nitekim, İstanbul Hükümeti’nin Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndermesinin en önemli sebebi de bu tür saldırılara bir son vermekti.
İtilâf devletleri ise, bir yandan bölücü güçleri el altından destekliyor, öbür yandan da bunların saldırılarını örnek göstererek müdahale fırsatı yaratmaya çalışıyorlardı.
Bu şartlarda Karadeniz Bölgesi’nde üslenen bölücü Pontusçular saldırılarını iyiden iyiye yoğunlaştırdılar.
1920 yılı sonlarında çok artan bu saldırılar Tokat çevresine de sıçradı.
1921’in ilk aylarında Dahiliye Vekâleti’ne gönderilen resmî raporlar, o güne kadar Tokat bölgesinde kırkı aşkın öldürme, soygun ve hırsızlık hareketleri düzenlendiğini ortaya koyuyordu.
Pontusçular. yalnızca Müslüman halka değil, kendilerine katılmak istemeyen yerli Rum gençlerine de baskı yapıyordu.
Nitekim, Tokat Merkez Kaza’ya bağlı Çirdiğin Köyü’nde, Pontus çetesi reisi Anastas, kendilerine katılmak istemeyen Giorgi adlı Rum gencini köy meydanında kurşuna dizdi.
Tokat Merkez Kaza’ya bağlı köylere düzenlenen saldırıların en büyüğü, Halilalan Köyü’nün tamamen yakılıp yıkılmasıydı.
Eylül 1920’de köye art arda beş defa baskın yapan “Sarıtarlalı” adlı Rum çetesi, köyü her seferinde de boş bulunca, bütün taşınır mallara elkoydu ve bütün evleri ateşe verdi.
Ardından da Turhal Nahiyesi’ne bağlı Serpin Köyü’ne saldırarak beş köylüyü öldürdüler.
Saldırıların giderek artması ve bölgedeki kuvvetlerle önlenemeyecek bir noktaya gelmesi üzerine, Dahiliye Vekâleti Şubat 1921’den başlayarak tedbir aldı ve önce bir genelge yayınlayarak, bölücü Rum çetelerini silâhlarını teslim etmeye çağırdı.
Bu çağrıya olumsuz cevap vererek dağlara çekilen çetelerin üzerine de, Nurettin Paşa’nın komutasında meydana getirilen Merkez Ordusu gönderildi ve 1921 yaz aylarında Pontus Rum çetelerinin varlığına büyük ölçüde son verildi.
Hükümetin bu konuda aldığı bir başka tedbir de, Karadeniz bölgesindeki Rum nüfusun önemli bir bölümünü ülkenin başka bölgelerine yerleştirmek oldu.