Mahalle Mektebi,Tarihi,Özellikleri | Tarih Bilgileri |
Mahalle Mektebi,Bir çocuğun, mahalle mektebine başlaması önemli bir gün sayılır, ailenin İktisadi gücüne göre bu gün özel törenlerle kutlanırdı.
Mahalle Mektebinin Özellikleri
Aile yoksul tabakadansa, çocuk mahalle mektebine götürülür, hocanın eli öptürülür ve hocadan çocuğa okuyup yazma öğretmesi rica olunurdu.
Orta halliler ise çocuklarını giydirip kuşatır, erkekse fesine, kızsa saçlarına inci, elmas gibi kıymetli taşlar, boynuna şal ve klaptanlı bir cüz kesesi takardı.
Mahalle Mektebinin Tarihi
Mektebe, akraba ve tanıdıklarla gidilerek çocuk okula başlatılırdı.
Hoca duasını bitirdikten sonra, yeni öğrencinin velisi öteki öğrencilere birkaç kuruş, hoca, mubassır ve kalfaya ucuna birkaç mecidiye düğümlenmiş mendil verirdi.
Varlıklı kimseler ise, çocukları mahalle mektebine başlayacağı zaman, durumu hocaya bildirirlerdi.
Hoca öğrencilerine: «Yarın amin var, güzelce giyinip gelin» derdi.
Genellikle perşembe ve bazen de pazartesi günleri yapılan bu törende önde ilâhiciler (İlâhi okuyanlar), arkada da âminciler (İlâhi okuyanlara «âmin» diye karşılık verenler) ikişer ikişer sıralanarak yürürlerdi.
Topluluk İlâhiler söyleyerek mektebe başlayacak çocuğun evine giderdi.
Çocuk, alay kapıya vardığı zaman dışarı çıkar, fenerlerinden birine birkaç arşın basmadan askı bağlanmış faytona oturur, yanında yakınlarından biri bulunurdu.
Araba ağır ağır yola koyulur, çocuğun mektepte oturacağı kadifeden yapılmış minder, açılıp kapanır bir rahle ile birlikte önde gidenlerden birinin başı üzerinde taşınırdı.
Araba hareket edince ilâhicibaşı topluluğun önüne geçer, çocukların bildiği İlâhileri okumaya başlardı.
İlâhilerin her iki mısraının sonunda ilâhiciler susar ve âminciler topluca «âmin» diye bağırırlardı.
Âmin alayı önceden kararlaştırılan cadde ve sokaklardan dolaştıktan sonra çocuğun evine dönerdi.
Burada gülbank duası okunur ve tören sona ererdi.
Evde büyük bir oda veya sofaya minderler, seccadeler döşenir, öd ağaçları ve buharlar yakılır ve davetliler buraya alınırdı.
Mektebin hocası, odanın baş köşesindeki mindere, okula başlayacak olan çocuk da karşısındaki minder veya seccadeye otururdu.
Toplulukta ulemadan veya şeyhlerden biri bulunursa, hocanın yerini o alır ve çocuğa besmele çektirirdi.
Yeni öğrenci kendisiyle hoca arasındaki rahlenin üzerine, boynuna asılı duran cüz kesesinden elifba cüzünü alarak koyar, bir elinde hilâlini tutar, hocasının dersini dinlemeğe başlardı.
Çocuklarda öğrenim hevesi uyandırsın diye elifba cüzleri (alfabe) son derece süslü, boyalı ve yaldızlı olarak basılırdı.
Hilâller de altın, gümüş, pirinç, fakfon gibi maddelerden yapılır, harfleri göstermek için kullanılırdı.
Hoca efendi «euzu besmele» ve «Yarabbi kolaylaştır, güçleştirme tedrisimi hayırla tamam eyle» duasıyla öğretime başlardı.
Harfleri, heceleri okumayı gösterdikten sonra «Tanrım bilgimi arttır» duasıyla ilk derse son verirdi.
Yeni öğrenci, hocasının ve toplulukta bulunan büyüklerin elini öper, Kur’an okunur ve tören böylelikle biterdi.
Verilen yemekten sonra çocuklara para dağıtılır, hoca ve kalfaya da para verilir, cübbelik çuha veya mintanlık kumaş armağan edilirdi.
Mektebe başlama töreni bazen de okulda yapılırdı.
Okula başlayacak olan, şeyhlerden birinin çocuğuysa, âmin alayına şeyhin tarikatının sancaklarıyla tekke dervişleri katılır, İlâhiler, kudüm, halile, mazharlar çalınarak okunurdu.
Çocuğun velisinin hocaya, «eti senin, kemiği benim» diyerek öğrenciyi teslim etmesi yaygın bir gelenekti.
Mahalle mekteplerinin hocalarına imaretlerden her gün fodla (kepekli undan yapılmış bir çeşit pide), öğrencilere haftada bir gün pilav zerde, yılda bir kere de kapama (elbise) verilirdi, öğrencilerin kıyafetleri değişik tipteydi.