Marco Polo Kimdir,Hayatı ve Keşifleri | Biyografi |
Marco Polo,Çin’e kadar gitti; gezip gördüğü yerleri ve Moğol imparatorluğu ülkesinde başından geçenleri «Venedikli Marco Polo’nun veya öbür adıyla Million’un, Dünyanın Harikalarını Anlatan Kitabı» adlı dev eserinde dile getirdi; batı dünyasına, Çin’in büyüklüğü ve gücü üstüne bilgiler verdi.
Ayrıca o zamana kadar avrupalı haritacıların bilmediği birçok yeri keşfetti.
Marco Polo Hayatı ve Keşifleri
O dönemde hıristiyanlarla müslümanların birbirleriyle ilgili olarak ne ölçüde yanlış fikirlere sahip oldukları düşünülürse, Marco Polo’nun hüküm verirken ortaya koyduğu açık görüşlülüğün değeri daha iyi anlaşılmış olur.
Nitekim o zamanın olayları üstündeki gözlemlerinden şarkiyatçılar bugün de faydalanmaktadırlar. «Marco Polo’nun Kitabı» ancak XIX. yy.da tanındı ve o zamandan beri birçok dile çevrildi.
Marco Polo 1254’te, ya Venedik’te veya Dalmaçya kıyılarında, Venedik’e bağlı Korcula (Curzola) adasında doğdu.
Babası Niccolo Polo ve amcası Matteo, dalmaçya asıllı soylulardı.
Atalarının İtalyan mı, yoksa slav asıllı mı oldukları üstüne bilgi yoktur.
Marco Polo daha çocuk yaştayken, babası ve amcası İstanbul’a gitmişlerdi; İstanbul ile ticaret yapıyorlardı.
İstanbul’dan Kırım’ın güneydoğu kıyısında bir venedik kolonisi olan Sudak’a, oradan da Batı Kıpçaklarının başkenti Saray’a ulaştılar.
Kıpçak prensi Berke Hanın sarayında bir yıl ağırlandılar.
Eski Abbasî imparatorluğunun İran bölgesini yöneten moğol hükümdarı Hulâgu ile Berke arasında savaş çıkınca iki kardeşin Avrupa’ya dönüş yolu kapandı; bu yüzden Hazar denizini dolaşmak zorunda kaldılar; sonra Buhara’da üç yıl beklediler.
Bu sırada Çin’deki büyük Han Kubilay’ın kardeşi Hulâgu’ya yolladığı elçilerle karşılaştılar, ülkelerine geri dönmekte olan elçiler iki kardeşi Kubilay’ın Hanbalık’taki (bugün Pekin veya Samuel Coleidge’in Kubla Khan Kubilay Han adlı şiirinde Xanadu olarak adı geçen Şang-du) sarayına götürdüler.
Büyük Okyanus’tan Avrupa kapılarına kadar uzanan geniş topraklar, Mogollar tarafından ele geçirildikten sonra siyasî birliğe kavuşmuştu; yollar eskisine göre daha güvenliydi.
Kubilay, Polo kardeşleri çok iyi karşıladı ve onlardan Hıristiyanlık üstüne bilgiler aldı.
Polo kardeşler Kubilay’ın sarayında birkaç yıl kaldılar, ama ne yazık ki buradaki yaşayışlarını anlatan hiç bir belge bırakmadılar.
Kubilay Han, kardeşlerin yurtlarına dönmesine izin verdi.
Ayrıca onlarla papaya mektup yolladı; mektubunda papadan, halkına Hıristiyanlığı öğretecek bügili misyoner göndermesini istiyordu.
Polo kardeşler 1269’da Akkâ’ya ulaştılar; bu arada papa Clemens IV ölmüş, yeni papa daha seçilmemişti.
Bu yüzden mektup ellerinde kaldı.
İki yıl sonra Venedik’te gene yolculuk hazırlıklarına başladılar, bu defa Niccolo’nun on yedi yaşındaki oğlu Marco’yu da yanlarına aldılar.
Suriye kıyılarına ulaştıklarında papalık seçimleriniıf yapıldığını, Gregorius X’un papa seçildiğini öğrendiler. Bunun üzerine Kubilay’a verdikleri sözü yerine getirmek için İtalya’ya döndüler.
Gregorius, Kubilay’a ancak bilgisi kıt iki domîniken papazı gönderebildi; bunlar da çok çetin olan bu işten hemen yılarak yarı yoldan döndüler.
1271’de Polo kardeşler İskenderun körfezinde küçük bir şehir olan Ayaş’a (Yumurtalık; İtalyan tüccarlar buraya Ajuzzo veya Laiazzo derdi) yola çıktılar, karayoluyla Yezd ve Kerman’dan geçerek Çin’e gitmek üzere gemiye binmek için İran körfezindeki Hürmüz’e ulaştılar.
Bu deniz yolculuğundan nedense vaz geçerek kuzeye yöneldiler.
İran’dan geçip Belh’e, buradan da Yukarı Amuderya boyunca ilerleyerek Wakhan’a vardılar.
Pamir yaylasını aştılar (Marco, Pamir adını kayda geçiren ilk avrupalıdır), sonra aşağılara inerek yolculuklarına Kâşgar, Yarkent ve Hotan üstünden devam ettiler (avrupalılar XDC yy.ın ortasına kadar bu bölgelerin varlığından habersizdi).
Hotan’dan sonra Lop Nor’un yanından ve Gobi çölünden geçerek Su,Cou (Kiuçüen) ve Çang-an (Si-an) yoluyla Çin’e girdiler, üç yıl süren bir yolculuğun sonunda Hanbalık’ta (Pekin) Kubilay’ın huzuruna çıktılar (1275).
Büyük Han’ın hizmetine giren Marco, Moğolcayı öğrendi; imparatorun verdiği çeşitli görevlerle ülkenin birçok yerini gezip dolaştı.
Birçok alanda tecrübe kazandı.
Geçtiği bütün yerler üstüne notlar aldı; şehirlerin durumunu, gelenekleri, yetişen ürünleri inceden inceye yazdı.
Bu işi yalnızca Kubilay’a bilgi vermek için yapmadığı anlaşılmaktadır.
Kaydettiği bütün yer adlarının ve o zamanlar avrupalı çağdaşlarına aykırı gelen hikâyelerinin doğruluğu daha sonraki araştırmalarla anlaşılmışsa da, anlattığı bazı olaylar yine de şüpheyle karşılanmaktadır.
Marco, meselâ üç yıl Yangchav’da (Chiang-tu) valilik yaptığını yazmıştır.
Bu doğru olmayan veya şişirilmiş bir bilgidir.
Bir başka hikâye de şudur: Güney Çin’e karşı yapılan bir savaş sırasında güya babasıyla amcası bir çeşit mancınık yaparak Hsiang-Yang şehrinin düşmesini sağlamışlardır.
Marco, Büyük Han’ın hizmetinde olduğu sıralarda Koşinşin, Burma ve Hindistan’a gittiğini anlatır.
Gördüğü yerlerle anlatılanlara dayanarak tasvir ettiği yerler arasında bir ayırım yapmak gerekir.
Marco bu yolculuklara tek başına mı yoksa babası ve amacıyla mı çıkmıştı? Bu konuda da elde bilgi yoktur.
Polo’lar on yedi yıl Kubilay’ın hizmetinde kaldılar, zengin oldular, «fakat gelecekleri bakımından kaygıya düştüler: Kubilay’ın ölümünden sonra durumları ne olacaktı? Moğollarda sülâlenin sürekliliği diye bir konu yoktu.
Kubilay, Polo’ları bırakmak isteniyordu, fakat Polo’ların eline bir fırsat geçti: Kubilay’ın kardeşi Hulâgu’nun torunu olan Argun, İran ilhanıydı; Çin’e elçiler yolladı, ölen karısının yerine yeni bir gelin istedi.
Pekin-Tebriz arasındaki karayolu, savaşlar yüzünden güvenli olmadığından Argun’un elçileri denizyoluyla dönmeye kalktılar.
Kubilay’dan Polo kardeşleri kendileriyle birlikte yollamasını istediler.
Kubilay bu isteği kabul etti ve gemilerin hazırlanmasını emretti.
Polo’lara Hıristiyanlığın önde gelenlerine sunulmak üzere mesajlar verdi.
Bunların arasında, papa, Fransa ve İngiltere krallarına yazılmış mektuplar da vardı.
Yolcular, 1292 yılının başında, o zaman Çin’in en önemli dış ticaret limanlarından biri olan Zaitun’dan (Fukien’de Tsin-Kiang) yola çıktılar; Singapur ve Malakka boğazlarından geçerek Nicobar adalarına geldiler.
1294’te Seylan ve Malabar yoluyla Hürmüz’e ulaştılar.
Uzun süren yolculukları sırasında Sumatra ve Güney Hindistan kıyılarında sıkıntılı günler geçirdiler.
Gemidekilerin çoğu, bu arada elçilerden ikisi, bir salgın hastalığa yakalanarak öldüler, fakat genç gelinle üç Venedikli kurtulanlar arasındaydı. Polo’lar Çin’den ayrılmadan az önce Argun Han ölmüştü (1291).
Gelin, bunun üzerine Argun’un oğlu Gazan Han ile evlendi.
Polo’lar İran sarayında dokuz ay kaldılar, sonra yolculuklarının son kısmına başladılar.
Tebriz’den çıktılar, dağlan aşarak Trabzon’a geldiler, gemiyle İstanbul’dan geçerek Venedik’e ulaştılar.
25 yıllık ayrılıktan sonra yurtlarına döndüler.
Gelirken çok mal ve para getirdikleri söylenirse de Marco Polo öldüğünde zamanının ölçülerine göre hiç de varlıklı değildi.
Bundan sonra Marco Polo, Andrea Dandolo yönetimindeki Venedik donanmasında bir deniz subayı (soprccomito) olarak görev aldı.
Venedik ile ceneviz arasında savaş çıkmış ve Lamba Doria yönetimindeki ceneviz donanması Adriyatik denizine bir akın yaparak venedik karasularına girmişti, 1298 eylülünde yapılan Curzolo (Korcula) savaşında Venedikliler yenilgiye uğradı.
Bir kaynağa göre Marco esir düştü.
Kendisi bu olaydan söz etmez.
Bir başka kaynak, daha öceki bir çatışma sırasında esir olduğunu bndirir.
Cenevizliler esirlerine iyi davrandılar.
Bir yıl kadar tutuklu kalan Marco, 1299 yazında serbest bırakıldı ve Venedik’e döndü.
Savaş esiri olarak geçirdiği aylarda kitabını yazmaya başladı.
Tutukluyken Rus-tichello veya Rusticiano adlı Pisa’lı bir roman yazarıyla tanışmıştı; bu yazar oil dili’yle yazdığı şövalye romanlarını 1271’de Meliadus adlı bir eserde toplamıştı.
Marco serüvenlerini Rustichello’ya anlattı, o da bu serüvenleri oil diliyle ve Meliadus’u andıran üslûpla kaleme aldı.
Marco Polo’nun anlattıklarını ne ölçüde değiştirdiği bilinmez.
Son zamanlarda kitabı inceleyenler, Rustichelio’nun, hikâyeleri bir roman üslûbuyla yansıtmaktan öteye geçmediğini ileri sürerler.
Genellikle Marco’nun olayları yalnızca hatıralarına dayanarak yazdırmadığı, notlarını Venedik’ten yolladığı sanılır.
Marco’nun Kubilay’ın yanındayken aldığı notların bu eserde kullanılmış olduğu sanılmaktadır.
Marco Polo’nun Ceneviz’den Venedik’e döndükten sonraki yaşayışı üstüne az şey biliniyor.
8 Ocak 1324’te Venedik’te öldüğü zaman karısı Donata, kızları Fantina, Bellela ve Moreta hayattaydı.
Vasiyeti yerine getirilerek San Lorenzo kilisesine gömüldü.
Birkaç portresi vardır, bu portreler ölümünden sonra yapılmıştır.
Marco Polo’nun ortaya koyduğu coğrafî bilgileri zamanın haritacıları hemen benimsemediler.
Bunun sebebi Marco Polo’nun anlattıklarına olağanüstü hikâyeler gözüyle bakılması, eski geleneklerden kurtulamayan haritacıların coğrafya keşiflerini bilim dışı bulmasıdır.
Marco Polo’nun etkisini taşıyan ilk harita büyük Katalan Atlası’dır.
Burada Orta Asya’nın ve Uzakdoğu’nun topografyası Marco Polo’nun kitabına uygun olarak verilmiştir.
Polo’nun verdiği bilgiler ancak XV. yy.ın sonlarında başlayan büyük deniz yolculuklarından sonra geniş ölçüde kullanıldı.
Çin’e doğru yola çıkan Kolomb’un yanında Ramusio’nun latince baskısı da vardı; Kolomb bu kitabın kenarlarına notlar almıştır.
Batı’da barutu, pusulayı ve matbaayı Marco Polo’nun tanıttığına bugün artık inanılmaktadır.
Marco Polo’nun eserine çeşitli ülkelerde değişik adlar verilmiştir.
İngiltere’de The Travels of Marco Polo (Marco Polo’nun Yolculukları) diye bilinen kitaba ltalyanlar îl Milione derler; hattâ Marco Polo’yu bile bu adla anarlar.
Bu garip adın nereden çıktığı üstüne tartışmalar yapılmış, fakat bir sonuca varılamamıştır.
Bazılarına göre, hemşehrileri, anlattığı olağanüstü hikâyelerin çokluğundan ötürü ona bu adı vermişlerdir.
Daha yeni görüşe göre Milione bir lakap değil, Marco’nun gerçek adı olan Emilio’nun bir başka şeklidir.
«Marco Polo’nun Kitabı»nın yüz kırktan çok elyazması bulunmuştur.
Bunlar, bağlı oldukları temel metinlere göre gruplara ayrılır.
Temel metinler şunlardır: 1. XV. yy.ın başında İtalya’da, İtalyan Fransızcasıyla yazılan bir metin, bu metin ilk defa 1824’te Paris’te, Coğrafya derneği tarafından Voyages de Marco Polo (Marco Polo’nun Yolculukları) adıyla; 2. XIV. yy.ın başında fransızca yazılan bir metin, 1865’te Paris’te J.P.G. Pauthier tarafından Le Livre de Marco Polo (Marco Polo’nun Kitabı) adıyla; 3. toscana lehçesiyle yazılmış, 1305 tarihli olduğu sanılan metin, 1827’de G. B. Baldelli Boni tarafından Floransa’da 11 Milione di Marco Polo adıyla; 4. Venedik Italyancasıyla XIV. yy.ın başında yazılmış olan bir metin, 1906’da Roma’da Studi Romanzi IV dizisinde basıldı; 5. Bologna’lı Fra F. Pipino tarafından 1307-1314 arasında yazıldığı sanılan latince bir metin, 4 nu.lu metinden çevrilmiştir; 6. 1 ve 7 nu.lu elyazmasından yararlanılarak hazırlandığı sanılan İtalyanca bir nüsha, Venedik’te 1559’da G. B. Ramusio tarafından Navigationi Viaggi 11 dizisinde yayımlandı; 7. Toledo Katedrali Papazlar meclisinde bulunan latince bir nüshanın da «Z» diye anılan bir metinden çevrildiği sanılmaktadır. «Z» adı, kardinal F.X. de Zelada’nın (1717 – 1801) soyadına atfen verilmiştir.
Bu yedi elyazmasından 1, 6 ve 7 numaralı olanlara en önemli metinler gözüyle bakılır.
Marco Polo’nun Rustichello’ya yazdırdığı metnin fransızca olduğu hemen hemen kesinlikle bilinmektedir.
Eser iki kısma ayrılmıştır: birinci kısımda Polo’ların iki yolculuğundan, ikinci kısımda yönetimden, İktisadî ve siyasî olaylardan söz edilir.
Asıl metnin kaybolduğu sanılmaktadır. W. Marsden’in tenkit metodunu The Travels of Marco Polo (Marco Polo’nun Yolculukları) [Londra. 1818] uygulamasından beri, bu konuda çalışanların en büyük amacı asıl metne elden geldiği kadar çok yaklaşmak olmuştur.
Sir Henry Yule’un 1871’de Londra’da yayımlanan The Book of Sir Marco Polo (Sir Marco Polo’nun Kitabı) adlı tercümesi yapmacıklı anlatımına rağmen Marco Polo üstüne bilgi edinmek isteyenler için en sağlam kaynaktır.
Bu eseri H. Cordier’in Sir Marco Polo, Notes and Addenda to Sir Henry Yule’s Edition’u (Sir Marco Polo, Sir Henry Yule’ın Baskısı Üstüne Notlar ve İlâveler) [1920] izledi.
Gerek Yule’un. gerek Le Livre de Marco Polo (Marco Polo’nun Kitabı) adıyla 1924-1928 arasında Pekin’de A.J.H. Charignon’un yayımladıkları nüshalar (1865’te Pauthier’in yayımladığı metnin modern Fransızcaya yapılan tercümesi) gerçeklikleri kesin olmayan kaynaklara dayanır.
Yeniden düzenlenen ve aslına daha uygun olan ilk metni L. F. Benedetto hazırlamıştır: Marco Polo, 11 Milione (Floransa, 1928).
Aynı kitabın İtalyanca tercümesi gene L.F. Benedetto tarafından yapıldı (Milano, 1932); İngilizce tercümesi A. Ricci tarafından, sir E. Denison Ross’un önsözüyle basıldı (Londra, 1931).
Karşılaştırmalı metin tespitinde ise sir Percival David’in Toledo’da «Z» metnini bulmasıyla (1932) bu konuda bir adım daha atılmış oldu.
Metin 1938’de Londra’da Marco Polo, the Description of the World (Marco Polo, Dünyanın Tasviri) adıyla A. C. Moule ve Pelliot tarafından yayımlandı.
Kitabın I. cildinde «Coğrafya» metninin İngilizce tercümesi ve öbür elyazması metinlerden alınan önemli bölümlerin tenkitli tercümesi yer alır. II. cilt «Z» metninden alınmıştır.
Daha yeni ve önemli tercümelerden biri de A.L. Czerny’nin polonyaca yaptığı Marco Polo, Opisanie Swiata’dır (Marco Polo, Dünyanın Tasviri) [Varşova, 1954].
Bu kitapta ayrıca M. Lewicki’nin notları da yer almaktadır.