Mecusiler Kimdir,Mecusilik | Dinler Tarihi |
Mecusiler Kimdir,Kimlerdir,(mecus’tan mecusi). Mecus dininden olan (kimse), Zerdüştî.Arap tarihçisi Taberî’nin yazdığına göre Mecusiliğin kurucusu olan Zerdüşt, İran hükümdarı Biştasp zamanında yaşadı.
Gene bir arap tarihçisi olan Kelbi’nin bildirdiğine göre Zerdüşt, filistinli peygamber Yeremya’nın öğrencilerinden birinin uşağıydı.
Mecusilik
Hz. Muhammed’in, ondan sonra gelen İslâm büyüklerinin ve bazı tarihçilerin bildirdiklerine bakılırsa İslâm dininin İran’da yayılışını kolaylaştırmak için mecusi’lere yumuşak davranıldı, onlardan, kitap ehli oldukları kabul edilerek, yalnız cizye almakla yetinildi.
Oldukça eski bir kültürü, medeniyeti olan İran’da, islâm dininin yalnız kılıç zoruyla tutunarak yayılamayacağı gerçeğini göz önünde bulunduran Araplar, islâm diniyle hiç bir zaman bağdaşamayan zerdüşt dinine karşı, iran halkını daha kolay elde etmek ve müslümanlaştırmak amacıyla böyle davranmayı kendi siyasetlerine daha uygun buldular.
İran’da yayıldıktan sonra VIII. yy.dan itibaren Hindistan’a göçen mecusiler, orada büyük tapınaklar yaptılar.
Mecusîler eski pehlevi yazısını kullanırlar.
Dinleri, eski tabiat dinleri niteliğini taşır.
Bugün, Hindistan’da yaşayan mecusiler eski dinlerine, Zerdüşt’ün ortaya attığı inançlara çok bağlıdırlar.
Tabiat kuvvetlerini Ahuramazda’nın yeryüzünde bir görünüşü, bir belirtisi olarak yorumlarlar.
Ateş, toprak, su gibi tabiat varlıkları onlar için kutsaldır.
Onlara göre ateş, Ahuramazda’nın bir tecelli’sidir, bu yüzden de kutsaldır.
Mecusilerden biri öldüğü zaman, onun toprağa, ateşe ve suya değmemesine büyük bir itina gösterirler, ölülerini gömmez, kendi aralarında sessizlik kulesi adı verilen yüksek bir yere bırakırlar.
Beş, on metre yükseklikte olan bu kuleler çitle çevrilir.
Oraya bırakılan ölüleri akbaba gibi büyük kuşlar yer.
Mecusilere göre, insan gövdesi iyi ile kötünün çarpıştığı bir savaş alanıdır.
İnsan hayatında bu iki güçten hangisi üstün gelirse, ruhu onun tarafına geçer, iyiliğin Hürmüz, kötülüğün Ehrimen adı verilen tanrıları vardır.
Dünya, bu iki İlâhî gücün etkisi altındadır.
Yeryüzündeki bütün olaylar, onların etkisiyle ortaya çıkar.
Bu sonsuz çatışmada Hürmüz üstün gelirse yeryüzü mutlu olur, Ehrimen üstün gelirse yıkımlar, acılar, üzüntüler, kargaşalıklar ve sayısız kötürükler ortalığı kaplar.
Eski tabiat dinlerinin yeni bir nitelik kazanmasıyla ortaya çıkan mecusi dini, hindistan halkını da etkiledi ve zamanla hint dini inançları arasına sızdı.
Bu etki sonucu birçok hintli, mecusi dinini benimsedi.
Bugün, daha çok Bombay çevrelerinde yaşayan mecusiler için, tabiat kuvvetleri yanında inek de kutsal bir varlık sayılır.
Hintliler de ineğin kutsallığına inandığı için mecusi dini, hint dinleri ile kaynaştı.
Mecusiler, kutsal saydıkları eşyaya, hayvana, tabiat varlıklarına dokunanlara, saygı göstermeyenlere kâfir gözü ile bakarlar, düşmanlık gösterirler.
Bu yüzden, onlarla müslümanlar arasında uzun boylu çatışma ve savaşlar oldu.
Mecusi dini ve mecusiler üstünde araştırmalar yapan bazı avrupa tarihçileri, onları Eski İranlıların Hindistan’a göç etmiş torunları sayarlar.
Birçok yerli hintli de göçen İranlıların etkisi altında mecusi dinine girdiğine göre, bu görüş gerçeklere uygun değildir.
Mecusilerin bugün için yüz ile yüz elli bin arasında oldukları, kendi içlerine kapalı yaşadıkları söylenir.